Hıncal Uluç bombaladı!
Her hafta yaptığı açıklamalarla gündemi belirleyen Sabah'ın usta kalemlerinden Hıncal Uluç bu hafta yine çok konuşulacak.Uluç;Nihat Özdemir'in tavrı son zamanlarda iyice panik havası gösteriyor. 'Fenerbahçe kesin suçlu. Biz battık ama gemide ne kadar çok
Her hafta yaptığı açıklamalarla gündemi belirleyen Sabah'ın usta kalemlerinden Hıncal Uluç bu hafta yine çok konuşulacak.
Uluç;
Nihat Özdemir'in tavrı son zamanlarda iyice panik havası gösteriyor. 'Fenerbahçe kesin suçlu. Biz battık ama gemide ne kadar çok kişi olursa bu batmayı o kadar önleme ihtimalimiz var. Yani bizimle beraber Galatasaray da battı, Beşiktaş da batı, Trabzon da battı, o da battı, bu da battı..." derse 'Belki bir şey olur' diye düşünüyor.
2- 'Biz bütün bu suçları işledik. Mevcut yönetmeliklere göre küme düşmemiz kesin. O zaman bizi kurtaramayız bari yönetmeliği değiştirelim ki kümede kalalım.' Tam bir suçlu paniği görüntüsü içinde Nihat Özdemir...
Fenerbahçe camiasından kimse de çıkıp 'Ya sen ne yapıyorsun Nihat Bey kardeşim. Nedir bu paniğin sebebi' demiyor! Hayret bir şekilde! Demek ki bütün Fener camiası suçu kabullenmiş. Olacak şey değil.
Şike soruşturması gölgesi altında sancılı bir ilk yarı geçti. Son olarak çok konuşulan ve merak edilen 'Federasyonun Etik Kurulu' raporu su yüzüne çıktı. Raporda, Beşiktaş ve Trabzonspor'la ilgili bir suça rastlanılmadığı belirtilirken, Fenerbahçe, 10 maçta şike ve teşvik priminden sorumlu tutuluyor, küme düşürülmesi isteniyor. Raporla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Etik Kurulu raporundan çok ondan sonraki gelişmeler ilgimi çekti. Etik Kurulu apar topar, panik içinde, "O rapor nihai değildir. Biz yeni gelişmeler ardından başka bir rapor hazırlayabiliriz" şeklinde açıklamalar yaptı. Neyse o yeni gelişmeler; biz bilmiyoruz, Etik Kurulu biliyor herhalde!..
Arkasından Spor Bakanı hemen onu tamamladı. "58. madde değişmeli, küme düşme kaldırılmalı? 100. yıllık kulüpler!.." "100 yıllık kulüpler" dediği zaman kimi kast ettiği belli herhalde... Süleymaniye'yi kast etmiyordu!..
Bu arada meclisin, Cumhurbaşkanı'nın geri çevirdiği yasayı, kelimesine dokunmadan, onaya zorlayacak şekilde aynen kabul ettiği gün Savcılık iddianamesini kabul eden mahkemenin başkanı da Yargıtay'a terfi etti!
Bütün bunların ortaya koyduğu bir tablo var: İşin FIFA ve UEFA yanını bilmiyorum ama Türkiye bu işi örtbas etmeye çalışıyor.
"Ağır cezalar ödeme bahasına.." diyebiliriz herhalde.. Çünkü böyle bir durumda, FIFA ve UEFA'nın bu konuda ağır yaptırımlar uygulayabileceği ifade ediliyor.
UEFA'nın niyetinin ne olduğunu farkında olan bir kişi var; Mehmet Ali Aydınlar... "Ben bu görevde olduğum sürece 58. madde değişmez" demesi cesaretinden, yüreğinden ya da yöneticiliğinden değil... Çünkü o FIFA ve UEFA'nın bu konuda 'nasıl acımasız' olduğunu gayet iyi biliyor.
FIFA'dan İsviçre'ye gelen "Sion işini çözmezseniz, bütün ilişkiler askıya alınır" ültimatom'u Türkiye'ye de gelirse ne olur bilmiyorum ama içeride benim bildiğim anladığım kadarıyla bu işi geçiştirmeye uğraşıyorlar.
Küme düşme cezasını içeren 58. maddenin değiştirilmesi ne tür sonuçlar doğurur?
Mesele sportif değil, ekonomik... Futbol endüstrisi içinde Türk futbolunun marka değerinin on paralık olmadığı ortaya çıktı. Böyle bir marka değeri yok. Ekonomik değeri de tamamen yayıncı kuruluşa bağlı. Tribünlerin halini görüyorsun. Yayıncı kuruluş, bana sorarsan gayet haklı olarak, bugünkü 430 milyon doların en az 100 milyon dolar indirilmesini talep ediyor. Çünkü kimse seyretmiyor maçları...
Hal böyleyken; Fenerbahçe'nin olmayacağı bir ligin yayın değeri ne olur, seyirci değeri ne olur? Naklen yayından gelen parayı hesaplayarak boğazına kadar borca batan kulüpler var. Bir de televizyondan gelecek parayla yaşayan küçük kulüpler var. Türkiye'nin bütün futbol takımları aslında bir ekonomik kaosa sürüklenir bu gerçek...
Meclisten bu takımlara yardım için bir karar çıkar mı; bilmiyorum. Ama Türkiye'nin sponsorluk yapacak kadar ekonomik durumu kuvvetli değil.
Yayın işi çözümlenir. Geçen hafta açıklandı rakamlar... Kullandığımız elektrikten, TRT'ye ödediğimiz para Himalayalar gibi... Türk halkı olarak, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir parayı ödüyoruz biz... TRT de canına minnet naklen yayınları 430 milyon dolara alabilir.
DigiTurk "Ben bırakırsam ihale bile olmaz" derken yanılıyor. İhale olmayabilir, özel teşebbüsten hiç kimse girmeyebilir ama TRT çok rahat bu parayı verir ve ligi yayınlar. Ama TRT'nin bu ligi yayınlaması için de Fenerbahçe'nin orada olması lazım. Çünkü Spor Bakanı'nı böyle konuşanlar, TRT'ye de hakimler.
Fenerbahçe işin içinde olursa ve işler kapatılırsa o zaman zaten DigiTurk de yayıncılıktan vazgeçmez. İşler sarmal bir şekilde çok iç içe... Fenerbahçe'siz ligi TRT yayınlar ama TRT'nin işine yaramaz. Fenerbahçeli ligi, DigiTurk bırakmaz.
Etik Kurulu'nun kesin ifadelerle yazılmış raporuna rağmen bazı değişiklikler yapıldı.
O zaman o meclis yasayı çıkardı. O zaman iradeler öyleydi. İradelerde bir değişim oldu, meclis bu yasayı çıkardı. Meclise hakim olan irade, Etik Kurulu'na hakim olamaz mı?
Spor Bakanına bak... Bu yasa değişikliği teklifine önce "Gündemimizde böyle bir madde dahi yoktur" diyen genç Spor Bakanı, Cumhurbaşkanı'nın vetosuna rağmen yasanın en büyük savunucusu oldu, onla da kalmadı şimdi "58. madde de değişsin" diyor!.. Bu Suat Kılıç'ın kendi fikirleri mi?
Federasyonun bu rapora rağmen ligin durumuyla ilgili kararını, bu yaşananlara bakınca çok da yadırgamıyorum ama ötelemiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunları henüz bilmiyoruz; tarih yazacak!.. Ama sanıyorum Mehmet Ali Aydınlar, Michel Platini ile bir konuda anlaştı. O ödünü aldı. 'Ben senin dediklerini yaparım ama izin ver bu sene bu ligi bitireyim. Sene sonunda ne lazımsa yapalım.'
Platini de tahmin ediyorum ona 'Peki' dedi ki böyle gidiyor işte... Bir yandan ligi devam ettiriyor öte yandan da "58. maddeyi değiştirmem" diye dayatıyor. Bu birbirine çelişkili görünen iki durumdan anlaşılıyor ki Platini ile Aydınlar arasında açıklanmayan görüşmelerde bir anlaşma yapılmış. 'Ben sana yılsonuna kadar müsaade ederim ama sonunda sıfır ödün.'
Bu da nedir? Mehmet Ali Aydınlar ligin sonuna kadar götürür, lig bitince de kahramanca istifa eder.
Galatasaray bu süreçte yasa değişikliğine en çok karşı çıkan takım oldu. Ancak İtalya'da yapılan bir soruşturmasında Bellinzona-Galatasaray maçı şikeye karışan maçların arasında yer aldığı ifade edildi.
Galatasaray şikeye karışmış değil. Galatasaray'ı şikeye karıştırmaya uğraşanlar var. Uzakdoğu'daki benim sık sık sözünü ettiğim 'şike mafyası' o maç üzerine büyük paralar oynamış ve de işi garantiye almak için de İsviçre takımının kalecisini satın almış. İsviçre takımının da haberi yok olaydan, Galatasaray'ın da yok. Onlar kaleciyi ayarlamışlar ve iddia oynamışlar.
Sadece bir kişiyi ilgilendiren bir olay... Ama Galatasaray maçı olduğu için 'Aman Galatasaray şikeye karıştı' diye zil takıp oynayan arkadaşlarımız var.
Olayın içyüzünü açıklamadan, yazmadan 'Vay Galatasaray'ın Bellinzona maçında şike yapılmış' diye yaygara koparıyor. Galatasaray o takımı orada da yendi, burada da yendi. Hangi maçta şike olduğu konusunda bile anlaşamadılar. Bazılarına göre 4-3'lik maçta şike var, bazılarına göre 2-1'lik maçta şike var.
Oysa mafyanın hangi maça bahis oynadığına baksalar ortaya çıkar. İsviçre'den soruştursalar görecekler. Ona dahi gerek duymuyorlar. Önemli olan bir tek şey var; bunun Galatasaray'ın maçında olması...
Fenerbahçe Başkanvekili Özdemir, bu olaydan yola çıkarak, "Her zaman birbirimize ihtiyacımız var. Yarın kimin başına ne geleceği hiç belli olmuyor" diyerek Galatasaray'ın yolunu değiştirmesi gerektiğini ima etti.
Nihat Özdemir yanılıyor!.. Çıkan ceza yasaları geçmişi kapsamaz. Bugünkü dava yeni 'Sporda Şiddet Yasası' ile ilgili açıldı. O yasa sonra değişti ama sadece cezalar hafifletildi. Suç aynen duruyor. Bütün o davaların hepsi o yasanın kabul edildiği günden bu yana yapılan iştir. Geçmişte daha büyük şikeler yapılmış ve kanıtlanmış dahi olsa bu yasa olmadığı için herhangi bir ceza verilemez. Dava da açılamaz.
Nihat Özdemir'in Ceza Hukuku konusunda biraz bilgi sahibi alması lazım ya da iyi danışmanlarının olması lazım ki bu tür şeyler yapmasın.
Böyle bir çağrı yapmak da çok doğru değil gibi...
Nihat Özdemir'in tavrı son zamanlarda iyice panik havası gösteriyor. 'Fenerbahçe kesin suçlu. Biz battık ama gemide ne kadar çok kişi olursa bu batmayı o kadar önleme ihtimalimiz var. Yani bizimle beraber Galatasaray da battı, Beşiktaş da batı, Trabzon da battı, o da battı, bu da battı..." derse 'Belki bir şey olur' diye düşünüyor.
2- 'Biz bütün bu suçları işledik. Mevcut yönetmeliklere göre küme düşmemiz kesin. O zaman bizi kurtaramayız bari yönetmeliği değiştirelim ki kümede kalalım.' Tam bir suçlu paniği görüntüsü içinde Nihat Özdemir...
Fenerbahçe camiasından kimse de çıkıp 'Ya sen ne yapıyorsun Nihat Bey kardeşim. Nedir bu paniğin sebebi' demiyor! Hayret bir şekilde! Demek ki bütün Fener camiası suçu kabullenmiş. Olacak şey değil.
Ortada devam eden bir mahkeme var. Futbol Federasyonu hiçbir karar açıklamamış. 'Fenerbahçe ya da birtakım adamlar suçludur' diyen bir tek ciddi karar yok ortada... Fenerbahçe yönetimi panik içinde...
'Biz kirliyiz ama onlar da kirli. Onun için bütün kirlileri görmezden gelelim.' Yaptıkları bu!..
Fenerbahçeli taraftarlar, şike soruşturması kapsamında kulüplerine ve tutuklu bulunan isimlere destek olmak amacıyla Kadıköy'de miting yaptı. Güne Ömer Çavuşoğlu'nun, "Türk futbolunun Atatürk'ü tutuklu" sözü damga vurdu. Doğru bir benzetme midir?
Ben hayat boyu Ömer Çavuşoğlu'nu ciddiye almadım. Bütün şöhretini televizyonda, Galatasaray bayrağının içinden yumruğunu geçirip, şov yaparak sağlayan Ömer Çavuşoğlu matrak, gülünüp geçilecek fanatik bir Fenerlidir. Onun lafları üzerine yorum yapmak benim işim değil. Güler geçerim.
Kadıköy'de eski kalabalıklar yoktu belki ama sarı-lacivertli taraftarlar bir araya gelip bir kez daha desteklerini gösterdi.
Olayın iki cephesi var; 1- Fenerbahçe'ye sahiplenmek çok güzel bir şey. Fenerbahçeliler bu sınavı başından beri veriyorlar. 2- Ama Fenerbahçe'yi sahiplenmek başka şey, suça sahiplenmek başka şey. Bu ikisi arasındaki farkı görmeleri lazım.
Fenerbahçe adına gölge düşüren birileri varsa ki şu anda bilmiyoruz mahkeme kararı verecek, bunların önce Fenerbahçeliler tarafından lanetlemesi lazım.
Şike soruşturması kapsamında tutuksuz yargılanan Beşiktaş Asbaşkanı Serdal Adalı görevinden istifa etme kararını nasıl buluyorsunuz?
Serdal Adalı bir defa doğru bir örnek verdi. Bir Beşiktaş Asbaşkanı olarak 'Ben şu anda bu kulübü temsil etmemem doğrudur' dedi. Serdal Adalı tahliye edildi ama dava devam ediyor.
Bu dava bitene kadar üzerinde 'Şike yaptı' şüphesi olan birisinin Beşiktaş Asbaşkanlığı yapmaması lazımdı. Bu örnek, alkışlanacak bir davranış.
Arif olan anlar!