Ferhat Arda'dan kopya çekmiş
Genç yaşına karşın ilk onbirde kendine yer bulan Ferhat'la bir çok konunun yanında eğitim hayatından da bahsettik. Mevcut düzende bir futbolcunun üniversiteyi normal şartlarda bitirmesinin neredeyse imkansız olduğuna dikkat çeken Ferhat, Şehremeni Lisesi
Genç yaşına karşın ilk onbirde kendine yer bulan Ferhat'la bir çok konunun yanında eğitim hayatından da bahsettik.
Mevcut düzende bir futbolcunun üniversiteyi normal şartlarda bitirmesinin neredeyse imkansız olduğuna dikkat çeken Ferhat, Şehremeni Lisesi'ni tamamladıktan sonra Serdar Özkan'la birlikte Marmara Üniversitesi Spor Akademisi Bölümünü kazanmış ama neredeyse hiç gitme fırsatı bulamamış.
İşte Ferhat'tan samimi açıklamalar....
Ailenden başlayalım istersen...
İstanbul'da doğdum. Babannem, annem, babam ve erkek kardeşimle büyüdüm. Kardeşim üniversitede okuyor. Babam ise bankadan emekli oldu. Annem evlenince çalışmayı bırakarak ev hanımı olmuş. Evden ayrılana kadar hep yanımda oldular. Onları çok seviyorum.
Futbola başladın sonra...
Mahalle aralarında başladım futbola bir çok çocuk gibi. Çok istiyordum bir kulüpte futbol oynamayı. Babam da bu isteğimin farkındaydı ancak yaşımın küçük olması nedeniyle sıcak bakmıyordu. Bir gün seçmelere gittim. 9 Yaşlarındaydım. Beni beğenmediler. Basketbol oynamaya başladım ben de kardeşimle birlikte. Hafta sonları İstanbul Büyükşehir Belediyespor Basketbol okuluna gidiyorduk. Oradaki hocama futbola olan ilgimden bahsettim. Basketbol toplarını potaya ayağımla gönderiyordum. Hocalarım da beni futbola yönlendirdi. Bir taraftan basketbol oynamaya devam ederken diğer yandan yine belediyenin futbol maçlarına çıkmaya başladım. Sonra Galatasaray seçmelerine katılmaya karar verdik. 10 Yaşındaydım. Her yerde oynuyordum ancak genelde sol orta sahada oynuyordum. Üç seçmeyi de kazandım ancak Florya bize uzak olduğu için gidemedim. On yaşındaydım ve oraya gidebilmem için üç araba değiştirmem gerekiyordu. Babam Ben seni götürürüm deyince çok sevinmiştim. Sağ olsun babamın emekli olduğu için zamanı vardı. Bu nedenle 3 yıl boyunca benimle birlikte Florya'ya geldi. Her idmanımı üç yıl boyunca yaz - kış demeden izledi. Minik takım, yıldız takım, PAF takım derken A takıma kadar yükseldim.
A Takıma kadar yükselebileceğini tahmin edebiliyor muydun?
Küçükken ne olacağınızı, nasıl olacağınızı bilemiyorsunuz. Bir çok küçük yetenek var sizinle birlikte. Annem daha çok okumamı, eğitimime önem vermemi istiyordu. Dersanelere yolluyordu, Anadolu Lisesi'ne girmem için çaba gösteriyordu. Zekiydim ancak dersten çok futbol oynamayı istiyordum. İdmanlardan sonra mahalle maçlarına yetişmeye çalışıyordum. Belli bir noktadan sonrası şans işi. Arkadaşlarım Şehremeni Lisesi'ne gidiyorlardı. Galatasaraylılar hep oraya gidiyordular. Onların sınıfları toleranslı oluyordu.
Türkiye Şampiyonluğu da var Şehremeni Lisesi'nin?
Evet ben o dönemde yani 13 yaşımdayken profesyonel sözleşme imzaladığım için oynayamamıştım okul takımında. Benim gibi çok futbolcu vardı. Uğur, Arda, Cafer Can, Mülayim de benim gibi profesyonel olduğu için okul takımında oynayamamışlardı. Aynı sınıftaydık onlarla. Lisenin ilk döneminde karneyi elime aldığımda 7-8 zayıf vardı. Ben evdekilere 3 tane zayıfım gelebilir demiştim. Ama onlar üçe bile tepkiliydiler. Evdekilere ne diyeceğim diye düşünüyordum. Acaba kalacakmıyız derken liseyi bitirdim. Kamplar, Milli takımlar falan derken hep rapor alıyorduk. Yani 3 yıllık okula en fazla 2 öğretim yılı kadar gitmişizdir.
Ümit Milli takım kaptanlığı da yaptın o arada?
Ümit Milli Takım'da ikinci kaptandım. Kaptan sakatlanınca iki maça kaptan çıktım.
Eğitimine dönelim. Üniversite sınavını kazanabildin mi?
Liseye uzun yollar katederek gidiyordum. Zahmetliydi ancak üç yıl boyunca neredeyse bütün İstanbul'u dolaşarak okula, oradan idmana, idmandan da eve gidip geldim. Şimdi bir daha yap deseler inanın cesaret edemem. Ezanla kalkıp, sabah karanlığı ile okula gidiyordum. Üniversite sınavını kazandım. Hem de hiç çalışamadan. Hayatımda üç saat boyunca hiç bir kağıda bakmamıştım üniversite sınavına kadar. Sınavda elimden geleni yaptım. Barajı geçtim yaptıklarımla. Barajı geçtiğim için milli kontenjandan, yetenek sınavıyla birlikte üniversiteye girdim. Bu sınav zorluydu bizim için açıkçası. Çünkü profesyonel sporcu olduğumuz için diğerlerine nazaran daha az puan alabiliyorduk. On profesyonel sporcuyla birlikte gittik o sınava. Sadece iki kişi kazandık. Benimle birlikte yetenek sınavını geçen diğer sporcu Serdar Özkan'dı. Arda ve Uğur elenmişti. Marmara Üniversitesi Spor Akademisi'ne girdik.
Derslerin nasıldı?
Girdiğim dersleri verdim. Hiç tölerans sağlamadılar bana. 5 Dakika geç geldiğim için derse alınmadığım oldu. Bilerek derslere geç geldiğimi, havalı olduğumu falan düşünüyorlardı sanırım. Ancak beni bir kere tanıyan böyle bir yapıya sahip olmadığımı bilir. Şimdi üçüncü sınıfa gelmişim ancak alttan vermem gereken 80 tane ders var. Veremediğim dersler nedeniyle bir kez atıldım, sonra af çıktı ve okula döndüm. Şuan sanırım yine atıldım. Bu şartlarda üniversite zor.
Okulu bitirmek gibi bir niyetin var mıydı?
Girdiğimde vardı. Ancak son iki yıl Manisa'daydım. Şimdi Trabzon'dayım. Girdiğim bir kaç dersi verdim ancak derse gitmeten okul bitirmek oldukça zor. Profesyonel bir futbolcu için zaten spor akademisini bitirmek neredeyse imkansız. Çünkü hadi bulunduğunuz şehirdeki okula gidiyorsunuz ve sınavlara girebiliyorsunuz. Sonra bir milli takım kampı giriyor araya ve vizeleri kaçırıyorsunuz. Tölerans da tanımıyorlar. Böyle olunca hiçbir sporcu üniversite bitiremez. Bitirmek isteyen çok sporcu var ancak olmuyor.
Üniversiteye pek gidemedin. Liseden aklında kalan unutamayacağın anılar var mı?
70 Kişiydi bizim sınıf. Neredeyse İstanbul'daki bütün milli sporcular bizim sınıftaydı. Tahtanın önü tebeşir tozu doluydu. Çocuğun biri oraya üfledi epeyce. Hoca geldi, herkes öksürüyor. Hocamız köpürdü tabi. Herkesin korktuğu müdür yardımcısını çağırdı. İyiydi ama sert bir insandı. Müdür yardımcısı gelince herkes öksürüğü kesti tabi. Uğur Uçar'ın gerçekten alerjisi vardı. Uğur öksürünce hemen çağırdı yanına. Kimin yaptığını sordu. İşin içine ceza girince vermişti mecburen yapanın ismini. Gerisini siz tahmin edebiliyorsunuz.
Trabzon'da da Trabzon Lisesi, sizin okuduğunuz Şehremeni Lisesi gibi. Bütün sporcular orada toplanırdı?
Finallerde de çoğunlukla Trabzon Lisesi ile Şehremeni Lisesi karşılaşırdı zaten. Bu bir anlamda İstanbul karması ve Trabzon karmasının karşılaşması olurdu.
Yaramaz mıydın?
Yaramaz değildim ancak biraz fazla konuşurdum. Böyle olunca kanaat notları düşük olurdu. İkinci dönemde ise kanaat notlarımı yükseltmek için epeyce uğraşırdım.
En iyi kiminle anlaşıyordun?
Uğur ve Arda ile ile aynı sırada oturuyorduk. Arda'nın dersleri oldukça iyiydi. Ben ondan kopya çekmeye çalışırdım. Ama yazısı çok kötü olduğu için okuyamazdım. Okuyabildiğim kadarını yazardım. Okunmayacak o yazısını hocalar nasıl okur ve her seferinde en yüksek puanı alırdı bir türlü anlam veremezdik. Üç kelimesiyle sayfayı doldururdu. Kocaman yazardı harfleri. Ona rağmen okunmazdı.
70 Erkekle birlikte aynı sınıfta olmak nasıldı?
O'nu hiç sormayın. Bizim sınıfa hiç bir kız girmezdi. Yanlışlıkla girince hemen kaçardı.
Futbola dönelim istersen biraz Galatasaray'dan Manisaspor'a gönderildin. Manisaspor'da gösterdiğin performansın ardından Trabzonspor'a transfer oldun. O süreci biraz anlatır mısın?
Galatasaray'da sakatlıklar oldu. Ergün ve Orhan abi vardı. İkisi de sakatlandı. Teknik Direktör Gerets beni çağırdı. "Forma versem oynayabilir misin. Kendini hazır hissediyor musun?" diye sordu. Hazır olduğumu söyledim. İlk kez kadroya girdim. Ergun abi kendini iyi hissettiğini söyleyince o oynadı. Devre arasına kadar kalan üç haftada kadroya alındım. Hazırlık maçlarında oynadım devre arasında. İkinci yarının ilk maçında Konyaspor maçıyla birlikte onbir oynayacağım. Hocam beni sol açıkta oynatıyor. İlk maçım ve heyecanlıyım. Bir iki top kaybı oldu. Yalçın sakatlanınca Orhan'ı stopere çekip beni sol beke aldı hoca. Orada daha iyi oynadım. Kalan 18 maçın 15'inde oynadım. Bunların 12'si ilk onbirdi. O yıl şampiyon olduk. Ertesi yıl Gerets yine genç oyunculardan faydalanacağını söyledi. O yıl da 15 maç oynadım. Ancak bir maç onbirde oynuyorum. Diğer hafta paf takımla maça çıkıyorum. Bir hafta şampiyonlar ligi ve derbi oynuyorum, diğer hafta Paf maçında oynuyorum. Allak bullak oldum. Sakatlık girdi araya. İkinci yılın sonunda düzeldim ancak lig bitmişti. Gerets'ten sonra Kalli geldi. Ersun (Yanal) hoca beni Manisa'ya istemişti. Son anda vazgeçilmişti. Daha sonra Galatasaray, Hakan Balta'yı istedi Manisa'dan. Ben de kendimi Manisa'da buldum. Galatasaray'la Manisa'ya maça gittik. sonra orada kaldım.
Manisa'da nasıl geçti günlerin?
İlk yılım oldukça zordu. Çünkü ilk kez Galatasaray'dan başka bir kulübün formasını giyiyordum. 10 Yıl boyunca Galatasaray altyapısındaydım. İlk kez İstanbul dışına çıkıyordum. Küçük, narin ve insanları temiz bir şehir Manisa. İlk başlarda şaşkınlık içindeydim. Sonraları alıştım. İkinci yılım çok iyiydi. Arkadaşlarıma alıştım. Burada da arkadaşlık çok iyi.
Sonrasında buraya geldin?
Futbol olarak iyi bir sezon geçirdim. Bank Asya Ligi olduğu için iki hafta erken bitti lig. Menejerlerim Trabzonspor'un beni istediğini söylediğinde sevindim. Trabzonspor'un bana talip olması önemliydi benim için. Trabzonspor'un Fenerbahçe ile oynayacağı hafta Trabzon'a geldim. Geldiğimde ön protokol imzalanmıştı. Manisa'da yaşadığım yabancılığı hiç yaşamadım. Sanki geçen yıl da buradaymışım gibi. İnsanlar bana çok samimi yaklaştı. Trabzonspor hakikaten büyük bir kulüp ve camia. Taraftarı, yönetimi, işleyişi ve hedefleri hep yüksek. Buraya geldiğimde yeniden büyük bir kulübe geldiğimi hissettim.
Tesisleri beğendin mi?
İlk geldiğimde sahalara şaşırdım. Biraz bozuktu. Ama havasındanmış. Normalde sezon başlarında sahalar iyi olur ve iki hafta sonra bozulur. Burada tam tersi oldu. İlk başlarda bozuktu ancak şimdi gittikçe düzeliyor idman sahaları. Bu beni şaşırttı. Tesisler içerisideki Bordo Cafe güzel oldu. Daha önce yokmuş sanırım.
TFF Dergisi için yapmış olduğun röportajda "Hayallerime ara verdim" demiştin Manisa'ya gittiğin dönem. Şimdi Trabzonspor'dasın. Hayallerin ne durumda?
Röportajda bahsetmiş olduğum hayal, Avrupa'da oynamaktı. Trabzonspor'dan Avrupa'ya gitmek oldukça kolay. Bu nedenle hayallerimin peşindeyim yeniden. Çünkü Avrupa'ya gitmek için ya çok iyi menajeriniz olacak ya da çok iyi performansınız. Bu performansı ancak büyük bir kulüpte gösterebilirsiniz. Talihsizlik eseri UEFA'ya katılamadık ancak Trabzonspor her zaman göz önünde olan bir kulüptür. Galatasaray'da ve Manisa'da şampiyonluk yaşadım. Trabzonspor'da da şampiyonluk yaşamayı çok istiyorum. Şuan biraz geride kaldık ama lig çok uzun. Farkı kapatabiliriz. Burada şampiyonluğa büyük bir özlem var. Bu şampiyonluk benim oynadığım takımla gelirse mutluluğum ikiye katlanır.
Sezon başında yedektin. Sonra formayı kaptın. Bir daha yedek kaldın. Yedek kalmak seni etkiler mi yoksa tetikler mi?
Ben ne zaman rekabet halindeysem o zaman kendimi iyi hissediyorum. İyi olmak için birinin sizi tetiklemesi gerekir. Tek başına olduğunuz bir yerde ne olursa olsun başarılı olamazsınız. Tek başınıza olduğunuzda kötü oynasanız bile düzeltmek için yeterince çaba sarfedemezsiniz. Bu durum ikinci ve üçüncü maça da yansıyabilir. Ancak arkanızdan gelen birinin olduğunu bilmek, toparlanmanıza yardımcı olabilir. Rekabet performansın üst seviyeye çıkmasını sağlar.
Cale'yi nasıl değerlendiriyorsun?
Cale Hırvat Milli Takımına gidiyor ve iyi de bir futbolcu. Ben de kendime güveniyorum. İkimiz de elimizden geleni yapıyoruz. Hoca hangimiz hakkında karar kılarsa o oynuyor.
Trabzonspor'la olan hedefin şampiyonluk. Kendi hedeflerin neler?
Açıkçası Avrupa'ya gitmek istiyorum. Bunun için önce burada kendimi ispatlamam gerek. Türkiye'de Trabzonspor'da devam etmek isterim. Ancak bir yere gideceksem Avrupa olmasını arzularım. O zaman hedefime ulaşmış olurum. Buraya geldiğim ilk günden beri bunu dile getiriyorum.
Ya Milli Takım?
Milli Takım'ın bütün kategorilerinde oynadım. Bir tek A Takım kaldı. Orada oynamayı her futbolcu ister. Ben iyi bir performans yakalayıp o performans çizgisini koruduğum sürece o formayı da giyeceğime inanıyorum?
İdolün var mı?
Roberto Carlos iyi futbolcu ancak ben Norveçli sol bek John Arne Riise'ye daha çok beğeniyorum. Daha kalifiye. Daha estetik. Carlos çok güçlü ama ben Riise'yi daha çok beğeniyorum. Bu arada beni Ergun Pembe'ye çok benzetirler. Bu da benim hoşuma giderdi. Küçük Buz Adam diyorlardı bana.
Futbolcu iyi oynamasının yanında biraz da kendini pazarlamalı mı?
Ben ona katılmıyorum. Bulunduğunuz mevki belki ön plana çıkmanızı engeller ancak iyi oynadığınız her zaman farkedilirsiniz.
Teşşekkür ediyoruz. Senin söylemek istediğin birşey var mı?
Bütün taraftarlarımıza selam göndermek istiyorum. Bizi desteklemeye devam etsinler. İyi bir takımız ancak bazı eksiklerimiz var. Daha iyi olacağız.
Kaynak: Trabzonspor Dergisi