Trabzon’da Ziraat Mühendisleri Odası’ndan dikkat çeken açıklama “Ülkemiz tarım alanlarının yüzde 9’unu kaybetti”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Pehlivan, tarım alanlarının yüzde 9.59’unun kaybedildiğini açıkladı.
Haber61 - Haber Servisi - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Pehlivan, tarım politikaları ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Tarım alanları ve çiftçi sayısında önemli azalmalar olduğunu dile getiren Pehlivan, açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:
İnsanların, sağlıklı ve dengeli beslenmeleri için hayvansal kaynaklı proteinlere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlarını da et, süt ve yumurta gibi hayvansal proteinlerden karşılamaktadır. Hayvansal ve bitkisel gıdalar insanlığın devamı için olmazsa olmaz olan hava ve su gibi önemli.
Tarımsal üretimin doğal koşullara bağlılığı kaçınılmaz bir gerçektir. Tarımsal üretim deseni iklim olaylarına, arazi yapısına göre ve diğer ögelerin durumuna göre biçimlenir. Bir günde dört mevsimin yaşandığı ayrıcalıklı bir ülkede yaşıyoruz. Bu ayrıcalığın değerini bilip ona göre planlamalarımızı yapmalıyız.
Tarım alanları ve çiftçi sayısında önemli azalmalar yaşanmaktadır. Öncelikle tarım ve hayvancılığın sürdürülebilir olması için öncelik tarımsal üretimin yapıldığı topraklarımızın ve meralarımızın tarımsal üretim dışına çıkarılması üretim etkilemektedir. Özellikle hayvancılık için kaba yem temin noktaları, hayvanların yaşam alanları olan meralar ve tarım arazilerinin çeşitli nedenlerle tarım dışına çıkarılması, tütün dikiminin kısıtlanması, şeker fabrikalarının kapatılması ayrıca kırsalda değil de şehirde yaşamayı teşvik eden ucuz konut kredileri için oluşturulan politikalar, İŞKUR projeleri ve büyükşehir yasası gibi uygulamalar ile birlikte istemeden de olsa kırsaldan şehirlere yönlendirme yaptık. Gelinen nokta ise 6360 Sayılı Yasa kabul edilmeden 2012’de Türkiye’nin kırsal nüfusu yüzde 22,7 iken 2021 yılında yüzde 6.8’e gerilemiştir.
Artık kırsala alıcı göz ile bakmalıyız. Kırsalda üretimde bulunanların yaşam kalitesinin artırılması için gerekli yatırımlar yapılmalı. Öncelikle 2006 yılında çıkan kanun ile çiftçilere ayrılacak kaynak, “gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” ın gereği yerine getirilmemektedir. İşin ehline verildiği zaman, kırsalda yaşam kalitesinin artırılması için; öncelikle tarım arazilerinin korunması ile işe başlanmalıdır. Yerel yönetimler ve merkezi hükümet eşgüdüm şeklinde çalışmalı, üretim planlanmalı. Birim alandan alınacak ürün ve kalitesi için üretin şekline göre her köye ziraat mühendisi veya veteriner istihdam edilmeli. Genç kadın-genç çiftçiler daha cazip şekillerde teşvik edilerek üretim maliyetlerinin düşürülmesinin yanında kırsalda ikamet eden ve belli kapasitenin üstündeki işletme sahiplerinin sigortası devlet tarafından ödenmelidir. Yaş ortalaması yüksek olan çiftçilerin kalifiye eleman tedariki için firmaların kurulmaları teşvik edilmeli ve birlikte hareket etme kültürü (kooperatif) geliştirilmelidir. AR-GE çalışmaları ile geliştirilen katma değerli ürünler tarımsal organize sanayi bölgeleri kurularak desteklenmelidir. Model köy oluşturma, fidan fide ve yem bitkileri temini ve desteklemeler İl ve İlçelerin ürün desenine göre planlanması yapılarak bu planlara göre ürüne desteklemeler yapılmalıdır. Planlamalar yapılırken iklim değişikliği verileri göz önüne alınmalıdır. Artık daha fazla zaman kaybetmeden okullarda toprak ve tarımsal üretim bilincinin belletilmelidir.
6360 Sayılı Büyükşehir Yasasının 7.Maddesinin (f) bendinde “Büyükşehir ve İlçe belediyeleri tarım ve hayvancılık destekleri için her türlü faaliyette bulunabilirler” denilmektedir. Kanunda da belirtildiği gibi tarımsal üretime sahip çıkmak Tarım ve Orman Bakanlığının görevi olarak düşünülmemelidir. Yerel yönetimlerinde elini taşın altına koymaları ve üretenin yanında ve yakınında olmaları çiftçileri motive edecektir. Büyükşehir ve ilçe belediyelerine tarım ve hayvancılığı desteklemek için kanunun verdiği her türlü faaliyet ve hizmet yetkisi olmasına rağmen birçok belediye gereksiz gördüğü üretim konusunda yetkisini kullanmamaktadır.
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamayacak bir iş kolunda üretimin sürdürülebilir olması mümkün değil. Ülkemizde tarımsal faaliyetlere ilginin azalmasının en büyük nedeni ana hatlarıyla; tarımsal faaliyetlerin küçük aile işletmeleri şeklinde yapılması, birlikte hareket etme yoksunluğu, maliyetlerin çok yüksek olması, hayvan barınaklarının kalite standartlarının düşük olması, mera yönetimindeki aksaklıklar, hayvan başına maliyetin artması, yem bitkileri teminindeki güçlükler, yem bitkileri üretiminin yetersiz olması, yetiştirme maliyetinin yüksekliği, pazar fiyatları düşük, kaba yen teminindeki güçlükler gibi birçok nedeni var.
Tarımsal üretimin insan yaşam için ne kadar önemli olduğunu bir daha düşünelim. Beslenme hedeflerine etkili bir şekilde ulaşmak için toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ön koşuldur. Çünkü gıda arzı kesintileri dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de insanlar için ciddi sonuçlara yol açabileceğinden dolayı önemli bir konudur. Bundan dolayı sürdürebilirliğinin sağlanması için alınması gereken tedbirleri zaman geçirmeden almalıyız ve taviz vermeden uygulamalıyız.
Bitkisel ve hayvansal üretimle iştigal eden çiftçilerimizin çalıştığı dolayısıyla bildiği iş, tarım. Belli bir süre emek vererek öğrendiği bu sektörden kopan belli bir yaştan sonra tekrar başka sektörde kalifiye eleman olmaları çok zor. Bildiği işten ayrılan çiftçi, ister istemez vasıfsız daha çok beden gücüne dayalı işlerle iştigal etmek zorunda. Artık onlar işi değil, iş onları seçer duruma geliyor. Aslında belli yaştan sonra çokta seçme şansı kalmıyor. Yapılması gereken tarımsal faaliyetten geçimini temin etmesi ve yaşam standartlarını iyileştirerek bulunduğu yerde istihdamının sağlanmasının çarelerini bulmalıyız.
Aslında plansız aşırı ve dengesiz bir şekilde kırsaldan şehirlere göç, kentlerde içinden çıkılmaz sorunları beraberinde getirmektedir. Şehre her gelen bireyin oluşturacağı sorunlar arasında konut, trafik, eğitim, sağlık, güvenlik, alt yapı, üst yapı, iş bunlara benzer daha çok hizmete gereksinim duyulmaktadır. Şehre göç etmek zorunda kalan çiftçilere, şehirde yapılacak yatırımın çok küçük bir miktarı ile bulunduğu yerde doymasını, hem de üretim devan etmesini sağlamalıyız. Dolasıyla, bireyleri bulundukları ortamlarda istihdamının çarelerini bulmalıyız. Aksi durumda şehre gelen her bireye hizmet getirmek için bir maliyet gerekiyor.
Ülkemizde 1991 yılında 27 milyon nüfus olduğu zaman büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı 63 milyon iken,2022 yılında ise 85 milyon nüfusa karşılık 73 milyon hayvan varlığı mevcuttu. Rakamlar bize 1991 yılında kişi başına düşen hayvan sayısı 1.15’iken,2022 yılında 0.85 ‘e düşmüştür.
2000 yılında Türkiye’nin toplan tarım alanı 26.379.000 ha iken 2022 yılında 23.845.000 ha geriledi. Dolayısıyla 22 yılda Ülkemiz 2.534.000 ha tarım toprağı tarım dışına çıktı. Bu da demek oluyor ki 22 yılda ülkemiz tarım alanlarının % 9.59’unu kaybetti. Tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılması, meraların amaç dışı kullanılması gibi nedenlerden dolayı hayvansal ve bitkisel üretimdeki azalmalar kırsaldaki istihdamı da olumsuz etkilemektedir.
Trabzon’da ise 2000 yılında 700 bin nüfus olduğu zaman büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı 316 bin iken,2023 yılında 322 bin büyükbaş ve küçükbaş hayvan mevcut. Rakamlar bize 2000 yılında kişi başına düşen hayvan sayısı 0.45’a iken,2023 yılında 0.39’a geriledi.
Elimizde çok da veri olmamasına rağmen sanayi istihdam sağlayacak sanayi alanlarımızın yeterli olmadığından genellikle beklendi Avrupa ülkeleri, kamuda istihdamı talepleri karşılanmadığında yöneliş İŞKUR projeleri hedefleri de gerçekleşmeyince İl dışına göç serüveni başlıyor. Kırsalda düzeni yıkıldığından dolayı, geri dönmek istese de, köyde düzeni bozulduğundan bir daha aynı düzeni kurması zorlaşıyor. Sonuç olarak artık üretken durumdayken tüketici konumunda oluyor.
Türkiye’de ve bölgemizde iklim değişikliğinin tarıma etkisi konusunda yapılan çalışmalar verimde azalma ile kuraklık, sel gibi aşırı hava olaylarının artması sonucu ürün kayıplarında artışa işaret etmektedir. İklim değişikliğinin tarım ve hayvancılıkta yaratacağı olumsuz etkilerin azaltılması ve önlenmesi için uyum çalışmalarının hızlandırılması gereklidir.