Arslantürk: Fındık üretimini 4 katına çıkarabiliriz

Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk’ün Haber61’de katıldığı programda çay ve fındık masaya yatırıldı.

Arslantürk: Fındık üretimini 4 katına çıkarabiliriz

Haber61 - Haber servisi

Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk, Haber61 ekranlarında yayınlanan ve Tuncay Lakot’un sunduğu Gündem Özel programında çay ve fındık masaya yatırıldı.

Aslantürk, özellikle fındık ve çay konusunda yapılan ekonomik politikaların değişmesi gerektiğini belirterek, alan bazlı destek yerine üretime bağlı destek verilmesi gerektiğini belirtti.

İşte Aslantürk’ün açıklamalarından satır başları:

Trabzon ekonomisin sadece yüze 20’si tarıma endeksli. Onu dışı ticaret ve hizmet sektörü. O açıdan baktığınızda özellikle orta ve küçük ölçekli işletmeler etkileniyor. Hükümetimizin yaptığı adımlar yeterlimi, yeterli değil. Bu işletmeleri ayağa kaldıracak önlemler alınmalı.

Bundan sonra hayatımızın bir parçası bu tarz olaylar olacak. Belki yarın daha etkili virüslerle karşı karşıya kalacağız. Biz artık dışardan gelecek etkilere karşı direncimizi artırarak bir yapı oluşturmamız lazım. Bu dünyada önemli olan iki şey var yeme ve içme. Bu açıdan tarıma önem vermemiz lazım. Türkiye’de kendi kendine yetecek bir yapı oluşturması lazım. Hollanda, Konya ovası kadar ama Türkiye’nin 5 katı üretim yapıyor ve dışarı satıyor.

Maalesef son yüzyıldan beri elle tutulabilir bir tarımsal politika geliştiremedik. Bir yıl soğanı sokağa dökmek zorunda kaldık, bir yıl patatesi döktük. 80’li yıllarda çayı denize döktük, birkaç yıl önce fındığı yağlık yaptık. Bir şeyler ortaya koyarken bir plan dahilinde ortaya koyamadığımızdan hep kaybettik. Eğer bu kafada devam edersek hep kaybetmeye mahkumuz.

Öze dönüş çok geç kalınan bir adımdı. Yerli ve verimli tohum üreten firma sayısı arttı ve daha da artması lazım. Öyle olmalı ki biz artık dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıyız hatta bir adım daha öteye geçip ihracat yapmalıyız.

Bu yıl hükümet özellikle çay bölgesinde şehir dışında yaşayan çay toprağı sahibi insanların girmemesi kararı aldı. Bu tekrar gözden geçirilmesi gereken bir karar. Bundan bir kaç yıl önce kimse dışardan işçi alıp çayını toplatmazdı. Ailesinden veya komşularla birlikte yapılan bir imece söz konusuydu. Bölgede kazançlarının yetmeyince şehir dışına gitmeleri. Tarımsal ürün dışında ana gelir kaynaklarının farklı yapılan işten elde etmeleri çayı ikinci plana itti.

Çay bölgemizde 3 sürgün toplanıyor. Son yıllarda Gürcistan’dan dan gelen işçilerle bu süreç hallediliyordu. 6 bin 900 aylık kazanç haberleri de Gürcü vatandaşların çay toplamaları ile ortaya çıkan bir rakam ama boş zamanlara da asgari ücret ile de çay toplanma modeli de güzel bir model umarım bundan sonra kendi bölgesel kaynaklarımızın yurt içinde kalması açısından iyi olur. Bizim yaptığımız hesaba göre yıllık 70 milyon dolar civarında ve bu paranın çoğu yurt dışına gidiyordu. Şimdi yurt içinde kalacak bu açıdan sevindirici. Ama soru işaretleri var acaba toplanabilir mi diye. Mayıs ayını deneme ayı olarak değerlendirmek lazım. Eğer bunu aşabilirse bölge bu bir gösterge olacak. Mayıs ayı ortasına doğru Koronavirüs salgınının düşmesi bekleniyor dolayısıyla Çay toprağı sahibi insanlarında gelmesi ile geleneksel çay toplama mantığına dönmüş olacağız.

Bizim insanımız en son düşüneceğini en önce düşünür. Biraz da zorlu ortamdan geçerken biraz fedakarlık yapacak.

Yapılan hatalar sonrası aileler büyük şehirlere taşınınca, köylerdeki tarımsal faaliyetler minimize oldu veyahut bitti. Yapılmaması gereken büyük bir hataydı. Koronavirüs ile beraber insanları köye taşıdı. İnsanları çalışmaya teşvik etti. Bakılmayan fındık bahçeleri bakılır hale geldi. Tabi ki bu amatör ruhlu bir yapı ve Türkiye’nin global tarım yapısına tam oturmuyor. Dünya artık şunu gördü, profesyonel bir yapıda yapılan, tamamen bilimsel bir yapınız yoksa, sizin için sadece hobi niteliğinde olabilir ekonomik niteliği olmaz. Biz artık ekonomik niteliği olan, sonuçta bir gelir elde edilebilen ve o gelirle hayatını idame ettirebilen ve o elde ettiği gelirle yeni yeni yatırım yapabilen bir tarımsal faaliyet modelinin devreye alınmasını istiyoruz. TUİK’in son verilerinde 728 bin hektarda fındık tarımı yapılıyor, Ortalama 700 tonluk bir üretim söz konusu değil, bizim yapmamız gerekenin 4 kat az bir üretim var. Biz eğer profesyonel bir açıdan üretim modeline geçersek, bugünkü üretimi 4 katına çıkarabiliriz ama sadece 2 katına çıkarsak bile 4 milyar doların üzerinde tarımsal ticaretten gelir elde edeceğiz. Bu 3-4 katına çıkarsa artık siz hesaplayın.

Rekolte konuşmak için erken, Mayıs’ın sonlarına doğru yapılacak denetim ve gözetimler sonucu doğruya yakın rakamlar söylenebilir ama bizim öngörülerimizle 2020 mahsullerimizin 600 bin ton olabileceği öngörüsünü söyleyebilirim size. Geçen yıl 800 bin ton olarak gerçekleşti. Fındıkta maalesef var yılı ve yok yılı var. Bu sene yok yılı. Ama doğru bakım ve doğru uygulamaları yaptığınız zaman var ile yok arasındaki far yüzde 10’u geçmez normal koşullarda. Ama Türkiye’de sadece 15-20 gün fındık toplamak için tarlaya giderek önümüzdeki yıl verim beklemek doğru olmaz. Ama bu sene şunu gördüm; 14 yıldan beri bir fiil bahçelerdeyim ve bu yılki gibi bahçelere ilgi alaka olan başka bir yıl görmedim. Bunun altında yatan da 2019 mahsulünden elde edilen fiyat iyi bir fiyattı ve en kötü satan 15 Liraya sattı. Bu ilgi alaka önümüzdeki yıllarda da devam ederse; en az yüzde 30 oranında verim artışı sağlanabilir. Yeter ki doğru zamanda yeterli bakımı yapmalı.

Biz Ticaret Borsası olarak üyelerine karşı ödevlerini yerine getirmek için kurulmuş yarı resmi yarı sosyal olarak kurulmuş kurumlarız. Biz mevcut üyelerimizin görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştık son 3 yıldır. Biz 2003 yılında başladık fındıkta verim ve kalite çalışmalarına ama son 3 yıldır sadece ticaret borsaları değil, aklına gelen bütün sivil toplum örgütleri orta noktada birleşti. Verim ve kaliteyi artırmanın zamanı geldi ve geçti. Bunun bize katkısı maddi gelir noktasında. Şuanda 2.2 Milyar dolar civarında olacağını öngörüyoruz. İç pazarı da kattığınız da 2.5 Milyar dolar oluyor. Bunu 5 Milyar dolara çıkarmamız mümkün. Bu para bizim üreticimizin cebinde kalacak. Bu verimi elde etmek için 70 gün, fındıkta en iyi tarımız süresi 70 gün. Fındık toplama bittiğinde azot gübresini verip önümüzdeki sezona hazırlayacaksınız. Gübreyi sadece Mart yada Nisan başında bir seferde vermeyeceksiniz. En az üçe parçalayacaksınız. İlk ikisini Mart – Nisan ayında vereceksiniz. Mayıs sonu ikinci parçasını ve son parçasını da eylül sonu yapıp, gübre işini halledeceksiniz azot olarak. Fındık dışında tüm kabuklu meyveler ağaç formatında meyve veren bitki. Bir tek fındık farklı, maki türü, dal türü bir yapısı olan. Biz üreticiye diyoruz ki; sizin yaptığınız ocak, sıra sistemleri de doğru ancak, uzun vadede verim ve kaliteyi verebilecek sistemler artık değişti. Tek dal sistemi hem verim hem kalite açısından en verimli sistemler. Bu sisteme planlı bir şekilde geçmemiz lazım. Yeni sisteme geçerken eski sistem de diğeri yetişene kadar korunmalı.

Fındıkta meyveyi veren filizdir, bunun da yolu budamadan geçer.

Bizim ortalama hedefimiz dönümde 400 kilo üretmek. Yomra’da örnek bir bahçemiz var. Geçen yıl dönümüne 250 kilo verim elde ettik 5 yılda. Normalde 7 yılda verime yatar bahçeler, orada tek gövde sistemi yaptık uygulamamızı. Orada bu yıl 400 kilo almayı hedefliyoruz. Bir şey konuşurken boşa konuşmuyoruz. Örnek bahçelerimiz var. En kötü arazide dönüm başına 300 kilo verim alınabilir. Bu konuda hem fidan dağıtımında hem de eğitim çalışmalarımız sürüyor.

Arazi toplulaştırma, miras hukukunun yeniden düzenlenmesi, fındık bahçelerinin bölünmesinin önüne geçilmesi, belirli bir miktarın altına üretime izin verilmemesi gibi uygulamaları devreye alarak, fındığa verilen desteğin araziye değil üretime verilmesi gerekir. Üretici aldığı o paraya fındığa verilmiş ek bir gelir gözüyle bakmıyor, ona bir hak olarak bakıyor. Alanım bazlı destek olur, Çayda budama geliri falan olur, bu modeli kaldırmanız da artık mümkün değil. Ama radikal bir kararla alan bazlı destekleme tamamen üretime verime dayalı oluşturulabilecek kriterler göz önüne bulundurularak verilmeli. 100 kilo olan üretimi 150-200 kilolara hatta daha yukarı çıkartalım. Bu uygulama fındık üretimini aşağı yönde etkiler. Türkiye eskiden 900 bin tonun üzerinde üretim yaparken şimdi 600 bin tonun altına düştü. Bunun nedeni balık tutmayı öğretmek değil balık yemeyi öğretti üreticiye.

Artık radikal kararlar alınmalı. Torunlarımızın mirasını yiyoruz. Biz onlara güzel bir gelecek hazırlamalıyız.

Doğu Karadeniz’e yatırım amacıyla düşündüğümüzde, bizim bölgenin var olan fındıkla sadece çikolata yapılmıyor. Toplam çikolata içerisinde fındığın payı yüzde 1. Bölgenin yapısı da çikolata yapan işletmeler için uygun değil. Onun için yurt dışından markalar Eskişehir, Karaman , Konya’da yatırım yapıyor. Bizim ülkemizdeki yerli ve yabancı markaların ciddi üretimleri var. Bir taraftan bakmamamız lazım. Türkiye’de çikolata sektörü büyüyünce fındık ihtiyacı artıyor.

Sadece üreticiyi eleştirmek doğru değil. Miras hukuku arazi yapısını anormal parçaladı. Çocukluğumuzda arazilerin sahibi olan insanlar o arazilerden elde ettikleri gelir ile hayvansal üretim yaptıkları yağıyla, sütüyle, mısırıyla, kara lahanasıyla gelir elde ediyordu. Bugün öyle bir ortam mümkün değil ve zor geliyor. Bu modeli değiştirmemiz gerekiyor. O işin ticaretini yapan insanlar olan üretici modelini getirmemiz gerekiyor. Sürdürülebilirliği sağlamak açısından önemli.

Gerek çayda gerekse de fındıkta yeni sezon yaklaşıyor. İnşallah üreticimize çayda ve fındıkta hayırlara vesile olur. Elde ettikleri gelirler ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılar. Mutlu ve güler yüzlü olur inşallah insanlarımız. Neticede üretici olmadan bizlerin olması mümkün değil. Biz bunun bilincinde hareket ediyoruz. Gerek kurumsal gerekse de kişisel olarak insanlarımız her zaman bizimle irtibata geçebilirler. Her konuda biz elimizden gayreti yerine getirmeye çalışacağız. İnşallah bu zor günleri el birliği ile geride bırakacağız. Bir an önce normalleşip, ondan sonra da bizim hedeflerimiz sürdürülebilir bir tarımsal faaliyetlerin olduğu yılları yaşarız.

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler