Trabzonspor eski başkanı Özkan Sümer, UEFA'nın son kararı ardından 2010-11 şampiyonluk kupasının Trabzonspor'a verilmesinin artık Türk futbolunu için 'Namus borcu' olduğunu söyledi. 

 

Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenleyen Özkan Sümer, hiçbir ulusal konuda uzlaşma sağlayamayan siyasetin, şikeyi kapatmakta müthiş bir uzlaşı ve başarı sağladığını savunarak, şöyle dedi: 

 

"Ama bu ittifak Fenerbahçe'yi düştüğü çukurdan çıkarmaya yetmedi. Fakat Türk futbolunu bitirmeye yetti. İtibar kaybı, yayın gelirlerinin düşmesi, seyirci sayısının düşmesi, sponsorluk ve reklam gelirlerinin azalması, yarışma seviyesinde futbolun kalite kaybına uğraması önümüzdeki günlerde yaşanacak olası olumsuz sonuçlar olarak göze çarpıyor. Tff görevini bırakmalıdır çünkü Türk futbolunda yıkmaya değer bir şey artık kalmamıştır." 

 

 

Kupanın Trabzonspor'un hakkı olduğunu vurgulayan Özkan Sümer, "Kupanın ruhu gitmiş geriye tenekesi kalmıştır" dedi. Sümer, şöyle devam etti: 

 

"Bu kolay hazmedilecek bir durum değil. Neden ruhu gitmiştir; o kupanın adil bir yarışma neticesinde Trabzonspor'a verilebilme durumu oluşturulabilmiş olsa, o durumda övünç, sevinç, coşku, şenlik, kucaklaşma, gurur gibi kupaya ruh veren değerler yaşanmış olacaktı. Bunlar kupanın ruhu. Ayrıca camianın parçalanması, takımın dağılması, ekonomik kayıplar, oyuncu katmanın zorlukları, ilginin azalması, yeni yatırımların yapılmaması da var. Bunların bedelini ödemek mümkün mü? Fenerbahçe'nin artık bu kupayı kirli görüp iade etmesi gereklidir. Ruhu gitmiş olsa bile kupa kutsaldır. Çünkü verilen mücadelenin ve çekilen acıların bedeli olarak bu kupa görülüyor. Kupanın gerçek sahibine teslim edilmesi Türk futbolunun namus borcudur. Tff'nin UEFA kararından sonra artık kayıtsız kalması beklenemez. Aslında Tff'ye kalmadan, siyasetin talimatının her şeyi düzelteceğine eminim." 

 

Sümer, TFF yönetiminin görevi bırakması ve olası bir seçimde aday olup olmayacağı yönündeki soruyu yanıtlarken de şunları söyledi: 

 

"Türk futbolunda yaratılacak ortam çok önemlidir. Türkiye futbolun yasayla yönetildiği ender ülkelerden biridir. Yasası var, o yasayla kazandığı bir özerklik var ama o özerkliği kullanamadığı gerçeği var. Her şeyden önce o özerlik kullanılmalı. Buna da elbette ki öncelikle kulüpler sahip çıkacak. Kulüpler bu yolu başka sebeplerden ötürü reddetmişse, siyasette bundan yararlanmak gibi bir eğilim içerisindeyse, artık ortamın bu yönde elverişli olduğunu söylemek mümkün değil. Türk futbolunu kalkındıracak bir potansiyel oluşturulması için bunlar gerekli. Ayrıca yönetim, sadece bir kısım insanların orada temsili olarak yer alması değildir. Bu bir takımdır, orada insanların yeri, rolü belli olması lazım. Böyle bir takım oluşturulduğu taktirde zannederim Türk futbolu bu zor süreci atlatabilir, aksi taktirde olayı daha derinleştirir. Şahsa dönüm değil, ortam oluşması birinci koşul. Ortam olursa biz de kendimize dönük, çevremize dönük veya bir etki yaratmaya dönük bir kısım girişimlerimiz olur."