Ahmet Çakar niye hep susmuş!
Hıncal Uluç, gündeme damgasını vuracak açıklamalarda bulundu.Uluç;UEFA, federasyona geldi ve "Fenerbahçe'ye söyleyin, Avrupa'dan çekilsin. Fenerbahçe çekilmezse, siz çekin Fenerbahçe'yi... Siz de çekmezseniz, biz çekeriz. Hem Fenerbahçe'ye ağır ceza verir
Hıncal Uluç, gündeme damgasını vuracak açıklamalarda bulundu.
Uluç;
UEFA, federasyona geldi ve "Fenerbahçe'ye söyleyin, Avrupa'dan çekilsin. Fenerbahçe çekilmezse, siz çekin Fenerbahçe'yi... Siz de çekmezseniz, biz çekeriz. Hem Fenerbahçe'ye ağır ceza veririz hem de Türkiye'ye ceza veririz."
Fenerbahçe'nin küme düşmesi, eksi puana düşürülmesi, tamamen federasyonun iç kararı. 'O iç kararını adliyeye bağlayıp, kendini kurtarmayı' düşündü federasyon. Ama diğer tarafta çaresi yok. UEFA'dan ceza almakla karşı karşıya... Yunanistan'a olduğu gibi, İsviçre'ye olduğu gibi...
Şimdi 'bunun çelişkili olduğunu' iddia ediyor bir takım kalemler, bir takım gazeteler... Gün gibi açık, her şey ortadayken... Ortalığı bulandıracaklar!..
Şike soruşturması, Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden men edilmesi ile farklı bir noktaya geldi. Ardından Fenerbahçe, CAS'a başvurdu. Bu süreç içinde yaşananlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Ortada bir ayıp var. Bu ayıp Aziz Yıldırım'a ait... Aziz Yıldırım, 'Fenerbahçe' demek, 'ben' demek kafasında bir başkan!.. Bunu defalarca konuştuk. Aziz Yıldırım'ı eleştiriyorsun, yorum 'Fenerbahçe'ye hakaret ediyorlar' oluyor. "Beni eleştirmek Fenerbahçe'ye hakarettir' demek adamın kafasında kendini nereye koyduğunu gösteriyor.
Tutuklandığı zaman ki ben tutuklanmasına karşıyım. Aziz Yıldırım'ın tutuklanmasını isteyen savcıya, onun tutuklanmasına karar veren hakimlere hala soruyorum. 1- Aziz Yıldırım'ın hangi delilleri karartma tehlikesi var. 2- Aziz Yıldırım'ın kaçma tehlikesi var mı? O zaman niye tutuklu? Tutuklamanın üçüncü şartı yok.
Sarhoş araç kullanan ve adam ezip öldürenler serbest geziyor, Türkiye'de... Aziz Yıldırım tutuklu... Ama sen madem ki böyle bir ağır ithamla tutuklanmışsın, 'Ben aklanana kadar artık Fenerbahçe Kulübü Başkanlığında oturmam' diyeceksin ve kenara çekileceksin. Aziz Yıldırım tam tersine Fenerbahçe'yi içerden yönetmeye devam ediyor. Yönetimi yönetiyor, divanı yönetiyor, herkesi yönetiyor ve Fenerbahçe'nin başına ne geliyorsa, bundan geliyor.
Nihat Özdemir'in istifasını kimse araştırmadı, Türkiye'de... Bu medyanın ayıbı... Nihat Özdemir, birinci gün; "Bir daha Fenerbahçe Kulübü'nün önünden geçmem" diyerek istifa etti. İkinci gün; Fenerbahçe yönetimi toplandı, istifayı kabul etmediğini açıkladı. Üçüncü gün; Türkiye Cumhuriyeti'den bir tane gazeteci Nihat Özdemir'i bulup, "Nihat bey, 'yönetim sizin istifanızı kabul etmedi' ne diyorsunuz" diye sordu mu?
Nihat Özdemir, Fenerbahçe'de ne; bilen var mı Türkiye'de!.. Yönetimde mi; değil mi? Kimse merak etmiyor. Böyle gazetecilik olur mu? O günden bu yana Fenerbahçe yönetimi kaç defa toplandı. Nihat Özdemir girdi mi yönetim kurulu toplantılarına!.. Yönetim kurulu toplantılarına belli sayıda katılmayan kişinin, yöneticiliği düşer; istifaya gerek yok. Peki "İstifayı kabul etmedik" diyen yönetime soruyor musunuz? 'Kabul etmediniz ama adam toplantılara gelmiyor!'
Ben böyle gamsız, böyle sorumsuz bir medya da görmedim. Medya tatile girer mi, gazeteler çıkıyor her gün!.. Herkesin cep telefonu var. Bir telefon edeceksin!.. 'Nihat Bey, Ali Bey...'
Fenerbahçe tarafında tek sorumlu Aziz Yıldırım ve Aziz Yıldırım'ın dümen suyundaki başta Ali Koç olmak üzere Fenerbahçe Yönetim Kurulu'dur.
Her şey biliniyordu. Fenerbahçeli yöneticilere izah edildi. En yetkili kişiler kapalı kapılar ardında izah ettiler. 'Şampiyonlar Ligi'nden çekilin. UEFA'yı ya da federasyonu karar almak zorunda bırakmayın. Sizin kararınız olsun.' Aziz Yıldırım, hapishanede izin vermedi!.. Aziz Yıldırım izin vermediği için Fener'in başına bu felaketler geldi. 'Biz çekiliyoruz' deselerdi; mesele yoktu. Bu işin Fenerbahçe yanı...
Daha ayıp yanı Kulüpler Birliği... Başta İlhan Cavcav, şu ana kadar ki tutumlarıyla, futbolla da seyirciyle de ilgilerinin olmadığını ortaya koydu. Dinleri imanları para... Türkiye'deki futbol kulüplerini paragözler yönetiyor!.. O zaman da futbolun bırak marka değerini, ticari değeri de kalmıyor. Ligler 9 Eylül'de başlayacak. Türkiye ligini konuşmuyor, paraları konuşuyor. O lig benim ilgimi çeker mi artık!.. 9 Eylül gecesi, ekran başında olup olmayacağımı dahi bilmiyorum.
Ceza vermek veya vermemek için savcının iddianamesini bekleme kararı alan federasyonun, Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men etmesi bir çelişki mi?
Federasyonun ilk kararı hukukiydi ama yürekli değildi. Ama iki kararı arasında bir çelişki yok. Bu bizim geri zekalı medyamızın, şaşkınlıklar içinde yaratmaya çalıştığı bir durum... Hukuk bilmiyor benim medyam!.. Ya da işine öyle geliyor!.. Çünkü keseri hep Fenerbahçe'ye göre yontmaya uğraşıyor.
Adliyenin hukuku ayrıdır, federasyonun hukuku ayrıdır. Bunu anlattım. "Adliyenin hukukunda şüphe sanık lehinedir, federasyonun hukukunda şüphe, sanığın aleyhinedir. Adliye kesin kanıtla karar verir. Federasyon kanaatle karar verir. Federasyon ile adliye tamamen birbirinden ayrı iki olay... Bu yüzden federasyon cesur karar veremedi" dedim.
UEFA, federasyona geldi ve "Fenerbahçe'ye söyleyin, Avrupa'dan çekilsin. Fenerbahçe çekilmezse, siz çekin Fenerbahçe'yi... Siz de çekmezseniz, biz çekeriz. Hem Fenerbahçe'ye ağır ceza veririz hem de Türkiye'ye ceza veririz."
Fenerbahçe'nin küme düşmesi, eksi puana düşürülmesi, tamamen federasyonun iç kararı. 'O iç kararını adliyeye bağlayıp, kendini kurtarmayı' düşündü federasyon. Ama diğer tarafta çaresi yok. UEFA'dan ceza almakla karşı karşıya... Yunanistan'a olduğu gibi, İsviçre'ye olduğu gibi...
Şimdi 'bunun çelişkili olduğunu' iddia ediyor bir takım kalemler, bir takım gazeteler... Gün gibi açık, her şey ortadayken... Ortalığı bulandıracaklar!..
Sporda Şiddet Yasası daha yürürlüğe gireli birkaç ay oldu ama tartışılmaya başlandı. Kulüpler Birliği, yasanın değiştirilmesi yönünde adımlar atıyor. Hapis ve küme düşme cezalarının kaldırılması isteniyor. Yasa değişmeli mi?
Sprint koşularında 'fodepar (Erken çıkış) yapanın ilk hatada diskalifiye edilmesi kararı kaç yıl evvel çıktı? O günden bugüne tartışıldı mı? Ne zaman ki Usain Bolt diskalifiye oldu; 'Vay, bu karar yanlış. Biz Usain Bolt'u seyretmekten mahrum kalmayalım.'
Yani yasalar, küçüklere, isimsizlere uygulandığı sürece iyi... Ne zaman ki Aziz Yıldırımlara, Fenerbahçelere uygulanmaya geliyor sıra 'Hop böyle yasa olmaz.' Bu Türkiye'ye mahsus bir şey değil. Usain Bolt örneğini onun için verdim. Adı sanı belli olmamış ülkelerin, kimsenin bilmediği yüzlerce atlet bugüne kadar şampiyonalarda elendi, kimsenin umurunda değil. Ne zaman Bolt elendi 'Vay efendim bu yasayı bir gözden geçirelim. Bunda bir yanlış var.' İşte aynı...
Tam tersine hele bu ortamda bu yasa katiyen değişmemeli. Değişmemeli ki ben bir Türk vatandaşı olarak herkesin eşit olduğunu bileyim. 'Kanunlar, Çatladıkkapıspor'a uygulansın, Fener'e, Galatasaray'a uygulanmasın' diye çıkmaz. 'Kanunlar herkese uygulansın' diye çıkar. O kanun bir günde akşam meclise verilip sabah çıkmadı ki!.. Bugün kıyameti koparanlar, niye tartışmadılar? Niye konuşmadılar?
Ne zamanki Aziz içeri alındı Fenerbahçe'nin küme düşmesi söz konusu; 'bu karar yanlış.' Öyle yok...
Galatasaray bu konuda da şerh koydu ve 'Uluslararası kuralların uygulanmasını' istedi. Galatasaray'ın bu konudaki tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Galatasaray davranılması gereken gibi davranan tek kulüp...
Öte yandan Galatasaray çevresinde de bir takım iddialar gündeme gelmeye devam ediyor. Son olarak da Ahmet Çakar sosyal paylaşım sitesinden Galatasaray ile ilgili çarpıcı iddialarda bulundu. Galatasaray'ın 3 Kasım 1993'te Manchester United'la 3-3'ün rövanşında 0-0 berabere kalarak Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazandığı maçta Adnan Polat'ın hakem Kurt Röthlisberger'e rüşvet verdiğini ileri sürdü.
Ahmet Çakar bunu yeni mi öğrenmiş? Niye susmuş bugüne kadar?
Batıdaki evlenme törenlerinde evlenmeyi ilan edecek adam der ki "Bu evliliğe itirazı olan varsa şimdi konuşsun. Yoksa ebediyen sussun." Bir şeye itirazın varsa zamanında yapacaksın, maçan sıkıyorsa! Bir elinde kanıt varsa... Aradan 18 sene geçtikten sonra...
"Ben de Ahmet Çakar'ın ne maçlarda, ne paralar aldığını biliyorum."
Ahmet Çakar, Kurt Röthlisberger'le ilgili iddiasını ispatladığı gün ben de Ahmet Çakar'ı ispatlayacağım.
Erman Toroğlu, şike operasyonunun geldiği noktayı anlatmak için ilginç bir yöntem ortaya koydu ve Telegol'de ruh çağırdı. Eleştiriler üzerine de "Kara mizah yaptığını" söyledi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
Efendim, Erman şovmen. Ben bir gün bir televizyon kursam ilk alacağım adamdır. Adam televizyon yıldızı, oldum olası. En olmadık zamanlarda kendinden ve televizyonundan bahsetmeyi başarıyor. Bitti...
Bu olaylar devam ederken artık ligin başına da geldik.
Zerre kadar umurumda değil. Hakikaten, samimi söylüyorum.
Federasyon yabancı sınırlamasını kaldırdı.
Canları cehenneme. Çünkü o sonsuz yabancının altında da para var. Cavcavlar ve Demirörenler kafası ortaya koydu ki bunların dini, imanı para...
Ligde bu sezon play-off sistemi uygulanacak. Türkiye şartlarını düşündüğünüzde bu yeni uygulama nasıl sonuç verir?
O da para... Her şey para... Kimsenin futbolu düşündüğü yok.
A Milli Takım, Arda'nın attığı son dakika golüyle Kazakistan'ı 2-1 yenmeyi başardı. Verilmeyen bir gol ve kaçırılan bir penaltı var. Futbolcuların performanslarını nasıl buldunuz, niye bu kadar zorlandık?
Şimdi, verilen, verilmeyen golü, Arda'nın son dakikada attığı golü bunların hepsini geç. Ben hiçbir milli maçta Türk Milli Takımı'nı bireysel olarak, bu kadar ruhsuz, bu kadar alakasız, bu kadar maçtan kopuk görmedim.
Maçın 20. dakikası falan "Ya Kazım nerede?" dedim kendi kendime. Sonra dedim ki "Kazım'ı neden soruyorsun; öbürleri nerede?" Yani kalecin dahi ortada yok. Öyle bir gol yenir mi ya!..
Fatih Terim'e rastladım. "Bir takım kötü oynayabilir ama bireysel olarak hiç kimsenin sahada olmamasını neye yorumluyorsun" dedim. "Kimseyi sahaya getirmedik ki... Ligi erteledik 9 Eylül'e... 'Sıcakta oynanmaz' diye. Ama bizim her sene eylülde çok önemli milli maçlarımız var. Her sene Ağustos'ta, Eylül'de kulüplerimizin Avrupa maçları var. Lig oynamadan milli takımı ya da kulüp takımlarını Avrupa'ya salarsan işte böyle olur. Biz Madrid'de gece 12'de oynadık maçı, sıcaktan kaçmak için... Ciddi doğru dürüst bir tane hazırlık maçın yok; futbolcular havaya girip oynamazsa böyle olur" dedi Fatih Terim.
Ama bana yetmedi. Garip!.. Nedir garipliğin sebebi? Garipliğin sebebi; Hiddink. Hiddink, Türkiye'den kopmuş. Şimdi buradan çıkın, yayıncı kuruluşa gidin. Türkiye'nin son milli maçındaki, Hiddink görüntülerinden bir klip yapın. Bir de Kazakistan maçındaki Hiddink görüntülerinden bir klip yapın. Bir maç evvel yerinde duramayan, ayakta duramayan, çizgilere koşan bir dakika oturmayan, zıp zıp zıplayan, öfkeli, heyecanlı, mutlu her türlü ruh halini belirten Hiddink burada alakasız.
Belçika, Azerbaycan ile berabere kalmış. Senin gol atman gecikiyor. Burak'ın attığı gol altın gol. O goldeki Hiddink'in haline bak. Oğuz fırladı baktı ki Hiddink heykel gibi duruyor Oğuz da geri çekildi. Burak'ın golü öyle bir gol ki o golü biz yesek ben yine alkışlarım o kadar güzel. Selçuk'un pası muhteşem üzerine çıkan biri kaleci iki kişinin arasından Burak'ın yan vaziyette aşırtması olağanüstü güzel. Yani o golü atanın adı Messi olsaydı birinci sayfalardan resimlenirdi destanlar yazılırdı. Bu golü alkışlamadı, bu gole sevinmedi Hiddink. Maç boyu bütün görüntüleri öyle. Sahanın kenarında afyon yutmuş gibi bir adam. Boş bakıyor sahaya.
Oğuz hep bir şeyler söylüyor bir şeyler yapmaya çalışıyordu.
Bu iki klibi bir televizyon yapsın ve desin ki bir evvel ki maçta Hiddink ve Kazak maçındaki Hiddink. Bitmiş. O adamdan Türkiye'ye hayır gelmez.
Avusturya maçı var o da zor geçecek gibi gözüküyor.
Yani Kazak maçı bu kadar zor olduktan sonra Avusturya maçı..