Davut Çakıroğlu: Ülkemizde siyaset kaypak bir zemin
Büyükşehir Belediyesi Meclis üyasi davut Çakıroğlu açıklamalarda bulundu.
Trabzon Büyükşehir belediyesi bağımsız meclis üyesi Davut Çakıroğlu, gündeme dair açıklamalarda bulundu.
“Ülkemizde siyaset kaygan ve maalesef kaypak bir zemin” ifadelerini kullanan Çakıroğlu açıklamasını şöyle sürdürdü:
Hiç bir dönem millet olarak doğru zamanda, doğru zeminde doğru sorunun peşinde olmadık.
Algıların peşine takılıp olguları kaybetmemizin sebebi budur.
Bu durum, duruş bizim yönetim kalitemizi belirliyor.
Değişim diye sokak sokak gezenleri irdelesek, değişenin ne olacağını anlamaya çalışsak yani gidenin halini düzeltemiyoruz, gelenin haline bir müdahilliğimiz olsa ,bir müdafiliğimiz olsa bir yerden başlamış olacağız.
Kim kazanacak diye girilen ve biz kazanacağız diye cevap bulan konuşmalar "ülkeyi kazandırmıyor, kazandırmayacak"..
Ülke neden bu halde ve nasıl düzelir diye bir endişe bizde hasıl olursa bozan ve düzeltecek olanların eşitliğini, denkliğini, üstünlüğünü tartacağız..
İsimlerin değişmesiyle ne değişecek, değişim milletten başlarsa, zihniyet değişirse esas umut verici bir değişimin arifesinde kendimizi bulabiliriz..
Değişim millet merkezli olmazsa, değişim tepeden olursa maalesef kayırmacı ,korumacı bir mantalitenin yanında yükseltmeci, büyütmeci kimselere de gün doğuyor.
Sonra da "a bu vekilmiş, bu nasıl vekil oldu, bunun vekil olduğu ülke batar zaten" çıkarımları, hayıflanmalar kaçınılmaz olur.
Yani, yine doğru zamanda doğru soruyu sormamış oluruz..
Popülizmle beslenen algılar ekonomik olarak uçurumdan düşen ülkeyi "ama IMF bizden borç istiyor" sloganıyla bambaşka görmemizi sağlıyor.
Peki o sloganı atanlar nerede..?
Hiç kimse onlara bunun sorusunu sorabildi mi..?
Hasbelkader bir makamı ,koltuğu meşgul eden kendini koltuk kadar büyük, makam kadar bilge görüyor, gösteriyor..
Bu tepeden dibe kadar böyle.
Bir İl teşkikatı tasavvur edin, İl yöneticisi olan kişinin bile bir başka taşra teşkilat mensubuna karşı egosunu görebilirsiniz..
Buradan doğru tepkiyi yaratamazsak sonra en tepeden tahakküme maruz kaldığımızda iş işten geçmiş olur..
Kapanan sokağa fabrika açar gibi açılış yapmak bilinçli bir bireyde ,demokrasiyi içselleştirmiş bir beyinde "acaba" sorusunu dile getirir..
Acaba;
Maliyet mi yüksek,muhalefet mi baskılanmak isteniyor,borcun üzerimi kapatılıyor,organizasyon doğrudan temin ile mi satın alındı..
Yani,Diyanet İşleri Başkanının lüks araç sürmesinin zaruretini gururla anlatıp sonra da Cuma Hutbesinde "tasarrufdan" sözetmek bize has bir durum olsa gerek..
Saray yaparak ülkeyi itibarlı kılacağını anlatıp sonra da katil dediğin insanlara ülkeyi muhtaç bırakmak yaşadığımız ironiyi anlatacak bir kelime olmasa gerek.
Çözüm,çare bekleyen millete saatlerce nutuk atıp esasen millet için bir şey söylememek de bize has bir anlayıştır.
İsimlerin değişmesiyle her şey değişmeyecek..
Kim ne kadar vekil çıkartır diye niceliksel bir yarış içinde olmaktansa "çözüm üretecek isimler kimden vekil olur" diye niteliksel bir yarış içine girmeliyiz.
Oturup mevcut Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu varken kimim seçildiğinin önemsizliğini ,kimin lider olduğu gerçeğinden öte seçilenlerin anlamının olmadığını görebilmeliyiz.
İktidar mensubu olan siyasi ülkede her şeyi yapma hakkını kendinde görüyor..
Peki en ufak yetkiye sahip muhalif siyasi öyle değil mi.?
Biat sadece iktidar partisinde mi muteber bir olgu..!
Bir değişim şart ancak ülke siyasetine tepeden değil topyekün bir değişim şart.
İsimlerden öte zihniyet değişimi şart.
Bu olmadan değişen bir şey olmayacak..
Yine algılar olguların önünde olacak..