"Arılar olmazsa 4 yılda insanlık biter"
Türkiye Arı Yetiştiriciliği Merkez Birliği Başkanı Bekir Yılmaz, arılarının olmaması halinde Türkiye’nin aç kalacağını belirterek arıcılığının en büyük düşmanının tarım ilaçlarını olduğunu söyledi. Konuyla ilgili bilgiler veren Yılmaz, arıcılığın biyolo
Türkiye Arı Yetiştiriciliği Merkez Birliği Başkanı Bekir Yılmaz, arılarının olmaması halinde Türkiye’nin aç kalacağını belirterek arıcılığının en büyük düşmanının tarım ilaçlarını olduğunu söyledi.
Konuyla ilgili bilgiler veren Yılmaz, arıcılığın biyolojik çeşitliliği koruma anlamında çok önemli olduğunu kaydetti. Yılmaz “Arı yoksa insanlık 4 yılda bitiyor. Bunun nedenini de tamamen çiçekleri döllenmesiyle ilgilidir” dedi.
Dünyada bal veren bitkilerin yüzde 70’inine yakınının anavatanının Anadolu olduğunu dile getiren Yılmaz, “Anadolu’nun bitki çeşitliliği çok zengin. Bitki çeşitliliğine paralele olarak da arı çeşitliliği var. Bal arılarının yanı sıra bin tür daha arı var Anadolu’nun çeşitli yerlerinde. Ekili alanların yakılmasıyla bu arılar yok olmaya başladı. Son yıllarda bu anız yangınları sonlandırıldı ama bu işin devam ettiği yerler var” ifadelerini kullandı.
“Dünyanın hiçbir yerinde kuzey yarım kürede Kasım ayında arılar mum örmez işte Türkiye’de çam ormanlarında arılar Kasım ayında mum da örüyor balı da yapıyor” diyen Yılmaz, “Türkiye’de arıcılığın en büyük düşmanı tarım ilaçlarıdır. Kontrolsüz atılan tarım ilaçları bu anlamda zarar veriyor bütün arıcı arkadaşlarımı bu konuda uyanık olmaya davet ediyorum. Bal veren çam ağaçlarını koruma kapsamına inşallah aldıracağız. Kızılçamların işletme ömrü 80 yıldır. Her çam ağacı yılda 14 kilo bal veriyor. Bu ömür 140-150 yıla çıkarıldı. Karadeniz’in dağlarındaki ladin ve göknar ormanları da bal veriyor. Bunlarla ilgili çalışmaların sözünü aldık. Bu çalışmalarda yapılacak. Üniversitelerde katıldı. Dünyanın hiçbir yerinde kuzey yarım kürede Kasım ayında arılar mum örmez. İşte Türkiye’de çam ormanlarında arılar Kasım ayında mum da örüyor balı da yapıyor. Bizim arılarımız da dünyanın arı varlığını yüzde 22’si Anadolu’da. Anadolu’daki arılarda çevreleriyle uyumlu. Arı sağlığı konusunda üniversiteler ile birlikte çalışıyoruz. Pazarlama konusunda il birliklerimizin 32 tanesinin markası var. Paketleme tesisleri de var. Bazen Rize niye tesis kuruyor Artvin’in varken, Trabzon niye tesis kuruyor Rize’nin varken diyorlar. Şimdi hiçbir Rizeli arıcı balını Artvin’e getirip paketlemez. Bizim bu sosyal yapımız her ile büyük ya da küçük bir paketleme tesisi gerektiriyor. Çünkü o ilde insanlar bal yiyor” şeklinde konuştu.
“KEPÇE İLE BAL SATILMASINI ARTIK TARİHE GÖMDÜK”
Bal kavanozlarının üzerinde barkot sistemini uygulayacaklarını ve bu konuda taviz vermeyeceklerini vurgulayan Yılmaz, “Kepçe ile bal satılmasını artık tarihe gömdük. Gömemezsek arıcılık biterdi. Kepçe ile kavanoza ne koyduğunu bilemezsiniz. Bu anlamda ürün çeşitliliği konusunda çalışmalarımız var. Sağlık Bakanlığı ile yaptığımız görüşmelerde şuanda arı ürünlerinin tıpta kullanılmasıyla ilgili Alternatif Tıp Daire Başkanlığı kuruldu. Önümüzdeki dönem klinik çalışmalarına da inşallah başlayacaklar. Bizim arıcı arkadaşlarımızdan, kamudan istediğimiz ve yapılması gereken ürünü kovandan sofraya kadar izleyebilir bir hale getirmemiz gerekiyor. Merkez Birliği olarak kovanların sahibi olan arıcının işletme numarasını bal tenekelerine barkod haline getirerek yapıştırmak istiyoruz. Bizce mecburidir. Ama Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü her nedense Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde yazmasına rağmen mahkemelik bir durumda Ordu Başkanıma bu elle de yazılabilir diye bir mektup yazmışlar. Bunu biz çok garipsedik. Bu konuyu da takip edeceğiz. Çünkü sen merdiven altını kayıt altına almazsan önleyemezsin. Türkiye’de şeker pancarından üretilen şekere Amerika’dan yüzde 15 kadar glikoz geliyor. Bu da şu anlama geliyor 50 bin ton glikoz geliyor. Nasıl başa çıkacaksın bununla. Nasıl rekabet edeceksin. Onun için biz arıcılar olarak bu konuda devletinde desteğini almaya çalışıyor. Glikoz işini de sonlandırmamız gerekiyor. Avrupa Birliği seviyelerine çekmemiz lazım. Bununla ilgili mahkemeler var. Glikozcular bizi mahkemeye verdi. Ama biz kazandık. Ceza yediler. Bal diye sattığı glikozun içerisinde GDO’lu mısır şurubu vardı. Bunu Türk insanına yediriyorlar. Arıcılar olarak buna müsaade etmeyeceğiz. Benim mücadelem devam ediyor. Barkot sistemini kesinlikle uygulayacağız bu konuda taviz yok” diye konuştu.
Arıları gezdirerek üretim yaptıklarının altını çizen Yılmaz, şöyle konuştu:
“Türkiye arıcılığının yüzde 75 gezginci arıcılık şeklinde yapılıyor. Arılarımızı gezdirerek üretim yapıyoruz. Arıcılığın ekonomiye katkısı aslında rakamsal olarak hesap edilemiyor. Bitkisel üretimde müthiş bir katkısı var. 7 buçuk milyar TL diyorum bana bütçeyi sen mi kurtarıyorsun diyorlar. Evet arı olmazsa Türkiye aç kalır. Ayçiçeğinde, pamukta, meyvede, sebzede iş biter. Dünyada biter. Bu bilimsel sonuçlar.”