İşte Ay-yıldızın yeni ikizleri
Altıntop kardeşler gibi onlar da ikiz, onlar da gurbetçi. 15 yaşlarından bu yana Genç Milli Takımlarımızda forma giyiyorlar. Biri orta saha ve forvette, diğeri ise sol kanatta görev yapıyor. Geçtiğimiz sezon transfer oldukları Hansa Rostock'un U19 takımın
Altıntop kardeşler gibi onlar da ikiz, onlar da gurbetçi. 15 yaşlarından bu yana Genç Milli Takımlarımızda forma giyiyorlar. Biri orta saha ve forvette, diğeri ise sol kanatta görev yapıyor. Geçtiğimiz sezon transfer oldukları Hansa Rostock'un U19 takımında Almanya şampiyonluğu yaşadılar. Göğüslerinin üzerinde ay-yıldızı taşımaktan büyük bir gurur duyuyor ve bir gün Süper Lig'de oynamanın hayalini kuruyorlar.
İkiz kardeşleri bir arada görmek futbolda çok sık rastlanan bir şey değil. Futbola kaç yaşınızda ve nasıl başladınız?
H.Ç Futbola başladığımızda henüz 4 yaşındaydık. Türkiye'den bakıldığında tuhaf görünebilir ama Almanya'da genellikle bu yaşlarda futbola başlanıyor.
V.Ç Babamız bize bir top aldı, ayağımızla vurduk ve öyle başladık (gülüyorlar). Babamız bize küçüklüğümüzden beri yetenekli olduğumuzu söylüyordu.
H.Ç Önce evde biraz oynadık. Sonra 4 yaşında Hamburg'da başladık. Tabii o yaşlardaki çocukların oynadığı futbol çok farklıydı. Başlangıçta hiç kimse ne yapacağını ya da hangi mevkide oynadığını bilmiyordu. Herkes topun peşinde koşuyordu.
Sizin yeteneğiniz gören ve futbola başlamanızı isteyen babanız mıydı?
H.Ç. Yetenekli olsak da olmasak da başlatırdı. Çünkü kendisi de futbol oynamış ve bu nedenle futbolu çok seven birisi babamız. Türkiye'deyken Çorum Gençlerbirliği'nde oynamış, Almanya'ya geldikten sonra da futbola devam etmiş.
Futbolla birlikte eğitiminize de devam ettiniz mi?
V.Ç. Bu sene liseyi bitirdik, şimdi sadece futbol oynuyoruz.
Futbola başlangıcınızda ve kariyeriniz sürerken kimlerden destek aldınız?
H.Ç. Babamız her zaman bize destek oldu, olmaya da devam ediyor. Her maçımıza gelirdi. Şimdi biz Rostock'ta yaşıyoruz. Ailemiz Hamburg'da oturuyor. Babamız çalıştığı için sadece Hamburg'da oynadığımız maçlarımıza gelebiliyor. Biz de onu yanımızda görünce seviniyoruz tabii (Gülüyorlar).
Transferleriniz nasıl gelişti?
V.Ç. Ben önce Hamburg'dan Hertha Berlin'e transfer oldum. Ancak orada hiç mutlu olamadım. Futbol oynamanın yanı sıra çalışıyordum. Ünlü bir kuaförde berberlik yapıyordum. Bir yandan çalışmak, bir yandan da futbol oynamak çok zor oluyordu. Kafam çok doluydu. Bu nedenle kendimi gösteremedim.
H.Ç. O sırada bana Hansa Rostock'dan teklif geldi. Volkan da Hertha Berlin'de mutlu değildi. 2009-2010 sezonunun başında ikimiz beraber Hansa Rostock'a transfer olduk.
İkiniz de berberlik eğitimi mi almıştınız?
H.Ç. Evet, ikimiz de berberlik eğitimi aldık. Bazı kamplarda yanımıza tıraş setimizi de alıyoruz. Hem birbirimizin hem de takım arkadaşlarımızın saçlarını kesiyoruz.
4 yaşında futbola başladığınızda herkesin topun peşinde koştuğunu, kimsenin mevkii olmadığını söylemiştiniz. Daha sonra hangi mevkilerde oynadınız?
V.Ç. Küçükken önce forvette başladım. Gol atmaya çalıştım. Zaten hep ileriye doğru oynuyorduk. O yıllarda gerçek bir Hakan Şükür hayranıydım ve onun gibi bir oyuncu olmanın hayalini kuruyordum.
H.Ç Küçükken hep Volkan'la aramızda oynardık. Sanki takımda sadece biz vardık. 12-0 kazanıyorsak Volkan 6 gol, ben 6 gol atıyorduk. Çok komikti (Gülüyorlar). Ben o dönemde Hagi'nin futbolunu çok beğenirdim.
Sonra mevkilerinizde nasıl değişiklikler oldu?
H.Ç Ben yıllarca farklı pozisyonlarda oynadım. Forvette ve orta sahanın her bölgesinde görev yaptım. Sadece defansta oynamadım. Şimdi de defans dışında her bölgede oynuyorum.
V.Ç. Ben de geçen sezon forvette oynadım. Bu sezon sol açıkta başladım, şimdi yavaş yavaş sol beke doğru gidiyorum.
Geriye doğru gidiyorsun. Kaleci olmazsın her halde.
V.Ç. Bir defa kaleci de oldum. Hamburg'da oynarken bir turnuva maçında kalecimiz sakatlandı. Antrenörümüz, "Kim kaleye geçmek istiyor?" diye sordu. Neden bilmiyorum ama kaleye geçmek istedim. Girdim de. Dört tane gol yedim ve çıktım. Çıkış o çıkış. O kadar küçüktüm ki topa yetişemiyordum.
Almanya'da oynayan futbolculardan beğendikleriniz var mı? Mesela sizin gibi ikiz kardeşler olan ve A Millî Takımımızda oynayan Halil ve Hamit Altıntop'u kendinize örnek alıyor musunuz?
H.Ç Evet, biz de Halil ve Hamit Altıntop kardeşler gibi olmak istiyoruz. Zaten onlar da bizim gibi Türk, ikiz ve Almanya'da yetiştiler. Alternatifleri hazır.
V.Ç İnşallah onlar gibi oluruz.
İkiz olduğunuz için olumlu ya da olumsuz yaşadığınız olaylar var mı?
V.Ç Ben Hertha Berlin'e gittiğimde kardeşimden ayrılmak çok zor gelmişti. Hayatımızda ilk defa ayrı yaşayacaktık. Bir de orada ben hem çalışıp hem de futbol oynuyordum. Bu nedenle daha da çok zorlanıyordum.
Futbol yeteneğinizden biraz konuşalım. Eksik olduğunuz yönleriniz nelerdir?
V.Ç Benim eksiğim kafa vuruşlarım. Savunmada iyiyim ama hücumda kafa vuruşlarında yetersizim. Onun için kornerleri ben atıyorum, hiç içeri girmiyorum.
H.Ç Ben de aynı durumdayım. Kafa vuruşlarım yetersiz. İkimizin de bu konuda kendimizi geliştirmemiz gerekiyor.
Peki, iyi olduğunuz yönleriniz neler?
V.Ç. Kornerleri ve duran topları iyi kullanırım, ortalarım iyidir.
H.Ç. Benim de top tekniğim ve driplingim beğenilir.
Geçen sezon Hansa Rostock'la Almanya şampiyonu oldunuz. Bu şampiyonluğu anlatır mısınız?
V.Ç Bizim için çok güzeldi, çok önemli bir tecrübeydi. Hansa Rostock'a transfer olduğumuz ilk sezonda Almanya şampiyonu olduk. Başarılı bir sezon geçirip sonunda şampiyon olmamız bizi çok mutlu etti.
H.Ç. Kuzey Ligi'nde şampiyon olduktan sonra Almanya şampiyonu olmayı da başardık. Almanya'nın en iyi takımıydık. Yeni geldiğimiz bir takımda, ilk sezonumuzda şampiyonluk yaşamak da ayrı bir mutluluk verdi bize.
Hansa Rostock'un U19 takımında oynuyorsunuz. Profesyonel takımla antrenmanlara katıldığınız da oluyor mu?
H.Ç. Profesyonel takımla antrenmanlara çıkıyoruz. Zaten profesyonel olmamız için teklifte de bulundular ama 5 yıllık sözleşme imzalamamızı istediler. Şimdilik imzalamadık.
V.Ç. 5 yıllık sözleşme uzun olduğu için imzalamak istemedik. Biz 1 yıllık anlaşma yapmak istiyoruz. 5 yıllık teklifi kabul etmediğimiz için sezon sonuna kadar A Genç Bundesliga'da oynamak zorundayız.
Genç Millî Takımlara ilk ne zaman seçildiniz ve davet aldığınızda neler hissettiniz?
H.Ç. Avrupa'da oynayan Türk futbolcular için U15 Millî Takımı seçmeleri yapılmıştı. Biz de katıldık ve seçildik. İlk defa millî formayı giymek çok güzel bir duyguydu. Türk bayrağı kalbimizin üstünde olunca çok heyecanlanmıştık. Millî Takım'da oynamak, şampiyon olmak, kupa kazanmak gibi.
V.Ç. En büyük amacımız Türk Millî Takımı'nda oynamaktı. Almanya için oynamayı aklımızdan bile geçirmedik. Kalbimizde her zaman Türk Millî Takımı var.
Alman Millî Takımı'ndan hiç teklif aldınız mı?
H.Ç. Evet, U16 takımından teklif almıştık ama kabul etmedik. Bizim tek amacımız Türk Millî Takımı'nda oynamaktı.
Biliyorsunuz, Avrupa şampiyonası elemelerinde Almanya ile aynı gruptayız ve Almanya'daki ilk maçta da 3-0 yenildik. Almanya'da o günlerde neler yaşandı?
V.Ç. Doğruyu söylemek gerekirse takım arkadaşlarımız bu yüzden bize çok takıldı. Maçtan önce biz, "4-0, 5-0 kazanacağız" demiştik. Sonra kaybedince çok üzüldük. Takım arkadaşlarımız da doğal olarak bizimle dalga geçtiler tabii (Gülüyorlar).
H.Ç. Hatta teknik direktörümüz Roland Kroos da bizimle dalga geçti. Onun oğlu Bayern Münihli Toni Kros, Almanya-Türkiye maçında ilk on birde oynadı. O yüzden teknik direktörümüz daha çok takıldı bize.
Kariyer planlamanızı nasıl yapıyorsunuz? Gelecekle ilgili hedefleriniz neler?
V.Ç. En büyük hedefim kesinlikle A Millî Takım forması giymek. Kulüp takımı olarak ise Almanya ya da Türkiye fark etmez ama Bundesliga ya da Süper Lig'de oynamak istiyorum.
H.Ç. Ben Türkiye'de oynarsam daha çok sevinirim, çünkü ben Türküm ve Almanya'da futbol oynamak daha zor oluyor. Türkiye'de oynarsam daha mutlu olacağımı düşünüyorum.
Sizce Türkiye'de genç oyunculara yeterince şans veriliyor mu?
H.Ç. Türkiye'de genç oyunculara şans verilirse daha çok yıldız oyuncu çıkacağını düşünüyorum. Bu da Türk futbolu için çok yararlı olur.
V.Ç Genç Millî Takımlarda da yetenekli birçok arkadaşımız var. Yeter ki şans verilsin. Başarılı olacaklarından kesinlikle eminim.
Almanya'daki altyapı sistemi nasıl? Türkiye'ye göre neler farklı?
H.Ç. Almanya'da her şey çok profesyonel. Türkiye'ye göre sistem daha oturmuş. Daha fazla yatırım yapılıyor altyapılara. Aslında Almanya'da da A takıma geçerken gençlere çok şans verilmiyor.
V.Ç. Almanya'da da A takımlarda gençlere şans verilmediği oluyor. Önemli bir fark da futbola başlama yaşı. Daha önce de söylemiştik, biz 4 yaşında başladık futbola. Türkiye'de ortalama 10-11 yaşlarında başlanıyor.
Almanya ve Türkiye'deki futbolu karşılaştırır mısınız, nasıl farklar var?
V.Ç. İki ülkede futbol çok farklı oynanıyor. Almanya'da daha çok güce ve fizik üstünlüğe dayalı bir futbol var. Türkiye'de ise oyuncular daha çok teknik özelliklerini kullanıyor. Sertlik dozajının da Almanya'da daha yüksek olduğunu söyleyebilirim.
H.Ç. Bir de Almanya'da futbol Türkiye'ye oranla daha hızlı ve tempolu oynanıyor.
Türkiye'ye her geçen sene daha büyük futbolcular, kariyerli yabancılar transfer oluyor. Bu durum Almanya'da nasıl yorumlanıyor?
V.Ç. Evet, Türkiye'ye çok önemli futbolcular transfer oluyor. Bu durum Almanya'da oynayan futbolcuların da ilgisini çekiyor. Artık daha çok futbolcu Türkiye'de oynamak istiyor. Türk futbolu daha popüler oldu Almanya'da.
Türkiye'deki yabancı futbolcu sayısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
H.Ç. Bence biraz fazla, Türk futbolculara özellikle gençlere daha çok şans verilmesi lâzım. Yıldız transferi yapmaktansa gençlerden yeni yıldızlar yaratılmalı.
V.Ç. Bu yöntem daha düşük maliyetli olur. Yabancılara o kadar yüksek paralar ödeneceğine, altyapılara yatırım yapılıp, genç yıldızlar yetiştirilmeli.
İkiz olduğunuz için başınıza gelen ilginç bir hatıranız var mı? Rakipleriniz şaşırıyor mu sizi görünce?
H.Ç. Antrenörümüz her zaman karıştırıyor bizi. Bazen Millî Takım'daki hocalarımız da karıştırıyor.
V.Ç. Eskiden okulda şaka olsun diye sınıflarımızı değiştirirdik. Arkadaşlarımız bilirdi ama öğretmenlerimiz anlamazdı. Mesela birimizin matematiği iyiyse, diğerinin matematik dersine girerdi. Bir kere birbirimizin yerine sınava da girmiştik ama sonra öğretmenimiz anlamış ve kırık not vermişti. Bir de babamızla konuşmuştu (Gülüyorlar).
Sizi ayırt edebilmemiz için belirgin bir özelliğiniz var mı?
V.Ç. Kafamızın arkasındaki yara bile aynı.
H.Ç. Volkan'ın iki yarası var, benim bir, ama yaralarımız aynı yerde. Ben portakal soyarken parmağımı kesmiştim, bir de o farklı (Gülüyorlar).
Tabii bunlar ilk bakışta ayırt edilebilecek farklar değil. Boyunuz da, kilonuz da aynı bildiğim kadarıyla.
V.Ç. Evet, boyumuz 1.75, kilomuz 72.5.
İkinizde de yüzük var, bir anlamı var mı bu yüzüklerin?
H.Ç. Ben öylesine takıyorum ama Volkan sözlendi.
Evlilik ne zaman?
V.Ç. Evliliğe daha var. Sözlüm okulunu bitirsin. O da benim gibi berber, zaten orada tanıştık.
Almanya'da futbol dışında, özel hayatınızda neler yapıyorsunuz?
H.Ç. Aslında çok farklı değil özel hayatımız. İdman ve maçlar dışında fitness yapıyoruz, kendimizi geliştirmek için çalışıyoruz. Pek gezmiyoruz.
V.Ç. Rostock'ta yapacak pek bir şey yok zaten. Bir de orada sadece 1 yıldır yaşadığımız için fazla arkadaş edinemedik. Sadece takım arkadaşlarımız var.
H.Ç. Takım arkadaşlarımız partiye gittiğinde biz onlarla gitmiyoruz. Çünkü biz kendimize bakıyoruz, kendimizi geliştirmek istiyoruz. Bu noktada kalmak gibi bir niyetimiz yok. Daha büyük yerlere gelmek ve çok başarılı olmak istiyoruz.
V.Ç. Futbolu bırakınca partiye gideriz. 38 yaşında mesela (Gülüyor).
Rostock'ta nerede kalıyorsunuz, kulübün tesislerinde mi?
H.Ç. Kulüp bize ev verdi, orada kalıyoruz. Tesislere mesafesi yürüyerek 30, bisikletle 15 dakika.
Antrenmanlara bisikletle mi gidiyorsunuz?
V.Ç. Evet, ama Haydar'ın bisikleti çalındı, benimkinin de tekerleği patladı. Onun için artık yarım saat yürüyoruz (Gülüyorlar).
Röportaj: Selim Şakarcan / TamSaha