Prof. Dr. Osman Bektaş, Trabzon ve Karadeniz bölgesi için deprem riski ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bektaş, Doğu Karadeniz bölgesinde deniz üzerinde inşa edilen Ordu-Giresun ve Rize-Artvin Havalimanı örnek göstererek, Trabzon'da yapılması planlanan havalimanı için uyarılarda bulundu.
Haber61 canlı yayınında "Bakış" programında gazeteci Ahmet Çağlar Yıldırım'ın sorularını yanıtlayan Bektaş, "Çoğu insan diyor ki, 'Trabzon'da bu zamana kadar deprem olmadı, olmaz.' Tam tersine, iyi bir şey değil kötü bir şey. Bugüne kadar deprem olmamışsa, tam tersine olabilecek anlamına geliyor" dedi.
"Karadeniz sahili iki deprem kuşağı arasında kalıyor"
Trabzon'da yaşanan son 2 depremin büyüklük olarak küçük ancak anlam olarak büyük olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bektaş, "Bu bölgede aktif fay var, yani deprem üreten fay var. Bir fay, uluslararası tanıma göre 10 bin yıldan bu yana bir kere deprem üretmişse, büyüklüğü önemli değil, o fay diri fay olarak adlandırılır. Yani yerleşim için çekincelidir. O bakımdan Karadeniz fayı aktif bir fay ve deprem üretir. Bu fayın hareketi oldukça yavaş ve levha içi bir faydır. Başka deyişle, hızı 1-2 milimetre civarındadır. Halbuki güneyden geçen Kuzey Anadolu fayı, bir levha sınırı fayıdır. Güneydeki hızlı giden fay çok daha fazla deprem üretiyor. Kuzeydeki Karadeniz fayı ise daha geniş aralıklarla deprem üretiyor. Güneydeki Kuzey Anadolu fayı 250 yılda bir büyük deprem üretebilir ama Karadeniz fayı, 1 ile 10 bin yıl arasında ancak 7 ya da daha büyük bir deprem üretebilir" şeklinde konuştu.
Karadeniz sahilinin iki deprem kuşağı arasında kaldığını kaydeden Bektaş, "Çoğu insan diyor ki, burada bu zamana kadar deprem olmadı, olmaz. Bu tam tersine, iyi bir şey değil kötü bir şey. Bugüne kadar deprem olmamışsa, tam tersine bundan sonra olabilecek anlamına geliyor. Karadeniz fayı 6 büyük segmentten oluşur. Hangisi kırıldı, ne zaman kırıldı bilinmiyor. Bu bakımdan Karadeniz fayı bir muamma ve özellikleri az biliniyor. Neden bu kadar az biliniyor çünkü denizden geçen bir fay. Bugün Karadeniz sahili; kuzeyden Karadeniz fayı, güneyden de Kuzey Anadolu Fayı ile çevrili. Yani sahil olarak iki deprem kuşağı arasında kalıyoruz" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Osman Bektaş açıklamalarına şu şekilde devam etti:
"Trabzon'un 2, Rize'nin 3 kat deprem tehlikesi yükseldi"
1940'lı yıllara gelelim. 2019'da deprem tehlike haritası yayımlandı. Bu sürekli yenilenir. En son 2018'de yenilendi, 2019'da Resmi Gazete'de yayımlandı. Bütün belediyeler ve resmi daireler bu haritaya göre davranmak durumundadır. 1940'lı yıllarda ilk deprem tehlike haritası yayımlandığında, bilim insanı ve jeologlar yok denecek kadar azdı. Daha öncesinde Atatürk, Türkiye'ye Alman bilim insanlarını davet etmişti. Yabancı bilim insanlarının yayınladığı haritaya bakınca, Trabzon 2. derece deprem bölgesinde görülüyor. 1963'te harita yenileniyor, kim yeniliyor? Bakanlar Kurulu. Deniyor ki, 'Trabzon'da deprem olmadı', Trabzon'u deprem bölgesinin dışına çıkarıyorlar. 1968'de Karadeniz fayı, Bartın'ı yıkıyor. Bu Bartın depremi olunca, 1996'daki deprem tehlikesi haritasında Bartın 1. derece deprem bölgesi olarak güncelleniyor. Trabzon 4. bölge gözüküyor, Trabzon ile Bartın'ın jeolojik ve jeotektonik olarak farkı yok. İkisi de aynı fayların tehdidi altında. Ya ikisi 1. derecede olacak ya da ikisi 4. derecede olacak. Buna itiraz ettim. Ulusal Deprem Konseyi'ne katıldım, 1996'daki haritanın Trabzon'un gerçek deprem tehlikesini göstermediğine dair sunum yaptım. Haber61'de ve birçok kurumda, bunu defalarca söyledim. Bu söylediklerim ne zaman resmiyet kazandı, 2018 yılında. Yayımlanan haritada, Bartın ile Trabzon aynı deprem bölgesine yerleşti. Bartın'ın deprem tehlikesi aşağı çekildi, Trabzon'un 2, Rize'nin 3 kat deprem tehlikesi yükseldi. Dolayısıyla 2018'de Resmi Gazete'de yayımlanan harita, bölgenin gerçek deprem tehlikesini veriyor.
"Trabzon'da önümüzdeki 50 yıl içinde olabilecek en büyük deprem yüzde doksan olasılıkla 6.6"
Bartın'daki deprem, tsunami de oluşturdu. O bakımdan Karadeniz'deki fay, tsunami oluşturma özelliğine de sahip. Deprem yönetmeliği '6.6'lık depreme hazır olun' diyor. Bu sağlam zemin için. Mikro bölgelendirme yapmak lazım, Trabzon'u 6 bölgeye bölüp, her bölgenin değerlendirmesi yapılmalı. Bölgeden bölgeye yer ivmesi farklı olabilir. Son depremleri hissetme sebebimiz, sahildeki depremlerin büyütme özelliğinden kaynaklanıyor. 2019'daki harita yerel yöneticilere diyor ki 'Trabzon'da önümüzdeki 50 yıl içinde olabilecek en büyük deprem yüzde doksan olasılıkla 6.6'dır.' Ama yüzde 10 olasılıkla da bunun üstünde bir deprem yaşanabilir. Yapılaşmayı ona göre yapmalıyız. İki deprem kuşağı arasında kaldığımız için, yıkıcı bir deprem ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz var.
2012'de Batum açıklarında, Trabzon fayı üzerinde 5.6 büyüklüğünde deprem oldu. Artçılar, Yomra'ya ve Trabzon'a kadar uzandı. Artçılar bir yere kadar geliyorsa, orada gerilme artmıştır. Nitekim Trabzon'daki 3.2 ve 3.4'lük depremler de artçıların olduğu bölgede oldu. Bunlar bağımsız bir deprem, büyük bir depremin habercisi de olabilir ama kesin bir şey söylemek mümkün değil. Burası potansiyel bir tehlike.
"TPAO Trabzon, Rize ve Ordu fayı diye aktif fayları haritaladı"
Karadeniz fayının en son ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden biri de, Karadeniz'deki petrol aramalarıdır. Eğer Karadeniz'de petrol aramaları olmasa, Karadeniz'in jeolojisini de fayları da bilemezdik. Hiç kimse, Karadeniz'de hangi fay var, deprem üretiyor mu diye anlamak için gemi yollayıp da araştırma yapmazdı. Çünkü çok maliyetli bir iş. Ama Karadeniz'deki petrol aramalarında çok detaylı çalışmalar yapıldı. TPAO; Batum ve Sürmene açıklarında sondajlar ve jeofizik çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar sonucunda TPAO, Trabzon fayı diye aktif fayı ortaya koydu. Trabzon, Rize ve Ordu fayı diye aktif fayları haritaladı. Faylar üzerinde petrol sondajları yapıldı. 2012 yılındaki 5.6'lık deprem de Trabzon fayı üzerinde oldu. Sonuçta Karadeniz fayı üzerinde olan mikro depremlerin bir kısmını hissetmiyoruz. 2 büyüklüğünde olanı hissetmiyoruz ama son 50-60 yılda Kandilli'nin verilerine bakarsak; mikrodeprem bu bölgede oldukça fazla.
Depremlerin ikincil etkisi, heyelanları ve kaya düşmelerini tetikler. Bu bölgedeki heyelanların ve kaya düşmelerinin bir nedeni de bölgenin aktif tektoniğidir. Yani bunları kontrol eden ana faktör Karadeniz'in aktif tektoniğidir. En son Artvin yöresinde olan heyelana bakalım: Yağmur yok. Derler ya, Karadeniz'de yağış var, heyelanlar çok olur. Artvin'de 15 gün yağmur yok, hava kuru. Peki sebebi neydi, yerin çekimi. Yani graviteye yenildi.
"Karadeniz fayı binlerce yıldır çalışıyor"
Yükselme ve yer çekimleri, heyelan ve kaya düşmelerinin ana nedenlerinden biri. Dağların yükselmesini gösteren başka jeolojik veri var mı? Trabzon çok güzel bir örnektir. Trabzon'da dağların yükseldiğini gösteren 6 tane eski deniz planın yükseldiği yer var. Boztepe ile sahil arasında yükselmiş 6 deniz düzlüğü var. Bu deniz düzlüklerinin bir tanesinin üzerinde de Trabzon Havalimanı var. Yani bugünkü Trabzon Havalimanı pisti eski yükselmiş deniz plajı üzerindedir. Bu yükselmiş deniz plajları; mesela Yenicuma, Bahçecik'te var. Boztepe'ye kadar var. Bunların yükseldiğini nereden anlıyoruz? Taşların içerisinde denizde yaşayan hayvan fosilleri var. O hayvan fosilleri denizde yaşamış, bugün bakıyorsun denizden 200-300 metre yukarıda. Bunu neyle yukarı çıkarabiliyorsun, fayla. Demek ki Karadeniz fayı binlerce yıldır çalışıyor.
"Dolgu alanlarındaki havalimanları, hastaneler, futbol sahaları risktir"
Deniz üstüne havalimanı inşa edilmesi risklidir. Ordu-Giresun, Rize havalimanları deniz üzerinde yapıldı. Ordu-Giresun için ne denildi, Türkiye'de ilk defa deniz üzerinde havalimanı yapacağız. Neyi örnek aldılar, Japonya'daki Kansai Havalanını. Japonya, bilim ve tejnolojide dünyada önder ülkelerden biri. Kansai Havalimanı yapılırken, Japonların a ve b planları vardır. Dolgu alanının çökme ihtimalini düşünerek, öyle bir proje yaptılar ki, proje ABD'de yılın mühendislik ödülünü aldı. Buna rağmen Japonlar 'Bu havalimanı dolgu üzerinde, çökme ihtimali var' diyerek b planı yaptı. C kapısı sistemi geliştirdiler. Eğer pist veya terminal, özellikle terminal oturmaya başlayacağı an için terminalin dört ayağına kaldıraç sistemi koydular. Sonuçta ne oldu, gerçekten de düşündükleri gibi oturmaya başladı. O kadar muazzam bir mühendislik hesaplamasına rağmen beklenenden daha fazla oturmalar yaşandı. Biz bunların hiçbirini dikkate almadan Ordu-Giresun Havalimanı'nı yaptık. Hiçbir zemin iyileştirmesi yapılmadan, oturması gereken tortullar sağlamlaştırılmadan kayalar oraya yuvarlandı, yani klasik usulle. 1960'larda Rize nasıl dolduruluyorsa, ona benzer şekilde kayalar yuvarlanarak buralar da dolduruldu. Çökme olmayacak denildi. 2015'te Ordu-Giresun Havalimanı hizmete girdi. Girdikten sonra yapılan ölçümler gösterdi ki, oturmaya başladı. Dikkate alınmadı. Sonrasında havalimanı sürekli olarak onarıma girdi. En son, uzun süreli bir onarımla pist yenilendi. Yapılan ilk masraf kadar ikinci bir masraf yapıldı. Uçuşlar iptal edilince, seferler Trabzon'a yönlendirildi. Denildi ki 'Trabzon Havalimanı'nı ayağa kaldırmak için Ordu-Giresun kapatıldı.' Halbuki uçuş güvenliği için havalimanı kapatıldı. Ordu-Giresun Havalimanı'nda problemler olduğu ortaya çıktı. Yeni yapılan havalimanı, yani pist oturuyor. Peki, Rize bundan farklı mı? Orası da aynı şekilde dolduruldu. Orada da muhtemelen aynı sorunlar yaşanacak. Gelelim Trabzon'a, Ordu-Giresun ve Rize-Artvin Havalimanı'nda yapıldığı gibi Trabzon'da da yapılırsa, aynı sorunlar yaşanır. Dolgu ve üzerindeki binaların oturması bugün yer biliminde bir problem.
Akyazı'ya 40 bin fore kazık dikildi. O zaman dedik ki, 'Gelişigüzel kayaları buraya yuvarlarsanız, oturma problemleri olur.' Biz bunları dile getirdik ama etkili olmadı. Trabzonspor'da Hayrettin Hacısalihoğlu ikinci başkanken, izniyle stada girebildim. Oraya girdiğimizde, çatlamaların olduğunu tespit ettim. Hatta kırıkların altından deniz suyu geliyor. Deniz suyunun, alttaki kırıklardan yukarı doğru çıktığını gördüm, bir rapor hazırladım. Raporu Trabzonspor'a verdim, yöneticiler dedi ki 'Bir de daha kapsamlı bir rapor hazırlayalım.' Bunun üzerine KTÜ'den Prof. Dr. Erol Şadoğlu ile birlikte oraya gidip ortak rapor hazırladık. Oturmaların ileride bir tehlike oluşturabileceğini ilgililere söyledik. Ama maalesef etkili olmadı. Mesela orada kırıklar var, ilerleyip ilerlemediğini anlamak için camlar koyduk. Cam düşerse kırık açılıyor demektir. Saha müşahitleri gelecek diye o kırıklar her defasında kapatıldı, makyaj yapıldı. Şehir Hastanesi'nin de oraya yapılmasına karşıydık. 'Oturma var, bir nedenini anlayın' dedik. Dikkate alınmadı ve Şehir Hastanesi yapıldı. Umarım orada bir sıkıntı yaşanmaz. Sonuç olarak dolgu alanları üzerinde stratejik binaların yapılması son derece riskli. Kaldı ki bunun bir deprem çekincesi de var. Hem de oturmalar ve kırılma var. Bir de dolgu alanları olabilecek sarsıntıyı 3-4 kat daha büyütür. Dolgu alanlarındaki havalimanları, hastaneler, futbol sahaları risktir. Zemin etütleri filan masa başında formalite. Problemler daha önceden de biliniyordu. Mesela zemin etüt programlarını hazırlayanlar benim öğrencilerim. 'Buraya nasıl rapor verdiniz, sorunları görmediniz mi' diyorum. Diyorlar ki 'Sizin dediğiniz gibi rapor hazırlasak, paramızı da alamayız, iş de yaptırmazlar.' Ismarlama zemin etütleri yaptırılıyor.
Akyazı ve Beşirli heyelan sahası. Volkan Canalioğlu döneminde, Ankara'dan gelen jeologlar buraları heyelan sahası diye ilan ettiler. Asım Aykan geldi, heyelan sahaları olduğu gibi uydurma jeolojik raporlarla imara açıldı. Heyelan sahası üzerinde yapılaşma oldu. Akyazı Stadı ve hastanedeki oturmaları gözlemlemek hem de arkadaki olabilecek heyelan sahalarındaki hareketi görmek için uydudan gözlem yapmak gerekir. Uydudan yapılan gözlemlerde, milimetre cinsinden yer hareketi tespit edilir. Heyelan 1 milimetre dahi kaysa veya stadyum 1-2 milimetre otursa, bunu uydu verileriyle tespit etmek mümkündür.
Kaynak:

Hocam bu kadar doğru konuşma iyi adamsın bize bu kadar doğru gelmez. Eğri adam severiz senin gibi dürüst işini namusuyla yapan insanlardan uzak dururuz. Çünkü işimize gelmezsin hocam biz yalanı üçkağıtı çok severiz. Olmayacak olan işe amin demeyi de yalakalık yapmayı da severiz . Bize ne doğadan denizden toprağa gelen zarardan. Biz böyleyiz hocam düzelmeyiz
Yanıtla (6) (0)