Trabzon’da koronavirüste pozitiflik oranı düştü
KTÜ Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın Haber61’e konuştu.
Haber61 – Haber Servisi – Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, Trabzon’da koronavirüs pozitiflik oranının düştüğünü söyledi.
Prof. Dr. Faruk Aydın, “Testleri çalışmaya başladığımız günlerdeki pozitiflik oranımızın yüzde 20’lerden yüzde 4-6 arasına düşmesi bize tabi bize bir umut veriyor” dedi.
Haber61’e açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Faruk Aydın şunları söyledi;
TRABZON'UN POZİTİFLİK ORANI DÜŞTÜ
"Her akşam ülke sonuçlarını bende merak içinde bekliyorum. Sonuçları toplu halde her akşam alıyoruz. Komşularım buna alıştılar, saat biraz gecikince beni arıyorlar hocam açıklanmayacak mı diye. Bu merak ve takip etmeleri çok güzel bir şey. Testleri çalışmaya başladığımız günlerdeki pozitiflik oranımızın yüzde 20’lerden yüzde 4-6 arasına düşmesi bize tabi bize bir umut veriyor. Hastaneye başvuran hasta sayısının düşmesi bu umudumuza destek oluyor. Bu rakamlara nasıl ulaştığımızı unutmamak lazım. Sağlık bakanlığımız ve devletimizin aldı tedbirlerle buraya geldik. En büyük başarımız 20 yaş altı ve 65 yaş üstünü evde tutarak ve onlarında buna uyum sağlaması ile geldi. İşlerin ve ekonominin yürümesi için 20-65 yaş arasında kalanlarında işlerine uygun tedbirleri alarak yapmasını sağladı ülkemiz. Bu karar da önemli bir karardı. Hastalığa maruz kalan insanlarımız genç ve orta yaşlı insanlarımız oldu. Yoğun Bakım ve entübasyon cihazlarımızın yetip yetmeyeceği korkusunu bu genç insanların hastalanmaması yada hasta olup kolay yoldan atlatması ile ülkemiz çok rahat geçirdi. Ülkemizin sağlık altyapısı, insanların bu işi severek yapıyor olması, anormal bir motivasyonla, mutlulukla ülkeye destek verdiklerinin farkındalar. Ben ülkenin hekimleri ve sağlık çalışanları ile gurur duyuyorum.
HALEN TEDBİRLİ OLMAMIZ VE 14 KURALA MUTLAKA UYMAMIZ GEREKTİĞİNİ YİNELİYORUM
Geldiğimiz rakamlar diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, nüfusumuz, altyapımız, insan yaş grubumuz göz önüne alınınca en az hasarla geçirmekte olduğumuzu görüyorum. Bu büyük bir onur ve gurur verici bir durumdur ancak bunu bozmamak koşuluyla. Rakamlarımı bize bunu sağlıyor olmalı, aksi halde daha büyük bir salgınla karşılaşabiliriz. Üstelik 20 yaş altı ve 65 yaş üstü bu mikropla hiç karşılaşmadığı için onların iyi korunması gerekliliği devam ediyor. Dolayısıyla bunlar için bu rakamları doğru yorumlamak lazım. Ülke çapında hala yüzde 10 düzeyinde bir pozitiflik olduğunu görüyoruz. Bu testin dinamiği gereği yalancı negatifliği de var. Bu bütün dünyada olduğu gibi bizde de var. Dolayısıyla halen tedbirli olmamız ve 14 kurala mutlaka uymamız gerektiğini yineliyorum. Bunu sürdürebilirsek başarılı olacağımızı müjdeliyorum.
SOKAĞA ÇIKMA YASAĞININ ETKİSİ
Bu hastalığın etkeni bir virüs. Bu çok yeni tanınan bir virüs. Bu virüse nasıl davranılması gerektiğini ve nasıl tedavi edilmesi gerektiğini henüz bilmiyoruz. Bizden önce bu hastalığa yakalanan devletlerden ve bizim yaptığımız çalışmalardan yararlanıyoruz. Ancak halen etkin bir tedavi yok. En etkin şey korunmak, virüsü hastalarla sağlıklıları ayırıp izole etmek. Sokağa çıkma yasakları burada çok işe yarıyor ve bu salgın zincirinin kırılmasında en önemli parametre. 4 gün insanların sokağa çıkmaması insanlara bulaş olmayacağı anlamına gelir. Hasta olanların belirti vermeye başlamasını sağlar. Filyasyon çalışmalarında büyük bir ekip çalışıyor. Bu tedbirler Pandemi ile savaşta en önemli silahlarımız. İhtiyaç duyulduğu sürece de uygulanması gerek. Vatandaşlarımızdan büyük bir uyum olduğunu gördük. Bu bir sabır dönemidir. Bunu güzel geçirirsek ilerde daha güzel günlerimiz olacak. Yeni normallerimize ve aşı çalışmaları sonrasında belki eski hayatımıza döneceğiz. İnsanlardan biraz daha sabır istiyoruz. Tedbirlerden asla vazgeçmememiz lazım. Bu başarıyı bunlarla elde ettik, başarının devamına ihtiyacımız var.
NE ZAMAN NORMALE DÖNECEĞİZ?
Normalleşmemizin adı yeni normal. Artık eski normalimiz yok. Yeni normalimizin bazı koşulları olacak. Gidişatımızın iyi olmasına rağmen çok müjdeci olamıyoruz. Bu virüsle mücadelede ya bir aşınız olacak, ya yüzde yüz bir tedaviniz olacak, yani güvendiğiniz bir silahınız olacak ki bundan korkmayacaksınız. Şuan için o bizden güçlü. Ama bütün dünya çalışıyor. Ne zaman buna karşı ciddi bir silah yaparız, aşı ile bütün toplumu koruyabilir hale geliriz yada sürü bağışıklığı oluşur, bundan sonra rahatça hareket edebiliriz. Normalleşme yolunda çalışmalar yapılıyor. Devletin basamak basamak bunları bize açıklayacağını düşünüyorum. Devlet, Bilim Kurulu ile bu işe çok hakim. Bilim Kurulu’nun hakemliğinde bu kararları alıyorlar. 15 Mayıs gibi biraz rahatlayacağımız söyleniyor ama benim kişisel görüşüm Ramazan Bayramı gibi güzel günler önümüzde duruyor. Bayram da büyük ziyaretlerini yapmamamız gerektiğini öngörüyorum. Bu bayramı da böyle geçirelim ki bundan sonraki bayramları daha şenlikli daha güzel geçirelim. Dolayısıyla ben Haziran ayı itibariyle rakamlarda bize eşlik ederse, bu arada insanların davranış hatası olmadan, rakamlarımızda hep iyileşme görürsek müjdeyi vermek daha kolay olacak diye düşünüyorum.
KORONAVİRÜSE KARŞI NASIL BİR TEDAVİ UYGULANIYOR?
Bu virüs yeni bir virüs olduğu için, virüslerin genel davranışları bilim adamları tarafından bilindiği için, bu mekanizma ile çalışan ajanlara karşı hangi ilaçlar etkili olabilir diye bütün bilim insanları kafa yoruyorlar. Tüberküloz aşısından tutun Antiromatizmal ilaçlara kadar hepsi hücre için enfeksiyon oluşturan ajanlara karşı başarı elde edilebilmesi için eski çalışmalarda ipucu olan bilgilerden yararlanarak bu amaçla kullanabilmek için yeni ilaçlar üretmek için çalışmalar yapılıyor. Ancak dünyada bu iş için üretilmiş, yüzde yüz virüsü öldüren bir ilacımız yok. Sadece dünyanın kullandığı ilaçlar bizim bakanlığımız tarafından da aynı model üzerinde devam ediyor. Ancak yüzde yüz koruyan dünyada bir ilacımız yok. Bazı ilaçlar var ki Çin’de kullanılıp başarılı olduğu söylenen ilaç, Bakanlığımız tarafından alındı ve şuanda kullanılıyor. Ancak bu tedavinin yüzde yüz başarısı henüz gösterilmiş değil. İnsanların hasta olup tedavi edilmesini beklemek yerine hasta etmeden kurtarabilir miyiz çalışmaları yapılıyor. Bunlar da aşı çalışmaları. Aşı aslında hastalığı taklit ettirmektir. O mikroba ait birkaç parçayı yada tamamının hastalandırıcı özelliğini azaltarak, insana verilerek insanlardaki bağışıklık sistemini uyarıp ona karşı bağışıklık geliştirmek amaçlanır. Bunu aşı ile yaptığımız da insanlar hasta olmadan ufak tefek belirtilerle bunu başarmak mümkün. Hasta olunca da aynı şeyi yapıyoruz ama bünyemiz gerekli cevabı veremeyince ölüyoruz. Çok öldürücü değil ama çok kolay bulaşıcı bir virüs.
VİRÜS ORGANLARA KALICI HASAR VERİYOR MU?
Virüs engellenemeyip, hastalığı ilerletmesi durumunda ilk önce akciğerlerde ve diğer organlarda hatta kalpte beyinde sorun yaratıyor. Enfeksiyon oluştuğu zaman orası bir savaş alanına dönüşüyor. Organlarımızın bunu iyileştirme yetisi yetmez ise orada hasar meydana geliyor. Bu nedenle hasta olmalarını engellemek gerekiyor. Onun için en iyi yöntemin aşı olduğunu düşünüyoruz. İlaçlarla bunu engellemek henüz kesinleşmemiş bir durum. Birde plazma tedavisi var. Plazma tedavisi, hasta olan insanların iyileştikten sonra bağışıklık sisteminin geliştiği düşünülüyor. Bu bağışıklık sisteminde oluşan antikorların alınıp hastalara veya hasta adaylarına verilerek onların virüsten korunmasına çalışılıyor. Yoğun bakım öncesinde uygulanması durumunda daha faydalı olacağı öngörülen bir tedavi şekli. Ancak Yüzde 100 bir tedavi şekli olmayabilir. Çünkü her hastalığı geçiren kişide gelişen bağışıklığın kalıcı ve hayat boyu devam edici olup olmadığını bilmiyoruz. Yeni bir düşmanımı var, bunu öğrenebilmek için bilim adamlarına zaman lazım. Ama her şeyden önce korunmak lazım.
AŞI ÇALIŞMALARI
Buna karşı en güvenebileceğimiz şey aşı. Virüsün kendi de bir parçası da kullanılabilir. Aşı antijen elde edilmesinden sonra 1-1.5 yıl süren bir süreçtir ve geçmesi gereken basamaklar var. Bu salgın dolayısıyla Dünya Sağlık Örgütü de çalışma yapan kuruluşlar da bazı basamakların daha kolay geçilmesine müsaade ediyorlar. Ama nihayetinde aşının bütün kontrollerinin yapılmış olması lazım. Ne zamanki insanlığı koruyan bir aşı veya aşılar, bizim ülkeden veya başka ülkeden. Umalım ki bizim ülkeden olsun, dünyaya insanlığa bir katkımız olsun. Bizim bu kadar çalışkan bilim insanlarımızın dünyaya ve ülkemize bir hediyesi olsun. Bizde yapalım ama başkaları da yapsın insanlık adına kullanalım.
TEST SAYILARININ ARTIRILMASI GEREKLİ
Çalışmaya başladığımızda Gümüşhane, Bayburt illerini çalıştık. Şimdi Bayburt test merkezi kurdu, Giresun kurdu. Bence testi çalışabilecek kapasiteye sahip bütün merkezlere bu yetkiyi vermek lazım. Test sayısı ne kadar fazla olursa insanlar kendini daha güvende hissediyor. Test sayısının artırılması bence gerekli ve Bakanlığımız bu yönde hareket ediyor. 6 ile başladık şimdi 107. Umarım altyapısı uygun olan herkese bu yetkiyi verirler. Dolayısıyla bize Gümüşhane ve Trabzon kaldı.
TRABZON RİSKİNİ AZALTIYOR
Bu mevsiminde hem ülkemizde hem şehrimizde başka türlü sıkıntıları var. Çay, fındık işleri var. Göç veren bir şehiriz ve göçümüzün büyük bölümün İstanbul’a veriyoruz. Bu insanlar buradan dönüştü bir özlemle karşılanıyorlar. Karşılıklı misafirlikle ve hoş geldin görüşmeleri gibi kalabalık oluşturan edenler oluşuyor. Vatandaşlarımızda bunları telefonlarla ve başka iletişim araçlarıyla yapalım istiyorum. Bizim bölgemizdeki pozitifliğimiz yüzde 20’den Yüzde 4-6’lara düşüyor. Bir aileden bir pozitif vaka bulununca onun ailesinden filyasyon çalışması ile tespit ediliyor ve taranmaya çalışılıyor. Böyle bir durum olsa da başladığımız günden beri gidişatımız hep gerilemeye meyilli. Dolayısıyla bu bana mutluluk veriyor. Trabzon’da riskini azalttığını gösteriyor. Ama sokaklarda ciddi bir kalabalığın olduğu, meşke ve sosyal mesafeye uyulmadığı görülüyor. Biraz daha sabır istiyoruz. İkinci bir dalga yaratıp ekonomimizin ve insanımızın aldığı zararı iki kastına çıkarmamayı diliyorum.
İNSANLARIMIZ YAPILAN EMEKLERE GAYRETLERE DESTEK VERSİNLER
Evde kal çok düzgün bir slogan oldu. Göstergeler iyi şeyleri gösteriyor ama bu göstergeleri elde edebilmek için çok önlemler aldık. Bu uyumun devamını Sağlık Bakanlığı’nın, bilim insanlarımızın bize önerdiği kurallara riayet etmemiz lazım. Yüzde yüz bir ilacımız yok. İnsanlarımız yapılan emeklere gayretlere destek versinler. Yapacakları katkı bulaşın kırılması için sosyal mesafeye uyacaklar, sokağa çıkarken maskelerini takacaklar ve 14 kuralı çiğnemeyecekler.
MASKE SORUNU
Maskelere ulaşılamadığı söyleniyor. Rant nedeniyle bunları pazarlamaya çalışan fırsatçılar oldu. Devlet bundan rahatsız oldu. E devlet üzerinden maske alınmasını sağlamaya çalıştı ve bu belli bir oranda başarılı oldu. Kırsal kesimlerdeki insanlarımız başta olmak üzere insanlarımız bunları yapamadığı için maske alamamakta. Alamadığı için sokakta maskesiz dolaşarak risk oluşturuyorlar. Bunun başka bir şekilde çözümü olabilir. Benim naçiz görüşüm çok cüzi fiyatlarla bunların satışı yapılabilir mi? Bunun değerlendirilmesini bekliyorum. Vatandaşlar evlerinde maske yapabilir. Fanilaların pamuklu kumaşından 3-4 kat koyarak, içlerine peçete koyabilirler ve peçeteyi değiştirerek kullanabilirler. Ama bu maskelere yerlere atmamak lazım. Bunlar tıbbi atıktır. Tıbbi atık olarak değerlendirilen bu atıkları 72 saat bir yerde beklettikten sonra atabilirsiniz.
KIRSAL VE KÖY SORUNU
Trabzon kırsalı çok fazla olan bir yer. Duyuyoruz. Sokağa çıkma yasağı gelecek diye bir gün öncesinde köyüne kırsalına gitmekte ve orada rahatça dolaşmakta. Buralarda kurala uymuyorlar ve birbirlerini enfekte diyorlar. Oralara gitseler de başka insanlarla temas kurmasınlar. Ben bugüne kadar yapılan uyumdan genel olarak razıyım, mutluyum. İnsanımızı seviyorum ve hekimlik insanı sevmekle başlar.
KAVGA İLE SAĞLIK HİZMETİNİN KALİTESİNİ YÜKSELTMEK MÜMKÜN DEĞİL
Sağlıkta şiddet olaylarını duyunca utanıyorum. 2020 yılında, Trabzon gibi tarihin derinlerinden gelen bir kent kültürü olan bir şehirde sağlıkta şiddet duyunca utanıyorum, üzülüyorum, bize hiç yakıştıramıyorum. Hekimleri ok iyi tanıyorum, Tabip odasında ve KTÜ’de Etik Kurulu başkanıyım. Hekimlerin çeşitli davranışlarını değerlendiriyorum, kendilerini uyarıyorum. Genel olarak hekimlerimiz insanlara karşı saygılı ve sevgili. Bu ilişkiyi karşılıklı yürütmek gerekiyor. İnsanların bir üst düzeydeki yöneticilerle irtibat kurarak, şiddete başvurmadan, hukuk içinde, barış içinde, iletişim içinde çözmeye çalışalım. Kavga ile sağlık hizmetinin kalitesini yükseltmek mümkün değil. Sağlıkta şiddet yayası çıktı. Bu gibi şeylere başvuranların cezalandırılması demek. Bu hasta ve yakınlarının cezalandırılması demek. Bunu istemiyoruz. Lütfen bu cezalara maruz kalmayacak hareketlerde bulunalım."