‘Büyük Trabzon’un büyük vefasızlığı!
Biraz uzun olacak ama size gerçek bir insan hikâyesi anlatayım.Bizim kuşak ve öncesi iyi bilir; Trabzon’da Hatay Yurdakul diye bir adam vardı.Bir çuval altın bulsa içinden bir tane bile almayacak kadar dürüst, karıncadan çalışkan ve her Trabzonlu gibi fut
Biraz uzun olacak ama size gerçek bir insan hikâyesi anlatayım.
Bizim kuşak ve öncesi iyi bilir; Trabzon’da Hatay Yurdakul diye bir adam vardı.
Bir çuval altın bulsa içinden bir tane bile almayacak kadar dürüst, karıncadan çalışkan ve her Trabzonlu gibi futbol sevdalısıydı.
Aktif futbol yaşamına 1955’te Erdoğdu Spor’da başladı.
Sonra Necmiati, Denizgücü, YSE, Rizegücü, Uçarspor, Tunceli, KTÜ ve Kalkınmaspor’da oynadı.
1967’de Erdoğduspor’un kaptanı iken, taştan kalelerle yapılan bir sokak maçında Şenol Güneş’i keşfetti.
‘Sen bir gün milli takımın kalesini koruyacaksın’ dediği Güneş’i, lisans çıkartıp Erdoğduspor’un kalecisi yaptı.
Futbolda yıldız olan, futboldan ekmek yiyen daha nicesinde emeği vardır Hatay Hoca’nın.
Yıllarca Yavuz Selim ve Avni Aker statlarında saha komiserliği yaptı.
Taşında toprağında hizmetleri saklıdır.
YSE, Zafer, Kavakmeydan, Kalkınma ve Karşıyaka kulüplerinin yanı sıra, Boks İhtisas Kulübü, Futbol Antrenörleri Derneği, Saha Komiserleri Derneği ve Amatör Futbolcular Derneği’ni kurdu Trabzon’da.
1984-85 sezonunda Iğdırspor’u, 1986-87 sezonunda ise Tuncelispor’u çalıştırdı.
2000 yılında Antalya’ya yerleşti.
Köşesine çekilip emekliliğin keyfini sürmek yerine, ilk iş olarak Antalya Trabzonlularspor Kulübü’nü kurdu.
Renkleri elbette bordo-maviydi, başka renk ne münasebet!
Evinin yanındaki boş bir arsayı, insanlara ağız eğerek, kireç tozuyla çizerek küçük bir antrenman sahasına dönüştürdü, derme çatma bir barakayı soyunma odası yaptı.
Sonra mahallenin çocuklarına ücretsiz futbol öğretmeye başladı.
Türkiye’nin dört bir yanında birileri Trabzon’un ve özellikle Trabzonspor’un adını kullanarak futbol okulu adı altında bu işten yüklü paralar kazanırken, hiçbir öğrencisinden tek kuruş almayan Hatay Hoca’nın tek amacı ömrünü adadığı futbola hizmeti sürdürmekti.
Kulübün tek geliri ise kendisinin emekli maaşıydı.
***
Trabzon’un adı artık Antalya amatör liglerinde de zikrediliyordu.
Üstelik kızlar takımı bile vardı.
Sadece Karadenizli ailelerin çocukları değil, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerinden göç edip gelmiş dar gelirli ailelerin çocukları, dedeleri yaşındaki Hatay Hoca’dan ücretsiz futbol öğreniyor, amatör ligde kendilerine gelecek arıyordu.
Türk-Kürt, Doğulu-Batılı, Kuzeyli-Güneyli, İç Anadolulu-Egeli çocuklar, sırtlarında bordo-mavi formalarla maçlara çıkıyor alkış alıyordu.
Üstelik bu maçların hepsinde, futbol çınarı Hatay Hoca da sahada oynuyordu.
O minik yürekler, kendilerine bu imkânı sağladığı için minnettar oldukları Hatay Hoca’larından her fırsatta içinde Trabzon geçen anılar dinliyordu.
Özetle Hatay Hoca, farklı yörelerin, değişik kültürlerin çocuklarına sadece futbolu öğretmiyor, hem Trabzon’un tanıtım elçiliğini yapıyor, hem de dostluk-kardeşlik duygularının pekişmesini sağlayarak çok önemli bir toplumsal görevi ifa ediyordu.
***
Trabzonlu bir işadamı, kulübe bordo-mavi giydirilmiş bir minibüs tahsis etti.
Antalya Trabzonlularspor Kulübü, 6 kategoride mücadele ediyordu.
Fakat 3 yıl önce çok kötü bir şey oldu.
O hayırsever işadamının işleri kötü gitti, araçları haczedildi.
Böylece Trabzonlularspor Kulübü de araçsız kaldı.
Hatay Hoca ve öğrencileri için zor günler başladı.
İlçelerdeki maçlara gidemeyeceklerdi.
Bu yüzden sadece kent merkezinde tek kategoride mücadele etme kararı aldılar.
Bu bile zordu ama başka çare yoktu.
Artık halk otobüsleriyle maçlara gideceklerdi.
Antalya arazi olarak büyük bir kentti ve amatör sahalar kentin değişik yerlerindeydi.
Maçtan 3-4 saat önce yola çıkıyorlar, en az iki vasıta değiştirip, ara sıra da birkaç kilometre yürüdükten sonra sahaya ulaşabiliyorlardı.
Gidiş başka dönüş bir başka çileydi ama katlanıyorlardı.
Devamı Sayfa 2'de
—NEREDESİN EY VEFA?-
Her kamp döneminde, maaşından kalan cebindeki son parayla bir araç kiralayıp, öğrencileri ile birlikte 45 kilometre uzaklıktaki Belek’e Trabzonspor’un ziyaretine gidecek kadar memleket sevdalıydı Hatay Hoca.
O ki; Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde Boğaçayı’nın kenarındaki Okaliptüs ağaçlarını Trabzonspor bayraklarıyla süsleyen ve görenleri gururlu bir tebessüme sevk edendi.
O ki; Kepez’in varoşlarındaki çocuklara, ‘Trabzonlularspor’ yazan bordo-mavi formaları hediye eden ve görenleri duygulandırandı.
Haliyle, memleket sevdalılarının kendisini yalnız ve çaresiz bırakmayacaklarına inanıyordu.
Eşe dosta haber salıp, acil bir minibüse ihtiyacı olduğunu duyurdu.
Bir külüstüre bile razıydı.
“Araç sahibinin olsun biz sadece kullanalım. Ben ölünce sahibi aracını alır. Hiç olmazsa şu çocuklar yollardaki perişanlık yüzünden futboldan soğumasın. Bunların geleceği var” diyordu lakin çözüm bulamadı.
Yine bir Belek kampında, Trabzonspor idmanını izlemeye öğrencileriyle gitti.
Şenol Güneş, ‘İşte beni futbola başlatan adam’ dediği Yurdakul ile gazetecilere poz verdi.
Sadece poz vermedi, sorunlarını dinledikten sonra ilgileneceğine dair söz de verdi.
Bir de futbol topu hediye etti, öğrencileri idmanda oynasın diye!
Başkan Sadri Şener de oradaydı.
O da sorununu dinledi ve ilgileneceğini söyledi.
Bir süre sonra Trabzonspor Kulübü, Hatay Hoca’ya 12 adet çocuk forması gönderdi!
***
Birkaç gün evvel buluştuk Hatay Hoca ile.
Her zaman gülen yüzü asık, morali bozuktu.
Nedenini sordum.
‘Evlat’ diye başladı söze her zamanki gibi ve devam etti:
“Bir defasında maça giderken otobüsten indik, sahaya ulaşmak için 2 kilometre yürümemiz gerekiyordu. Şiddetli bir yağmura yakalandık. Futbolcularımla birlikte koşar adım yürümeye çalışırken yanımızda bir at arabası durdu. At sahibi, ‘binin sizi sahaya daha erken götüreyim’ dedi. Bindik at arabasına ama çocukların sırtında bordo-mavi formalar vardı. O gün çok üzülmüştüm. Ama geçen hafta daha çok üzüldüm. Maça gittik, bazı futbolcuların formaları yoktu. Yıkatmışlar ama kurumamış. Bizim bir takım formamız var. Maça çıkabilmek için, bizden önce maç yapan bir takımın formalarını ödünç aldık, öyle oynadık. Koskoca Trabzonlularspor ödünç forma ile maça çıkar mı? İnan ki; kendimi sırtıma kurşun yemiş gibi hissettim. 74 yaşındayım, epey bir zaman daha ölmeye niyetim yok ama keşke oracıkta ölseydim de bu utancı yaşamasaydım.”
“Ahhh” dedim “Hatay Hocam ahhh!”
Sen ki; 74 yaşında halen futbol oynuyorsun, öğretiyorsun.
Sen ki; yeni ‘Güneş’ler keşfetmek için mücadeleni sürdürüyorsun.
Sen ki; dünyada az bulunabilecek örneklerdensin.
Şayet sen, ‘Futbol kenti’ ya da ‘spor şehri’ olmakla her fırsatta övünen başka bir coğrafyanın evladı olsaydın, oranın tanıtım yüzü olurdun. Akıllı adamlar seni olimpiyatlara davet edip bir gösteri maçına çıkarır ve senin üzerinden dünyaya reklâm yaparlardı. Hayatın belgesel olurdu. Rekorlar kitabına girerdin.
Sonra düşündüm ki;
Hakikaten vefa diye bir şey olsaydı, Trabzonspor’un efsane isimlerinden rahmetli Dozer Cemil, 9 yıl evvel cebinde 5 TL ile bir kaldırımda mı son nefesini verirdi?
Efsane kadronun emektarlarından Ali Yavuz, bir terzi dükkânında arkadaşına yardım ederek geçinmeye mecbur kalır mıydı?
Ya da İnter’i deviren golün sahibi Tuncay Soyak, 28 yıl sonra İtalya’da yine İnter ile oynanacak bir maça davet edilmez miydi?
Hazır İtalya demişken, onların çok sevdiğim bir atasözünü hatırlatayım;
‘Duymak istemeyen kadar kötü sağır yoktur.’
Gelelim sözün özüne;
Kâbe’de bile ‘Bize Her Yer Trabzon’ yazılı kaşkollerle fotoğraf çektirilmesinin kenti yücelttiğini zanneden sevgili hemşerilerim.
Büyük olmak, öncelikle değerlerine ve geçmişine sahip çıkmakla başlar.
Yukarıda, ömrünü Trabzon ve Türk futboluna adamış bir ihtiyar delikanlıya, vefasızlık hançerinin nasıl saplandığını okudunuz.
Unutulmasın ki; Trabzon ve Trabzonlunun itibarını yücelten asıl güç, Hatay Yurdakul gibi evlatlarıdır.
Şimdi, valisinden belediye başkanına, Trabzonspor yönetiminden iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarından bordo-mavi renklere gönül vermiş taraftarına kadar kentin tüm dinamiklerine düşen görev, bu vefasızlığın yarattığı kırgınlığı ortadan kaldırmak, gönül almaktır.
Allah uzun ömür versin ama sonuçta Hatay Hoca da her canlı gibi bir gün ölüp gidecek.
Belki O mezarında rahat uyuyacak ama yukarıda yazılanları bir kere daha okuduktan sonra lütfen düşünün.
Vefasızlar da rahat uyuyabilirler mi?
NOT: Ulaşmak isteyenler için Hatay Yurdakul’un telefonu: 0538 335 10 61