KTÜ'lü Profesör, Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü izlenimlerini yazdı
KTÜ Kültür Bilimleri Akademisi Başkanı Prof Dr Kemal Üçüncü Kemal Kılıçdaroğlu ile olan görüşmesini yazdı.
KTÜ Kültür Bilimleri Akademisi Başkanı Prof Dr Kemal Üçüncü, ODA TV’ye yazdığı yazısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi yazdı.
Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmemde hangi izlenimleri edindim: Kılı kırk yararcasına tetkik ediyorlar
"XX. yüzyılı en doğru okuyan lider Mustafa Kemal Atatürk'tür."
- Kemal Kılıçdaroğlu -
2 Eylül Çarşamba günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Beyefendiyle Kültür Bilimleri Akademisi Başkanı sıfatımla Türkiye ve dünya gündemine ilişkin sorunları değerlendirdik. Sayın Genel Başkan dikkatli bir okur olarak akademiye, üniversiteye her zaman öncelik ve dikkat gösterdiğini belirtmeliyim.
Görüşmemizde Genel Başkanın ve ekibinin Türkiye’nin sorunları ve alternatif çözüm yolları üzerinde hummalı bir çalışma içerisinde olduklarını gördüm. Bütün görüşleri, raporları kılı kırk yararcasına tetkik ediyorlar. Akademimiz bilim kurulunun hazırladığı raporu kendilerine takdim ettik. Hüsn-i kabulleri ve farkındalıkları için kendilerine teşekkür ederim. Hızlı bir şekilde ilgili Genel Başkan Yardımcı Ahmet Akın Bey’e talimat verdiler; etkili ve verimli bir işbirliği süreci için mutabakata vardık.
2050'YE KADAR...
Aşağıdaki konu başlıklarını kendileriyle değerlendirdik:
1. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilecek elektrik enerjisini kullanarak suyun hidrolizi yoluyla ulaşım, enerji ve kimya sektörü için “sıfır emisyonlu” hidrojen üretimi.
AB tarafından Temmuz 2020’de alınan ortak kararla, 2050’ye kadar hidrojenle çalışan kara, deniz ve hava araçları stratejik “clean hydrogene” eylem planı kabul edilmiştir.
Buna göre AB, Ukrayna ve Kuzey Afrika’nın yenilenebilir güneş ve rüzgar potansiyelinin kullanılarak, sudan (hidroliz yöntemi ile) temiz hidrojen üretimi kararı alınmıştır. Buna göre, 2050’de AB “temiz hidrojenden” 820 milyar euroluk bir ekonomik büyüklük ve hidrojen sektöründe 5,4 milyon istihdam planlamaktadır. Raporda Türkiye’nin bu sürecin dışında kalmaması için yapılması gerekenler değerlendirildi.
2. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilecek elektrik enerjisini kullanarak suyun hidrolizi yoluyla üretilecek elektriği kullanarak sıfır emisyonlu demir-çelik üretimi.
3. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilecek elektrik enerjisini kullanarak sıfır emisyonlu temel kimyasal ürün olan sülfürik asit, amonyak, ve polıpropılen üretimi.
4. Sanayii için alan (sanayii bölgeleri) ve derin liman planlamasi/yatırımı.
Türkiye’nin İskenderun’dan Hopa’ya kadar olan alandaki limanları bugünün büyük deniz taşımacılığı için çok yetersizdir, süratle derin deniz limanlarına ihtiyacımız vardır. Bu limanlar kara, hava ve demiryollarıyla Türkiye’nin jeopolitik tercih ve yönelimleri doğrultusunda entegre edilmelidir. XXI. yüzyılda Türkiye’nin denizlerde daha etkin olması, hak ve menfaatlerini korumada nüfuz alanlarına güç projeksiyonu için stratejik planlamanın, eylem planının önemine dikkat çekildi.
5- Sahil illerinde mevcut serbest bölgelere ilaveten en az 5 yeni serbest bölge kurulmalıdır.
Kurulacak olan bu bölgeler Trabzon-Rize, Samsun-Sinop, Düzce-Zonguldak, Balıkesir-Çanakkale, İzmir Aliağa-Çandarlı arasında olmalı ve bu bölgeler sanayi üretimine ara ürün üreten üsler şeklinde planlanmalıdır (Yeni ilavaler yapılabilir). Bunun son 40 yıldaki devasa örneği Çin’in Honh-Kong batısında “Pearl River” sanayi bölgeleridir. Bu bölgelerde 1980 başında sadece 40 bin kişi yaşarken, bugün 50 milyon kişi yaşamakta ve 1 trilyon dolarlık üretim (GSMH) yapılmaktadır.
Dolayısıyla hem yabancı sermayeyi ve hem de lojsitik avantajı olan kıyı serbest bölgeleri kurularak, ihracaata yönelik ara malı üretimini bu bölgelerde üreterek en az (vergi avantajı) %10 daha ucuza mal etmek mümkündür. Bu durum aynı oranda ihracaatta fiyat avantajı sağlayacaktır.
6- Entegre demir-çelik ve çimento sektöründeki kartelleşme acilen önlenmelidir.
7- Tarımsal üretimde kısa sürede organik gübre üretimine başlanmalıdır.
8- Eğitim ve Arge-de Reform 3 yıl içerisinde yayın ve patent üretiminde ilk 10 ülke arasına girecek tedbirlerin alınması, kaynak için kent rantlarının (yaklaşık yıllık 100 milyar dolara yakın buharlaşan bir kaynak söz konusu) yeni bir reformla saydam ve realist bir biçimde hazine içerisine alınması.
9- SGK reformu ve kurumun zararının giderilmesi için gerekli modellemeler ve tedbirler. Bu haliyle Türkiye’nin bütçe açığının %80’lik kısmı bu kurumun harcamalarından kaynaklanmaktadır. Yapay zekayla harcamaların ve sarfın kontrolü, OYAK vb. kuruluşlarda olduğu gibi bağımsız ve liyakatli profesyonel bir finans yönetiminin iş başına getirilerek kaynakların rasyonel ve verimli biçimde değerlendirilmesine ilişkin reformlar.
10- Tarım ve hayvancılıkta üretim odaklı yepyeni milli gerçek anlamda yerli bir politik ve teknik planlamanın gerekliliği ve ilkeleri.
11- Üniversite teknokent ve teknoparklarına daha fazla kaynak ayrılması, mevcut kaynaklarının rasyonel ve Türkiye’nin öncelikleri ve ihtiyaçları çerçevesinde planlanması, a sınıfı yayın ve patent üretimine, üretene çok ciddi destekler verilmesi. Bu yolla ihtiyacımız olan teknolojilerin kazanılması üniversite sanayii, sermaye işbirliğiyle üretime dönüşümün sağlanması.
KARARLILIK İÇERDİĞİ GÖRDÜM
Bilimsel gündemli görüşmenin mihverini Sayın Kılıçdaroğlu’nun "XX.. Yüzyılı en doğru okuyan lider Mustafa Kemal Atatürk’tür" sözü teşkil etti. Bu tespitin altı doldurulmaya başlandığı bir süreçte olduğumuz intibahını edindim. Yanıldığım noktada ,gerekçeli olarak muhalefet şerhimi ifade etmekten çekinmeyeceğimi peşinen ifade ediyorum. Bugüne kadar uzun genel başkanlık süreci ve deneyimi, ülke ve dünya gerçeklerinin CHP’nin 1923-1938 dönemindeki programını doğruladığı artık muhalif, muvafık, bütün dürüst, bilim ve düşünce insanları tarafından ifade edilmektedir. Henüz kalkınmasını tamamlayamamış, kaynak yetersizliği olan bir ülkenin neoliberal program ve reçetelerle bir yere varamayacağı, kalkınma iktisadı literatürünün ortaya koyduğu bilimsel bir tespittir. Kemal Bey’in Cumhuriyet gazetesine daha önce yazdığı Atatürk ilkeleri ve programının önemini, XXI. yüzyıla mirasını değerlendirdiği yazısının bir tesadüf ve halkla ilişkiler operasyonu olmadığını, köklü bir arayış ve kararlılık içerdiğini gördüm. Karnından konuşanlar, etnik ve dini bagajı maskelemek için neoliberal yalancı cennet vaat edenlere karşı CHP’nin Atatürkçü, kuvvacı birikiminin, tabanının daha kuvvetli refleksler göstermesinin tarihsel bir ihtiyaç olduğu dönemeçteyiz. Sayın Genel Başkanın yaklaşımının özünü şu şekilde ifade edebilirim:
“Türkiye’de hiçbir kurum ve kesim çağdaş insan hakları hukuku dışında hiç kimseye siyasal egemenlik ve imtiyaz tanıma gücüne sahip değildir. Yurttaş kavramını hakkıyla idrak edip toplumsal yaşamımıza uygulayabilirsek sorunlar büyük ölçüde azalır. Eksiklikler, aksaklıklar büyüktür, umudumuz ve yarını daha mutlu ve müreffeh kılma arzu ve irademiz ondan büyüktür. Cumhuriyetin hukuk ve insan haklarıyla taçlandırılması Gazi Paşa’nın deyimiyle 'Kimsesi olmayanların kimsesi' bir Cumhuriyet kurma idealini ifade etmelidir. Bu hepimize yetecek ortak bir çerçevedir. Bütün yurttaşlar olarak hürriyet ,adalet ve insan hakları talebi Fransız ihtilalinden beri bu ülke aydınlarının ve vatanperverlerinin arayışıdır. Atatürk ve kuşağı bu mücadelenin öncü kuşağıdır.”
Atatürk eksenli Türk milliyetçileri olarak Atatürk birikiminin ve devriminin bugün Türkiye’nin yüz yüze kaldığı sorunlara ışık tutacak en doğru jeopolitik ve ekonomi politik değerlendirmeler olduğunu biz de vurguluyoruz.
CHP bu eksende, ekonomi politik ve bilimsel alandaki, programındaki eksikliklerini tamamlarsa, tercüme dışında Türkiye’ye özgü, dünya gerçekleriyle uyumlu, tarihin dışına düşmeyen, Türk kültürüyle cedelleşmeyen yeni bir sol siyasal dili kurmanın kapısını aralamış olur. Bu vizyonu Türkiye takımı olacak bir vitrinle tamamlarsa kuşkusuz Türkiye’nin önüne yepyeni bir yol açabilir.
Başka Türkiye yok.