Abdullah Ercan 1996'yı anlattı
O günkü felaketi bugün daha iyi anlıyoruz Yıl 1996. Lider Trabzonspor, takipçisi Fenerbahçe ile ligin bitimine iki hafta kala tarihi bir maçta karşı karşıya. Trabzonspor kazanırsa 12 yıl sonra çok yaklaştığı şampiyonluk yolunda en önemli engeli aşmış
O günkü felaketi bugün daha iyi anlıyoruz
Yıl 1996. Lider Trabzonspor, takipçisi Fenerbahçe ile ligin bitimine iki hafta kala tarihi bir maçta karşı karşıya. Trabzonspor kazanırsa 12 yıl sonra çok yaklaştığı şampiyonluk yolunda en önemli engeli aşmış olacaktı. Fenerbahçe ise 7 yıllık şampiyonluk hasretine son vermek istiyordu. Dönemin Trabzonsporlu futbolcusu Abdullah Ercan, Trabzonspor için bir kırılma noktası olan ve Türk futbol tarihinde unutulmazlar arasına giren bu tarihi maçı anlatıyor.
O yıl iyi futbol oynuyorduk. Arka arkaya 12 maç kazanmıştık. Oyuncularımız kaliteliydi. Milli Takım 1996 Avrupa Şampiyonası'na giderken Trabzonspor'dan kadrosunda 6-7 futbolcu vardı. Şampiyonluk yarışında uzun haftalar liderliğimiz söz konusuydu. İyi bir arkadaşlık ortamımız vardı. Ta ki 5 Mayıs 1996'da oynanan Fenerbahçe maçına kadar.
STADA COŞKUYLA GİTTİK
Kalede Metin vardı. Stoperler Cengiz ve Osman'dı. Sol tarafta ben sağda Lemi. Tolunay, Şota, Ünal, Hami ve Orhan abi vardı. Kadro olarak çok kaliteli oyunculardan kuruluyduk. Stadımız tesislere 20 dakika uzaklıkta. Tesislerden stada giderken insanlar müthiş sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı. Çünkü Fenerbahçe'yi yeneceğimize bizim kadar inanıyorlardı. Yolların kenarlarında insanlar vardı ve büyük bir coşku hakimdi sokaklarda.
ELİMİ KALDIRDIM ŞOTA BENİ GÖRDÜ
Maça da bu coşkuyla hızlı başladık. Atak üzerine atak yapıyorduk. Rüştü çok iyiydi. Hami'nin toplarını çok iyi çıkardı. İlk yarıdaki iyi oyunumuzda sol bek oynuyordum ve çok hırslıydım. Onların sağ tarafından Şota topu aldı. Bana oyna diye elimi kaldırdım. Yerden bir pas attı. Çok gol atan bir futbolcu değildim. Futbolculuk yaşamım boyunca toplam 25 gol attım. Bunlardan biri de Şota'nın o dakikada verdiği pasla oldu.
Gol olduktan sonra açık tribünün önündeki tellere tırmandım. Ama farkında değildim yaptığımın. Tellere tırmandığımı ellerimin kesildiğini farkedince anladım. Ellerim kanıyordu. Tampon yapıldı.
OTURAN BİR KİŞİ BİLE YOKTU
Tribünler ayaktaydı. Oturan bir kişi bile yoktu. Çok yaklaşmıştık. Ben hiç şampiyonluk yaşamamıştım. İlk yarı bitti.
Devre arasında soyunma odasına girdiğimizde 4-5 dakikalık bir sessizlik oldu. Hepimiz mutluyduk. İkinci yarıya çıkarken de Högh vardı stoperleri, O bile "Çok iyi oynuyorsunuz" dedi. Bu maçı çevireceklerine inanmıyordu. Şenol Hoca sahanın kenarında heyecandan duramıyordu. Biz de aşırı heyecanlıydık ancak buna rağmen biliyorduk kazanacağımızı. Başka bir düşünce yoktu. Ama ikinci yarıda herşey değişti.
METİN TOKAT FRİKİK VERDİ
Hakem Metin Tokat'tı. Topun elime çarptığı kanaatine vardı. Ben farkında bile değilim. Sadece çarpmıştı. Bülent Uygun, el diye bağırdı. Hakem de verdi pozisyonu. Top barajın üzerinden filelerle buluştu.
ATAK ÜZERİNE ATAK YAPIYORDUK
Maç 1-1 olduktan sonra biz hala atak yapıyorduk. Durmaksızın. Maçı rolantiye alalım, 1-0 bitirelim maçı diye bir düşüncemiz yoktu. Golü bulduktan sonra maçı 1-0 tamamlayalım düşüncesiyle oynamış olsaydık bunu başarırdık. İşin ilginç tarafı beraberlik de bize yarıyordu. O dakika onu düşünememişiz. Öyle bir motivasyonla maça çıktık ki 90 dakika atak yapacağız. Yediğimiz gol de kontra ataktan geldi. Bizim sağımızdan Erol ortaladı, Aykut arka direkte boş kaldı. Kolay olanı yaptı ve ayak içiyle Fenerbahçe'yi öne geçirdi.
OLUŞAN UĞULTU BENİ KORKUTTU
İkinci golden sonra herşey bitmiş gibi bir hava vardı. Statta uğultu oluştu. O şekilde başlayan bir maçın bu hale dönüşmesi bir mucizeydi. Karamsarlık oluştu. Santrayı yaparken Metin Hoca'ya bir an önce oyunu başlatmasını söylemiştim.
İnsanlarda büyük bir uğultu oluşunca korkmuştum açıkçası. Maç bu skorla biterse tribünlerdeki insanların vereceği reaksiyon beni ürkütmüştü. Biz savunma yönümüz çok iyi bir takım değildik. Hücum yönümüz iyi olduğu için sürekli atak yapıyorduk. Bu nedenle de çok gol atmıştık o sezon.
SKORU KORUMAK AKLIMIZA GELMEDİ
Eğer 1-0 maçı koruyalım düşüncesinde olsaydık maçı kazanırdık. Ancak ikinci golü atalım diye heveslenirken maçı kaybettik.
Maçın bitiş düdüğüyle birlikte bir çok insan gibi ben de ağlamaya başladım. Uzunca bir süre soyunma odasından çıkamadık. O gece bizim evlere varış zamanımız sabaha karşı 4 gibiydi.
TRABZON'DAKİ FUTBOL SEVGİSİ BAŞKA ŞEHİRDE YOK
Trabzon'daki futbol sevgisi, zannetmiyorum ki Türkiye'nin başka bir şehrinde olsun. Trabzonlu insan, Trabzonsporla yaşar. Trabzon'da önemli olan iki şeyden biri politika, diğeri Trabzonspor.
Bizim oynadığımız dönemde yenilgiye tahammül edilemezdi. Bakıldığında zaten yılda ya 3 ya da 4 maç kaybedilirdi.
AVNİ AKER'DEN ÇEKİNİRDİLER
Büyük takımlar Trabzon'a geldiğinde çekinirlerdi. Bu Trabzonspor'un büyüklüğü ve takımın yapısıyla alakalıydı. Şehir takımla bütünleşmişti.
Takım iyi gittiğinde benzinci futbolcudan para almazdı. Yemek yerdin para almazlardı. Son zamanlarda şartlar değişti.
MAĞLUBİYET BÜYÜK YIKIM OLDU
Mağlubiyet çok büyük bir yıkım oldu. Sadece şampiyonluğun kaçtığı maç değil, herhangi bir maçın kaybedilmesi bile şehrin moralini bozuyordu. Düşününkü şampiyonluk maçının kaybedildiğinde verilecek tepkiyi.
Ancak biz sadece kazanmak için maça çıktık. Başka birşey yapmadık.
AYKUT'UN SÖZLERİ ÖNEMLİYDİ
Bir hafta sonra Fenerbahçe şampiyonluk ipini göğüsledikten sonra Aykut ve Oğuz, "Trabzonsporlu oyuncuların yerinde olmak istemezdim. Türkiye'de futbol yönetici sınıfının elinde" sözleri bir anda gündeme oturdu. Satılmaları gündeme geldi. Oysa düşüncelerini söylemişlerdi.
Aslında Türkiye'deki insanlara sorsaydınız o yıl hangi takım şampiyon olmalıydı diye, yüzde 70'i "Trabzonspor" derdi.
82 PUANLA ŞAMPİYON OLAMADIK
Çünkü o yıl Trabzonspor iyi futbol oynamış ama 82 puanla şampiyon olamamıştı. Türkiye'de bir gerçek var o da birincilik dışındaki sonuçların başarısızlık olduğu.
Şimdi Trabzonspor için 1996'daki şampiyonluğun ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. O yıl bir kırılma noktasıydı. Fenerbahçe'nin 3 pozisyonundan ikisi gol oldu. Uzun yıllar şampiyon olunamıyordu ve ilk kez bu kadar yaklaşılmıştı. İyi takımdık ve kazanacaktık ama istediğimiz gibi bitmedi. Fenerbahçe o günkü şampiyonluğu Rüştü'ye borçlu. Çok iyi kurtarışlar yapmıştı.
O YILLAR BUNU ANLAYAMAMIŞTIK
Daha sonraları düşündüğümde o maçın Trabzonspor'un tarihini değiştirecek maç olduğunu gördük. O yıllar bunu anlayamamıştık. Aşağıya doğru bir düşüş başladı.
O yıl şampiyon olabilseydik bizim kadromuz o şampiyonluğu 2-3 yıl daha ileriye taşıyacak bir yapıya sahipti. Şampiyon olamayınca kadromuz dağıldı. Daha sonra Galatasaray iyi bir kadro yakaladı ve 4 yıl şampiyon oldu. O yıl biz şampiyon olabilseydik Trabzonspor şampiyonluk hanesine en az 3 şampiyonluk daha yazdırmış olacaktı.
BÜYÜK KÖTÜLÜK ETMİŞİZ
Kişisel değil ancak bir kulüp adına baktığımızda biz o gün istemeyerek Trabzonspor'a çok büyük bir kötülük yaptık. Eğer maçı kazansaydık Trabzonspor bugün çok daha farklı yerlerde olabilirdi.
Ben sadece bir kez Fenerbahçe'de şampiyonluk yaşadım. İlk şampiyonluğuma ilk kez o kadar yaklaşmıştım. Benim için o yıl büyük bır yıkımdı. Trabzonspor için de böyle oldu. Oyucular tek tek kulüpten ayrılmaya başladılar. Benim yaşamım boyunca unutamayacağım bir maçtı.
Kaynak: Trabzonspor Dergisi