Trabzonspor'u ayağa kaldıracağız

 Trabzonspor’un olması muhtemel en kuvvetli başkan adaylarından Metin Atasoy ile İstanbul Çatalca da bulunan çiftliğinde buluştuk.Her halinden Trabzonspor’a gönül vermiş olduğu anlaşılan başkan adayı, vakur duruşu ve bilgi birikimi ile bizi dostça ağırlay

Trabzonspor'u ayağa kaldıracağız

 

Trabzonspor’un olması muhtemel en kuvvetli başkan adaylarından Metin Atasoy ile İstanbul Çatalca da bulunan çiftliğinde buluştuk.

Her halinden Trabzonspor’a gönül vermiş olduğu anlaşılan başkan adayı, vakur duruşu ve bilgi birikimi ile bizi dostça ağırlayıp konuk ederek yönelttiğim tüm sorularıma da samimi cevaplar verdi.

Sayın Metin Atasoy; son dönemde Trabzonspor başkan adaylığı ile gündemdesiniz. Fakat sizinle ilgili benim dikkatimi çeken bir husus var ki, o da “ İstanbul da vefat eden babanızın naaşını memleketiniz Yomra’ya götürüp orada cenaze namazını kıldırıp, yeniden İstanbul’a getirişiniz oldu. Öldükten sonra bile memleket ve memleketliye duyulan bu sevdayı büyük bir saygı ve itina ile devam ettiren Yomralı Metin Atasoy’dan biraz bahseder misiniz?

METİN ATASOY: Klasik bir köy çocuğuyum. Altında ineklerin yaşadığı, benimde üstünde ders çalışarak ve günde 7.5 km gidiş ve 7.5 km dönüş olaraktan toplam 15 km yol yürüyerek orta okul eğitimini almış biriyim.1954 Trabzon doğumluyum. 5 kardeşiz. Hepimiz İstanbul da yaşıyoruz. Ben ailenin ikinci çocuğuyum. İlkokulu Çınarlı Köyünde okudum. Günde 15 km yol yürüyerek gittiğim ortaokulumu da birincilikle bitirdim. Diplomamı aldım babama getirdim. Babam diplomama şöyle bir baktı. “ Bu ne oğlum? “ dedi.

Bende “Okulumu birincilikle bitirdiğime dair belge.” dedim. “Bununla kaç tane ekmek alınır? “ dedi. Önce anlayamadım. Bu yenir mi? diye sorunca beni okutmaya niyetinin olmadığını anladım. Aynı gün öğleden sonra okul müdürüme gidip beni yatılı bir okula sokmasını söyledim. Çünkü günde 30 km okula yürümem mümkün değildi.

Her hangi bir idealiniz var mıydı?

METİN ATASOY: Hayır sadece okumak istiyordum. Çünkü ailede beni idealize edebilecek o kültüre sahip birisi yoktu. Babamın da birinciliğim çok umurun da değildi. Bakılacak ineklerimiz yaylada sağılacak koyunlarımız vardı. Müdürüm bir tek Kuleli Askeri Lisesi’nin imtihanı var dedi. Müracaat ettim. Sınavı 208. olarak kazandım. Bu büyük bir başarıydı. Fakat sağ kulağım çocukken geçirdiğim kızıl hastalığından dolayı duyma özelliğini kaybetmişti. Bu yüzden Kuleli Askeri Lisesine gidemedim. Aynı yıl İstanbul Üniversitesinde işletme eğitimi görmeye başladım. Babamın ekonomik durumu dolayısı ile gündüz çalışıp gece okudum.

Ne işle meşgulsünüz?

METİN ATASOY:1983-84 yılları arasında ticarete başladım.4 sene içinde hediyelik eşya bazında Türkiye’nin %30 seramik ve porselen pazarına sahip oldum. Daha sonra Çin’de ki yeni yapılanma bizim sektörümüzü ciddi anlamda etkiledi. Bu işten vazgeçip hayatımda verdiğim en doğru kararı alarak tekstile geçtim. Bayan giyim üst grup imalatı yapıyorum. Yaklaşık 36 ülkeye mal satıyorum.

Yanınızda kaç kişiyi istihdam ediyorsunuz?

METİN ATASOY: Yaklaşık 300-400 kişi çalışıyor.

İşyerinizde hemşeri kayırması yapar mısınız?

METİN ATASOY: Hayır. Benim sadece işyerimde değil hayatımın bakış açısında da kayırma yoktur. İnsan kayırmasının hemşeri kayırmasından çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan doğru bir insansa hangi dine mensup olduğu hangi ülkeye ait olduğu hiç önemli değildir. Sonuçta bir iş yapıyorsunuz o işin kendine özgü prensipleri vardır. O nitelik ve donanıma hangi makamda kimin olması gerektiğini o işin özelliği belirler. Onu siz belirlemeye kalkarsanız  sistem doğru yürümez. Siz zararlı çıkarsınız. Bu da daha başka insanların istihdamını engeller. Benim iş hayatımda özel bir milliyetçilik yoktur.

Yomra’ya sık sık gider misiniz?

METİN ATASOY: En az 20-30 kere giderim. Aileme ait araziler hala orada. Ev yaptırdım. Eğer Trabzonspor ile ilgili düşüncelerim gerçekleşirse Trabzon da yaşamayı düşünüyorum. Memleketimden hiçbir zaman kopmadım ve kopmayı da asla düşünmüyorum.

Yıllar geçmiş olmasına rağmen henüz Akyazı Projesini bile hayata geçirememiş olan Trabzon sizce büyükşehir olmaya hazır mıdır?

METİN ATASOY: Herhangi bir şehre gidip orada ortaokul öğrencisine sorsak Trabzon nüfus bakımından ülkenin kaçıncı büyük bir şehridir desek hepsi ilk 10 da olduğunu söyler. Bir başka şehirde yine soralım Trabzon yüzölçümü bakımından ülkenin kaçıncı büyük şehridir desek yine ilk 10 da olduğunu söylerler. Trabzon’a dair büyüklük algısı var. Bu algı biz 350 bin de olsak bizi büyük olarak benimsemişler. Bu algıyı belki Trabzonspor oluşturmuştur ya da Trabzon’un kendisine ait marka değeri oluşturmuş olabilir. Bu nokta da kabul edelim ki bu ülkede başka bir Trabzon daha yok.

Trabzonspor başkanlığına adaylık hikâyenizi bize anlatabilir misiniz?

METİN ATASOY:  Ben Trabzonspor başkanlığına bu gün aday olmadım. Benim hikâyem yaklaşık olarak 25 yıllık bir olgudur. Benim hayat anlayışıma göre hayatı planlamıyorsanız veya planlamayı başaramıyorsanız, başarısızlığı planlıyorsunuz demektir. Ben hayatımı hep planlı yaşadım.

Uzun vadeli mi, yoksa kısa vadeli mi planlar yaparsınız?

METİN ATASOY: Yaşamı planlarken uzun vadeli, ama günü planlarken bazen insanlar saati planlarlar. Şu an oturduğum çiftliği alırken de benim planımdı bu. Böyle yaşamayı tercih ettim ve bunu 35 yıl önce planladım. Bana ilerdeki kariyer yaşamında ne yapmak istersin diye soru sorsalardı ya milletvekili olurdum, ya da Trabzonspor’a başkan olurdum derdim.

Trabzonspor başkanlığı şu anki hedefiniz diyebiliriz o zaman?

METİN ATASOY:  Evet. Bu benim hayat planlamamda ki son noktadır. Bu ülkede benim ruhumu yansıtacak beni mutlu edecek, beni anlatacak bir siyasi ambiyans yok. Bu durumda siyaseten bir noktaya gelmektense tercihimi Trabzonspor’la ilgili kullandım. Yaşamdaki kariyer planımda son noktayı koyarken bunun böyle olması gerektiğini düşündüm.

Trabzonspor’un eski yöneticilerinden birisi olduğunuzu biliyorum. Hangi yıllar arasında yöneticilik yaptınız?

METİN ATASOY:  Trabzonspor’da başkan olmak istiyorsanız yöneticilik yapmış olmanız lazım. 1993-94 yılları arasında önce Sayın Sadri Şener ile fakat daha sonra onun işleri bozulunca ayrıldı, ondan sonra da Faruk bey ile devam ettim. Daha sonra Faruk Bey bana devam edelim dedi. Fakat Trabzonspor’da bir dönem yöneticilik yaptıktan sonra hedefimi başkanlık yolunda kurguladım ve onun çalışmalarını yapmak zorundaydım. O İlişkileri kurmak, o vizyonu yaratmak, o güveni vermek için ki yöneticilik yaptığınız zaman sistemi tanıyorsunuz, bu işin nasıl yürüdüğünü görüyorsunuz ona göre de hataları görüyorsunuz ve bu doğrultuda programlarınızı yapıyorsunuz. Bende kendimi programladım, yöneticiliği kabul etmedim, bir gün şartlar oluşursa başkan olacağım dedim ve bu gün geldiğimiz bu noktada da şartlar oluşmuş durumda. Ama ben başkan oluyorum demekle de başkan olunmayacağını biliyorum. Benim kabul görmem, sosyal vizyon olarak hazır hissetmem, kamu oyunun buna hazır olması, camianın böyle bir kimliği, bu noktada kabul etmesi ile bütünleşen olguları bir araya getirmek gerekiyor. Bu kısa vadeli bir süreç değildir. Her aday ne yapmak istediğini ekibini, planını, projesini bire bir delegelere anlatıp, delegeler de insanları tanıyacak, yorumunu yapacak ve benim adayım bu diyecek, bana göre Trabzonspor’u bu daha iyi yönetir diyecek ve sistem bu şekilde çalışacak. Demokratik sistem budur. Ve doğruda bu şekilde anlatılmalıdır. Bu güne kadar bu böyle olmadı. 3-5 kişi bir araya gelir kendini duayen zannedenler veya kendisini kulübün üstünde gören derin Trabzonsporlular bir araya gelip şunu yada bunu başkan yapalım diyerek bir araya gelip karar verirler. Bunun son örneğini Sadri Bey’de gördük. Birileri bir araya gelip Sadri beyi başkan yaptılar. Sonuçta bu gün geldiğimiz nokta felaketin ta kendisi! Ama delegenin kendisi isteyerek ve kabul görerek kendi fikirlerini anlatan bir başkan seçseydi o başkanın hiçbir afal ve şartta başarısız olacağını düşünmem. Delege hesabı sorardı.”Ben seni getirdim… Nerdesin?” derdi. Ama Sadri Şener’i delege getirmedi. Onu dört kişi getirdi ve hesabını onlara verecek.

Eski bir Trabzonspor yöneticisi ve günümüzün de en kuvvetli başkan adaylarından biri olarak size sorsam, Trabzonspor kulübü kişisel egolarla mı yönetildi?

METİN ATASOY: Mutlaka hepimizin kişisel egoları vardır. Fakat kişisel egomuzun o yüzdede ki kişisel oranı nedir? Eğer siz Trabzonspor’u %99 kişisel egonuzla yönetmeye kalkarsanız bu kulübe de zarar verir size de zarar, camiaya da zarar verir. Siz işinizden, paranızdan, ailenizden, hayatınızdan feragat ederek bu mutluluğu bu onuru yaşamak istiyorsunuz bu nedir? Egonun tatmini! Ama tüm hayatınızı buna göre kurgulayamazsınız. Bu sizin için ailenize bırakacağınız bir miras ve belki % 2-5 sizin mutluluğunuz, özel tatmininizdir. Ama sistemi %100 kendi tatmininiz için kurarsanız buna egoistlik denir. Ve böyle bir egoistlikle bu tarz bir makro kurum idare edilemez.

Kulüpteki en büyük sorun şu an nedir? Kongreyi beklemekten başka ne yapılmalıdır?

METİN ATASOY: Bu röpörtajı yaptığımız bu saat itibari ile ben zannetmiyorum ki, kongre Aralık ayına kalsın. Eğer size toplumun verdiği kredi bitmişse ki bu güne dek olağanüstü kongreleri taraftar yapardı. Yani halk yapardı. Fakat Mayısta yapılacak kongreyi yerel basın sağlayacak. Çünkü onlar hepimizden çok mücadele veriyorlar. Neden veriyorlar? Hem Trabzonspor’un geleceği, hem de kendi gelecekleri bunu gerektiriyor. Var olma nedenlerini ortadan kaldırmamak için buna mecburlar.

Sayın Atasoy; şu an sormakta olduğum sorum bana gelen mail ve mesajlardan seçilmiş bir soru. Bunu size özellikle sormamı istediler. Yani bu soru halkın sorusu diyebilirim. Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Egemen Korkmaz gibi futbolcular istemedikleri halde gönderildiler. Siz başkan olursanız saydığım bu gibi başarılı futbolcuları elinizde tutabilmek için planlarınız nelerdir?

METİN ATASOY: Trabzonspor kurumu bir sivil toplum kuruluşudur. Bu toplum kuruluşlarında görev yapan insanlar hiçbir zaman maddi çıkar noktasında görev yapmazlar. Yani maaş almazlar. Menfaatleri yoktur. Sadece zamanlarını, emeklerini, bilgilerini, belki paralarını, ya da ailelerine ya da işlerine veremedikleri ilgilerini verirler. Bunu neden yapar insanlar? Bu toplum kuruluşlarında görev yapanların iletişimsel kimlikleri olmalı. Az önce söylediğim gibi kendisine ait egolarını tatmin eden kimlikler değil, birer sosyal kimlik olmaları lazım. Bu gibi sportif kurumlarda teknik direktör ve başkan ilişkilerini doğru kurgularsa, doğru ambiansı yaratırsa o insanları orada tutabilme imkânınız olur. Ama siz o ambiansı yaratamazsanız o insanlar kaçarlar. Bu para ile sağlanmaz. Bu gün Galatasaray’dan daha fazla para vererek bir futbolcu almaya kalkın, alamazsınız! Fenerbahçe’den de alamazsız. Peki, Trabzonspor’dan nasıl alıyorlar? Burada iki dinamik var. Teknik heyet dinamiği ve yönetimsel dinamik. Teknik heyet dinamiği futbolcusu ile ilişkisini doğru kurgulayarak Trabzonspor’un kendisi için özel bir kimlik olduğunu hissettirmelidir. Aynı şeyi yönetimde yapmalı. Bu iki olgu birleştirilirse ulusal anlamda öne çıkmış kimlikler elde tutulmaya çalışılacaktır. Yüzde yüz başarılı olur muyuz? Olamayabiliriz. Ama yüzde yüz başarısız olmamız da beklenemez. Fakat biz burada maalesef yüzde yüz başarısız olduk. Yani Umut, Burak, Selçuk, Engin, Egemen tüm bu futbolcuları elde tutabilirdik. Özellikle Egemenin gidişinde idari yetersizlik görüyorum. Egemen 100 000 dolarlık bir farktan dolayı gitmiştir. Siz Egemene 100 bin doları vermeyeceksiniz. Onun yerine transfer ettiğiniz futbolcuya 3,5-4 milyon auro para vereceksiniz! Ve daha sonra onu kadro dışı bırakacaksınız. O zaman burada yönetimsel bir hata vardır.

Eğer mantık çerçevesinde bakarsak, yönetimin bu hesabı yapamaması pek de mümkün görünmüyor kanımca. Peki, neden 100 bin dolarlık farkı vermediler?

METİN ATASOY: Yöneticilik biraz da satranç gibidir. İyi yönetici ile kötü yönetici arasında ki fark, kaç hamle yapabileceğinizdir… Kaç hamle sonrasını görebilme zihniniz ve yeteneğiniz var? Bizde öyle yöneticiler var ki sadece Egemen ile oturur, konuşur. Ama ardını göremez. Bize sistemi ve çağı iyi görüp algılayan, onu daha doğru kullanabilen yeni bir jenerasyon lazım. Ben bu jenerasyonu yaratmaya çalışıyorum. Ne yazık ki yeni jenerasyon ben ve benim gibilerden bu hakkı söke söke almayı başaramadılar. Ben benden sonrakilere”  Bu sizin hakkınız, çağını tamamlamaya yüz tutmuş kimlikleri sistemden dışlayın, bizim tecrübelerimizden yararlanın “ noktasına getirerek, bundan sonra benim jenerasyonumdan asla hiç kimse olmamalı diyorum. Ben işlevsel anlamda orada olmaya çalışıyorum. Onların önünü açmak yönetimsel anlamda sistemi kurgulamak ve bundan sonraki sistemi onlara nasıl devredeceğimi ki ,bu süreçte de 100 kişilik gençlik parlamentosu kurmayı bunu birçok meslek grubunun da içinde olduğu makro komisyonlara ayırmayı planlıyorum. Belirli bir yaş aralığında ve yeryüzünde yaşayan tüm Trabzonsporluların içinde olacağı parlamento kendi içinde bir sisteme dâhil olarak demokratik bir şekilde yürüyecek. Sonra biz zamanımızı doldurduğumuzda bu parlamentonun içinde olan misyon ve vizyon sahibi arkadaşlarımızı öne çıkartarak yönetimi onlara bırakacağım. Trabzonspor kimsenin oyuncağı değildir. Onu hak edenler çağa ayak uydurarak onu yönetecekler.

Başkan olursanız şike süreci ile ilgili olarak tavrınız ne olacak?

METİN ATASOY: Bu sürece başından beri sportif bakmadım. Şike süreci siyasal bir süreçtir. Dolayısı ile sistem sizi nerede aldatmışsa, nerede sizi hançerlemişse o sistemle cevap vermelisiniz. Size tüfek doğrultan adama eğer sapanla cevap verirseniz hiçbir şey yapamazsınız. Bu bir siyasi olaydır bunu hepimiz biliyoruz. Siyasi bir olayın mücadelesi sportif olarak yapılamaz. Sizin elinizden hangi yöntemlerle alınmışsa, o yöntemlerle mücadele etmeniz gerekir. Benim bu sistemle ilgili projem bunu o bölgede yaşayan tüm köy-mahalle muhtarları ile paylaşmak. Onların hepsini kulübe üye yapıp, bu insanlara bulundukları yerde kulübün temsilcilik hakkını vereceksiniz. Oradaki muhtar için o temsilcilik belgesi hiç şüphe yok ki onun muhtarlık belgesinden daha önemlidir. O belgeyi gururla taşır. Bu da kendilerinde aidiyet duygusunu geliştirerek sosyal sorumluluk duygusu verir. Yaklaşık 1200 muhtarlığın olduğunu düşünelim. Onları çağırıp “ Siyasi hangi partiye oy verirseniz verin bu sizi ilgilendirir. Ama hepiniz Trabzonsporlusunuz. Şu tarihte bütün belediyeleri faaliyete geçireceksiniz. Valiliği, kazaları, beldeleri, emniyeti ve diyeceksiniz şu tarihte her muhtarlıktan adam başı örneğin, 80 kişi istiyorum “ diyeceksiniz. En az 80 000 kişi! Trabzon da 80 000 kişi yürürse o kupa Trabzon’a gelir.

Şike sürecinde Fenerbahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırımın davranışlarını onaylıyor musunuz? Başkan Aziz Yıldırım ile ilgili düşünceleriniz nedir?

METİN ATASOY: Aziz Yıldırım Fenerbahçe Başkanı olarak kulübü için kendi ahlaki değerleri doğrultusunda hayat anlayışına göre ne yapması gerekiyorsa onu yapmıştır. Bu belki Fenerbahçe’ye fayda getirmiş gibi gözükse de, bence getirmemiştir. Fenerbahçe’yi diğer takımlardan ayrıştırmaya itmiştir. Fenerbahçe’yi yalnızlaştırmıştır. Aziz Yıldırımı şahsen tanımıyorum ama Türk futbolu için önemli bir dinamizminin olduğunu düşünmüyorum. Eğer Türk futbolundan Aziz Yıldırım gibiler giderlerse Fenerbahçe de rahatlar, Türk futbolu da rahatlar.

Şu an Türkiye Futbol Federasyonu ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Federasyonun görüntüde İstanbul takımlarını bir kayırışı söz konusu. Oysa federasyonun bütün takımlara aynı uzaklıkta ve adaletli olması gerekirken, kuruma bu objektifliğini kaybettiren etkenler nelerdir?

METİN ATASOY: Gün içinde işimizin başına geçene kadar gördüğümüz insanlarla selamlaşırken herkese farklı bir vücut dilini kullanırız. Federasyonda da bizim başkanımızın karşı tarafa yarattığı algı ne yazık ki pozitif değil. Kulüpler birliğinde birinci başkan Fenerbahçe, ikinci başkan Galatasaray, üçüncü başkan Beşiktaş, dördüncü başkan Trabzonspor olması gerekirken Eskişehirspor oldu. Neden? Bizim başkan orada seçilemeyeceğini bildiğinden aday bile olmadı. Trabzonspor birliği ile var. Kim temsil ediyor Trabzonspor’u? Başkan! Federasyon kime göre başkanını algılar? Başkanına göre algılar… Muhatap alınacak kişi odur. Böyle bir algıyı yönetimsel ve temsilsel anlamda ortaya koyamamışız. Dolayısıyla üvey evlat muamelesi görmeniz de kaçınılmazdır. Federasyon halen Trabzonspor ile dalga geçmenin, dikkat edin kafanıza vururumun peşinde. Başkan buna müsaade ettirtmemelidir. İşte tam da bu noktada eğer başkanın gücü yetmiyorsa toplumdan ve camiadan güç istemelidir.

Şu an aramızda mevcut olan Kulüpler Birliği ile ilgili süregelen soğuk savaş hakkında sizin tavrınız ne olacaktır?

METİN ATASOY: Yaptığımız iş sportif ve sosyal bir iş. İnsanlar insanları neden severler? Neden konuşmak isterler? Neden telefonlaşırlar? Ortaya koyduğunuz kimliklerinizden dolayı… Doğru kimlik oluşturursanız insanların sizinle paylaşacak bir şeyleri olur. Ama yanlış kimlik oluşturursanız hayatınız hep yanlışlarla devam eder. Aynaya bakmadan gelmiş burada oturmuşsanız olmaz. Çünkü bu insanlar akıllı insanlar. Sizin tüm backroundlarınızı bilirler. Ben inanıyorum ki birçok insanda benim backroundumu araştırıyordur. Bu gün teknoloji var. İnternette bir tıkla size ait tüm özgeçmiş ortaya çıkmakta. Bu yüzden önce aynaya bakacağız. Bu ayna bu koltukta oturmama müsaade ediyor mu? Etmiyorsa oturmayacaksınız. Kendinize olmasa bile kulübe zarar veriyorsunuz. Eğer sizin negatif özellikleriniz varsa sizi başkaları neden önemsesin? Sizin yeterli kimliğiniz, sosyal ve ahlaki durumunuz, ekonomik yetersizliğiniz varsa size başkaları neden değer versin?

Ülkemizde partilerin bile kadın kolları varken neden Trabzonspor yönetimde tek bir kadın yok?

METİN ATASOY: Ben bu güne dek liste yapmadım.

Sizin oluşturacağınız listelerde yönetimiz de kadın olacak mı?

METİN ATASOY: Düşünüyorum.

Düşünüyor musunuz? Uygulayacak mısınız?

METİN ATASOY: Seçim olacak, ben aday olacağım, liste oluşturacağım… Sistemi oluştururken, hepimiz belli bir kültürün insanları olduğumuzu da var sayıyorum. Kadın-erkek ayırımına asla karşıyım.

Siyasetçi gibi değil de, bir başkan adayı olarak cevap verirseniz, listenizde bir kadın aday olacak mı, olmayacak mı?

METİN ATASOY: Muhtemelen listemde kadın aday olacak. Ama öncelikle o nitelikte insanı bulmam lazım. Kadınlar bu işten kaçınıyorlar.

Neden kaçınıyorlar? Ve bu konuda kimseye teklifte bulundunuz mu?

METİN ATASOY: Bütün dişiler gibi kadınlar daha narin varlıklar. Hem ben size bir şey söyleyeyim ben listemde olması için teklifte de bulundum. Fakat şöyle bir şey var kadınların küfürden etkilendikleri kadar erkekler küfürden etkilenmezler.

Küfürü baz almamamız lazım. Ve hem artık kadınlarda çok rahat küfür ediyorlar.

METİN ATASOY: Yok küfürü baz almıyorum. Sadece daha narin olduklarını söylüyorum. Hem siz öyle söylüyorsunuz da, ben nasıl burada adayım… O zaman kadınlar da bu işe aday olsunlar.

Kadınlar daha yönetime giremiyor… Başkan nasıl olsunlar?

METİN ATASOY: Bunun için çalışmalarınız olması gerekiyor. Kadınlarda yeterli mücadeleyi vermiyorlar. Diyelim listeye birini aldım. Düşünmem gereken şeyler var. Verimlilik ve oy dinamiği. Hiçbir kadında seçim kazanmak için olağanüstü oy dinamiği yoktur. Kadınların verimli olabilmesi için de sportif anlamda bilgi birikimine sahip olması gerekir. Size soruyorum kaç tane kadın televizyona çıktığında Trabzonspor’u tarihsel anlamda yorumlayabilir? Ama benim kuvvetle muhtemel bir kadın adayım olacak. Hiçbir aday bulamazsam kendi kızımı yedeğe yazarım. Ama sırf bir kadın olsun diye de kadın olmamalı. İşlevsel olmalı.

Siz başkan olursanız eski efsanevi Trabzonspor futbolcularını da yönetim ve teknik kadroda kullanma gibi bir düşünceniz olduğu söyleniyor. Bu oluşumu nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?

METİN ATASOY: Benim ana düşüncem şu… Trabzonspor ulusal bir takımdır. Bu ülkenin marka değeridir. Dünya takımıdır kısmen de olsa. Dünyanın her tarafında taraftarı olduğu da bir realitedir. Biz bu güne kadar ki başarılarımızı nasıl elde ettik? O efsane dediğimiz kimliklerimizle neler yaptık? Bizim bu gün 13 tane yabancı futbolcumuz var. Bütün paramızı bunlara verdik ve hiçbir verim alamıyoruz. Bana göre bir takımda en fazla dört yabancı olmalı. Fazlası olmamalı. Bunu ülkem için doğru bulmuyorum. Trabzonspor için hiç doğru bulmuyorum! Ben Trabzonspor ruhunu kendinde özümsemiş, o ruhla sahaya çıkan futbolcu istiyorum. Ve bunun içinde her türlü riski alacağım. Trabzonspor dışarıdan çok büyük yıldızları alamaz. Ancak takıma faydalı olacağına inandığımız yıldıza yakın futbolcular alınabilir, bunları doğru bir şekilde prezante edip kullanırsak zaten forma satışlarından bunların yarı paralarını çıkarabiliriz. Ama benim inancıma göre sahaya çıkan Trabzonspor yüzde yetmiş Trabzonlu olmalı. O ruh olmalı. Fakat bu gün Trabzonspor’da sahaya çıkan ruh para, dolar, auro… Başka bir şey çıkmıyor sahaya.

1461 için ne düşünüyorsunuz?

METİN ATASOY: Herkes Trabzonspor’u esas alırım 1461 den oraya transfer ederim diyor. Hayır, ben 1461’i esas alıp Trabzonspor’dan bazılarını oraya koyacağım. Şu anda bizde oynayanların yüzde sekseni yabancı. 1461 de oynayan Gökhan, Yusuf bizim A takımımızda oynayanlardan çok daha iyi. Neden kendimizi kandırıp ta oradan buraya transfer edelim. Orayı esas alırım. Gerekirse antrenörünü de esas alırım. Bizim artık ruhu kullanmamız lazım. Çünkü bizim artık İstanbul kulüpleri ile rekabet edecek paramız yok. Zaten ciddi anlamda borcumuz var. Dolayısı ile kullanacağımız tek meta ruhumuz. Bu ruhu ortaya koymalıyız. Bu da Afrika’dan, Brezilyadan futbolcu getirmekle olmaz. O insanlar buraya hamsi yemeye, fındık yemeye gelmiyorlar. Para kazanmaya geliyorlar. Bu insanların paralarını bir hafta, bir ay vermedin mi hiç biri oynayamaz. Ama sen kendi futbolcuna kendini izah edebilirsin. Parasını almasa da çıkar sahaya kanının son damlasına kadar mücadele eder. Bizim Trabzonspor ruhunu geri getirmemiz gerekiyor. Eğer ben bunu 1461’le yapabilirsem onu esas alırım, benim için fark etmez.

Trabzonspor’un 200 trilyona yakın borcu olduğu söyleniyor. Bu borç sizi ürkütmüyor mu?

METİN ATASOY: Birisi çıkar “Ben Trabzonspor’a 50 milyon dolar bağışlıyorum “diyebilir. Böyle birisi çıktığında hepimiz ona destek olalım. Saygı duyalım. Doğrusu bu. Ama birisi çıkıp, “ Ben geleceğim bunu akılla, proje ile çözeceğim “ diyorsa o aklın kat be kat fazlası ben ve ekibimde var.

Bu aralar federasyon ve dernekler beraberlikle ilgili peş peşe açıklamalar yaparken, bu yapılan açıklamaları samimi buluyor musunuz? Eksiklerimiz nelerdir? Ya da şöyle sorayım… Neden birlik olamıyoruz?

METİN ATASOY:  Trabzonspor’un birlik olamamasının nedeni sosyolojik bir olaydır. Sportif değil. Biz bilimsel algıyı öne çıkartan bir yöre insanıyız. Bizde iki kardeş mütahitliğe başlarlar, ilk evleri iki kattır. Sonra kavga etmeye başlarlar, alt kat senin üst kat benim diye ayrılırlar… Dolayısı ile bizim commün (komün) düşüncemiz yok. Bu geleneksel bir yapının sisteme yansımasıdır. Bu gün ülkemizde inşaat sektöründe başarılı olmuş çok büyük firmalar var. Fakat bunlar asla kurumsal değildir. Hep bireysel! Asla iki kardeş bir arada değildir, hep tektir. Bu bizim doğamızdan gelen bir olgu. Hepimiz lider olmayı seviyoruz. Fakat bu birlik olgumuz, başarılı olmamızın da ana nedenlerinden biridir. Bu bizi yarışmacı yapıyor. Yani biz kendi aramızda da yarışıyoruz. Kardeşlerde kendi arasında yarışıyor. Yarış bizi başarıya götürürken, sosyal birliğimizi de ortadan kaldırıyor.

Son cümlelerinizi de alabilir miyim?

METİN ATASOY:  Öyle ya da böyle Sayın Sadri Şener kulübümüze yıllarca hizmet etmiştir. Tarih onun iyi mi, kötü mü hizmet ettiğini mutlaka yazacaktır. Ama bu gün gelinen noktada eğer Trabzonspor camiası “Sayın Şener sizin artık devam etmenizi istemiyoruz “ diyorsa bu kulübün başkanı olaraktan sayın başkan gereğini yapmalıdır. Kendine güveniyorsa, ben doğru işler yaptım diyorsa Mayıs ayında kongre kararı alıp ki o seçime kendisi de girebilir, eğer kamuoyu ve delege devam edebilir diyorsa devam eder. Fakat ben böyle bir olasılığı görmüyorum. Sanal ortamda ve basında yazılan söylemlerde beni doğruluyor. Zannedersem Sayın Sadri Şener de kendisi için yazılanları, çizilenleri biliyordur. Kamuoyunda ki algı da kendi içinde yönetimi darmadağın olmuş, ekonomiyi allak bullak etmiş, kulübü iflasın eşiğine getirmiş başkan ve yönetime artık yeni bir ekonomik sistemini teslim etmek istemiyor. Kamuoyu bunun için çırpınıyor. Umarım sayın başkanda bunu anlar ve Mayısta kongreye gidilir. Bu kongrede dilerse kendisi de aday olur, başka aday arkadaşlarımızda olur. Ve Trabzonspor’da yeni kredi ile yeni bir anlayış ile yeni bir kucaklama ve yeni transferler ile sezon başlar. Ben artık Sayın Sadri Şener ve yönetiminin ciddi anlamda yıprandığını ve kulübe fazlası ile zarar verdiğinden dolayı Mayıstan öteye gitmeyeceğini düşünmüyorum. Umarım onlarda bu anlayıştadır ve inşallah bunun dışına çıkılıp Trabzonspor’u yeni maceralara sürüklemez.

Kaynak : TAKA 

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler