Ali Sağır: “Dava adamı olmak için önce adam olmak gerekir”

Ali Sağır Bağbuğ'un sözü ile cevap verdi.

Ali Sağır: “Dava adamı olmak için önce adam olmak gerekir”
Disiplin Kurulu kararıyla ihraç edilen MHP Kurucular Kurulu Üyesi, MHP Çağrı Heyeti Üyesi ve MHP Trabzon İl Genel Meclisi Üyesi Ali Sağır önemli açıklamalarda bulundu.

“Dava adamı olmak için önce adam olmak gerekir” diyen Ali Sağır, sözlerini şöyle sürdürdü;

"MHP Merkez Disiplin Kurulu tarafından hakkımda kurucusu olduğum ve ömrümü adadığım Milliyetçi Hareket Partisi üyeliğinden kesin çıkarma cezası verilmiş bulunmaktadır. Asla hak etmediğim bu karar tarafımdan yargıya taşınacak, hak ve adalet yerini mutlaka bulacaktır. Zira tarihe adalet timsali olarak geçmiş Türk yargısının, Türk milletinin cevher-i aslisi olan Ülkücü Hareket’in iradesinin aksine bir karar vereceğini düşünmüyorum.  

Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, 19 Haziran 2016 günü toplanan MHP Olağanüstü Kurultayı’nda, Türk Milleti adına karar veren bağımsız ve tarafsız Türk yargısının kararıyla Kurultay Çağrı Heyeti Başkanı olarak görev yaptım. 
Bana emanet edilen bu görev, oldukça hassas bir dönemden geçen ülkem ve aşkla bağlı olduğum partim MHP açısından büyük önem taşımaktaydı. Bu hassasiyetin ve önemin bilincinde hareket ettim. Bu sebeple adaletten sapmamak ve ülküdaşlık hukukundan ayrılmamak için azami gayret sarf ettim. Partimizin mensuplarının ve herkesin saygı duymak ve kararlarına uymak zorunda olduğu Türk adaleti tarafından verilen bu görevi, tarafsız bir şekilde yerine getirmek için elimden geleni yaptım. 

19 Haziran günü toplanan olağanüstü kurultayla ilgili pek çok söz söylendi, birçok haber yapıldı. Bütün bunlar, kamuoyunun önünde gerçekleşti fakat o gün sarf ettiğim bazı sözler, dikkatlerden kaçtı. Kurultayın açış konuşmasında, “Çağrımız, ‘Ülkücüler kardeştir!’ şiarını ihya etme adınadır. Çağrımız, ülküdaşlık hukukunu tam ve kâmil manada yaşama ve yaşatma adınadır. Gönülleri yapmak ve Cennet Mekân Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in işaret ettiği yeniden gönül seferberliğini başlatmak için kaybedecek bir saniyemiz dahi yoktur. Bizim küstürülecek, ötekileştirilecek ve dışlanacak tek bir ülküdaşımız dahi yoktur.” şeklinde ifadelerim oldu. 

Bu sözler ilhamını, konuşmamda da ifade ettiğim gibi Rahmetli Başbuğumuz Alpraslan TÜRKEŞ’ten almıştı. Ne diyordu Başbuğumuz: “… Kendi içimizde birbirimize sımsıkı sarılmak, tam birlik, beraberlik halinde, derin bir sevgi-saygı halinde birbirimize kenetlenmek lâzımdır. Ülkücü, ülkücünün öz kardeşidir, ‘birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ parolasıyla hareket edeceğiz.” Başbuğumuzun bu sözleri, yalnız 19 Haziran günü değil Olağanüstü Kurultay sürecinin başından itibaren benim için en başta gelen rehber oldu. Bu düsturu hassasiyetle gözeten biri olarak aşkla bağlı olduğum partimin en ufak bir zarar görmemesi, üyelerimizin bir ve bütün hareket etmesi ve en önemlisi partimin daha da ileriye gitmesi için tabiri caizse canımı dişime taktım. Buna rağmen MHP’den ihracıma dayanak olarak “partimize zarar vermek, parti içinde kaos yaratmak, partimizi kamuoyu önünde tartışılır bir duruma sokmak” gibi bazı ithamlar gösterilmiştir. Önemle belirtmeliyim ki bu suçlamaların benim nezdimde hiçbir karşılığı olamaz.

Tarafıma verilen “kesin çıkarma” cezası, bugüne kadar alnı ak ve açık bir ülkücü olarak yaşamış biri olan şahsım için asla kabul edilemez niteliktedir. Zira ben, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi-Milliyetçi Hareket Partisi-Muhafazakâr Parti-Milliyetçi Çalışma Partisi-Milliyetçi Hareket Partisi silsilesinin sadık bir takipçisi olarak yaşadım. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Cenab-ı Allah ömür ve izin verdiği müddetçe, MHP’nin ve Ülkücü Hareket’in emrinde ve hizmetinde olmaya devam edeceğim. 

Ayrıca ülkücü edep ve terbiye içinde demokratik eleştiri hakkımı kullanmayı ve ülkücü iradenin hukukunu savunmayı sürdüreceğim. Bu sebeple hakkımda verilmiş bu karar, bu yönüyle bakıldığında benim için hiçbir değer taşımaz. Çünkü hiçbir fani, beni davama hizmetten ve gerektiğinde itiraz etmekten alıkoyamaz. Zira bana göre dava adamlığı, karnından konuşmak değil gerektiğinde bir bozkurt gibi dikilmek ve doğruları, mertçe haykırmaktır. Haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamı, kimse benden beklemesin. Böyle bir beklentisi veya tavsiyesi olanlara söyleyeceğim tek bir söz olabilir ki o da yine rahmetli Başbuğumuza aittir: “Dava adamı olmak için önce adam olmak gerekir.”

Bir partiye üye olmak partili olmak açısından kuşkusuz çok önemlidir, ancak basının ve kamuoyunun da bildiği gibi ben MHP’nin sadece bir üyesi değilim. Üzülerek ifade edeyim ki hakkımda ihraç kararı veren ülküdaşlarımızın üye olma imkânı buldukları MHP’nin Kurucusuyum. 

Hayatım boyunca herhangi başka bir siyasî partiye üye olmadım, başka hiçbir siyasî teşekkülde rol almadım. Ülkücü siyasî çizgimde hiçbir kırıklık olmadı. İdeolojik bağlılığım ve kurumsal sadakatim, hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde açık ve nettir. 

Tarafıma isnat edilen ithamların bırakın gerçekleşmesi, kafamdan geçmesi bile mümkün değildir. Hayatını bu yola vakfetmiş, bozkurt soylu ve bozkurt ruhlu birine, üstelik Milliyetçi Hareket Partisi Kurucular Kurulu’nun bir üyesine yönelik, böylesi bir hâl ve hareket tarzı içinde olduğu iddiası, abesle iştigaldir. Bunu kendime bir zûl addederim. 

Şahsımla ilgili olarak belirttiğim bu hususların, benim gibi Türk yargısı tarafından tevdi edilen bir görevi yerine getirmekten gayrı bir niyetleri olmayan diğer çağrı heyeti üyesi ülküdaşlarım için de geçerli olduğunu açık ve net bir şekilde ifade ediyorum.

Şerefle taşıdığım ve çocuklarıma bırakacağım en büyük manevî miras olan Milliyetçi Hareket Partisi Kurucular Kurulu üyeliği, yalnızca hayatta olanları değil bu dava için hayatını vermiş veya öbür dünyaya göç etmiş bütün ülkücüleri ve hatta henüz doğmamış olan ülkücüleri de temsil etme niteliğine sahip ulvî bir görevdir. 

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi’nin 40. kuruluş yılı münasebetiyle yaptığı konuşmada dediği gibi “Dün kimsenin milliyetçi görünmek istemediği dönemlerde de milliyetçi idik ve vardık. Bugün herkesin milliyetçi olduğunu iddia ettikleri dönemde de varız ve buradayız. Yarın, gidişata göre renk değiştirerek girecekleri şekil belli olmayan siyaset palyaçoları yokken de, biz yine var olacağız ve yine burada bulunacağız.”Tam da böyle bir hayat çizgisine sahip olan bir partili, böylesi kutsal bir yükü sırtlanmanın şuuruyla ve onuruyla yaşayan bir ülkücü olarak hakkımdaki bütün bu ithamları reddediyorum. 

Bu ithamlar bana, mezarımın başında bile edilebilecek türden değildir. Çünkü bu ithamları, o saatten sonra, üstünde “Üç Hilâl” bulunacak mezar taşım da üstümü örten mübarek vatan toprağı da reddedecektir.  

MHP ve Ülkücü Hareket’in zor günlerinde mücadele azmimizi ve sarsılmaz imanımızı ifade eden bir şiirle açıklamama son vermek istiyorum.

“Yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun, Biz bu yoldan döner isek, namus bize ar olsun…”
 

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler