Haluk Pekşen'den OHAL ve adalet uyarısı
Haluk Pekşen, 'OHAL kararından sonra kimse hukuk beklemesin' dedi.
Yayınlanma:
CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen, “OHAL kararından sonra hiç kimse Anayasa Mahkemesi’nden hukuk ve adalet beklemesin. Bu kararla AYM tüm saygınlığını yok etmiştir” dedi.
Yüksek Mahkemelerin en önemli işlevinin içtihat istikrarı ilkesine uygun davranma yükümlülüğü olduğunun altını çizen Pekşen yaptığı açıklamada, Yüksek mahkemelerin oluşturduğu içtihatların yerleşik hale gelmesi ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesinin hukuki güvenirlik ilkesinin gereği olduğunu hatırlattı.
CHP'nin OHAL kapsamında yapılan düzenlemeler hakkında AYM’ye yaptığı başvurunun AYM tarafından ileri sürülen gerekçelerle inceleme ve yargılama dışı bırakılmasının büyük bir hukuksal yanılgı olduğunu ve onarılması zor hasarlara sebep olduğunu belirten CHP'li Pekşen açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Bu karar, Anayasanın temel olağanüstü hal rejimlerinde temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla tanıdığı güvencelerin hukuki değerini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Anayasanın 148/1 fıkrasında yer alan ve olağanüstü hallerde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin sekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamayacağını öngören hüküm, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı ve kişi hak ve özgürlüklerini tehlikeye düşürdüğü için Anayasanın en çok eleştirilen hükümlerindendir. Anayasa Mahkemesi, 1991 yılında 425 ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında verdiği kararlarda, bir işlemin yargı denetimine konu olup olmadığını, kuralı onu yapan organın verdiği adla bağlı kalmadan, işlemin hukukî niteliğini göz önünde tutarak kendisinin belirleyeceğiyolundaki içtihadını yineleyerek, söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamelerin gerçekten Anayasanın 148. maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamına giren kanun hükmünde kararname niteliğinde olup olmadıklarını araştırmıştır. Hal böyle olunca düzenlemenin yargı denetimi yasağı kapsamında olup olmadığı ancak başvuru hakkında usul ve esas unsurlarından yapılacak inceleme ile mümkün olabilir ki: bu durumda da yargılama başlamış demektir. “Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya uygunluk denetimi için önüne getirilen ve yürütme organı tarafından yürürlüğe konulan düzenleyici işlemin hukuksal nitelemesini yapmak zorundadır. Çünkü,Anayasa Mahkemesi, denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi “olağanüstü hal KHK’si” adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa’nın öngördüğü ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir “olağanüstü̈ hal KHK’si” niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi kanun hükmünde kararnamelerin hukuki niteliğiyle ilgili olarak “olağanüstü hal KHK’leriyle getirilen düzenlemelerin olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmaması gerektiği”ni belirtmiş ve şu sınırlar üzerinde durmuştur: Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri Anayasanın 91. maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından, bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir. Ancak Anayasa, 121. maddenin ikinci fıkrasında saydığı“belirli konuların Olağanüstü Hal Yasası’nda düzenlenmesini zorunlu görmektedir. Başka bir anlatımla ikinci fıkrada sayılan konular KHK’lerle düzenlenemeyecektir.” Anayasanın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Olağanüstü hal KHK’leri, Olağanüstü Hal Yasası ile saptanan sistem içerisinde “olağanüstü̈ halin gerekli kıldığı konularda” uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir. Bu tür KHK’lerle yalnızca olağanüstü hal ilanını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için o duruma özgü kimi önlemler alınabilir. Olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek KHK’lere Anayasa’nın 121. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez. Bunun tersi bir anlayış̧; Anayasa ve Olağanüstü Hal Yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur. Anayasa Mahkemesi olağanüstü halin gerekli kıldığı KHK’lere karşı dava açılamamasını ise şu şekilde değerlendirmiştir; “KHK ile yürürlüğe konulan kural, olağanüstü halin gerekli kıldığı konuya ilişkin olsa bile başka bir zamanda veya başka bir yerde olağanüstü hal ilan edilmesi durumunda yürürlüğe girebiliyorsa, başka bir anlatımla, kural konulmasına neden olan olağanüstü halin sona ermesine karşın geçerliliğini yitirmeyip yürürlüğünü sürdürüyorsa olağanüstü hal KHK kuralı sayılamazlar. Olağanüstü hal KHK kuralı niteliğinde görülmeyen kurallar ise Anayasa’ya uygunluk denetimi kapsamına girerler. Böylece Anayasa Mahkemesine göre, “Anayasa’nın 148. maddesiyle Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal KHK’leri, yalnızca olağanüstü hal suresince olağanüstü hal ilan edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK’lerdir. Bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal KHK kuralı sayılamazlar ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlıdırlar.” Böylece Mahkeme, olağanüstü halin ilan ediliş̧ neden ve amacının Anayasanın 121. maddesine dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin neden ve amacını belirlediği gibi, konusunu da sınırladığını ifade etmiştir. Genel olarak, olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin nedeni Anayasanın 121. ve 122. maddelerinde gösterilen durumlar, amacı ise bu durumların yarattığı tehlikeleri gidermek ve olağan durumları geri getirmektir. Bu tür kanun hükmünde kararnamelerin konusu da, Anayasanın 121. ve 122. maddelerinde gösterilen durumlarda, beliren tehlikeleri giderip olağan durumları geri getirmek için başvurulacak somut önlemlerdir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi, 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununu değiştiren ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilan edilmiş̧ olan olağanüstü hal bölgesi dışına taşan bazı hükümlerini olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi kuralı niteliğinde görmemiştir. Mahkeme, söz konusu hükümleri olağan kanun hükmünde kararname kuralı niteliğinde kabul ederek denetlemiş̧ ve sonuçta, bir yetki kanununa dayanılarak çıkarılmadıkları, dolayısıyla Anayasanın 91. maddesine aykırı düştükleri gerekçesiyle iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi Kanun Hükmünde Kararnamelerin “olağanüstü halin gerekli kıldığı” konularda çıkarılıp çıkarılmadıklarını belirlerken, olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin konu ögesinin daha öznel ve takdirî noktaları üzerinde de durmuştur. Ancak Mahkemenin, 425 ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin dava konusu hükümlerinin “olağanüstü halin gerekli kıldığı konuda” çıkarılmış̧ olup olmadıklarını belirlerken, özellikle bu hükümlerle seçilen araçlar ile güdülen amaçlar arasındaki bağı kuvvetli bir Anayasaya uygunluk varsayımından hareketle değerlendirdiği ve araçlar ile amaçlar arasında asgari düzeyde akla uygun bir ilişkinin varlığını yeterli görmektedir. Görüldüğü üzere, Mahkeme bu kararında, Anayasanın 121. ve 122. maddeleri gereğince kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin Anayasanın yalnızca bu maddeleriyle değil, başka maddeleriyle de sınırlandırıldığına işaretle, bir kanun hükmünde kararnamenin Anayasanın öngördüğü anlamda “olağanüstü halin gerekli kıldığı konular” da çıkarılmış̧ gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi gerekli kıldığı konular”da çıkarılmış̧ olup olmadığının Anayasanın konuya ilişkin bütün hükümleri göz önünde tutularak değerlendirilebileceğini belirtmiştir Anayasanın “temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasını düzenleyen 15. maddesi de, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun Anayasanın 121. ve 122. maddelerine dayanarak kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine sınırlar çizmektedir. Anayasa, olağanüstü hal gerekçesiyle alınacak önlemlerde “ölçülülük ilkesini vurguladığı gibi, ayrıca bu önlemlerin “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri” ihlal etmemesini de şart koşmuştur. Bugün ülkemizde neyin olağanüstü hal gerekçesi ve amacıyla düzenlendiğinin anlaşılması olanaksızdır. Zira olağan dönemde anayasal düzenlemelerin göz ardı edildiği gerçeği ortada iken OHAL döneminde yargısal denetimin tümüyle askıya alınması esasen hukuk devletinin fiilen işlevsiz kılınması sonucunu doğurmuştur. AYM’nin bu kararı bir diğer açıdan da Anayasa Mahkeme yargıçlarının bağımsız ve tarafsızlığı ilkesinin tartışmaya açılması sonucunu doğuracaktır. Gerçekten yüksek mahkeme yerleşik içtihadından dönerek uluslararası hukukun yerleşik ilkeleriyle büyük bir çelişkiye düşmüştür. Nitekim Venedik Kriterleri tartışması bu haklı eleştiriyle yeniden önemli bir gündem olacaktır.”
Yüksek Mahkemelerin en önemli işlevinin içtihat istikrarı ilkesine uygun davranma yükümlülüğü olduğunun altını çizen Pekşen yaptığı açıklamada, Yüksek mahkemelerin oluşturduğu içtihatların yerleşik hale gelmesi ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesinin hukuki güvenirlik ilkesinin gereği olduğunu hatırlattı.
CHP'nin OHAL kapsamında yapılan düzenlemeler hakkında AYM’ye yaptığı başvurunun AYM tarafından ileri sürülen gerekçelerle inceleme ve yargılama dışı bırakılmasının büyük bir hukuksal yanılgı olduğunu ve onarılması zor hasarlara sebep olduğunu belirten CHP'li Pekşen açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Bu karar, Anayasanın temel olağanüstü hal rejimlerinde temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla tanıdığı güvencelerin hukuki değerini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Anayasanın 148/1 fıkrasında yer alan ve olağanüstü hallerde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin sekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamayacağını öngören hüküm, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı ve kişi hak ve özgürlüklerini tehlikeye düşürdüğü için Anayasanın en çok eleştirilen hükümlerindendir. Anayasa Mahkemesi, 1991 yılında 425 ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında verdiği kararlarda, bir işlemin yargı denetimine konu olup olmadığını, kuralı onu yapan organın verdiği adla bağlı kalmadan, işlemin hukukî niteliğini göz önünde tutarak kendisinin belirleyeceğiyolundaki içtihadını yineleyerek, söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamelerin gerçekten Anayasanın 148. maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamına giren kanun hükmünde kararname niteliğinde olup olmadıklarını araştırmıştır. Hal böyle olunca düzenlemenin yargı denetimi yasağı kapsamında olup olmadığı ancak başvuru hakkında usul ve esas unsurlarından yapılacak inceleme ile mümkün olabilir ki: bu durumda da yargılama başlamış demektir. “Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya uygunluk denetimi için önüne getirilen ve yürütme organı tarafından yürürlüğe konulan düzenleyici işlemin hukuksal nitelemesini yapmak zorundadır. Çünkü,Anayasa Mahkemesi, denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi “olağanüstü hal KHK’si” adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa’nın öngördüğü ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir “olağanüstü̈ hal KHK’si” niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi kanun hükmünde kararnamelerin hukuki niteliğiyle ilgili olarak “olağanüstü hal KHK’leriyle getirilen düzenlemelerin olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmaması gerektiği”ni belirtmiş ve şu sınırlar üzerinde durmuştur: Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri Anayasanın 91. maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından, bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir. Ancak Anayasa, 121. maddenin ikinci fıkrasında saydığı“belirli konuların Olağanüstü Hal Yasası’nda düzenlenmesini zorunlu görmektedir. Başka bir anlatımla ikinci fıkrada sayılan konular KHK’lerle düzenlenemeyecektir.” Anayasanın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Olağanüstü hal KHK’leri, Olağanüstü Hal Yasası ile saptanan sistem içerisinde “olağanüstü̈ halin gerekli kıldığı konularda” uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir. Bu tür KHK’lerle yalnızca olağanüstü hal ilanını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için o duruma özgü kimi önlemler alınabilir. Olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek KHK’lere Anayasa’nın 121. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez. Bunun tersi bir anlayış̧; Anayasa ve Olağanüstü Hal Yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur. Anayasa Mahkemesi olağanüstü halin gerekli kıldığı KHK’lere karşı dava açılamamasını ise şu şekilde değerlendirmiştir; “KHK ile yürürlüğe konulan kural, olağanüstü halin gerekli kıldığı konuya ilişkin olsa bile başka bir zamanda veya başka bir yerde olağanüstü hal ilan edilmesi durumunda yürürlüğe girebiliyorsa, başka bir anlatımla, kural konulmasına neden olan olağanüstü halin sona ermesine karşın geçerliliğini yitirmeyip yürürlüğünü sürdürüyorsa olağanüstü hal KHK kuralı sayılamazlar. Olağanüstü hal KHK kuralı niteliğinde görülmeyen kurallar ise Anayasa’ya uygunluk denetimi kapsamına girerler. Böylece Anayasa Mahkemesine göre, “Anayasa’nın 148. maddesiyle Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal KHK’leri, yalnızca olağanüstü hal suresince olağanüstü hal ilan edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK’lerdir. Bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal KHK kuralı sayılamazlar ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlıdırlar.” Böylece Mahkeme, olağanüstü halin ilan ediliş̧ neden ve amacının Anayasanın 121. maddesine dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin neden ve amacını belirlediği gibi, konusunu da sınırladığını ifade etmiştir. Genel olarak, olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin nedeni Anayasanın 121. ve 122. maddelerinde gösterilen durumlar, amacı ise bu durumların yarattığı tehlikeleri gidermek ve olağan durumları geri getirmektir. Bu tür kanun hükmünde kararnamelerin konusu da, Anayasanın 121. ve 122. maddelerinde gösterilen durumlarda, beliren tehlikeleri giderip olağan durumları geri getirmek için başvurulacak somut önlemlerdir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi, 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununu değiştiren ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilan edilmiş̧ olan olağanüstü hal bölgesi dışına taşan bazı hükümlerini olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi kuralı niteliğinde görmemiştir. Mahkeme, söz konusu hükümleri olağan kanun hükmünde kararname kuralı niteliğinde kabul ederek denetlemiş̧ ve sonuçta, bir yetki kanununa dayanılarak çıkarılmadıkları, dolayısıyla Anayasanın 91. maddesine aykırı düştükleri gerekçesiyle iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi Kanun Hükmünde Kararnamelerin “olağanüstü halin gerekli kıldığı” konularda çıkarılıp çıkarılmadıklarını belirlerken, olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin konu ögesinin daha öznel ve takdirî noktaları üzerinde de durmuştur. Ancak Mahkemenin, 425 ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin dava konusu hükümlerinin “olağanüstü halin gerekli kıldığı konuda” çıkarılmış̧ olup olmadıklarını belirlerken, özellikle bu hükümlerle seçilen araçlar ile güdülen amaçlar arasındaki bağı kuvvetli bir Anayasaya uygunluk varsayımından hareketle değerlendirdiği ve araçlar ile amaçlar arasında asgari düzeyde akla uygun bir ilişkinin varlığını yeterli görmektedir. Görüldüğü üzere, Mahkeme bu kararında, Anayasanın 121. ve 122. maddeleri gereğince kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin Anayasanın yalnızca bu maddeleriyle değil, başka maddeleriyle de sınırlandırıldığına işaretle, bir kanun hükmünde kararnamenin Anayasanın öngördüğü anlamda “olağanüstü halin gerekli kıldığı konular” da çıkarılmış̧ gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi gerekli kıldığı konular”da çıkarılmış̧ olup olmadığının Anayasanın konuya ilişkin bütün hükümleri göz önünde tutularak değerlendirilebileceğini belirtmiştir Anayasanın “temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasını düzenleyen 15. maddesi de, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun Anayasanın 121. ve 122. maddelerine dayanarak kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine sınırlar çizmektedir. Anayasa, olağanüstü hal gerekçesiyle alınacak önlemlerde “ölçülülük ilkesini vurguladığı gibi, ayrıca bu önlemlerin “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri” ihlal etmemesini de şart koşmuştur. Bugün ülkemizde neyin olağanüstü hal gerekçesi ve amacıyla düzenlendiğinin anlaşılması olanaksızdır. Zira olağan dönemde anayasal düzenlemelerin göz ardı edildiği gerçeği ortada iken OHAL döneminde yargısal denetimin tümüyle askıya alınması esasen hukuk devletinin fiilen işlevsiz kılınması sonucunu doğurmuştur. AYM’nin bu kararı bir diğer açıdan da Anayasa Mahkeme yargıçlarının bağımsız ve tarafsızlığı ilkesinin tartışmaya açılması sonucunu doğuracaktır. Gerçekten yüksek mahkeme yerleşik içtihadından dönerek uluslararası hukukun yerleşik ilkeleriyle büyük bir çelişkiye düşmüştür. Nitekim Venedik Kriterleri tartışması bu haklı eleştiriyle yeniden önemli bir gündem olacaktır.”
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.