Okay Karacan, Şenol Güneş'i yazdı

Okay Karacan, Şenol Güneş'i yazdı. Karacan, aslında bizim göremediğimiz Güneş'i bugünkü köşesinde kaleme aldı.Karacan, "Güneş’i balçıkla sıvayamazsınız, parlıyor..." dedi. İşte Okay Karacan'ın yazısı: Alex’in Brezilya’da neler yapacağını, Quaresma’nın son

Okay Karacan, Şenol Güneş'i yazdı

Okay Karacan, Şenol Güneş'i yazdı. Karacan, aslında bizim göremediğimiz Güneş'i bugünkü köşesinde kaleme aldı.

Karacan, "Güneş’i balçıkla sıvayamazsınız, parlıyor..." dedi.
 
İşte Okay Karacan'ın yazısı:
 
Alex’in Brezilya’da neler yapacağını, Quaresma’nın son şansını nasıl kullanacağını, Melo’nun hangi hızla geri döneceğini beklerken Şenol Güneş’in hikâyesine kayıtsız kalmayın. Türk futboluna; dönüştüren, yenileyen, barışçı, yalnız kalsa da yolundan ilerleyen eğitimci hocalar çare olabilir. Güneş’i balçıkla sıvayamazsınız, parlıyor...
 
Eski Fenerbahçeli Alex’in veda toplantısının yapıldığı saatlerde Beşiktaşlı Quaresma’nın yeniden kadroya dahil edilmesi ne garip bir tesadüf!
 
Hele Melo’nun Türkiye’ye geldiği günden bu yana taraftar ve hocası tarafından en çok eleştirdiği günleri yaşarken...
 
Yara sarmak bir maharet işidir, bir futbol takımı söz konusu olunca bunu başarmak ileri derecede uzmanlık, yetenek, sabır gerektiriyor.
 
Melo-Galatasaray, Alex-Fenerbahçe, Quaresma-Beşiktaş ilişkisinde yaşananlar gün ışığı gibi ortada...
 
Melo, son oynadığı ülke olan İtalya’dan Juventus’tan yılın en kötüsü olarak gelmişti. Yine Alex, yeteneklerini o ülkede Parma’da gösterememiş, Türkiye’ye daha yapacak çok şeyi var umutlarıyla transfer olmuştu. Quaresma’nın hikâyesi biraz daha farklıydı. Barcelona’ya kadar gidip rotayı İtalya’ya çevirmişti. İtalya’da İnter’de evrenin en iyi hocasıyla bile ileri gidemeden Türkiye’ye gelmişti.
 
Melo, geldiği sezon zirve yaptı, enfes oynadı, takım şampiyonluğunda iki güçlü anahtardan biriydi, Alex adım attığı günden itibaren sürekli takımın lideri, taraftarın gözdesiydi. Büyük başarılar elde etti. Kupalar aldı, gol krallıkları kazandı.
 
Quaresma gelir gelmez attığı trivela golleriyle coşku yarattı, sonra oyun bencilliğiyle gözden düştü.
 
Ne yapmış olurlarsa olsunlar üçünün ortak özelliği taraftarın kalbini çalmış olmaları. Bugün Fenerbahçe taraftarı Alex’in gidişine gözyaşı döküyor, Galatasaray tutkunları sezon başı gelmeyecek diye korku yaşadıkları Melo’nun düşüşüne anlam vermeye çalışıyor, Beşiktaş taraftarı ise kimin haklı kimin haksız olduğunu anlayamadan karmaşık duygular içinde.
 
Türkiye, büyük yıldızlarla takımların yaşadığı inişli çıkışlı grafiklerinin şifrelerini çözmekle meşgul..
 
Sorunlar çok çeşitli şekillerde beliriveriyor. Bazen yıllarca sizi taşıyan bir süper yıldızla vedalaşmak, bazen süper yıldız olarak gelip de hiçbir şey vermeyeni göndermek ile tutmak arasında şaşırıyorsunuz, kimi zaman da önce süper başlayan hikâyenin geldiği noktayı onarmak zorunda kalıyorsunuz.
 
Türkiye 7 haftadır Alex’i, Melo’yu, Quaresma’yı konuşuyor, futbol oyunu onları konuşturuyor. Alex bir efsane olarak gitti, Quaresma gitmek ile kalmak arasında bir tanımsız adam olarak yeniden sahne alıyor, Melo ise hâlâ yapacak çok işi olan 10 numara olarak konuşuluyor.
 
Okuyana, dinleyene, anlamak isteyene üç yıldız üzerinden tarif edilecek o kadar çok şey var ki!
 
Onlarla birlikte hocaları, yönetimleri de binlerce yazı ve sözün konusu olduğundan yorumuna girmiyoruz.
 
En az konuşulan adam ise Karadeniz’in doğusunda yeni bir takım yaratıyor.
 
İki sezondur Burak Yılmaz üzerine kurulan hücum sistemi artık tarih oldu ama takım ezilmiyor, pes etmiyor.
 
Bir futbol takımının şablon değiştirmesi dünyanın en kolay işlerinden birisi değildir.
 
Aybaba’nın bir maçlığına bile yaptığı değişiklik felaket bir sonuç doğurmuşken, koca takımın değişiklik yaşamasının kendini krizden koruması ne kadar zor siz hesaplayın.
 
İşte bugünlerde Trabzon’da bir kan değişimi, yara pansumanı, kırık tedavisi birlikte yapılıyor.
 
Bir oyuncusu üzerinde kıyametler yaşayan İstanbul takımlarına birçok oyuncusunun gidişi, mutsuzluğu ve formsuzluğuyla darmadağın olma noktasına gelen Trabzonspor örnek oluyor.
 
Mustafa Yumlu’yu geçen sezon çıkarmıştı altyapıdan, bu yıl Zeki Yavru’yu taşıdı ilk onbire...
 
Emerson, Bamba ile günden güne gelişen ve güven veren bir savunma yarattı.
 
Gitmek isteyen Sapara’yı ısıtmaya, Zokora’yı vazgeçilmez oyuncu yapmaya başladı.
 
Olcan’ı dönüştürmek için kollarını sıvadı, başarıyor, başardı. Halil’i ısrarla, Janko’yu sabırla tutuyor.
 
Alanzinho’yu silmiyor, Yasin ile Soner’i yavaş yavaş büyütüyor. Burak, Egemen, Engin, Umut, Selçuk’un arkasından saygı duyulacak işler yapıyor.
 
Güneş, hepimizin ihmal ettiği iltifatları hak ediyor.
 
Şenol Güneş, taraftarın tribünde yapayalnız bıraktığı, basının dördüncü sıraya attığı bir takımda birinci sınıf işler yapıyor.
 
Alex’in Brezilya’da neler yapacağını, Quaresma’nın son şansını nasıl kullanacağını, Melo’nun hangi hızla geri döneceğini beklerken Şenol Güneş’in hikâyesine kayıtsız kalmayın..
 
Türk futboluna dönüştüren, yenileyen, barışçı, yalnız kalsa da yolundan ilerleyen eğitimci hocalar çare olabilir.
 
Güneş’i balçıkla sıvayamazsınız, parlıyor..."

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler