CHP Trabzon İl Başkanı Demiröz: “Geleneksel tohumlara sahip çıkmalıyız”
CHP Trabzon İl Başkanı Nurcan Aşcı Demiröz, yaptığı açıklama ile geleneksel tohumlara sahip çıkılması gerektiğini söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Trabzon il Başkanı Nurcan Aşcı Demiröz, geleneksel tohumların önemine dikkat çekerek “Geleneksel tohumlarımıza sahip çıkarak gıda güvenliğimizi koruyalım. Hibrit tohumların tekelleşme etkisine imkân vermeyelim. Unutmayalım ki sağlıklı nesiller, sağlıklı gıda politikası ile başlar” dedi.
Demiröz açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“Hastalık ve zararlılara karşı, sıcak ya da soğuğa dayanıklı, raf ömrü uzun, yüksek verim sağlaması gibi ticari nedenlerle, aynı türe ait bitkilerin genetik bakımdan kendine akraba olmayan bir bitki ile tozlaşmasıyla elde edilen ürünlerin tohumlarına hibrit tohum denir. Hibrit tohumlardan üretilen ürünlerin birinci, ikinci ve daha sonraki nesilleri, ilk üretimde elde edilen özellikleri taşımazlar. Ancak bir yıl tarımsal üretim için kullanılabilirler. Kaliteli ürünün elde edilebilmesi için tohumun yeniden satın alınması gerekir.
1920‘li yıllarda ABD hibrit tohum üzerinde çalışmıştır. Endüstriyel tarıma geçmiş ve kullandığı hibrit tohumlarla büyük tarım stoklarına ulaşmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan çok büyük hasarla çıkan Avrupa, savaşın sonunda geçirdiği ağır kış şartlarının etkisiyle açlık sorunu yaşamıştır. Avrupa Kalkınma Planı kapsamında bu stok tarım ürünleri hibe ve borç olarak Avrupa ülkelerine satılmıştır. Böylece hibrit tohumun ticari başarısı Truman doktrini ve Marshall yardımı ile daha sonraki yıllarda ülkemize kadar ulaşmıştır.
Bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenleme gerçekleştirmek amacıyla 08.11.2006 tarihinde 26340 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5553 Sayılı Tohumculuk Yasası yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu kanunun 4. maddesine göre bitki çeşitlerinin tescili, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı il genetik kaynaklarının kütüğe kaydedilmesi bakanlık tarafından yapılır. Yine bu kanunun 5. maddesine göre bakanlık tarafından bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan tohumların üretimine izin verilir. Özetle, tohum ticari meta haline gelmiş ve patent alınması zorunlu hale getirilmiştir.
Bilindiği üzere doğada tozlaşma sürecinde arılar, kuşlar ve çeşitli doğa olayları ile taşınan polenlerle üreyen bitkiler hiçbir zaman aynı kalmazlar. Yani üretilen geleneksel ürünlerin kayıt edilmesi, değişmemesi söz konusu değildir. Geleneksel üretici ülkemizde ürettiği ürünün bir kısmını kendi kullanımı için, bir kısmını satmak, bir kısmını da tohumluk olarak ayırmaktadır.
Tohum yasasının 12. maddesinin f bendinde “Çeşidin kayıt altına alınmasında belirlenen niteliklere uygun olmayacak şekilde yanıltıcı tanıtım ve reklam yaparak, satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtana arz edenler veya şahsi ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara onbin Yeni Türk Lirası idari para cezası verilir ve fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumlara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumların imha edilmesine karar verildiği takdirde imha işlemleri masrafları bu fiili işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.” denilmektedir.
Kutsal kitaplarda altı günde yaratılan Dünya’nın üçüncü gününde yaratılan tohum, küresel Dünya’nın kapitalistleri tarafından ticari meta haline getirilirmiştir. Bizim gibi ülkelerde çıkarılan kanunlarla tohum kalitesi adı altında dünyanın varoluşundan beri gelişerek gelen tohum birilerinin tekeline alınmaya çalışılmaktadır. Bunun doğuracağı sorunlar göz önüne alınmalıdır.
Hibrit tohum taraftarlarının geleneksel tohum eleştirisi geleneksel tohumların verimsiz olduğu yönündedir. Bizim itirazımız ise bu işin güvenlik ve sağlıkla ilgili bir konu olduğudur. Ünlü diplomat Henry Kissinger “Petrolü kontrol altına alırsanız ülkeyi, gıdayı kontrol altına alırsanız nüfusu kontrol altına almış olursunuz.” demektedir.
I. Dünya Savaşı’nda ülkemize saldıran batı, Orta Doğu petrollerini elde etmek ve bu bölgenin topraklarına, tarımsal zenginliklerine sahip olmak istemektedir. II. Dünya Savaşı da bunu takip eden paylaşım savaşıdır. Bölgede yaşanan gelişmeleri takip edecek olursak; Suriye, İsrail, Kuveyt, İran-Irak, I. ve II. Irak, Lübnan ve Suriye iç savaşları da bu sürecin devamıdır.
Yahudiler, kutsal kitaplarında Fırat ve Nil’in kendilerine vaat edildiğine inanırlar ve Mısır’dan çıkarıldıklarından beri toprakları yoktur. İsrail Devleti’nin kurulması ile tarihte ilk defa devlet kurmuş ve toprak sahibi olmuşlardır. Bu topraklar kendilerine tarım ve yerleşim için yetersizdir. Yahudi medeni kanunu olan Talmud’un ilk maddesi Zeraim’dir. Bu maddenin konusu tohumdur ve tohumun önemi kendilerine kutsal metinleri tarafından bildirilirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’na gelerek toprak satın almak istemeleri, Suriye sınırında mayınlı arazileri elli yıllığına kiralamak istemeleri, yabancılara mülkiyet satışı ile ülkemizde ve Sovyet dağılımdan sonraki ülkelerde toprakların satın alınması yöntemi ile de yeni topraklar elde etmektedirler. Dünyada tohum üreticisi olan tohum yetiştirici firmaları tamamı da değişik ulusal kimlikler altında kendilerine aittir.
Bill Gates ve Rothschild Vakıfları ve Kuzey Kutbu’nda kıyamet tohum bankası kurarak organik tohumu kontrol altına alarak depolamaya çalışmaktadır. Bu vakıflar dünyanın en zengin ve en köklü ailelerine aittir. Bizim ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede tohum kaçakçılığı ve endemik bitki türlerinin kaçırılması gibi haberler basına yansımaktadır.
Petrolün güvenliği küresel güçler tarafında yaklaşık olarak kontrol altına alındığı söylenebilir. Planlanan süreçte nüfusun kontrol altına alınması aşamasına geçildiği gibi görünmektedir. Petrolün güvenliği ve nüfusun kontrolü süreci birlikte çalışmaktadır. Ülkemizde düşük oranları %30’lara ulaşmıştır. Doğum oranları da hem sağlık hem de ekonomik nedenlerle oldukça düşmüştür. Neslimizin sürekliliği tehdit altındadır. Hibrit tohum ürünlerinin kullanımı ile de ülkemizde kanser oranı oldukça arttığı iddia edilmektedir. Hastanelerin onkoloji servisleri dolup taşmaktadır. Geleneksel tohumlarımıza sahip çıkarak gıda güvenliğimizi koruyalım. Hibrit tohumların tekelleşme etkisine imkân vermeyelim. Unutmayalım ki sağlıklı nesiller, sağlıklı gıda politikası ile başlar. CHP iktidarı bunun sağlıklı nesillerin garantisidir.”