Alper Boğuşlu'dan açıklamalar
Inter fatihinin hocası Trabzonspor Kaleci Antrenörü Alper Boğuşlu, Medyaspor'a konuştu...Trabzonspor – Inter maçı vesilesiyle çıktığımız Trabzon seyahatinin en önemli kısmı, Trabzonspor’un başarısının görünmez kahramanlarından biriyle yapacağımız röportaj
Inter fatihinin hocası Trabzonspor Kaleci Antrenörü Alper Boğuşlu, Medyaspor'a konuştu...
Trabzonspor – Inter maçı vesilesiyle çıktığımız Trabzon seyahatinin en önemli kısmı, Trabzonspor’un başarısının görünmez kahramanlarından biriyle yapacağımız röportajdı. Tolga Zengin gibi, Onur Recep Kıvrak gibi ligin sayılı kalecilerinin antrenörü; Alper Boğuşlu ile görüşecektik. Henüz 23 yaşında harikalar yaratan Onur’un yanı sıra, Trabzonspor’daki kariyeri sıkıntılı başlamış ve fakat inanılmaz bir dönüşümle şu anda ligin şüphesiz en formda kalecisi olmayı başarmış Tolga’nın hocasıyla yapacak olduğumuz görüşme, bordo mavililerin son yıllarda elde ettiği başarının sırlarını verecekti bize. Beklediğimiz gibi de oldu… Alper hocanın, sadece iyi bir antrenör değil, iyi de bir ağabey, öğretmen, akıl hocası olduğunu anladık… Şenol Güneş ile Alper Boğuşlu’nun bir arada olduğu yerde, o üç diğerin ortasındaki başarı sürpriz değildi gerçekten de…
Röportajda kendisiyle buluştuğumuzda ilk göze çarpan Alper hocanın şıklığı ve nezaketiydi. Inter maçının ertesi günüydü ve doğrusunu söylemek gerekirse aklıma gelen ilk şey, Alper hocanın “İtalyan karizması” fenomenini yerle bir ettiğiydi. Tavrı, sözleri ve düşün dünyasıyla çok daha fazlasını vaat ettiğini sohbetimiz sırasında anlayacaktık…
Röportaj dışında yaptığımız özel sohbette aktardığı anekdotlardan edindiğim şahsi kanaatimce, sıcak yaklaşımının yanı sıra, aynı zamanda çok da disiplinli bir hocaydı Alper Boğuşlu. Ortadaki net başarıya bakılırsa, zaten olması gereken de bu demek zor değil.
Alçakgönüllülüğü elden bırakmadan başarısını sindirebilmiş, oyuncularına sahip çıkan, Trabzonspor kimliğini sırtlanmış bir hoca vardı işte karşımızda.
Stresi yüksek maça hazırlamak için, bazı kısımlarının altını özellikle çizdiği kitapları oyuncusuna hediye ederek okumasını isteyen Alper hocanın verdiği cevaplar da tam anlamıyla “kitap gibiydi”…
İşte sadece Trabzonsporluların değil, aynı zamanda tüm futbolseverlerin de bu vesileyle tanıması gereken Alper Boğuşlu ve onun “yolculuğu”…
“YOLUM, YÜRÜDÜKÇE İNŞA OLUYOR”
Hocam öncelikle Alper Boğuşlu’nun futbolculuk geçmişini kısaca aktaralım okuyuculara. Şenol Güneş’ten sonra Trabzonspor kalesini devraldığınızı biliyoruz. Arkasından uzun yıllar Kocaelispor’da oynadınız. Futbolculuk yolculuğunuzu kısaca anlatabilir misiniz bizlere?
"Yolculuk" dediniz... Bu çok önemli bir kelime... Hep düşünürüm; hepimiz bir yolculukta olduğumuzu idrak edebilsek hayat ne kadar güzel olurdu. Futbolculuk da benim mesleğim yani "yolculuğumun yolu" oldu. "Meslek" de zaten "yolculuk edilen yol" demek...
Yalnız bu yolun bir özelliği var... Bu yol yürüdükçe inşa olunuyor... Yolumu nasıl inşa etmiş olduğumu görmek istediğim de ise yolun kendisinden daha çok, gözüm hep kıyılarına kayar...
Sonra fark ettim ressamın yaptığı bir yol resminde veya bir yol fotoğrafında da yola güzellik katan hep kıyıları. Eğer bir yolun güzel kıyıları yoksa yolun varlığı da anlamsızdır.
Anladım ki yolu sadece kendi yürümemiz için yapıyoruz ama kıyılarına, "çevremizdeki insanları düşünerek" daha fazla itina göstermeliyiz...
Yani şunu söylemek istiyorum... Evet benim mesleğim futbolculuk ve bu yolda yürüdüm, yürürken yolu inşa ettim ama insanlara mutluluk ve yaşama sevinci verecek kıyılar inşa etmeye daha çok dikkat ettim. Eğer şimdi yolculuğumu yolumun kıyılarına bakarak kısaca anlatırsam:
Adalet ve şefkatimi; vicdan çiçekleriyle ektim... İnsanlığa hizmet etmek için, serin gölgeler veren palmiyeler diktim, yorulan yaşlılar dinlensin, parklar yaptım, çocuklar oynayabilsin...
Yol ise; Trabzonspor minik takımında başladım, yıldız, genç takımlarında oynadıktan sonra 1980 yılında Trabzonspor'da profesyonel oldum, 8 yıl buradaydım. 1 dönem Sebatspor'da, 1 dönem Göztepe'de, 1 dönem de Kayserispor'da kiralık oynadım. 1988 Ankara PTT, 1989 Kuşadası ve 1990’dan sonra 9 yıl Kocaelispor'da, son olarak da 1999 Adanademirspor'da 20 yıllık profesyonel kalecilik kariyerimi noktaladım...
2000 yılında Kocaelispor'da kaleci antrenörlüğüne başladım, Trabzonspor, Ankaraspor, G.Antepspor, İstanbulspor, Konyaspor, Ankaragücü, Gençlerbirliği ve Trabzonspor'da yeniden kaleci antrenörü olarak başladım, görevim devam ediyor...
Şimdi Şenol Güneş’le birlikte çalışıyorsunuz. İki eski kaleci, Trabzonspor’un başarısı için mücadele veriyorsunuz. Hep malum bir tartışma vardır; iki zıt noktada durur. Bir kısım kalecilerden iyi antrenör olmaz derken, diğerleri de oyunu daha iyi okuyabildiklerini ve bu işte başarılı olabileceklerini söylerler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Aslında Şenol Güneş ve sizin başarınız bu sorunun cevabı da sayılabilir mi?
Çok tartışılan ve yumurtaların tokuşturulmasına kadar varabilen bir konu bu... Ben daha farklı bakıyorum... Biz oyunu okumaktan daha çok yazıyoruz... "Okumak" deyince bitmiş, yazılmış olanı okumak gibidir... Ve eğer bir oyun sürmekteyse, bitmediyse henüz onu istediğimiz şekilde yazabilme olanağına sahibiz demektir. Rakibin oyununu okuyabilmek beceri ise, onun okumaya çalışacağı bir oyun yazabilmektir asıl büyük beceri. Bizim de bütün çalışmalarımız bu yönde.
“TOLGA İNANILMAZ, HAYRANLIK UYANDIRICI”
Türkiye’nin şüphesiz en formda, en sağlam kalesi Trabzonspor’a ait. Şimdi isterseniz tek tek onlardan bahsedelim. İlk olarak tabii ki Tolga Zengin var ki karşımızda, sanırım herkese örnek olabilecek bir hikaye onunki. Trabzonspor kalesine ilk geçtiği Galatasaray maçında, 4-0’lık talihsiz bir maç çıkarmış ve sonrasında da kariyeri pek istediği gibi gitmemişti. Uzun süre yedek bekledi. Hatta son bir buçuk-iki senesinde, 22 yaşında genç bir kalecinin, Onur’un yedeğiydi. Ama Tolga bu süreçte inanılmaz bir gelişim gösterdi ve geçen yıl kaleyi devraldığından beri herkesi kendisine hayran bırakıyor. Böylesi keskin bir değişimin sebebi neydi, nasıl oldu?
Sadece Tolga'da değil öğrencilerimin hepsinde "inanılmaz-hayranlık uyandırıcı" diye nitelendirilen gelişimler görülebilir. Ancak; dışarıdan "inanılmaz" olarak görülebilen gelişmeler hem benim hem de öğrencilerim açısından çok doğal görülüyor.
Hatta, yapabileceklerimizi hem çeşitli sebeplerle istediğimiz gibi yapamadık hem de yapabileceklerimizin henüz başındayız. Önümüzde uzun ve üç kulvarlı bir maraton var... Bir de Türkiyemize, Trabzonsporumuza karşı sorumluluklarımız... Tolga'nın üzerinden konuştuğumuz niteliklere bütün takım olarak sahip olduğumuzu ortaya koymamız lazım.
Tolga’nın durumuna özgüven farkı da denebilir mi?
Oyuncunun özgüveni potansiyelidir, gizildir... Bunu görebilmemiz ancak oyun esnasında olanaklıdır. Oynanan oyun da yürünen yol gibidir. Özgüveni arttırabilir... Ancak; biz öncelikle yaptığımız çalışmalarla ve verdiğimiz emekle özgüvenimizi kazanırız. Bir hata ile veya yenilen goller ile özgüven kaybedenler; aslında yeteri kadar çalışmadıklarını ve gereken emeği harcamadıklarını bildiklerinden, oyuna tam anlamıyla kendilerini veremez ve bu duruma düşerler.
Evet; Tolga'da bir özgüven farkını görebilirsiniz... Bence bunun sebebi hiç yılmadan çalışması, üstün bir emek harcamasıdır. Ama özgüveni olmasaydı, sizin söylediğiniz olaylardan sonra bu kadar inançlı çalışabilir miydi?
“ONUR GİBİ SAĞLAM KARAKTERLİ OYUNCULAR…”
Haklısınız hocam. Az önce Tolga ve Onur’un arasındaki yaş farkından bahsettik. Euro 2012 grubunda Belçika’yı 3-2 mağlup ettiğimiz maçtan sonra, iki talihsiz gol yiyen Onur’un üstüne çok gidilmişti. Ben o zaman Tolga’nın bir röportajını hatırlarım. Müthiş bir heyecan ve biraz da öfkeyle Onur’u eleştirenlere cevap veriyordu. Çok genç olduğunu, ona sahip çıkılması gerektiğini söylerken o kızgın halinden, nasıl samimiyetle Onur’u desteklediğini anlamıştım. Zaten maçlarda da yedek kulübesinde her halinden Tolga’nın çok olgun ve egolarından sıyrılmış olduğunu görebiliyorduk. Sağlam bir karakter istiyor bu durum. Siz, ikisi arasındaki bu diyaloga yakın şahit olanlardansınız. Bu durum için ne diyeceksiniz? Tolga’nın yükselişinde, bu tavrının ne kadar etkisi var sizce?
Bir başka röportajımda söylemiştim: "Tolga önce Tolga, sonra kaleci" diye... Siz de aynı noktaya parmak bastınız... Hepimiz bunu çok iyi anlamalıyız diye düşünüyorum.
Peki o zaman sözü gelmişken Onur’dan devam edelim hocam. Henüz 23 yaşında, gencecik bir kaleci. Trabzonspor’un uzun süredir yaşadığı kaleci sorununu çözen isim. Sakatlığını atlattı, ama Tolga da çok formda. Şu an Onur’un form durumu nedir? Oynayamaması onu etkiler mi sizce?
Onur, her zaman Trabzonspor'un kaleciliğini taşıyabilecek karakterde ve formdadır. Evet, yaşı çok genç ve önünde başarılarla dolu bir kalecilik yaşamı uzanıyor... Yani inşa edeceği yol epey uzun... Eminim kendisi de kıyılara gereken önemi verecektir. Onur gibi sağlam karakterli oyuncular oynamamaktan etkilenseler bile bu olumlu yönde olur.
“HOCALARI OLMAKTAN DOLAYI MUTLUYUM”
Zeki Ayvaz ve Bora Sevim var bir de hocam. Forma şansı bulamayan oyuncular. Zeki daha çok genç zaten altyapıdan çıkan bir oyuncu. Onun geleceğini nasıl görüyorsunuz? Kaleyi devralabilecekler mi ileride?
Bu kendilerine ve çalışmalarına bağlı, tabii ki haklarını er yada geç alacaklar ve layık oldukları yerlere gelecekler... Her iyi kalecinin geçmişinde yedek kalmalar veya kadroya girememeler olmuştur. Tolga ve Onur'un bulunduğu bir ekibin elemanı olmak onlar için de büyük bir fırsat. Ben de böyle karakteri sağlam ve yetenekli dört kalecinin hocası olmaktan dolayı çok mutluyum.
Hocam kalecilik en zor mevkii diyebiliriz futbolda herhalde. 90 dakika harika bir maç çıkarıp, son saniye kötü bir gol yeseniz tek suçlu siz olursunuz. İşin psikolojik tarafı epey ağır. Siz kalecilerinizi maça hazırlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Sadece taktiksel ya da fiziksel değil de, mental olarak yaptığınız hazırlıklar nelerdir?
Mental demek aslında tam olarak "zihinsel ya da akli" demektir. Sadece mental hazırlıklar yeterli olmaz... Kupkuru kalır ve istenilenin aksi sonuçlar verir. Tabii ki ders niteliğinde konuşmalarım da olur. Ama biz ekip olarak sohbetler yaparız... Gönül bağımızı güçlendiririz... Birbirimize ne kadar güvendiğimizi sözlerimizden çok bu muhabbetlerimizde, dostluklarımızda görürüz.
“KAPASİTEMİZİN ÇOK ALTINDAYIZ”
Biraz ligdeki gidişattan bahsedelim hocam. Trabzonspor kadrosunda ciddi değişiklikler olmasına rağmen hem Şampiyonlar liginde hem de ligde yoluna başarıyla devam ediyor. Siz Trabzonspor’un genel performansıyla ilgili içeriden biri olarak ne düşünüyorsunuz?
Kapasitemizin henüz çok altında olduğumuzu düşünüyorum. Kadromuzun yeniliğini ve uyum sürecini göz önüne alırsanız bana hak verirsiniz. Zamanla çok çok daha iyi olacağımızdan eminim... Bu arada taraftarımızın destek ve sabır göstermesi de bize şevk veriyor.
Bu noktada şunu soralım hocam: Belki de biraz ezberci bir tavırla Trabzon’a gelen oyuncuların önemli bir kısmı şehirde baskının yüksek olduğunu söyler. Siz buna katılıyor musunuz? Böyle küçük bir şehrin her şeyiyle futbola odaklanmış olması, futbolcunun aklını da sürekli futbolda tutmaz mı bir anlamda?
Sosyolojik ve kültürel bir tahlil yapmak gerekir. Böylece bir tartışmaya girmek istemem. Ancak, kısaca şunu söyleyebilirim ki; bazen olumlu olduğu gibi olumsuz da olabilir.
Tekrar lige dönersek; şike soruşturması bu sezon futbolu gölgede bıraktı diyebiliriz hocam. Bu süreç Trabzonspor’a nasıl yansıdı? Futbolcuların üzerinde olumlu-olumsuz bir etkisine şahit oldunuz mu?
Bütün Süper Lig takımlarını ve oyuncularını olumsuz etkileyen bir süreçten geçiyoruz. Ama biz işimize bakmalıyız... İyi futbol oynamak ve başarılı olmak zorundayız.
“TOLGA’YA DEĞİL, MİLLİ TAKIMA HAKSIZLIK”
Hocam Tolga’nın üstün performansından bahsettik. Milli takıma da davet edildi. Fakat son Hırvatistan maçlarının ilkinde 18 kişilik kadroda bile yer almaması çok eleştirildi. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? Tolga’ya haksızlık edildiğini düşünüyor musunuz?
Tamamıyla böyle. Hatta "haksızlık" sözcüğünü kullanmak bile bence hafif kalır... Bu durum öncelikle de Milli takımımıza karşı yapılan bir haksızlıktı. Ama artık bu konuda fazla bir şey söylemek de istemiyorum. Üzücü sonuçlar da ortadayken konuşmak kolaycılık olur diye düşünüyorum.
“BURAK’A KARŞI OYNAMAK…”
Kalecilerin dışında Trabzonspor’da bir de Burak Yılmaz gerçeği var. Eski bir kalecisiniz, kaleciler yetiştiriyorsunuz. Burak gibi bir oyuncuya karşı oynamak oldukça zor olurdu kaleci olarak herhalde, siz ne dersiniz? Burak’ın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tolga'nın performansı için kullandığınız kelime Burak için de geçerli "inanılmaz-hayranlık verici". Burak'a karşı oynamak benim için de zor olurdu ama böyle bir yeteneğe karşı oynamak da bir şereftir...
“ŞENOL HOCANIN HER BAŞARIDA İMZASI VAR”
Burak’ın yükselişini Şenol Güneş mucizesi olarak gösterenlerin sayısı az değil. Sizce bu doğru mu? Burak’ın gelişim sürecinde gözünüze takılan, diğer oyunculara örnek gösterebileceğiniz bir nokta var mı?
Muhakkak böyledir. Aksini söyleyebilmek mümkün değil... Şenol Hocanın her başarımızın altında imzası var. Burada bulunuyor olmamızın da ana nedeni yine Şenol Hocamızdır. Biz de onun bize olan güvenini boşa çıkartmıyoruz.
Diğer oyunculara, öncelikle Burak'ın kendini geliştirmek için gösterdiği aşırı isteği, geçmişteki deneyimlerinden ders çıkarmasını, çok ve verimli çalışmasını ve asla vazgeçmemeyi seçmesini örnek gösterebiliriz...
Peki Şenol hocayla çalışmak nasıl bir duygu? Futbolculardan maksimum verim almasıyla biliniyor Şenol Güneş. Siz çalışmaların yakın tanığısınız. Bunun bir sırrı var mı? Şenol Güneş’in oyuncularıyla arasındaki iletişimin başarısındaki sır nedir?
Haklısınız; bu sırdır... Şenol Hocamın açıklamadığını açıklamak bana düşmez...
“TRABZONSPOR’UN GELECEĞİ YANINDA…”
Hocam ileride teknik direktör olma gibi bir isteğiniz var mı? Şenol hoca sizi bu konuda telkin ediyor mu?
Prensip olarak; sadece işimi iyi yapmayı düşünürüm ve kaleci hocalığı yapmayı çok seviyorum. Şenol Hocamla yaptığımız konuşmalar da hep Trabzonspor'un geleceği üzerinedir. Kişisel geleceklerimiz, Trabzonspor'un geleceği yanında konu bile olamaz.
Genel yayın yönetmenimizle Hikmet Karaman, bir sohbetleri sırasında sizden bahsetmişler. Özellikle Hikmet hoca, sizi yere göğe sığdıramamış ve bizim sizinle röportaj yapmamız için de ısrarcı olmuştu. Siz kendisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Ve Türkiye’de hem teknik direktör olarak hem de kaleci antrenörü olarak beğendiğiniz isimler kimler?
Hikmet Hoca benim büyüğümdür, tarzımda izi olanlardandır, sağ olsun kendisini sever ve sayarım. Hakkımda söylediklerinden dolayı onurlandım...
Tabii ki Şenol Güneş başta olmak üzere Hikmet Karaman gibi beğendiğim birbirinden değerli Teknik Direktörlerimiz var. Ancak; bu hocalarımızı mukayese etmek veya sıralamak gibi bir takdirde bulunabilmek haddim değil.
“EN BEĞENDİKLERİM ÇALIŞTIĞIM KALECİLER”
Türkiye’de ve dünyada kalecilik tekniğini beğendiğiniz diğer kaleciler kimler?
Bu sorunuzu düşünmeden ve uzaklara gitmeden, çalıştığım kaleciler diye yanıtlayabilirim...
Türkiye’deki altyapı eksikliklerinin kaliteli kaleci çıkarmamıza da olumsuz etkileri malumdur. Sizin uzun vadede, altyapılara ilişkin fikirleriniz var mı? 70 milyonluk bir ülke olarak, hala stoper, ön libero ve kale gibi özellikle defansif mevkilerde yetenekten ziyade, mental yeterliliklerinde gerektiği pozisyonlarda bir türlü oyuncu yetiştiremiyoruz. Bunun sebepleri sizce nelerdir?
Sebepler çok açık ve basit bana göre, ilk ve en önemli neden; bu kadar az beden eğitimi dersinin olduğu bir müfredatla sporcu yetiştirme olasılığı çok zayıf diye başlayabiliriz...
Antrenörlükte sizce futbolculuktan gelen deneyim mi, yoksa kişinin kendisini geliştirebilmesi mi daha önemli?
Futbolculuktan gelen deneyim, kendini yetiştiren için avantaj ama önemli olan kendini yetiştirebilmek.
“KIYILARI UNUTMAYIN…”
Trabzonsporlulara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Yolunuzu yürürken kıyılarını güzelleştirmeyi unutmayınız, arkanıza bakınca sadece kıyıları göreceksiniz. Örneğin, maç skorunu unutabilirsiniz ama Tolga'nın kendisine atılan ekmeği öpüp başına koymasını asla... İşte kıyılar böyle süsleniyor...