Ömer Aysan'ın futbol aşkı!
Ligden düşürülen Ankaraspor'da kötü günler yaşarken kendini ülkenin dört büyük takımından birinde buldun. Ankaraspor'un ligden düşürülme kararı verilmesinin ardından neler yaşadığını merak ediyorum. Aslında geçen seneden beri Ankaragücü ile Ankaraspor'un
Yayınlanma:
Ligden düşürülen Ankaraspor'da kötü günler yaşarken kendini ülkenin dört büyük takımından birinde buldun. Ankaraspor'un ligden düşürülme kararı verilmesinin ardından neler yaşadığını merak ediyorum.
Aslında geçen seneden beri Ankaragücü ile Ankaraspor'un birleşeceği söylentileri vardı. Nitekim bu sezon ligin 4. haftasından sonra bu Ahmet Gökçek Ankaraspor'un başına geçti ve futbolcuların hiç beklemediği bir biçimde Ankaraspor küme düşürüldü. Bu olayda en çok mağduriyeti futbolcular çekti. İşin acısını biz yaşadık. Tabii ki çok olumsuz etkilendim. 4 haftada 5 puan toplamıştık ve iyi bir takımımız vardı. Ankaraspor gerçekten güzel bir kulüptü. Arkadaşlığın, sevginin, saygının üst düzeyde olduğu bir takımdı. Bir süre belirsizlik yaşandıktan sonra tanınan transfer hakkıyla Trabzonspor'a geçerek o kötü dönemden kurtuldum.
Futbol kariyerine baktığımız zaman, ortaya ilk çıktığında umut veren bir oyuncuyla karşı karşıya kalıyoruz ama sonrasında bir gerileme dönemine rastlıyoruz. 2000'lerin başında Milli Takımlar için düşünülen bir oyuncuyken sonradan yaşadığın bu gerilemenin nedenleri neydi?
O dönemde talihsiz bir olay yaşadım. Olimpik Milli Takım'la Tunus'a gitmek üzere İstanbul'da kampa girmiştim. Lig maçları da devam ediyordu. Kocaelispor'daki hocam Hikmet Karaman, lig maçlarında benden faydalanabilmek için Milli Takım'dan affımı istedi. O hafta da Fenerbahçe ile maçımız vardı. Hikmet Hoca benim için izin alınca Milli Takım kampından İzmit'e döndüm. Ama antrenmanda Kaan Dobra'nın dirsek darbesiyle burnum kırıldı ve Fenerbahçe maçında da oynayamadım. Eğer o dönemde Milli Takımlarda kalabilseydim kariyer gelişimim çok daha farklı olabilirdi.
Milli Takım'a gidememek sana neler kaybettirdi?
Milli Takım bir oyuncu için çok büyük bir kariyerdir. Orada olmak, o atmosferi yaşamak oyuncuyu hem vitrine çıkartır hem de motivasyonunu artırır. Ama ben böyle bir talihsizlik yaşadım. Kocaelispor'la küme düşünce de o çıkış dönemim duraklamaya dönüştü. Ama Bursaspor'a transfer olduktan sonra üç sezon boyunca yeniden istediğim çıkışı yakaladım. Bursaspor'u önce Süper Lig'e taşıdık, sonra da oynadığımız futbolla takdir topladık.
Ülkemizde umut vaat eden bir oyuncunun bekleneni veremeden kaybolup gitmesi sıradan bir hâdise. Ama sen başka bir hikâyeyle karşımıza çıktın ve büyük bir sıçramayla şimdi Trabzonspor'un oyuncususun. Bu sıçramayı nasıl gerçekleştirdin?
İçimde her zaman iyi yerlere gelme hayali vardı. Zaten her futbolcunun hayali budur. Ancak Kocaelispor'da küme düşmemiz heyecanımı öldürdü. Yeni bir hava yakalamam gerekiyordu. Bu noktada Bursaspor'a transferim çok faydalı oldu. O dönemde beni isteyen Süper Lig takımları da vardı ama ben 2. Lig'deki Bursaspor'u tercih ettim. İyi ki de gitmişim. Tabii insanın yaşı ilerledikçe de futbol karakteri oturuyor. Ben şimdi tam anlamıyla bir sağ bekim. Ama 20'li yaşlarımın başında mesela Hikmet Hoca beni sol bek oynatıyordu.
Benim kimliğim sağ bek
Neden kendi bölgende değil de sol bekte oynatıyordu seni?
O dönemde çok gençtim, koşuyordum, kuvvetliydim, nefes almadan maç oynuyordum. Dolayısıyla nerede eksik varsa oraya monte ediliyordum. Mesela o dönemde takımın yıldızı Serdar Topraktepe'ydi. Onu kendi bölgesinden alıp sol bek oynatamazdınız. Ama genç olduğum için ben oynatılabiliyordum. Benim asıl yerim sağ bek. Son sezonlarda sürekli sağ bek oynuyorum ve üzerine katarak futbolu geliştirmeye başladım. Futbol kimliğim sağ bekte oluştu ve oturdu.
Futbola başladığın döneme dönersek, seni futbolcu olmaya yönelten motivasyon neydi? Neden bir başka meslek veya başka bir spor değil de futbol?
Mahallede arkadaşlarımla oynarken her şeyim futboldu. 9 yaşında Gölcükspor'un futbol okuluna başlamıştım. Antrenörler beni yetenekli görünce 12-13 yaş kategorisinin arasına kattı. 12 yaşına geldiğimde lisansım çıkarıldı. Küçük yaştan beri futbol benim hayat tarzım haline dönüştü. Liseyi tek defterle bitirdim. Okula sadece bir diploma sahibi olmak için gittim. Ama şimdiki aklım olsaydı da keşke hem okuyup hem futbol oynasaydım. Futbolu o kadar severdim ki, Almanya'dan gelen halamın getirdiği topumla uyurdum. Topum üşümesin diye onu yorganımın altına sokardım. Babam, çok yoruluyorum diye beni futbol okulundan aldırır, dedem tekrar yazdırırdı.
Deden senin ileride iyi bir futbolcu olacağını mı düşünüyordu?
Hayır, hayır. Sadece beni çok sevdiği ve üzülmemi istemediği için. Beni o kadar severdi ki, her isteğimi yerine getirmeye çalışırdı. Dedemin aldığı kramponlarla sokakta gezerdim. Yani benim aklımda ne şan ne şöhret ne de para vardı. Amacım sadece topun peşinde koşmaktı. Futbol benim için bir aşktı. Hâlâ da öyle.
Peki, seni keşfeden kim oldu?
1988-89 sezonunda Gölcükspor A takımında antrenmanlara çıkıyordum. Sezon sonunda da birkaç maça çıktım. Ama yeni sezon için beni A takım kadrosuna almadılar. Bunun üzerine Kocaelispor PAF takımı seçmelerine gittim. Takımın antrenörü Yaşar Kıyar'dı. İkinci hazırlık maçında çok güzel bir gol attım ve kadroya alındım. İkinci sezona çok iyi başladım ve A takım Teknik Direktörü olan Rasim Kara tarafından A takım kadrosuna dâhil edildim. 2000 yılının Kasım ayında profesyonel oldum. Rasim Hoca takımdan ayrıldıktan sonra yerine gelen Hikmet Karaman döneminde de takımdaki yerimi korudum.
Futbol kariyerindeki en önemli teknik adamlar hangileri?
Bütün hocalarımın üzerimde emeği vardır. Rasim Kara, Hikmet Karaman, Yaşar Kıyar, Hüseyin Kaplar, Erhan Aslan, Engin Korukır, Bahri Kaya, Raşit Çetiner, Engin İpekoğlu, Bülent Korkmaz, Samet Aybaba, Aykut Kocaman, Jürgen Röber, Hugo Broos ve Şenol Güneş bugüne kadar çalıştığım teknik direktörler. Hiç birini bir diğerinden ayıramam.
Futbola başladığın dönemde bir idolün var mıydı?
Aslında hiçbir zaman "Şu futbolcu gibi olayım" demedim. Tabii ki beğendiğim ve izlemekten keyif aldığım oyuncular vardı. Gençlik yıllarımda Hagi'yi seyretmek büyük bir zevkti. Serdar Topraktepe benim hem ağabeyim hem de çok beğendiğim bir oyuncudur. Aynı şekilde Sergen Yalçın da öyle.
Seni zaman zaman orta sahanın sağında da izledik. Hangi bölgede oynamak seni daha verimli kılıyor?
Sağ önde oynadığım zaman markaja giriyorum ve rahat hareket edemiyorum. Önümü gördüğüm zaman bindirmeleri daha rahat yapabiliyorum. Dolayısıyla sağ bekte istediğim futbolu daha iyi oynayabiliyorum.
Futbolunla ilgili muhasebeler yapar mısın? Kendinde eksik gördüğün yönler var mı?
Mesela kafa toplarım zayıftır. Geliştirmem gereken bir eksiklik olduğunu biliyorum ama ne kadar çalışsam da belli bir noktanın üzerine çıkamadım.
Çabukluk ve şut özelliğim iyi
Biraz önce kuvvet ve kondisyonun nedeniyle farklı bölgelerde oynatıldığını söylemiştin. Teknik adamlar senin en çok hangi özelliklerini beğeniyor?
Her antrenörüm çabukluğumu beğendiğini söylemiştir. Şut atma özelliğim de beğenilir. Trabzonspor'a sonradan geldiğim için frikikçiler belirlenmişti. Bu nedenle frikik kullanmıyorum ama daha önce oynadığım takımlarda uzaktan kazanılan frikikleri ben kullanırdım. Bunun için de zamanında çok fazla ekstra çalışma yapmıştım.
Sistem dörtlü savunmaya döndükten sonra beklerin önünde oynayan takım arkadaşıyla uyumu büyük önem kazandı. Trabzonspor'da Serkan'la önlü-arkalı oynuyorsunuz. Serkan enerjisi yüksek bir oyuncu. Böyle bir oyuncuyla partner olmak senin performansını nasıl etkiliyor?
Serkan'la müthiş anlaşıyoruz. Sağ olsun müthiş bir özveriyle oynuyor. Hiçbir zaman görevden kaçmıyor. Ben çıktığımda mutlaka yerimi dolduruyor. Ya da bazen o yorulup dönemediğinde ve adamı sarktığında, geri dönüşüne kadar ben idare etmeye çalıyorum. Gerçekten de iyi bir uyum içindeyiz. Bu arada kulüpte konuşulan bir konu da benim oynamaya başlamamdan sonra Serkan'ın da performansının arttığı. Ama bu tamamen uyumla alâkalı. Yoksa ben Ömer Aysan Barış olarak iyi oynuyorum gibi bir ukalalığım yok.
Tayfun sakat ve şu anda sağ bekte rakipsiz gibi görünüyorsun. Bu rekabetsizlik ortamı senin için bir dezavantaj mıdır?
Hayır, hayır. Rekabet olsa da olmasa da ben çıkıp aynı futbolumu oynarım. Çünkü takımımız bir hedefe ilerliyor. Önümüzdeki en yakın hedef Türkiye Kupası. Böyle bir dönemde oyuncunun performansı otomatikman yükselir. Dolayısıyla takım olarak mücadelemizi en üst noktada tutmak zorundayız.
Takım içinde bunları konuşuyor musunuz?
Elbette. Ligde kaybedeceğimiz bir maçın telafisi var. Zaten ligdeki hedeften uzakta olduğumuz için, kaybedilecek puan çok da zarar vermez. Ama kupanın kaybedilmesi demek, bu sezonun boş geçmesi anlamına gelir. Arkadaşlarımızla bunu konuşuyoruz, "Ne yapıp edelim, kupayı mutlaka kazanalım" diyoruz.
Beğendiğin sağ bekler var mı?
Gökhan Gönül gerçekten de mevkiinin en iyisi. Onun haricinde söyleyebileceğim ekstra birisi yok. Bütün oyuncular iyidir ama ben Gökhan'ın daha farklı olduğunu düşünüyorum. Gökhan göze hoş gelen bir futbol oynuyor. Savunması da hücum yönü de başarılı. Dünyada beğendiğim sağ bek ise Barcelonalı Dani Alves.
Seni zorlayan kanat oyuncuları var mı?
Yusuf ağabey biraz zorluyor. Ağır gibi görünüyor ama herkes orada yanılıyor. Aslında ağır değil. Koşu stili onu ağır gösteriyor. Halbuki benim deparımla onunki arasında bir fark yok. Adım ve çalım stili insanı yanıltıyor. Yürüyerek adam geçtiği için zorluyor. Diğerleriyle fiziksel olarak başa baş mücadele edebiliyorsunuz ama Yusuf ağabey gerçekten çekinilecek bir rakip.
Alanzinho bir dönem çok tartışılmıştı, şimdi yükselen bir performansı var. O senin açından nasıl bir kanat oyuncusu?
Alanzinho'nun birebirde geçemeyeceği adam yok. Bunun üzerine bir de takım oyuncusu olabilmeyi ekledi. Zaten Trabzonspor'un başarısının altında da takım olabilmemiz yatıyor. Alanzinho takım zincirine kendisini geçirdi. Çabuk ve süratli bir oyuncu olduğu için onun karşısında bek olmak da kolay değil.
Trabzonspor'da beğendiğin oyuncular var mı?
Gökhan Ünal'ı çok beğeniyorum. Trabzonspor'a gelmeden önce de beğeniyordum. Geçtiğimiz sezon 15 gol, 15 asistle çok verimli olmuştu. Ama bu sezon hiç kimsenin bilmediği olaylar yaşadı. Ben yakın arkadaşı oldum için çok iyi biliyorum. Bu sezon Gökhan çok sıkıntılı bir dönem geçirdi. Sezon başında sakatlığı vardı, iyi bir başlangıç yapamadı. Umarım Fenerbahçe'de başarılı olur. Ayrıca kaleci Onur'u, Gustavo Colman'ı çok beğenirim. Takıma yeni gelen Murat Tosun da bence çok iyi bir futbolcu. Antrenman eksikliğini kapattığında Trabzonspor'a çok faydalı olacağına inanıyorum.
Trabzonspor'a hangi beklentilerle geldin?
İlk hedefim büyük takım forması giymekti. İki sezon önce Galatasaray'a transferim söz konusuydu. Büyük ölçüde anlaşmıştık ama kısmet olmamıştı. Sonra Trabzonspor'un teklifiyle elime yeni bir fırsat geçti. Sağ olsunlar Ankaraspor'daki yöneticilerim de bana bu konuda kolaylık sağladı. Dediğim gibi, ilk amacım büyük bir takımda oynayabilmekti ve bunu gerçekleştirdim. Ardından her futbolcu gibi ben de Milli Takım'da oynamak istiyorum.
Başarılı olmaktan başka şansımız kalmadı
Trabzonspor'un artık bir takım olabildiğine biraz önce sen de değindin. Bu değişim, Şenol Güneş'in gelişinden sonra yaşandı. Sence Şenol Güneş Trabzonspor'a neler kattı?
Camia Şenol Hocayı bekliyordu. Yöneticisinde de taraftarında da bu beklenti vardı. Bir de Şenol Hoca, Trabzonspor'a kötü bir dönemin sonunda geldi. O görev geldikten sonra herkes sorumluluğunun bilincinde adımlar atmaya başladı. Hugo Broos döneminde sanırım biraz otorite eksikliği vardı. Bu da ciddi bir sorun oldu. Ayrıca futbolcu da artık her şeyin farkında. Bir hoca gitti, başka bir hoca geldi. Bu saatten sonra ibre futbolcuya dönecekti. Futbolcu için başarılı olmaktan başka bir şans kalmamıştı.
Bu arada takımın oyununda da değişiklikler görüyoruz. Trabzonspor artık hep birlikte hareket eden, topa daha çok sahip olan ve pas yapan bir takım haline geldi.
Bunu yapan elbette Şenol Hoca. Oyuncu hocanın istediğini yaparsa oynayacağını biliyor ve bunun için çaba harcıyor.
Daha önce futbol oynadığın Kocaeli ve Bursa şehirleri de futbolu seven, belli bir taraftar kitlesine sahip kentler. Trabzon'u taraftar açısından bu şehirlerle kıyasladığında neler söylersin?
Trabzonspor'la Bursaspor'u birbirine benzetiyorum. Ama Trabzonspor seyircisi sabırsız. Bursa seyircisinin ilk yarıyı mağlup kapattığımız birçok maçı ikinci yarıda verdiği destekle kazandırdığını bilirim. Elbette protesto ettikleri de oluyordu ama olumlu yanları, olumsuz taraflarından daha fazlaydı. Ama bugün Trabzonspor taraftarları için "Takımı bozuyor, 10. dakikadan itibaren protestoya başlıyor" deniliyor. Bir de "Aman gol yemeyin, yoksa taraftar aleyhinize döner" diye bir klişe var. Bunlar hiç hoş değil tabii ki. Buradan da rica ediyorum; maç 90 dakika. Geçtiğimiz sezon Trabzonspor son dakikalarda çok maç çevirdi. Taraftarımız bize sabreder ve 90 dakika boyunca destek verirse hep beraber güzel şeyler yaşayabiliriz.
Şehre çıktığında karşılaştığın taraftarlarla ilişkilerin nasıl? Taraftardan bir baskı hissediyor musun?
Şehre pek çıkmıyorum. Bekârım ama evimden dışarı çıkmayı sevmiyorum. Taraftar baskısını ise hissetmiyorum. Çünkü benim oynamaya başladığım dönemden bu yana genellikle iyi sonuçlar alıyoruz ve dolayısıyla sorun yaşamıyoruz.
Yani başarı gelince taraftarın tavrı da olumlu biçimde değişiyor.
İnsanın doğasında var bu. İnsan mutlu olduğunda bunu karşı tarafa da yansıtıyor. Mesela Sivasspor maçının başında yaptığımız o üst üste ataklar seyirciyi o kadar coşturmuştu ki daha sonra yapılan hataların hiçbiri umurlarında olmadı. Trabzonspor'da kıvılcımın takımdan gelmesi bekleniyor. Şu anda yaşanan da bu. Ama bazen kıvılcımı taraftarın çakması gerekiyor ve biz de tribünlerden takımı ateşleyecek kıvılcımı bekliyoruz.
Bugün oynadığınız futbol sisteminin oyuncuya da keyif verdiğini söyleyebilir miyiz?
Elbette. Oynadığımız futboldan büyük keyif alıyoruz. Pas yapıyoruz, top genellikle bizde kalıyor. Bu oyun tarzı oyuncuya da güven veriyor ve bir sonraki hareketini de olumlu etkiliyor. Yapacağınız ortanın veya atacağınız bir ters pasın kalitesini bile yükseltebiliyor.
Kariyer planlamanda neler var?
En kısa vadedeki hedefim Trabzonspor'da bir kupa kaldırmak. Performansımı sürdürüp Milli Takım'da oynamak istiyorum. Uzak görünüyor ama Avrupa'da da oynamak isterim. İspanya Ligi'ni çok beğeniyorum. Bence Türk futbolcusuna en uygun lig İspanya Ligi. Orada daha fazla pas yapılarak oynanıyor, boş alanlar daha verimli kullanılıyor. İngiltere Ligi daha çok yüksek toplar ve mücadele ağırlıklı.
Trabzon'da pek dışarı çıkmadığını söyledin, vaktini nasıl geçiriyorsun peki?
Aslında balık tutmayı seviyorum ve havalar düzeldiğinde Trabzon sahilinde balık tutmak istiyorum. Ben tam bir ev kuşuyum. Evimde de yalnız kalmam. İzmit'ten ağabeylerim, arkadaşlarım mutlaka yanıma gelir. Onlarla vakit geçiriyorum. Yalnızlığı sevmem çünkü. Bu benim yapımla ilgili. Zaten günümüzün çoğu kulüpte geçiyor. Eve geldiğimde arkadaşlarımla sohbet ediyorum, Ezel'i ve Kurtlar Vadisi'ni izliyorum.
Aslında geçen seneden beri Ankaragücü ile Ankaraspor'un birleşeceği söylentileri vardı. Nitekim bu sezon ligin 4. haftasından sonra bu Ahmet Gökçek Ankaraspor'un başına geçti ve futbolcuların hiç beklemediği bir biçimde Ankaraspor küme düşürüldü. Bu olayda en çok mağduriyeti futbolcular çekti. İşin acısını biz yaşadık. Tabii ki çok olumsuz etkilendim. 4 haftada 5 puan toplamıştık ve iyi bir takımımız vardı. Ankaraspor gerçekten güzel bir kulüptü. Arkadaşlığın, sevginin, saygının üst düzeyde olduğu bir takımdı. Bir süre belirsizlik yaşandıktan sonra tanınan transfer hakkıyla Trabzonspor'a geçerek o kötü dönemden kurtuldum.
Futbol kariyerine baktığımız zaman, ortaya ilk çıktığında umut veren bir oyuncuyla karşı karşıya kalıyoruz ama sonrasında bir gerileme dönemine rastlıyoruz. 2000'lerin başında Milli Takımlar için düşünülen bir oyuncuyken sonradan yaşadığın bu gerilemenin nedenleri neydi?
O dönemde talihsiz bir olay yaşadım. Olimpik Milli Takım'la Tunus'a gitmek üzere İstanbul'da kampa girmiştim. Lig maçları da devam ediyordu. Kocaelispor'daki hocam Hikmet Karaman, lig maçlarında benden faydalanabilmek için Milli Takım'dan affımı istedi. O hafta da Fenerbahçe ile maçımız vardı. Hikmet Hoca benim için izin alınca Milli Takım kampından İzmit'e döndüm. Ama antrenmanda Kaan Dobra'nın dirsek darbesiyle burnum kırıldı ve Fenerbahçe maçında da oynayamadım. Eğer o dönemde Milli Takımlarda kalabilseydim kariyer gelişimim çok daha farklı olabilirdi.
Milli Takım'a gidememek sana neler kaybettirdi?
Milli Takım bir oyuncu için çok büyük bir kariyerdir. Orada olmak, o atmosferi yaşamak oyuncuyu hem vitrine çıkartır hem de motivasyonunu artırır. Ama ben böyle bir talihsizlik yaşadım. Kocaelispor'la küme düşünce de o çıkış dönemim duraklamaya dönüştü. Ama Bursaspor'a transfer olduktan sonra üç sezon boyunca yeniden istediğim çıkışı yakaladım. Bursaspor'u önce Süper Lig'e taşıdık, sonra da oynadığımız futbolla takdir topladık.
Ülkemizde umut vaat eden bir oyuncunun bekleneni veremeden kaybolup gitmesi sıradan bir hâdise. Ama sen başka bir hikâyeyle karşımıza çıktın ve büyük bir sıçramayla şimdi Trabzonspor'un oyuncususun. Bu sıçramayı nasıl gerçekleştirdin?
İçimde her zaman iyi yerlere gelme hayali vardı. Zaten her futbolcunun hayali budur. Ancak Kocaelispor'da küme düşmemiz heyecanımı öldürdü. Yeni bir hava yakalamam gerekiyordu. Bu noktada Bursaspor'a transferim çok faydalı oldu. O dönemde beni isteyen Süper Lig takımları da vardı ama ben 2. Lig'deki Bursaspor'u tercih ettim. İyi ki de gitmişim. Tabii insanın yaşı ilerledikçe de futbol karakteri oturuyor. Ben şimdi tam anlamıyla bir sağ bekim. Ama 20'li yaşlarımın başında mesela Hikmet Hoca beni sol bek oynatıyordu.
Benim kimliğim sağ bek
Neden kendi bölgende değil de sol bekte oynatıyordu seni?
O dönemde çok gençtim, koşuyordum, kuvvetliydim, nefes almadan maç oynuyordum. Dolayısıyla nerede eksik varsa oraya monte ediliyordum. Mesela o dönemde takımın yıldızı Serdar Topraktepe'ydi. Onu kendi bölgesinden alıp sol bek oynatamazdınız. Ama genç olduğum için ben oynatılabiliyordum. Benim asıl yerim sağ bek. Son sezonlarda sürekli sağ bek oynuyorum ve üzerine katarak futbolu geliştirmeye başladım. Futbol kimliğim sağ bekte oluştu ve oturdu.
Futbola başladığın döneme dönersek, seni futbolcu olmaya yönelten motivasyon neydi? Neden bir başka meslek veya başka bir spor değil de futbol?
Mahallede arkadaşlarımla oynarken her şeyim futboldu. 9 yaşında Gölcükspor'un futbol okuluna başlamıştım. Antrenörler beni yetenekli görünce 12-13 yaş kategorisinin arasına kattı. 12 yaşına geldiğimde lisansım çıkarıldı. Küçük yaştan beri futbol benim hayat tarzım haline dönüştü. Liseyi tek defterle bitirdim. Okula sadece bir diploma sahibi olmak için gittim. Ama şimdiki aklım olsaydı da keşke hem okuyup hem futbol oynasaydım. Futbolu o kadar severdim ki, Almanya'dan gelen halamın getirdiği topumla uyurdum. Topum üşümesin diye onu yorganımın altına sokardım. Babam, çok yoruluyorum diye beni futbol okulundan aldırır, dedem tekrar yazdırırdı.
Deden senin ileride iyi bir futbolcu olacağını mı düşünüyordu?
Hayır, hayır. Sadece beni çok sevdiği ve üzülmemi istemediği için. Beni o kadar severdi ki, her isteğimi yerine getirmeye çalışırdı. Dedemin aldığı kramponlarla sokakta gezerdim. Yani benim aklımda ne şan ne şöhret ne de para vardı. Amacım sadece topun peşinde koşmaktı. Futbol benim için bir aşktı. Hâlâ da öyle.
Peki, seni keşfeden kim oldu?
1988-89 sezonunda Gölcükspor A takımında antrenmanlara çıkıyordum. Sezon sonunda da birkaç maça çıktım. Ama yeni sezon için beni A takım kadrosuna almadılar. Bunun üzerine Kocaelispor PAF takımı seçmelerine gittim. Takımın antrenörü Yaşar Kıyar'dı. İkinci hazırlık maçında çok güzel bir gol attım ve kadroya alındım. İkinci sezona çok iyi başladım ve A takım Teknik Direktörü olan Rasim Kara tarafından A takım kadrosuna dâhil edildim. 2000 yılının Kasım ayında profesyonel oldum. Rasim Hoca takımdan ayrıldıktan sonra yerine gelen Hikmet Karaman döneminde de takımdaki yerimi korudum.
Futbol kariyerindeki en önemli teknik adamlar hangileri?
Bütün hocalarımın üzerimde emeği vardır. Rasim Kara, Hikmet Karaman, Yaşar Kıyar, Hüseyin Kaplar, Erhan Aslan, Engin Korukır, Bahri Kaya, Raşit Çetiner, Engin İpekoğlu, Bülent Korkmaz, Samet Aybaba, Aykut Kocaman, Jürgen Röber, Hugo Broos ve Şenol Güneş bugüne kadar çalıştığım teknik direktörler. Hiç birini bir diğerinden ayıramam.
Futbola başladığın dönemde bir idolün var mıydı?
Aslında hiçbir zaman "Şu futbolcu gibi olayım" demedim. Tabii ki beğendiğim ve izlemekten keyif aldığım oyuncular vardı. Gençlik yıllarımda Hagi'yi seyretmek büyük bir zevkti. Serdar Topraktepe benim hem ağabeyim hem de çok beğendiğim bir oyuncudur. Aynı şekilde Sergen Yalçın da öyle.
Seni zaman zaman orta sahanın sağında da izledik. Hangi bölgede oynamak seni daha verimli kılıyor?
Sağ önde oynadığım zaman markaja giriyorum ve rahat hareket edemiyorum. Önümü gördüğüm zaman bindirmeleri daha rahat yapabiliyorum. Dolayısıyla sağ bekte istediğim futbolu daha iyi oynayabiliyorum.
Futbolunla ilgili muhasebeler yapar mısın? Kendinde eksik gördüğün yönler var mı?
Mesela kafa toplarım zayıftır. Geliştirmem gereken bir eksiklik olduğunu biliyorum ama ne kadar çalışsam da belli bir noktanın üzerine çıkamadım.
Çabukluk ve şut özelliğim iyi
Biraz önce kuvvet ve kondisyonun nedeniyle farklı bölgelerde oynatıldığını söylemiştin. Teknik adamlar senin en çok hangi özelliklerini beğeniyor?
Her antrenörüm çabukluğumu beğendiğini söylemiştir. Şut atma özelliğim de beğenilir. Trabzonspor'a sonradan geldiğim için frikikçiler belirlenmişti. Bu nedenle frikik kullanmıyorum ama daha önce oynadığım takımlarda uzaktan kazanılan frikikleri ben kullanırdım. Bunun için de zamanında çok fazla ekstra çalışma yapmıştım.
Sistem dörtlü savunmaya döndükten sonra beklerin önünde oynayan takım arkadaşıyla uyumu büyük önem kazandı. Trabzonspor'da Serkan'la önlü-arkalı oynuyorsunuz. Serkan enerjisi yüksek bir oyuncu. Böyle bir oyuncuyla partner olmak senin performansını nasıl etkiliyor?
Serkan'la müthiş anlaşıyoruz. Sağ olsun müthiş bir özveriyle oynuyor. Hiçbir zaman görevden kaçmıyor. Ben çıktığımda mutlaka yerimi dolduruyor. Ya da bazen o yorulup dönemediğinde ve adamı sarktığında, geri dönüşüne kadar ben idare etmeye çalıyorum. Gerçekten de iyi bir uyum içindeyiz. Bu arada kulüpte konuşulan bir konu da benim oynamaya başlamamdan sonra Serkan'ın da performansının arttığı. Ama bu tamamen uyumla alâkalı. Yoksa ben Ömer Aysan Barış olarak iyi oynuyorum gibi bir ukalalığım yok.
Tayfun sakat ve şu anda sağ bekte rakipsiz gibi görünüyorsun. Bu rekabetsizlik ortamı senin için bir dezavantaj mıdır?
Hayır, hayır. Rekabet olsa da olmasa da ben çıkıp aynı futbolumu oynarım. Çünkü takımımız bir hedefe ilerliyor. Önümüzdeki en yakın hedef Türkiye Kupası. Böyle bir dönemde oyuncunun performansı otomatikman yükselir. Dolayısıyla takım olarak mücadelemizi en üst noktada tutmak zorundayız.
Takım içinde bunları konuşuyor musunuz?
Elbette. Ligde kaybedeceğimiz bir maçın telafisi var. Zaten ligdeki hedeften uzakta olduğumuz için, kaybedilecek puan çok da zarar vermez. Ama kupanın kaybedilmesi demek, bu sezonun boş geçmesi anlamına gelir. Arkadaşlarımızla bunu konuşuyoruz, "Ne yapıp edelim, kupayı mutlaka kazanalım" diyoruz.
Beğendiğin sağ bekler var mı?
Gökhan Gönül gerçekten de mevkiinin en iyisi. Onun haricinde söyleyebileceğim ekstra birisi yok. Bütün oyuncular iyidir ama ben Gökhan'ın daha farklı olduğunu düşünüyorum. Gökhan göze hoş gelen bir futbol oynuyor. Savunması da hücum yönü de başarılı. Dünyada beğendiğim sağ bek ise Barcelonalı Dani Alves.
Seni zorlayan kanat oyuncuları var mı?
Yusuf ağabey biraz zorluyor. Ağır gibi görünüyor ama herkes orada yanılıyor. Aslında ağır değil. Koşu stili onu ağır gösteriyor. Halbuki benim deparımla onunki arasında bir fark yok. Adım ve çalım stili insanı yanıltıyor. Yürüyerek adam geçtiği için zorluyor. Diğerleriyle fiziksel olarak başa baş mücadele edebiliyorsunuz ama Yusuf ağabey gerçekten çekinilecek bir rakip.
Alanzinho bir dönem çok tartışılmıştı, şimdi yükselen bir performansı var. O senin açından nasıl bir kanat oyuncusu?
Alanzinho'nun birebirde geçemeyeceği adam yok. Bunun üzerine bir de takım oyuncusu olabilmeyi ekledi. Zaten Trabzonspor'un başarısının altında da takım olabilmemiz yatıyor. Alanzinho takım zincirine kendisini geçirdi. Çabuk ve süratli bir oyuncu olduğu için onun karşısında bek olmak da kolay değil.
Trabzonspor'da beğendiğin oyuncular var mı?
Gökhan Ünal'ı çok beğeniyorum. Trabzonspor'a gelmeden önce de beğeniyordum. Geçtiğimiz sezon 15 gol, 15 asistle çok verimli olmuştu. Ama bu sezon hiç kimsenin bilmediği olaylar yaşadı. Ben yakın arkadaşı oldum için çok iyi biliyorum. Bu sezon Gökhan çok sıkıntılı bir dönem geçirdi. Sezon başında sakatlığı vardı, iyi bir başlangıç yapamadı. Umarım Fenerbahçe'de başarılı olur. Ayrıca kaleci Onur'u, Gustavo Colman'ı çok beğenirim. Takıma yeni gelen Murat Tosun da bence çok iyi bir futbolcu. Antrenman eksikliğini kapattığında Trabzonspor'a çok faydalı olacağına inanıyorum.
Trabzonspor'a hangi beklentilerle geldin?
İlk hedefim büyük takım forması giymekti. İki sezon önce Galatasaray'a transferim söz konusuydu. Büyük ölçüde anlaşmıştık ama kısmet olmamıştı. Sonra Trabzonspor'un teklifiyle elime yeni bir fırsat geçti. Sağ olsunlar Ankaraspor'daki yöneticilerim de bana bu konuda kolaylık sağladı. Dediğim gibi, ilk amacım büyük bir takımda oynayabilmekti ve bunu gerçekleştirdim. Ardından her futbolcu gibi ben de Milli Takım'da oynamak istiyorum.
Başarılı olmaktan başka şansımız kalmadı
Trabzonspor'un artık bir takım olabildiğine biraz önce sen de değindin. Bu değişim, Şenol Güneş'in gelişinden sonra yaşandı. Sence Şenol Güneş Trabzonspor'a neler kattı?
Camia Şenol Hocayı bekliyordu. Yöneticisinde de taraftarında da bu beklenti vardı. Bir de Şenol Hoca, Trabzonspor'a kötü bir dönemin sonunda geldi. O görev geldikten sonra herkes sorumluluğunun bilincinde adımlar atmaya başladı. Hugo Broos döneminde sanırım biraz otorite eksikliği vardı. Bu da ciddi bir sorun oldu. Ayrıca futbolcu da artık her şeyin farkında. Bir hoca gitti, başka bir hoca geldi. Bu saatten sonra ibre futbolcuya dönecekti. Futbolcu için başarılı olmaktan başka bir şans kalmamıştı.
Bu arada takımın oyununda da değişiklikler görüyoruz. Trabzonspor artık hep birlikte hareket eden, topa daha çok sahip olan ve pas yapan bir takım haline geldi.
Bunu yapan elbette Şenol Hoca. Oyuncu hocanın istediğini yaparsa oynayacağını biliyor ve bunun için çaba harcıyor.
Daha önce futbol oynadığın Kocaeli ve Bursa şehirleri de futbolu seven, belli bir taraftar kitlesine sahip kentler. Trabzon'u taraftar açısından bu şehirlerle kıyasladığında neler söylersin?
Trabzonspor'la Bursaspor'u birbirine benzetiyorum. Ama Trabzonspor seyircisi sabırsız. Bursa seyircisinin ilk yarıyı mağlup kapattığımız birçok maçı ikinci yarıda verdiği destekle kazandırdığını bilirim. Elbette protesto ettikleri de oluyordu ama olumlu yanları, olumsuz taraflarından daha fazlaydı. Ama bugün Trabzonspor taraftarları için "Takımı bozuyor, 10. dakikadan itibaren protestoya başlıyor" deniliyor. Bir de "Aman gol yemeyin, yoksa taraftar aleyhinize döner" diye bir klişe var. Bunlar hiç hoş değil tabii ki. Buradan da rica ediyorum; maç 90 dakika. Geçtiğimiz sezon Trabzonspor son dakikalarda çok maç çevirdi. Taraftarımız bize sabreder ve 90 dakika boyunca destek verirse hep beraber güzel şeyler yaşayabiliriz.
Şehre çıktığında karşılaştığın taraftarlarla ilişkilerin nasıl? Taraftardan bir baskı hissediyor musun?
Şehre pek çıkmıyorum. Bekârım ama evimden dışarı çıkmayı sevmiyorum. Taraftar baskısını ise hissetmiyorum. Çünkü benim oynamaya başladığım dönemden bu yana genellikle iyi sonuçlar alıyoruz ve dolayısıyla sorun yaşamıyoruz.
Yani başarı gelince taraftarın tavrı da olumlu biçimde değişiyor.
İnsanın doğasında var bu. İnsan mutlu olduğunda bunu karşı tarafa da yansıtıyor. Mesela Sivasspor maçının başında yaptığımız o üst üste ataklar seyirciyi o kadar coşturmuştu ki daha sonra yapılan hataların hiçbiri umurlarında olmadı. Trabzonspor'da kıvılcımın takımdan gelmesi bekleniyor. Şu anda yaşanan da bu. Ama bazen kıvılcımı taraftarın çakması gerekiyor ve biz de tribünlerden takımı ateşleyecek kıvılcımı bekliyoruz.
Bugün oynadığınız futbol sisteminin oyuncuya da keyif verdiğini söyleyebilir miyiz?
Elbette. Oynadığımız futboldan büyük keyif alıyoruz. Pas yapıyoruz, top genellikle bizde kalıyor. Bu oyun tarzı oyuncuya da güven veriyor ve bir sonraki hareketini de olumlu etkiliyor. Yapacağınız ortanın veya atacağınız bir ters pasın kalitesini bile yükseltebiliyor.
Kariyer planlamanda neler var?
En kısa vadedeki hedefim Trabzonspor'da bir kupa kaldırmak. Performansımı sürdürüp Milli Takım'da oynamak istiyorum. Uzak görünüyor ama Avrupa'da da oynamak isterim. İspanya Ligi'ni çok beğeniyorum. Bence Türk futbolcusuna en uygun lig İspanya Ligi. Orada daha fazla pas yapılarak oynanıyor, boş alanlar daha verimli kullanılıyor. İngiltere Ligi daha çok yüksek toplar ve mücadele ağırlıklı.
Trabzon'da pek dışarı çıkmadığını söyledin, vaktini nasıl geçiriyorsun peki?
Aslında balık tutmayı seviyorum ve havalar düzeldiğinde Trabzon sahilinde balık tutmak istiyorum. Ben tam bir ev kuşuyum. Evimde de yalnız kalmam. İzmit'ten ağabeylerim, arkadaşlarım mutlaka yanıma gelir. Onlarla vakit geçiriyorum. Yalnızlığı sevmem çünkü. Bu benim yapımla ilgili. Zaten günümüzün çoğu kulüpte geçiyor. Eve geldiğimde arkadaşlarımla sohbet ediyorum, Ezel'i ve Kurtlar Vadisi'ni izliyorum.
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.