İşte Onursal Başkan Yılmaz'ın Trabzonspor Dergisine verdiği röportaj:

Futbolda profesyonellik ön plana çıktıkça amatör ruhta kayboldu

Trabzonspor'un büyük başarılarıyla Anadolu'da bir misyon üstlendiğini belirtern Yılmaz, “Bu misyonunu bundan sonrada devam ettirmesi gerekiyor. Futbolda profesyonellik ön plana çıktıkça amatör ruhta kaybolmakta” dedi.

Günümüzdeki oyuncuların altlarında son model arabalar ve saçları jöleli geziyorlar…
Trabzonspor'un sıkıntılı bir kuruluş sürecinden geçtiğini ifade eden Yılmaz, “Trabzonspor sıkıntılı bir kuruluş döneminden sonra 2 Lig'de hep zirveye oynadı ve sonrada 1. Lig'e yükseldi. Kadrosuyla art arda şampiyonluklar kazandı.O dönemler paraya ihtiyaç duyulmaması sebebiyle işler yolunda ilerliyordu. Şimdiki oyuncular ise çok farklı. .Altlarında son model arabalar ve saçları jöleli geziyorlar.Türkiye'nin dünyaya paralel değişiminden Trabzon'da nasibini almış durumunda. Gelişmişlik arttıkça, tribünlere yansıdı ve tribünlerde farklılıklar oluşmaya başladı. Gelişmişlik ve iletişimin de artması ile amatörlüğe verilen zararı önleyemedik.Maddi ve manevi yaşanan bu gelişmelerin ardından ikinci ligde kadro giderek tükenmeye başladı.Onların yerine aynı katkıyı sağlayacak oyuncular bulunamayınca kulüp zor bir döneme girdi” diye konuştu.

O dönemlerde kulübün zor bir sürece girdiğini ve yöneticilerin bu kulüpte görev almak istemediğini altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ben de o yıllarda İstanbul'da çalışıyordum ve hemşerileriyle tanışmaya başlamıştım. Trabzonspor için düzenlenen bir yardım gecesinde maddi anlamda katkıda bulununca herkes “'gel seni başkan yapalım' ifadelerinde bulundu. Daha sonrada ilk kongrede de başkan seçildim. Kulübün tesisinin olmadığını içinde hemen bir tesis yapma çalışması içerisine girdim. Trabzonspor'a tesis yapımı için alınan arsadan sonra İstanbul'da basın toplantısı düzenleyerek tesis yapımı için destek istedik. Bir yıl içerisinde tesis yapımını tamamladık”

1991 yılında siyasete girdiğini kaydeden Yılmaz, “Siyasete başlama kararımı almamda Süleyman Demirel'in ısrarlarının büyük etkisi oldu. İki dönem devlet bakanlığı görevini sürdürdüm. Yılmaz Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olmasından dolayı da şaibe yaşanmaması adına Trabzonspor Başkanlığını bıraktım. Başkanlığa Sadri Şener getirildi” dedi.

Dünya döndükçe Trabzonspor yaşayacaktır
Yılmaz, 1983 yılında başlayan reformist davranışlara ayak uydurmakta çok geride kalındığını, vurgulayarak şöyle devam etti:
“Tutuculuk kayboldu, maça gidenlerin sayısında ciddi oranda bir azalma oldu. Futbol profesyonelleştikçe amatör ruhun kayboldu. Trabzonspor'un büyük bir camiadır. Dünya döndükçe, Trabzonspor'un da yaşayacağını ve başarı grafiğinde inişler olacaktır”


Barcelona'ya 7-2 yenildiğimiz maçı unutamıyorum
Trabzonspor Onursal Başkanı Mehmet Ali Yılmaz trabzonspor'da hayatında unutamadığı iki müsabakanın olduğunu belirtti.

İlk anısının Beşiktaş'la oynadıkları kupa finalinin olduğunu söyleyen Yılmaz, “Bu maçı TRT'nin canlı yayınlamak istedi ama para vermedikleri içinde buna müsaade etmedim. TRT muhabirleri sürekli beni takip ediyordu. Maç başladıktan 5 dakika sonra yayınlamalarına izin verdim. Beşiktaş Başkanı Süleyman Seba'da 'Bırak Yayınlasınlar' dedi .Bende maçı yayınlamalarına izin verdim.Sonuçta maçı kaybettik ve müthiş bir eziklik yaşadım” dedi.

Yılmaz ikinci anısının da Barcelona ile oynadıkları maç olduğunu belirterek, “Maçta 1-0 öne geçtik. Sonra skora denge gelmesinin ardından da maç 2-1 oldu. Bu maçtan galip ayrılma hesapları yaparken o dakikadan sonrasını hatırlamamak istemiyorum. 90 dakikanın sonunda 7-2 mağlup olduk ve bu maçın ardından tam bir ay konuşmadım” diye konuştu.

Campel'a asla “yamyam” demedim…
Campel'a e ağır sözler söylemesi üzerine takımdan gittiği konusunda ise Yılmaz şunları dile getirdi.
“Campell'a asla “yamyam” demedim. Bu bir kere çok yanlış. Gençlerbirliği'ne Trabzon'da yenildiğimiz maç sonrası çok öfkeliydim ve yüzüm kıpkırmızıydı. Gazetecilerde maç sonrası bana 'neden yenildiniz?'diye sordular?. Bende şok mağlubiyet sonrası çok üzülmüştüm. 'Bırakın bu yamyamları' dedim. Olayı da gazeteciler Campell'e uyardılar ve sanki sadece ona söylemişim gibi basına yansıttılar. Daha sonra bütün dünya televizyonları bu olayın üzerine gitti. Bu konuda art niyetli olmadığımı Türkiye'de insanlar arasında bu lafın birbirlerine kızdıklarında söylendiğini ifade etmeye çalıştım”