Trabzon'da Derelerin Kardeşliği Platformu ile Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde ‘Yaşam Alanlarımıza, Emeğimize ve Geleceğimize Sahip Çıkıyoruz’ temalı yürüyüş ve miting gerçekleştirildi.
Yürüyüş ve mitinge Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, CHP Trabzon İl Başkanı Mustafa Bak ve platform üyeleri ile çevre illerden gelen sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle vatandaşlar katıldı.
Cumhuriyet Caddesi'nde toplanan platform üyeleri, sloganlar eşliğinde Kahramanmaraş Caddesi'nden Atatürk Alanı'na yürüdü.
Yürüyüş sonrası açıklamalarda bulunan Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu Sözcüsü Muhammet İkinci, Karadeniz'de yaşam alanlarının saldırı altında olduğunu ifade ederek, "Kendi topraklarımızın marabası, sermayenin kölesi hiç değiliz" dedi.
Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu Sözcüsü Muhammet İkinci'nin açıklamaları şu şekilde;
"Halep oradaysa arşın burada!"
Bir horona durur gibi omuz omuza, kol kola; Karadenizi boydan boya kuşatan sıra dağların yiğit insanları hoş geldiniz.Selam olsun size!
Başı dumanlı dağlardan, sisli yaylalardan geldik, coşkun akan derelerden taşarak, fırtınalı vadileri aşarak geldik! Yeşilin maviyle kucaklaştığı yerdeyiz!
Bu güzelim şehir bugün sizlerle bir başka güzel. Hoş geldiniz dostlar, hoş geldiniz kardeşlerim!
Biz, “devlet, bizim sayemizde devlettir” diyen Rizeli Havva anamızın çocukları, deresini, suyunu savunurken “Alın, götürün beni. Kurtarın devleti” deyip yaşamı çalınan Metin Lokumcu’nun yoldaşları, Artvin’de hayatı pahasına Cankurtarana “CAN “ vermiş Reşit Kibar’ın arkadaşları, denizin asi çocukları!
Buradayız. Yaşam alanlarımıza saldıranlara, emeğimize, geleceğimize göz koyanlara sesleniyoruz. Hodri meydan! Halep oradaysa arşın burada! Yağma yok, yok öyle yağma!
"Kendi topraklarımızın marabası, sermayenin kölesi hiç değiliz"
Bugün buraya taleplerimizi iletmeye gelmedik; kendimizi anlatmak, irademizi ortaya koymak ve uyarılarda bulunmak için buradayız. Halkız biz! Kendi topraklarımızın marabası, sermayenin kölesi hiç değiliz.
Yaşam alanlarımıza saldırıyorlar. Dağlarımız, yaylalarımız, ormanlarımız, topraklarımız, derelerimiz, kıyılarımız tehdit altında. Yaşama dair her ne varsa ranta dönüştürmek istiyorlar. Şimdi Trabzon meydanından sesleniyoruz. Bu sömürücü şirketler ve onlara yol verenlere bir cevabımız var:
Hayatta tek değer para değildir. Yaşama paha biçilemez. Söz konusu olan bizim geçmişimiz, kültürümüz, kimliğimiz, bugünümüz, geleceğimizdir. Dokundurtmayacağız.
"Geçit vermeyeceğiz"
Kardeşlerim, Adeta işgal kuvvetlerinin çıkarmasını andırırcasına tüm bölgemiz hedef alınıyor. HES’ler maden arama sahaları, taş ocakları her yerde bir kıyım ve talan önümüze çıkıyor.
Soruyorum size: Buna izin verilebilir mi? Bundan büyük ihanet olabilir mi? Geçit vermeyeceğiz kardeşler. Topraklarımızı koruyacağız, bu bir memleket savunmasıdır. Ki biz, bir memleket nasıl savunulur çok iyi biliriz. Bundan 100 yıl önce işgal edildiğinde savunduk yurdumuzu. Ne ve nasıl yaptığımızı merak edenler Karadağ sırtlarına baksınlar. Dedelerimizin kazdığı mevzilerin izleri henüz kapanmadı. Bugün de savunuruz.
"Karadeniz çoraklaşmayacak"
O nedenle emperyalist şirketlere ve yerli taşeronlarına uyarımızdır. Her zeminde mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Hukuki yolları sonuna kadar kullanacağız. Yetmedi, korumak için topraklarımızı, birlik içinde her ne gerekiyorsa yapacağız. Karadeniz çoraklaşmayacak! Sularımız özgür olacak. Karadeniz'i İliç yaptırtmayacağız. O nedenle sakın ama sakın diyoruz. Çok fena yanılgıya düşer, çok büyük zarar edersiniz.
Ülkemizi yönetenlere de bir hatırlatma yapalım. Çiftçiler alın terinin karşılığını ister, önüne kolluk güçlerini koyarsınız. Madenciler emeğinin peşine düşer, kolluk güçleri karşılarında. Halk topraklarını şirketlere karşı savunur, kolluk şirketlerin yanında.
Sizi anladık, ama bu ülkenin kolluk güçlerinin yeri; emeğini, alınterini, memleketini, geleceğini savunan halkın yanıdır, öyle olmalıdır.
"Gençler umutsuzluğa sürüklenmiş, çareyi dışarıda arıyorlar"
Baştan aşağı çürümüş, köhne bir düzenin içindeyiz. Bir memleket düşünün; emeklisi sefalet içinde, milyonlarca çalışan asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. İşsizlik kol geziyor. Gençler umutsuzluğa sürüklenmiş, çareyi dışarıda arıyorlar. Öğrencilerden bir öğün sıcak yemek esirgeniyor. Kadın cinayetleri dur durak bilmiyor.
Bir memleket düşünün kardeşlerim en değerlisini, çocuklarını koruyamıyor. Tarikat-cemaat yurtlarında çocuklarımız istismar edildi, yanarak can verdiler. Dünyaya gözlerini daha yeni açan çocuklarımıza sırf para için hastanelerde kıyıldı. Bundan büyük kıyamet olur mu? Bu düzeni değiştirmek zorundayız. Yoksa hep birlikte insanlığımızı kaybedeceğiz.
Hiç eğitim, sağlık parayla alınıp satılır mı? Başımıza ne geliyorsa kardeşler paranın egemen olduğu bu düzen nedeniyle geliyor. Bu vicdansızlığın arkasında özelleştirmeci anlayış yatıyor. Bu köhne düzen daha fazla sürdürülemez.
"Bu soyguna daha fazla göz yumamayız"
Her geçen gün biraz daha yoksullaştırılıyoruz. Hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlara geldi. Çarşı pazarda her şey el yakıyor. Milyonlar bu kışı nasıl geçireceğini düşünüyor. Vergide ve vergide adalet yok. Kepçeyle alınan vergilerden payımıza düşen bir çay kaşığını doldurmuyor. Şimdi meclisin gündeminde 2025 yılı bütçesi var. İçinde kamusal hizmetlerin olmadığı, herkes için insan onuruna yaraşır bir yaşamı tesis etmeyen bütçe, kabul edilemez. Halktan alınan vergilerle oluşturulan bütçe halka dönmediği müddetçe bunun adı soygundur. Bu soyguna daha fazla göz yumamayız.
Yaşadığımız tüm sorunların çaresi bizde. Bizi ayrıştırmalarına, bölmelerine, aramıza nifak sokmalarına izin vermeyelim. “Yaşamak bir ağaç gibi, tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine” diyor ya Nazım Hikmet; eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin türküsünü hep bir ağızdan söylediğimizde önümüzde hiçbir güç duramaz!
Buradan ayrılıp işimize gücümüze; kentlerimize, köylerimize, evlerimize, dağlarımıza, vadilerimize, derelerimize, ormanlarımıza döneceğiz. Ama aklımızdan hiç çıkarmayacağız yeryüzünde örgütlü bir halkı, birlik içinde dayanışma içinde bir halkı yenebilecek bir güç yoktur. Daha sıkı sarılacağız birbirimize, kucaklayacağız komşularımızı, daha sıkı kavrayacağız toprağı, daha sevgiyle bakacağız dağlara, daha kararlı duracağız zalimin ve zorbanın karşısında. Emeğimizi hor görenlere, geleceğimizi çalmak isteyenlere daha yüksek sesle haykıracağız. Emek bizim, memleket bizim, söz bizim.
Kaynak: