Edgar Ie futbol felsefesini böyle tanımladı: Adanmışlık

Trabzonspor'da Edgar Ie hakkında merak edilenleri açıkladı

Trabzonspor'un başarılı savunmacısı Edgar Ie Trabzonspor dergisinin sorularını yanıtladı. İşte Edgar Ie röportajı;

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Futbola nasıl başladın, futbolcu olmaya karar verdiğin anı bize anlatır mısın?

Hayat hikayem Gine Bissau’da başlıyor. Ailemle birlikte Gine Bissau’dayken babam Avrupa’ya gitmiş ve çalışmaya başlamıştı. Daha sonra bizi de yanına aldı. İlk başlarda alışamamıştık, çok ağlamıştım. Yeni bir hayat, yeni bir yer ve her şey yeniden başlıyordu. Dolayısıyla kolay olmamıştı ilk zamanlar. Futbola ise çok küçük yaşlarda başladım. Çocukken futbol en sevdiğim spordu dolayısıyla futbol oynamayı hep istemiştim. Portekiz’e gittiğimizde orada küçük bir turnuva düzenlenmişti. Ben de bu turnuvaya katılmak istedim. Turnuvada Sporting ve Benfica gibi takımların genç takımları da vardı. Ayrıca onların futbolcu izleyen ekipleri de turnuvayı takip ediyordu. İyi bir turnuva geçirdim, iyi bir performans ortaya koydum, iyi de sonuçlar aldık. O turnuvadan sonra Sporting benimle ilgilendi. Altyapıya aldılar ve futbol hikayem böylelikle başlamış oldu.

Dünya futbolunda çok önemli bir ekol olan Sporting altyapısında yetiştin, ardından Barcelona’ya La Masia’ya gittin. Afrika topraklarında doğdun ancak oyun tarzın oldukça Avrupai. Avrupa ile Afrika futbolunu nasıl karşılaştırırsın? Sporting ve Barcelona altyapıları sana bu konuda neler kattı? İki altyapı arasındaki farklılıklar nelerdi?

Aslında biraz ilginç bir futbol hikayem var. Biraz önce size bahsettiğim turnuvada ben bir kanat oyuncusuydum. Futbola kanat oyuncusu olarak başladım, başka bir hoca beni bek olarak oynattı, daha sonra da şu an Süper Lig’de teknik direktör olarak görev yapan Ricardo Sa Pinto beni stoper olarak oynatmaya başladı. Stoperliğe direkt defans oyuncusu olarak başlamadım. Bahsettiğim turnuvadan sonra Sportig altyapısına gittim ve gerçekten çok farklı bir altyapıydı. Çok iyi bir eğitim alıyorsunuz. Sportig’de oynadığımız maçların ve turnuvaların ardından Inter ve Barcelona’nın benimle ciddi olarak ilgilendiğini duydum. Ardından Barcelona’ya transferim gerçekleşti. Barcelona’ya gittikten sonra, oradan içeri girdiğinizde aslında futbolun ne kadar farklı olduğunu görüyorsunuz. Çünkü orası bambaşka bir yer. Oraya alışmanız gerekiyor ve bana da alışmam için gereken süreyi tanıdılar. Tanrıya şükürler olsun ki o alışma sürecini de çabuk atlatarak Barcelona’ya da adapte olabildim.

Edgar Ie futbol felsefesini böyle tanımladı: Adanmışlık

Bizler hırslı, istekli ve disiplinli bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Kendi futbol tarzını özetlemek gerekirse Edgar IE nasıl bir oyuncu?

Kendi futbolumu tanımlayacak olursam “adanmışlık” kelimesini kullanabilirim. Hangi takımda olursam olayım, ne yapıyor olursam olayım o işi adanmış bir şekilde yapmaya çalışıyorum. Tabii ki bunun gururunu da yaşıyorum. Yaptığınız işi bir adanmışlıkla yaparsanız eğer hem izleyen kişiler oynadığınız oyundan gurur duyacaklar hem de futbolunuzdan keyif alacaklardır. Dolayısıyla ben de kendi futbol tarzımı böyle tanımlayabilirim.

Çok yönlü bir stoper oyuncusu olduğunu biliyoruz. Stoper sonrası hangi mevkide daha iyi oynadığını düşünüyorsun. Sağ bek mi, yoksa ön libero mu?

Evet, kanat oyuncusu olarak oynadım ama bu geçmişte kaldı. Biraz gençlik dönemlerimdeydi. Şu an kendimi en rahat hissettiğim pozisyon stoper pozisyonu. Fakat maç içinde, maçın gereğine göre, o anki ihtiyaca yönelik bek oynamam gerekirse tabii ki elimden geleni yapmaya çalışırım. Ancak mutlaka bir pozisyon soruyorsanız, kendini en çok nerede rahat hissediyorsun diye soracak olursanız “en iyi hissettiğim yer stoper pozisyonu” diyebilirim.

İstersen biraz da transfer sürecinden bahsedelim. Yusuf Yazıcı’nın transferinin ardından yolların kulübümüzle kesişti. Bir yıl rötarın ardından Trabzonspor’da forma giymeye başladın. Trabzon’a gelirken neler hissettin?

Transfer sürecim şöyle başladı… Lille’de çok fazla forma şansı bulamamıştım. Ben beklemeyi seven, kenarda duran, sadece antrenmana gidip gelen birisi değilim. Oynamak istiyordum ve elimden geleni saha içinde gösterebilmeyi istiyorum. Dolayısıyla oynamaya ihtiyacım vardı. Bu sırada da Trabzonspor fırsatı ortaya çıktı. Yusuf Yazıcı’nın transferi esnasında ben Feyenord’da kiralık olarak oynuyordum. Orada da aslında kötü bir sezon geçirmemiştim, işler benim adıma iyi gitmişti. Sizin de bahsettiğiniz gibi orada 1 yıl geçirdikten sonra Trabzonspor’a geldim. Buraya geldiğim andan itibaren ne kadar doğru bir seçim yaptığımı fark ediyorum. Çünkü burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Hem oynama fırsatı buluyorum hem de insanların gösterdiği sevgiyi düşününce Trabzonspor’a gelmekle çok iyi bir seçim yaptığımı düşünüyorum.

Takımımız hakkında neler düşünüyorsun? Takıma dahil olduğunda ilk ilgini çeken özellik ne oldu. Takımımız ve arkadaşlarını bir cümle ile özetlemek istersen ne söylersin?

Trabzonspor’a ilk geldiğim günden itibaren çok çalışkan ve yetenekli bir oyuncu grubumuzun olduğunu gördüm. Onların içlerine dahil olmak benim için çok zor olmadı. Beni hemen sahiplendiler ve hemen takıma dahil olmam için ellerinden geleni yaptılar. İlk günden itibaren sanki yıllardır buradaymışım gibi ve uzun zamandır birlikte antrenman yapıyormuşuz gibi hissettim. Ben topla oynamayı seven birisiyimdir, bu özelliğimle beni fark ettiler ve kısıtlamadılar. Bu da çok hoşuma giden bir özellik oldu. Takım arkadaşlarımın kalitesinden çok etkilendiğimi söyleyebilirim.

Portekiz alt yaş veya A Milli takımları ile oynarken Türkiye ile hiç karşılaştın mı? Aklında kalan bir oyuncu var mı?

İsimleri çok fazla hatırlamadığım için çok fazla isim vermek istemiyorum ama Arda Turan hatırladığım isimlerden bir tanesi. Burak Yılmaz aklıma geliyor. Birçok takıma, birçok oyuncuya karşı oynadım ama pek de isimleri hatırlamıyorum.

Trabzonspor Futbol Akademisi’nin yetiştirdiği pek çok oyuncuyla tanıştın. Uğurcan, Hüseyin, Serkan, Abdülkadir Ömür, Abdulkadir Parmak, Farukcan, Kağan ve diğerleri… Ve yeni çocuklar da yetişiyor, gelişiyor. Trabzon’daki genç oyunculara tavsiyen ne olur?

Tüm altyapıların ortak özelliği, altyapılardan üst takımlara çıktığınızda futbol oynamayı ne kadar istediğinizi, kendi kalitenizi ve a takımda olmayı ne kadar hak ettiğinizi göstermeniz gerekir. A takımla birlikte antrenman yapabilmek o kadar kolay değil ama ilk anda antrenörünüze ve sizleri izleyen herkese bunu ne kadar istediğinizi göstermeniz gerekir. Her şeyinizle kendinizi bu mesleğe adamanız gerekir. Benim genç oyunculara tavsiyem bu olur. Çok çalışmalı ve çok istemeliler.

Edgar Ie futbol felsefesini böyle tanımladı: Adanmışlık

Fransa, İspanya, Portekiz ve Hollanda’da oynadın. Ülke futbollarının Türkiye ile en önemli farklılıkları neler?

Çok büyük bir fark göremiyorum çünkü benzer kalitede ve benzer yetenekte oyuncular oynuyor bu liglerde. Tabii ki büyük takımlar ve büyük oyuncular da var hem burada hem de bahsettiğiniz liglerde. Küçük farklılıklar, minimal farklılıklar elbette var ama bunun çok büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum. Bu liglerin hepsi birbirine yakın ligler.

Lille’deki ilk sezonunda takımın direkt oyuncusuyken ikinci sezon yedek kaldın ve en sonunda Nantes’e kiralandın. Fransa kariyerin senin için nasıldı, ayrıldığın güne kadar neler yaşandı?

Lille’de ilk sezonumda 40’tan fazla maç oynadım sanırım. Ancak ikinci sezonumda işler pek de istediğim gibi gitmedi. İkinci sezonda istediğim kadar süre alamadım. Daha önce de bahsettiğim gibi ben kenarda beklemeyi seven bir oyuncu değilim. Oynamak istiyorum. Oynayabileceğim, daha fazla süre bulabileceğim Nantes kulübüne transfer oldum. Orada da işler pek iyi gitmedi çünkü üst üste yaşadığım sakatlıklar yüzünden Nantes’ta da çok fazla oynama fırsatı bulamadım ve tekrar Lille’e döndüm. Aslında Fransa kariyerime baktığınızda kötü değildi. Daha çok oynamak için fırsatlar aramaya çalışmıştım.

Türkiye’ye gelerek yeni bir kariyer planlaması yaptın. Gelecek için düşüncelerin neler? İleride kendini nerelerde görmeyi hedefliyorsun?

Geleceği çok fazla düşünen biri değilim. Gelecek hakkında düşünen biri de değilim. Anı yaşıyorum ve yaşadığım bu anı da %100’ümle yaşamayı tercih eden biriyim. Şu anda Trabzonspor’da işler benim için iyi gidiyor. Burada oynuyorum ve oynadıkça da takımıma yardımcı oluyorum. Umarım bu böyle devam eder. Takımımızı daha da üstlere çıkartırsak zaten başarılı olmuş sayılırız. O yüzden bu anı yaşamak, en iyi şekilde yaşamak benim için daha önemli.

Peki Türkiye Süper Lig’i hakkında neler düşünüyorsun?

Kesinlikle yarışmacı bir lig burası. Maçlar hep ortada geçiyor. Maç başlamadan önce bir tarafın kesinlikle kazanacağını düşündüğünüz maçlar pek olmuyor. Dolayısıyla birbirine yakın takımlar ve kalite ile yetenek olarak birbirine yakın oyuncuların yer aldığı bir lig. İzlemesi zevkli, bir yandan da yarışma seviyesi de yüksek bir lig olduğunu düşünüyorum.

Portekiz Millî Takımı’nın alt kademelerinde birçok maça çıktığın hâlde A takımda sadece bir hazırlık maçına çıktın ve daha sonra çağrılmadın. Bu sezon yükselen performansınla birlikte milli takımdan çağrı bekliyor musun?

Bütün futbolcuların hayali milli takımda oynamaktır. Dolayısıyla benim de en büyük hayallerimden biri milli takımda forma giymek. Ancak bu hayalim şu anda veya yarın gerçekleşecek diye kendimi zorlamıyorum. Ben takımım adına en iyisini yapmaya çalışıyorum, zaten takımımız iyi giderse ve birlikte başarılı olursak milli takımın kapıları da hem bana hem de doğru şekilde işini yapan tüm arkadaşlarımıza açılacaktır. O yüzden bunu çok fazla düşünmeye çalışmıyorum ama tabii ki en büyük hayallerimden bir tanesi olduğunu da söylemeliyim.

Edgar Ie futbol felsefesini böyle tanımladı: Adanmışlık

İstersen biraz da Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı’dan bahsedelim. Yeni bir futbol anlayışı var. Abdullah Avcı sana neler düşündürüyor? Futbol anlayışı, çalışma biçimi ve diğer konularda neler söylemek istersin?

Abdullah Avcı çok tecrübeli bir antrenör. Geldiği ilk andan itibaren savunma üzerine pek çok çalışma yaptı. Bizler de savunma oyuncuları olarak elimizden geleni yaptık ve takımımızın savunma olarak toparladığını görebiliyoruz. Geldiği anda takımızın savunma anlayışının doğru olmadığını, nasıl yapmamız gerektiğini ve nerelerde durmamız gerektiğini bize çok net bir biçimde ifade etti. Zaten oyuncularla iletişimi çok iyi olan bir antrenör. Yaptıklarıyla, söyledikleriyle ve düşüncesiyle ne kadar tecrübeli biri olduğunu görebiliyorsunuz. Kendisinin iletişimi ve bize olan yaklaşımından dolayı çok memnunum ve kendisiyle çalışmaktan çok mutluyum.

Şu ana kadar çalıştığın hocalar arasında Abdullah Avcı’yı nereye koyarsın?

Kesinlikle kendisini üst sıralara koyabilirim çünkü geldiği andan itibaren bize hep yardımcı olmaya çalıştı. Bana ve takımımızın geneline yardımcı olmaya çalıştı. Bu bizim için çok önemli bir durum.

Müsabakalarda kendisini oldukça motive görüyoruz. Maçlara nasıl motive oluyorsun? Özel bir yöntemin var mı? Taraftarlarımızın sosyal medyada yazdıkları ve kendisine yazdığı mesajlar motivasyonunu artırıyor mu?

Maçlardan önce ailemle konuşurum, ailemle vakit geçirmeye çalışırım. Zaten onlarla yaptığı konuşmalar beni oldukça motive ediyor. Maçlardan önce ayrıca ritmi yüksek ve maça beni hazırlayabilecek müzikler dinlemeye çalışıyorum. Bu da benim ayrıca motivasyonumu sağlıyor. Onun haricinde çok fazla yaptığım bir şey yok.

Müziği çok sevdiğini biliyoruz. Süper Kupa finali sonrası soyunma odasında dansınla da gündeme gelmiştin. Müzik ve özellikle Afrika müziği senin için ne anlam ifade ediyor?

Afrika müziği çok farklı bir ritim aslında, ben de bunu seven biri olarak buna ayak uydurmaya çalışıyorum. Lizbon’da yaşayan ve DJ olarak çalışan bir arkadaşım var. Hangi tarz müzik sevdiğimi biliyor ve bazen bana müzik hazırlıyor. Ben de bu sayede müzikten daha çok zevk alıyorum. Dans etmek çok bildiğim bir durum değil aslında, Süper Kupa finalinde mutluluğumu göstermek istedim. Dansla mutluluğumu ifade ettiğimi düşünüyorum. Daha iyi dans eden, arkadaşlarımız var. Ben sadece mutlu olduğum anların tadını çıkartmaya çalışıyorum.

Hugo ile muhteşem bir uyum sağladınız. Bu zor oldu mu? Aynı dili konuşuyor olmanız, bu başarılı uyumda büyük bir etken sayılabilir mi? Hugo ile ilgili neler düşünüyorsun?

Futbolda iletişim çok önemli. Futbolda karşınızdaki kişiyle konuşabilmek ne istediğini bilmek ve ne düşündüğünü anlamak çok önemli. Biz de zaten hem aynı dili konuşuyoruz Hugo’yla hem de birlikte zaman geçirdikten sonra artık ne düşündüğümüzü daha iyi anlayabiliyoruz. Artık nerede olmamız gerektiğini, nerede durmamız gerektiğini konuşmadan da anlayabiliyoruz. Özel bir şey yapmadık belki ama zaman içinde oturan ve şimdi daha da sağlamlaşan bir ilişkimiz oldu.

Pozitif bir insan olduğunu görüyoruz. Sakin ve ılımlı yönünün yanında öfkelendiğin de oluyor mu? Seni en çok kızdıran şey nedir?

Ben çok fazla konuşmayı seven biri değilim aslında. Daha çok kendi köşesinde çekilen, insanların bana fikrimi sorduklarında fikrimi söyleyen biriyim. Tabii ki kaybetmeyi hiç sevmiyorum, kaybetmekten nefret ediyorum. Hatta bir gün antrenmanda oynadığımız ayak tenisi sonrası Abdulkadir Parmak oyunu kaybettiğimde neden bu kadar sinirlendiğimi sormuştu. O da çok şaşırmıştı. Kaybetmekten nefret ediyorum ve çok kolay hazmedemiyorum. Onun haricinde çok kızan, sinirlenen veya insanlara bağırabilecek yapıda biri değilim. Hiç de öyle biri olmadım.

Kendisinin bir lakabı var mı? Yakın çevresi ve takım arkadaşları kendisine nasıl sesleniyor? Kendisine nasıl seslenilmesinden hoşlanıyorsun?

Pek olduğu söylenemez. Edgar derler genelde.

Ailen Trabzon’a geldi mi? Nasıl buldun şehri, insanları ve kültürü? Nelere yabancılık çekiyorsun ve en çok beğendiğin şeyler neler?

Ailem Trabzon’u çok sevdi ancak pandemi nedeniyle de çok fazla dışarı çıkma fırsatı bulamadık. Etrafı çok tanıma fırsatı bulamadık, genelde evdeyiz. Yeni kültüre, yeni şehre ve yeni alışkanlıklara biz de onlarla birlikte ayak uydurmaya çalışıyoruz. Pandemi sonrasında her şeyin daha kolay olacağını düşünüyorum. Şu an bütün ailem Trabzon’da olmaktan dolayı çok mutlu.

Taraftarlarımızın ilk günden beri sana yakın ilgi gösteriyor. Çok sıcak bir iletişiminiz var. Bir anda tüm taraftarımızın gözdesi haline geldin. Neler söylersin taraftarlarımız hakkında?

Çok fazla mesaj alıyorum. Taraftarlarımız çok sık bana mesaj gönderiyor. Ben de cevap verebildiğim kadar onların bu mesajlarına karşılık vermeye çalışıyorum. İnsanların bu sevgisine layık olmaya çalışıyorum. Gerçekten bizlere, hem bana hem de tüm takım arkadaşlarıma inanılmaz bir sevgi ve saygı gösteriyorlar.

Pandemi sürecinde seyircisiz maçlar oynanıyor. Futbolun seyircisiz tadına alışabildin mi? Sahaya çıktığınızda neler hissediyorsunuz?

Taraftarlarımızın eksikliğini çok hissediyoruz. Bu pek alışılabilecek bir durum değil. Çünkü futbolun bir numaralı etkeni taraftar ve taraftarsız maçlara alışabilmek çok kolay değil. Hep kendime şunu söylüyorum; burada dolu stadyumda taraftarlarımızın önünde oynamak harika bir duygu olurdu. Umuyorum ki en kısa sürede, bu pandeminin bitişiyle birlikte, taraftarlarımız dönünce yine harika bir ortam olacak stadyumda. Taraftarlarımızın olduğu bir maç oynamayı ben de tüm takım arkadaşlarım da çok istiyoruz.

Bizim soracaklarımız bu kadar, senin eklemek istediğin bir şey var mı?

Taraftarlarımıza bir şeyler söylemek istiyorum çünkü gerçekten bizlere inanılmaz bir destek veriyorlar. Lütfen bu desteğe devam etsinler çünkü bu takım savaşmaya devam edecek. Bir mücadelenin içindeyiz ve bu mücadeleyi sonuna kadar vermek istiyoruz. Taraftarlarımızın desteği olmadan bunu başarabilmemiz mümkün değil. Hep birlikteyiz ve birlikte daha güçlüyüz, o yüzden bizi desteklemeye devam etsinler.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler