Haber61 Haber Servisi

Ortahisar Belediyesi’nin Bağımsız Meclis Üyesi Davut Çakıroğlu açıklamalarda bulundu.

Gündemi değerlendirerek “Seçime doğru 1” başlığıyla görüşlerini paylaşan Çakıroğlu şu ifadeleri kullandı;

Türkiye yavaş yavaş seçim atmosferine girdi ve siyasi tabirle söylersek meydanlar ısınmaya başladı.

Milletin de beklentileri, sorunlarıyla doğru orantılı ve doğru olarak yüksek.

Isınan meydanlar ve seçim havasına giren siyaset milletin nabzına şerbet olabiliyor mu.?

Bence doğru soru bu.

Bu noktada herkesin kabul ettiği ve kamuoyu araştırma şirketlerinin de işaret ettiği bir İyi Parti gerçeği var.

Daha fazla sokağa inen, millete kulak veren, çözüm adına fikir üreten haliyle ilgi çeken ve siyasi rüzgarı arkasına alan İyi Parti.

Ben açıkcası Chp'yi bu anlamda rüzgarı yönetemeyen bir parti olarak görüyorum.

Ankara hariç diğer kazanılan belediyelerde ortaya popülizmden başka bir şey koyamadı.

Aksine millet nezdinde antipati oluşturan işlere girişildi.

Mesela Ekrem İmamoğlu'nun Diyarbakır'da bir sergi açılışı var ki, başlı başına handikap oluşturan bir durum.

Ülkede varolan sistem ve kutuplaşan siyaset, gruplaşan yapılar görüntüde en çok İyi Parti'yi olumsuz etkiliyor.

Her gün yükü artıyor ve adeta gereksiz yüklerle hızı kesiliyor.

Kendi başına iktidara yürüse belki bir seçim kaybeder ancak kısa sürede tek başına iktidara gelir kanaati sokakta var.

Henüz alacağı oy bile belirsiz olan kimi partilerin ana aktör gibi milletin huzuruna çıkarılması ve Chp'nin kendini görev dağılımı yapan noktada konumlandırması İyi Parti için ilgi kaybına sebep oluyor.

Sayı Kemal Kılıcdaroğlu'nun Sayın Akşener için "Başkabanımız olacak" tarzındaki tutumu belki bir ön alma ancak kesin olan bir şey var ki bu bir rol kapmadır.

Chp bugün için %25 oy potansiyeline sahip ancak otobüsü durağa çekmiş, halinden memnun bir görüntü vermektedir.

Açıkcası daha fazlası için de ne bir havuz mevcut ne de bu anlamda gayret görebiliyoruz, gösteren var.

Ancak İyi Parti, tali yollardan, patikalardan otobana çıktı.

Daha öncede vurguladım, bu rüzgar doğru yönetilirse mutlaka iktidar durağına ulaşılır.

Kadro, kalite konusunda çalışma yapılır, vitrin konusunda da hassasiyet ortaya konabilirse rüzgar doğru yönetilmiş olur.

Var olan ittifaklar, partileri aynılaştırmaz. Ayrışmalar cesaret ile ve net olarak vurgulanmalıdır.

Her parti kendi kimliğini ve bu kimliğin gerektirdiği duruşu belirginleştirmelidir.

Dönem bir geçiş dönemi çok da birbirine benzemeyen yapılar sadece uyumlu çalışarak yeni sistem konusunda bir düzenleme yapacaklar.

Burada eli en güçlü yapı İyi Parti'dir.

Bu güç var olan oy oranıyla ilgili bir durum değil, oluşan ilgi, beklentileri karşılamak adına duyulan güven ile ilgili bir durumdur.

Kabul edelim ki siyasetin sertleştiği, atmosferin soğuduğu bu dönemde Sayın Meral Akşener'in Cumhurbaşkanlığı adaylığı daha rasyonel bir seçenek olabilirdi belki de olmalıydı.

Sayın Akşener'in meydanlar ısınmadan, parlamenter sisteme ilgiyi artırmak için gündeme getirdiği Başbakanlık vurgusu, üzerine giydirilen bir elbiseye dönüşmemelidir.

Hele ki bu noktada Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu elbiseyi dikmeye talip olması, kendinde bu hakkı görmesi siyasi nezakete ve ittifak ruhunun zerafetine uymaz, uymuyor...

Ayrıca kendine yer, makam tahsis ederken ittifak içindeki partinin ve eli en güçlü partinin seçmen kitlesini, o partiye karşı ilgi duyan seçmen kitlesinin ideolojisini de iyi tetkik etmek gerekir.

Tabi, niyet okuyamayız, ancak yine de iyimser bakarak art niyet olmadığını düşünerek bunları söyleyebiliriz.

Aksi, rüzgarı arkasına alan ve tam yol ileri diyen partinin yelkenlerini hedef almak olur.

Bu da, İyi Parti'nin yüklerini atarak, belki küreklerine güvenerek yol almasını sağlar ancak görünen o ki kaybeden İyi Parti olmaz..