Bülent Arınç konuştu...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'şike yasası'nı veto ettiğinde, AK Parti'de Bülent Arınç ve Şamil Tayyar'ın başını çektiği bir grup vetoyu desteklemişti. Bugün şike yasası Köşk'ten geçti. Gözler Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ta. Herkes Bülent Arınç'ın tepk
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'şike yasası'nı veto ettiğinde, AK Parti'de Bülent Arınç ve Şamil Tayyar'ın başını çektiği bir grup vetoyu desteklemişti.
Bugün şike yasası Köşk'ten geçti. Gözler Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ta. Herkes Bülent Arınç'ın tepkisinin ne olacağını merak ediyor. Bülent Arınç CNN Türk'te konuşuyor. Arınç şunları söyledi:
Ben yokken tartışmaları başladı. 2004, 2010 ve şimdi çıkan kanun sporda şiddeti önleme yasasıdır.
Benim burada olmayışımı bir maksada bağlamışlar. Burada yoktu, olsa ne yapacaktı demişler.
Bu sporda şiddet sadece bizim değil bütün ülkelerin sorunu. Bütün bunların tüm ülkelerde önlenmesi lazım.
Meclis'te bir araştırma komisyonu kuruldu. 2010'un Ekim ayında kuruldu, çok ciddi bir araştırma yaptılar. Şike ve şiddetin varlığını tespit ettiler ve şu şu önlemlerin alınması için tavsiyelerde bulundular.
Sayın Bakanımızı Faruk Özak, taraflarla ciddi görüşmeler yaptı ve bir tasarı hazırladı. Bakanlar Kurulu'nda hangi arkadaşımız ilgiliyse onu takip eder.
31 Mart 2011 tarihinde tutanakları aldım, getirdim, çok ilginç konuşmalar da var. Orada bu kanun görüşülüyor. Genelde bütün siyasi partiler de sahip çıkıyor. Bir tek CHP adına Tayfun İçli'nin eleştirileri var. MHP olsun AK Parti olsun olumlu görüş ifade ediyor. Hele bir CHP'li arkadaşın neredeyse gözleri yaşarıyor, kutluyorum diyor. Sonuçta herkesin alkışladığı bir kanun çıkıyor.
"Federasyon ve kulüpler bunu istiyor" diye konuşma yapılıyor.
Doğrusu ben çok farkında değilim. RTÜK ile ilgili olsa A'dan Z'ye bilirim. Sadece kaba taslak sporda şiddeti önlemeye yönelik bir kanun çıkarıldı. Ağır hükümler içeriyor, bunu da yapmak gerekir şiddeti önlemek için. Tutanaklarda bunlar yazıyor.
Ama uygulamalar sırasında birilerinin gözleri faltaşı gibi açılmış olabilir. Birileri içeri alındı, yüz yılı aşan cezalar konuşuldu.
Bu kanun çıktı ama uygulanmadı. Kişilerle ilgili olarak söylemiyorum. Gözaltı ve tutuklamalar oldu vs. İlk konuşan benim. Hiç aklımda yokken bir gazeteci soruyor. Kanunun değiştirilmesi düşünülüyor ne diyorsunuz?
Ben de "uygun bulmam" diyorum. Başbakan da "Bu kanun yeni çıktı, değiştirilmesi nereden çıktı" diyor. Yine daha sonra soruyorlar "Yeni çıkan bir kanunun değiştirlemesini etik bulmam, oyuncak mı" diye cevap veriyorum.
Cumhurbaşkanı'nın veto etmesinden sonra da vetoyu olumlu buluyorum, Meclis'e de tekrar geleceğini beklemiyorum diyorum.
Ben sıfatlarım itibariyle bir milletvekiliyim, aynı zamanda da hükümetin üyesiyim.
Burada bir ifrat bir de tefrit var. İki kanun mukayese edilecek olursa birisi çok yukarılarda, kimse farkında değil alkışlarla kabul edilmiş, sonra bu fazla oldu diye farkına varmışlar, bu sefer de en düşüğüyle teklif geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızın tepkisi ise orantısızlık.
Diyor ki Cumhurbaşkanımız caydırıcılık yok bu kanunda yeniden gözden geçirin. Ancak siyasi karar bunu aynen iadesi şeklinde oldu.
Şimdi ben düşüncelerim itibariyle baştan bu yana hala endişe ve düşüncelerimi muhafaza ediyorum.
Madem o zaman alkışlarla kabul edilen kanun şimdi tukaka ediliyorsa, şimdi caydırıcılık unsurunu dikkate almamız lazım.
Ben düşüncelerimi ifade ederim. Ancak partimin bundan zarar görmesini istemem. Çünkü partimin gücü önemlidir. Bazen gizli söylerim, bazen açık söylerim. Her partide bu vardır.
Bu konuşmalar yapılırken partimizin ve hükümetimizin gücüne hiçbir etkisi olmamalı.
Biz birbirimizi bugün tanımadık. 30 yıldır birbirimizi tanıyoruz. Birbirimize güvenimiz sonsuzdur.
Ben sözlerimden dolayı bir yanlışlık yaptıysam bunun neticesine katlanırım.
Ama partime zarar verecek Genel Başkanıma Başbakanıma zarar verecek hiçbir söz söylemedim. Söylediysem de düzeltmesini bilmişimdir.
Bakanlar birbirleri adına oy kullanabiliyor. Ama benim yerime arkadaşlarım oy kullanmamış. Ona teşekkür ediyorum"