Kenan İskender'in ardından

Trabzonspor camiasının sevilen ismi ve birleştirici gücü genel kaptan Kenan İskender’in aramızdan ayrılmasından sonra Trabzon’un deneyimli gazeteciler bugün onu köşelerine taşıdı. Kimi Kenan Ağabey dedi Kimi Kenan Amca kimi ise Kenan Baba. İşte o yazılar
Kenan İskender'in ardından

Trabzonspor camiasının sevilen ismi ve birleştirici gücü genel kaptan Kenan İskender’in aramızdan ayrılmasından sonra Trabzon’un deneyimli gazeteciler bugün onu köşelerine taşıdı. Kimi Kenan Ağabey dedi Kimi Kenan Amca kimi ise Kenan Baba.

İşte o yazılar

Murat TAŞKIN  (TSYD Trabzon Şubesi Başkanı Karadeniz Gazetesi Yazarı)

 KENAN İSKENDER'İN ARDINDAN...

Ümit Yaşar şiir gibi tarifi ile;

"Biliyorum üzüleceksin, ama ölüm bir gerçek,

Bir yerde sevişmek gibi, bir yerde yaşamak gibi" ölüm...

Allah'ın Azrail ile "Kimine sıra sıra, kimine ara sıra" hesabıyla bu dünyadan öbürüne kullarını tebdil-i mekan ettirdiği şekil ölüm...

Ölüm, kulun ruhunu uçmağa, bedenini toprağa emanet ediş şekli...

Ölü denilerek göçüp gidenlerden, bizi hatıralarıyla mezara taşıyanlar yok mu? Hani ben diyeyim "has adam", siz söyleyin "iyi insan" olanlar...

Dün toprağa verdiğimiz, uçmağa eren Kenan İskender gibi..

Onun eliyle yaptıklarını, diliyle söylediklerini, bakışlarıyla hissettirdiklerini, yaşayan, duyan ve anlayanlardan iseniz tarife hiç ama hiç gerek yok...

O, her haliyle, her şekliyle, her icraatı ile "Görünen köy kılavuz istemez"in Allah'a has kul olanlar içinde en bariz, en güzel örneklerinden biridir..

O'nu çoklarının, sadece en büyük sevdalarından biri olan Trabzonspor akla geldiğinde hatırlaması biliniz ki bir eksikliktir.

Çünkü, O, yani Kenan Ağbi, söz konusu insanlık, hele hele Türkiye ve Trabzon olduğunda yararlı amellerle dolu hatıraları ile daima yad edileceklerden biridir.

Allah rahmet eylesin.. Mekanı cennet olsun..

Göçüp giden sadece Kenan Amca'mı?

Senenin yarısında ikamet ettiğimiz Arsin'de, bazen eşime "Ben bu sabah çorba içeceğim" diyerek, sadece mercimeği değil, gülen yüzünü de tasa doldurup veren Mehmet Albayrak'da elim bir kaza sonucu aramızdan ayrıldı. Dostum Rahman ustanın oğlu Mehmet'i, bundan sonra nerede bir çorbaya kaşık sallasam hatırlayacağım kesindir. Allah rahmet eylesin...

 

DEVAMI 2. SAYFADA

Sertaç HELLAÇ ( Kuzey Ekspres Gazetesi Yazarı)

Kenan amca…

Ayrılığın her türlüsü kötüdür.

Zaman, mekân fark etmez; terk edildin mi, sana her renk siyahtır.

Her mevsim kıştır o gün.

Ne ağaçta yaprak görürsün ne de kokan bir gül…

Terk etti bizi Kenan amca…

Hepimiz vagondayız ama Kenan amca lokomotifti. Ve o lokomotif, düdüğünü acıdan daha acı çalarak son durağa geldi.

Yıllarca ‘yarım’ yaşadığı ve hiç terk etmediği kentine, yüzünden eksiltmediği o güzel gülüşünü emanet ederek gitti Kenan amca…

Ulu Trabzonspor çınarının kocaman bir dalıydı o...

Varlığında çok şey kattığı Trabzonspor’a, gittiği gün bile birlikteliği vasiyet etti.

İstanbul’dan Şenol Hoca’yı, Ünal Karaman’ı, Kayseri’den Tolunay Hoca’yı, Adana’dan Osman Özköylü’yü getirdi Kenan amca.

Hami Kaptan da olması gereken yerde, Trabzonspor Tesisleri’ndeydi…

Faruk Özak’a da ‘gel’ dedi Kenan amca…

Hepsi koştu…

96 ruhu, 1996 yılından itibaren ilk kez ruhen de, vücut bulmuş haliyle de mâbedindeydi.

Kenan amca başardı bunu.

O, görev bilip Trabzonspor’un varoluş felsefesine bağlı olanları tesislerde topladı, onlar da Kenan amcaya karşı son görevlerini yerine getirdiler…

Seni çok özleyeceğiz ama el çaresiz, el mahkum…

Kenan amca;

Oralarda Trabzonspor’u sakın kafana takma desem de biliyorum, takacaksın.

Ama şunu bil ki;

Trabzonspor, tesislerde topladığın ekibine emanet. Bundan önce ne yaptılarsa, bundan sonra da neyi başarabileceklerini en iyi sen biliyorsun.

Tebessümünü görür gibiyim…

Güle güle Kenan amca,

güle güle güzel insan…

 

DEVAMI 3. SAYFADA

 

Osman DİYADİN (Karadeniz’den Sonnokta Gazetesi İmtiyaz Sahibi)

Nesli Tükenen ADAM

Yine acı bir haber geldi..

Trabzon, bir büyük değerini daha kaybetti..

O, bu şehirde ‘Nesli tükenen adam..’

Gerçek bir Trabzon sevdalısı..

Herkese meydan okuyacak kadar Trabzonspor aşığı..

Hayatının her dakikasının, her anının Trabzonspor ile geçtiği, böylesine bir başka adamı görmek hiç mümkün değildi..

Hayata gözlerini Trabzonspor aşkı ile açmış..

Hayata gözlerini Trabzonspor aşığı olarak kapatmış..

Bu şehirde efsane olan bütün futbolculara gidin sorun..

Hepsinin ama hepsinin gönlünde çok ama çok büyük değeri  vardı..

Trabzonspor camiasında ailenin reisi gibi bir ağabey..

Bir baba gibi hep rol üstlendi..

Transfer pazarlıklarında “Hepinizi seviyorum ama en çok Trabzonspor’u  seviyorum” diyerek kulübün beş kuruşuna gözü gibi bakan, kulübün kasasını kendi kasasından daha çok koruyan, Trabzonspor’a en küçük zeval gelmesin diye büyük mücadeleler verecek kadar tutkuluydu O..

Ve..

Bu camiada alıştığımız kırgınlıkların, küskünlüklerin, sen ben kavgalarının panzehri olarak herkesin karşısına çıkarken  ‘hizip’ değil hep ‘barış adamı’ oldu.

Asla kendi reklamının yapılmasını istemeyen, mütevazi bir yürekti de..

“Bana değil Trabzonspor’a sahip çıkın” diyen bir adamdı..

Dedik ya nesli tükenen adam olmak..

İşte aynen öyle..

Bir dahası gelmez..

“Adam gibi adam olmak” diye bir söz var..

Çok kullanırız..

Ama o bu sözü helalinden hak eden aslan yürekli bir Trabzonluydu..

Bugün..

Gidin sorun bakalım..

Faroz’a, Sotka’ya, Yenimahalle’ye..

Kavakmeydan’a, Erdoğdu’ya, Bahçecik’e..

Arafilboyu’na..

Boydan boya yaşayan Trabzon’a..

Öldü mü diye?

‘Asla’ diye Trabzon’un sokakları, mahalleleri yüzünüze püskürecektir..

Çünkü bir şehrin ‘Sessiz efsanesi’ olmak kolay iş değildir..

Bugün bedeni bizlerin arasından ayrılacak ama bu şehirde, bu camiada Kenan İskender ismi her zaman yaşayan bir efsane olarak aramızda olacak..

Çünkü yok eşi benzeri..

İyilik timsali..

Yardımsever..

Kapısını çalanı asla geri çevirmeyen bir derviş..

Onun için ne söylesek az..

Neresinden bakarsanız bakın  Trabzonspor camiasının, bu şehirde yaşayan en büyük değerlerinden biri olan bir büyük insanı kaybettik..

Kenan abi artık aramızda yok..

Dün acı haberi aldığımızda, onu bu şehirde yaşayan bir gazeteci kardeşi olarak boğazımızın düğümlenmemesi mümkün mü?

Çünkü çok ama çok farklı bir isim Trabzon ve Trabzonspor camiası için..

Eğer Trabzonspor camiasında, “Trabzonspor’da nasıl yöneticilik yapılır?” diye bir ders verilecekse o dersin adı ‘KENAN İSKENDER’ olmalıdır..

O dersi de Trabzonspor’u onunla yaşayan bu camianın değerleri, paylaştıkları anılarla vermeli.

Oğlu gibi sevdiği Şenol Güneş bir anlatsın..

Herkes dinlesin..

Hele hele son yıllarda çok ama çok ihtiyacımız var değil mi?

Dedim ya ‘Derviş’ gibi adam..

Fakirlikte sıkıntı, zenginlikte rahatlık olur. Olayların değişmesi, onu değiştirmez.

Başkalarının kusurlarına bakmaz.

Hep kendi kusurlarını görür.

Kendini hiç kimseden üstün bilmez.

Dost, düşman, herkesi güler yüz ve tatlı dil ile karşılar, hiç kimse ile münakaşa etmez. Herkesin özrünü kabul eder.

Dervişlik kılık kıyafet işi değildir.

Onun için denmiştir ki:

“Dervişlik olsaydı tac ile hırka..

Biz dahi alırdık otuza kırka”

İşte onun anlayışı buydu..

Hep derdi ki..

“İyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir.”

Bu şehir onun çok iyiliğini gördü çok..

Güle güle koca yürekli Kenan ağabey..

Bu kalpler seni unutmaz..

Mekanın cennet olsun

 

 

DEVAMI 4. SAYFADA

 

Ali Salih SAVAŞ (Günebakış Gazetesi Yazarı) 

Kenan İskender ve bir transfer pazarlığı!..

Bir yiğit adamı kaybettik.

Dev cüsseli ama yufka yürekli bir ağabeydi.

O’nu, o yapan özelliği, Trabzonspor’daki genel kaptanlığıydı( şimdinin futbol direktörü). Tabi bu görevi yaparken tek kuruş almaz, epey de cebinden verirdi.

Döneminde, naklen yayın geliri yoktu.

Sponsorluk nedir bilinmezdi.

Promosyonla kulübe katkı sağlanır mı ondan da kimsenin haberi yoktu.

Tek gelir kaynağı;

Çimentonun torbasından, sinema biletlerinden alınan 5’er kuruştu. Arada, fındıktan ne gelirse kar, çay’dan kesinti ise; eyvallah kaymak bal.

Bu bütçe ile transfer masasına otururdu. Futbolcunun menajeri, babası, annesi ya da ağabeyiydi.

Biz de o zaman çömez gazeteci, transfer pazarlıklarını pür dikkat takip ederdik. Bir gün, şöyle bir bilgi kulağımıza geldi.

Adı bizde saklı futbolcunun babası, transferde zorluk çıkarıyordu. İstediği para, takım içinde dengeleri allak bullak edecek cinstendi. Kenan amca, müthiş bir hamle yaptı. Babaya dedi ki, “isteğin parayı ha bu kağıda yaz, vereceğim..” Baba, istediği parayı iki sıfırla eksik yazdı. Yani, yazamadı. Kenan amca hemen kabul etti.

Bunu Kenan iskender’e de sonra doğrulatmış, haberi manşete patlatmıştım.

Kenan amca, sen hep aklımızda; yiğit bir adam, adam gibi adam, yufka yürekli  bir dev olarak yaşayacaksın.

Allah rahmet eylesin..

 

 

DEVAMI 5. SAYFADA

Altuğ ATALAY (Trabzonajans.com Genel Koordinatörü) 

KENAN İSKENDER’İ KAYBETMEK!

“Bir kulübü yöneten insan orayı ne kadar düşünebilir?” sorusunun cevabıydı Kenan İskender!...

Bugün aslında kafamızda farklı konuları gündeme taşımak vardı ama “takdir-i ilahi” tecelli ettiğinde dünya işlerinin ne kadar boş olduğunu anlıyor insan...

Ne diyor Yüce Yaradan, “Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve neblûkum biş şerri vel hayri fitneten, ve ileynâ turceûn(turceûne)” ayetiyle Enbiya Suresi’nde?

“Her nefis, ölümü tatmaya mahkûmdur (ve dolayısıyla bir gün) onu mutlaka tadacaktır. Sizi, gerçek değeriniz nedir ortaya çıksın diye şerler ve hayırlar arasında imtihan ediyoruz. Zaten bize dönme yolundasınız ve neticede huzurumuza getirileceksiniz.)”

Sonuçta bütün mesele burada yatıyor... Siz ne kadar plan yaparsanız yapın, o an geldiğinde, “emr-i hak” vaki olunca asıl gerçekle yüzleşiyorsunuz… İşte Kenan İskender, son nefesine kadar bu inancı kendisine düstur edinmiş, örnek bir mücadele insanıydı...

2001 yılında, bir Antalyaspor maçı günü, şu anda okuduğunuz gazetenin Spor Müdürü olarak görev yaparken, müsabaka saatini  beklediğimiz sırada o şok edici haberi almıştık!...

Saatler, günler, aylar geçse de etkisi uzun süre üzerimizden gitmedi... İşte o günden itibaren Kenan İskender ve ailesi için 14 yıllık yeni ve sıradışı bir yaşamın kapısı aralanmıştı.... Yukarıdaki ayetin verdiği mesaja yürekten inanarak, ona sarılmanın metanetini hep birlikte gösterdiler... Başta, Kenan İskender’in fedakarlığı örnek eşi Behice Hanım olmak üzere, çocukları Murat, Esra, Haluk ve Emine hiçbirimizin kolay kolay anlayamacacağı bir iradenin direnciyle bağlandılar hayata.... Onların bu üstün gayretleri, sevgileri Kenan Abi’yi de yıllarca dimdik ayakta tuttu... Dostlarından, sevenlerinden kopartmadı!...

Ama dedik ya; her faninin ömrü bir yere kadar... Şimdi Kenan İskender, Allah’a dönme yolunda aramızdan ayrıldı....

Geçenlerde arşivleri karıştırırken, Büyük Usta’m rahmetli Mehmet Tan’ın, Trabzon’un bir başka duayeni rahmetli Ahmet Selim Teymur’un arkasından yazdığı yazı geçti elime... Bakın Tan, “Amcam da öldü” başlıklı yazısında neler söylemiş; “Ölüm haberi yazmak öyle kolay mıdır? Hele, çok sevdiğiniz bir insanın arkasından iki satır yazı yazmak her babayiğidin harcı değildir. İnanırmısınız, sanki acımı paylaşacak, yüreğimdeki ateşi söndürecekmiş gibi daktilonun tuşlarıyla savaşırcasına ‘Sevgili Amcam’a’ başlığı altında şunları karaladım: ‘Sen söylemiştin. Ölen çok sevdiğin bir insansa önce ölüm haberini yazarken, arkasından yazı yazarken, yazdığını tashih ederken, ertesi gün okurken hep ölüyorsun. Vallahi dünyanın en zor işi..’ Baktım gerisini getirmek güç, vazgeçtim....Ne kadar zorlarsam zorlayayım, yapamıyorum, beceremiyorum. İşin Türkçesi bugün canım yazı yazmak istemiyor...”

Meğerse çok haklıymış Mehmet Abi... O bile yazamadıysa biz nasıl oynatacağız kalemi bu halde... Şimdi Kenan Abi de gitti yanına... Kimbilir alırlar Turan Alp’i de, vururlar muhabbetin gözüne...

Konu mu? Sormaya gerek var mı?

Güle güle koca yürek!... Senin o gülen yüzünü hiç unutmayacağız!.. Ruhun şad, mekanın cennet olsun!

 

 

DEVAMI 6. SAYFADA

Tekin ATAY (İlkhaber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) 

Evrenin değişmez kuralıdır.

İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler.

Emri hak vaki olup ruh vücudu terk edince, insandan geriye bir cansız beden kalır, bir de ‘ömür’ denilen süreçteki eserleri/ anıları…

Bu dünyadan bir Kenan İskender geçti.

Nalbant Hasan’ın oğlu olarak başladığı hayat serüvenden geriye, her insanın mutlaka ders çıkaracağı dolu dolu bir yaşam öyküsünü hatıra bırakarak…

Şehrinin bir bileni, hatırı sayılırı, sözü dinleniriydi.

Siyaset, spor ve iş dünyasının kanaat önderiydi.

Fikrine değer verilendi.

Kiminin abisi, kiminin amcasıydı.

Kısacası, herkese yön gösteren bir kutup yıldızıydı.

Hiç unutmam.

Sevgili oğlu Haluk, Antalya’da askerken, ben de Habertürk’ün Antalya temsilcisiydim.

Bir çarşı izninde Haluk yanıma gelmişti.

Rahmetli, telefonla arayıp Haluk’un çarşıda gezdiğini öğrenince, “Boş gezme, bak bakalım oralarda ticaret olarak ne yapılabilir?” demişti.

Derdi para kazanmak değildi, sadece boş durulmasını, vaktin boşa harcanılmasını sevmezdi, üretken insandı.

Elbette her ticaret adamı gibi para kazanmayı da bilirdi ama Kenan İskender en çok insan biriktirmişti.

Yazılacak, anlatılacak çok şey var lakin ölüm karşısında insan çaresiz, kelimeler de önemsiz kalıyor.

Trabzon, önemli bir değerini daha kaybetti.

Mekânı cennet olsun

 

DEVAMI 7. SAYFADA

Ahmet KÜLEKÇİ (Haber61.Net yazarı) 

KENAN AMCA HEPİMİZE DERS VERDİ!

Her fırsatta dile getiririm, ne olur insanları yaşarken sevelim, birbirimize “seni seviyorum” kelimesini çok görmeyelim..

Öldükten sonra ah vah çekmenin bir anlamı kalmıyor!

Kenan amca ile sohbet ederken “Seni seviyorum güzel insan, senin yaşama savaşın beni çok etkilemiştir” demenin huzuru ile bu yazıyı yazıyorum..

Kenan İskender’in ne spor ne iş ne sanayi ne de diğer alanlardaki başarısını, çalışkanlığını,özverisini  ve dürüstlüğünü anlatacak değilim.

Ben baba Kenan İskender’i yazmak isterim..

Evlatlarına sarılan, ailesi ile her zaman sevgi ve barış içinde yaşayan, dostlarını her seferinde arayan soran  Kenan İskender’den söz edeyim size..

Kenan amca çok renkli ve farklı bir insandı gerçekten.

Yaşadığı o büyük acıya rağmen hayattan kopmadı, büyük bir dirençle mücadele verdi.

Konuşurken bile gözlerinin içindeki o mutluluğu görme fırsatı buluyordunuz.

Kenan İskender Trabzon şehri için gerçek manada önemli bir değerdi..

Evlatları elbette o değere sahip çıkacak, bayrağı taşımaya devam edecek..

Hepimiz elbette ölüp gideceğiz..

Ama öyle ama böyle. Üç günlük dünya sonuçta..

Önemli olan arkamızda nasıl bir iz bırakacağımızdır. Kenan amca çok derin bir iz bıraktı arkasında..

Hepimize iyi bir ders verdi..

Acılara karşı nasıl ayakta durulduğunu, başı her zaman dik olarak verdi..

Kenan İskender hiç başını yere eğmedi.

Maddiyatla değil maneviyatla birlikte görevlerini yerine getirdi..

Hep saygı ile özlemle ve rahmetle anacağız ve unutmayacağız

Trabzon şu kısa süre içinde önce Kadir Öztürk’ü sonra Kenan İskender’i kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyor.

Allah  ailelerine, yakınlarına, dostlarına sabır versin..

Seni unutmayacağız güzel insan, ışıklar içinde kal, mekanın cennet olsun..

8-ekim-kosem.jpg

 

DEVAMI 8. SAYFADA

YUSUF TURGUT  (TAKA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
 
KENAN İSKENDER’E VEDA EDERKEN
 
1979 yılıydı.
 
Daha Trabzon basınına ayağımızı atmamıştık.
 
Bir Fener maçı.
 
Avni Aker adeta boğuluyor.
 
15 bin kişilik Avni Aker’e 30 bin kişi girmiş.
 
Kenan İskender adını ilk o gün tribünlerden duydum.
 
Kulaklarıma kazındı.
 
1981 yılı bizi getirdi Anadolu Ajanı ile buluşturdu.
 
Rahmetli Suavi Kaptan'ın yanında işe başladık.
 
Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü ekonomik bülten hazırlıyor ve Trabzon’daki abonelerine gönderiyordu.
 
Bu abonelerden birisi Adnan Müftüoğlu’nun Trabzon Ecza deposu, bir diğeri Şadan Eren’in Transgür’ü, birisi de Kenan İskender’in İskender formikası idi.
 
Kenan İskender’i, bu bülteni bırakırken tanıdım.
 
Sonra, Kenan İskender’in gazete sütunlarına yansıyan o gözlüklü resimleri işledi beynimize.
 
Yakışıklı ve heybetliydi.
 
Ardından aktif muhabir olduk.
 
Yakından takip ettik.
 
Trabzonspor sevdasının üst düzeyde olduğunu gördük.
 
Söz konusu Trabzonspor olduğunda kulübün menfaatleri kendi menfaatlerinin önünde geldi hep.
 
Futbolcularla ilginç pazarlık yaptı.
 
Fazla transfer ücreti isteyen bir futbolcuya ‘sen o rakamı yazabilirsen sana o parayı veririm’ dedi.
 
Gerçekten de yazamadılar.
 
O Trabzonspor efsanesi oldu.
 
2001 yılında Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın meydan mitingini yaptığı gün.
 
Cafer Hazaroğlu’nun ofisinden o mitingi izliyorum.
 
Haberi Zeki Sancak ulaştırdı.
 
Aradı ve ‘Müdür Kenan İskender silahlı saldırıya uğradı’ dedi.
 
Müthiş direndi.
 
Yürüyemese bile Trabzonspor’a başkanlık yapabilecek seviyelere geldi.
 
Teklifleri de, ‘Gençler yapsın’ diyerek kabul etmedi.
 
O güçlü yapısı ile Trabzon ile dertlendi.
 
Hatta zor günlerimizde bize de moral verdi.
 
Bu gazeteyi kurarken ‘Yanınızdayım’ dedi.
 
Güzel haber yaptık aradı takdir etti.
 
Hayat bir yere kadar.
 
‘Her nefis ölümü tadacaktır.’ sözüne inandım, iman getirdik.
 
Kenan abiyi de önceki sabah kaybettik.
 
Bugün ise cenaze merasimi var.
 
Bugüne kadar geçirdiği iş ve soysal yaşamı ile babasına layık olan
 
Trabzon’u ve Trabzonspor’u çok seven oğlu Murat İskender’e ve İbrahim İskender kardeşime ve tüm yakılarına sabır ve başsağlığı diliyorum.
 
Kimisinin efsane Genel Kaptanı.
 
Kiminin Kenan abisi göçtü.
 
Bin bir anılarla.
 

DEVAMI 9. SAYFADA

Ali Kemal YAZICI ( Yeni Şafak Gazetesi Bölge temsilcisi ) 
 
Şimdi kaşar peynirini kim alacak?
 
İşe senin telefon numaranı telefon fihristimden silmemekle başlayacağım.
 
Çünkü her başım dara düştüğünde fihriste aradığım Kenan İskender, bundan sonra açmasa da cevap vermese de o numarayı arayacağım…
 
Şimdi yazacaklarımı iyi oku koca adam…
 
Evet. Sen Kenan İskender…
 
Mesai saatlerinde yanına geldiğimizde, “Sizin işiniz yok m gidin çalışın” diyen Kenan İskender…
 
Simidin dozunu kaçırdığımızda bırakın patronlar alsın diyen, çayı son yudumunda tazeleyen Kenan İskender…
 
33 yıllık meslek hayatımda bir kez olsun benim istediğim cevabı değil kendi istediğini bu garibe yazdıran Kenan İskender…
 
Moloz’da sunta dükkanına gelenin ayakları üşümesin diye tahta döşeme yapan Kenan İskender…
 
Otelin dışına bakarken arkasından takımın kamp yaptığı odaya çıkanı fark edip, otelden attıran Kenan İskender…
 
“La oğlum” la başlayıp devamında hepimizin iyiliği için sıralanan dizelerin mimarı, üç kuruşu koparmak için gelene posta koyup, avuçlar dolusu hayrat yapan Kenan İskender…
 
Aklı her zaman herkesin işinde ve aşında olan Kenan İskender…
 
Bugün bırak cami avlusunu, meydan civarına sığmayan cemaatini gördüğümde, “He” dedim. “Şimdi kalkar der mi ki, “Sizin işiniz gücünüz yok mu, gidin işinizin başına” diye ama olmadı.
 
Birilerinin Kenan abisi, birilerinin babası, birilerinin amcası.
 
İsmin soyadınla birlikte sadece resmi işlemlerde bir araya geldi…
 
Cami hocası bile vaazda kah Kenan abimiz dedi, kah sayın İskender…
 
Adamın ismi mi olurmuş…
 
Adı adam olanın isminin ne hükmü var…
 
Adam gibi geldin, adam gibi gittin Hacı baba…
 
Behice ablamın hayat arkadaşı; Murat, Esra, Haluk ve Emine’nin imparatoru, Çağrı, Kerem, Eray ve Giray’ın kendileri büyüdükçe büyüyecek büyük babaları…
 
Bugün cami avlusunda “konuş” dediler bir şeyler konuştuk ta bugün sayfalarca yazı yazan eller bileklerinden prangaya vuruldu, boğazı düğümlendi konuşamadı be hacı baba…
 
Herkes, “Kenan İskender’i” anlat dedi..
 
Ya siz nasıl gazetecisiniz? diyecektim ki düğümlendim, göz kapaklarım farklı açıldı…
 
Ya siz nasıl gazetecisiniz? Kenan İskender’i yaşamamışsanız bırakın mesleği hayatı yaşamak için geç kaldınız. Kenan İskender anlatılmaz, yazılmaz; yaşanır…
 
***
 
Seni yazmak haddime değil.. 
 
Seni sana anlatmak için birkaç kelimeyi sıralayayım. 
 
Koca yürekli adam, biliyorum herkes kendince seninle bir anısını yazıp, senin icraatlarını kaleme alıp toplumla paylaşacak. 
 
Ben senin yaşadıklarını yazamam. 
 
Benim yazacaklarım seninle yaşadıklarım olacak.
 
Bir gazeteci işsiz kaldığında nasıl üzüldüğünü bilenlerdenim…
 
Kaşar peynirini siz alın, simidi ben dediğin kadim dostların İskender Önal ve Şenol Güneş’te yanı başında acıyı içinde hissedenlerdendi.
 
Ali Nail ısınırken Şeyhmuz’u oyuna koyup Bursaspor karşısında tarihi zaferin mimarı olmanın canlı şahidiyim.
 
Trabzon’da insanlara iş kapısı açılsın diye çevrendekilerle kavganı, uzak ildeki dostlarını aradığını bilirim. Millet, “işini büyütüyor” derken ekonomini zorlayıp asıl amacının Trabzon’da işsize iş kapısı açmak olduğunu bilenlerdenim.
 
Dedim ya Hacı baba…
 
Herkes kendisiyle ilgili bir anısını yazdı yazıyor, bense seni…
 
Trabzonspor menfaatlerini düşündüğün için toplumla kötü olmanı bile içine sindirdin.
 
Trabzonspor’un menfaati için atıştın, çatıştın yetmedi hiçbir futbolcu oğlunu toplumun önüne atmadın. Hiçbir sporcu oğlunla kötü olmadın…
 
Ha unutmadan. 
 
O sporcu oğulların bugün yanındaydı… Yanı başındı…
 
Birde bir tespitim var hacı baba; sen sadece iyi futbolcu yetiştirmedin o iyi futbolcular iyi birde teknik adam olmuşlar. Şenol Güneş, Hüseyin Tok, Necati Özçağlayan, Ünal Karaman oradaydı, Hami, Lemi, Büyük Hamdi, Küçük Hamdi, şimdi ki Teknik Direktör Şota…
 
Hani Hami, Ogün, Hamdi, Orhan başta olmak üzere herkesle anlaşamayıp, son kim kaldı dediğinde Şota dediklerinde, yönetim kuruluna ben çıkayım da anlaşın dediğin Şota…
 
İlk anlaşma yaptığınızda Cafer Hazaroğlu’na 200 dolar verip onlara verdirdiğin Şota ve Arçil kardeşlerin Şota’sı. Transferin ilk taksiti olarak düşünürlerken elbise almaları için haçlık verdiğini söylediğin, bu nedenle ellerini öpen ikizlerin Şota’sı…
 
Hani küme düşen Konya’dan aldığın Tolunay’la, yine küme düşen Aydın’dan aldığın Osman Özköylü var ya, onlarda yanı başındaydı. Biliyorsun bu arkadaşlar sonra Milli takıma kadar gitmişti.
 
Ha bu arada yine unutmadan…
 
Bu kadar cenazeye gittim ilk kez bir cenazede her gören birbirine baş sağlığı diledi…
 
Demek ki sen sadece bizim değil herkesin hacı babası, Kenan amcası, Kenan abisisin…
 
Son olarak ta şunu belirteyim ki sağlığında seni dinlemeyenlere bugün ölümünle bir son şans daha verdin. Hiçbir kudretin bir araya getiremeyeceği Trabzonspor camiası bugün bir araya geldi. Belki de Trabzonspor’un yakalaması gereken son şans için son nefesini verdin…
 
Bu şansın ne kadar değerlendirildiğine bakmayacağım çünkü, sona geldim….
 
Duydum ki senin için kitap yazmış bir abim. 
 
Kendisiyle kavgalı, ya da kendisinin gönül koyduklarını koymamış o kitaba.
 
Demek ki sana sormamış...
 
Çünkü sen her kesimle, herkesle barışıksın...
 
Ben yokum o kitapta hacı baba…
 
Varsın olmasın…
 
Senin hayatında bir yer edindim ya… Ve seni tanıdım ya…
 
O bana yeterde artar bile…
 
Bu arada bugün bir şey daha öğrendim ki 33 yıldır benim istediğim cevabı vermemen de Trabzonspor içinmiş.
 
Kızma ya 33 yıl sonra da olsa öğrendim…
 
Trabzonspor’un menfaatleri için hala ne yapılması gerektiğini öğrenemeyenler var.
 
Nur içinde yat hacı baba…
 
Çağrı, Kerem, Eray ve Giray büyüdükçe sen daha da büyüyeceksin…
 
Ve biz: her gün İskender Önal, Şenol Güneş başta olmak üzere tüm sevenlerinle birlikte uzun sokaktaki yerine simit alarak geleceğiz de; 
 
Kaşar peynirini kim alacak?
 
Ya da kaşar peyniri aynı keyifle yenecek mi?
 
 

DEVAMI 10. SAYFADA

İHSAN ÖKSÜZ (Taka Gazetesi Köşe Yazarı)

BİR ÇINAR DEVRİLDİ

Trabzon’un ve Trabzonspor’un bir çınarı daha devrildi. Trabzon şehrinin ve ülke futbolunun en renkli simalarından birini, Kenan İskender’i yitirdik. Yaklaşık 15 yıl önce nedensiz bir saldırı sonucu tekerlerli sandalyeye mahkum olan Kenan İskender’in acıları artık sona erdi. Ahmet Suat Özyazıcı’nın deyimi ile “İskender İmparatorluğu” artık yetim kaldı. Sevgili Murat İskender’in omuzlarına daha ağır yük bindi. Çünkü 1942 yılında Erdoğdu’da doğan ve ilkokuldan sonra 17 - 18 yaşlarında ağabeyi Kazım İskender ile birlikte iş hayatına atılan Kenan İskender, kente çok büyük katma değer katmıştı.

Kenan İskender, Trabzonspor eski kulüp başkanı ve eski bakan Faruk Nafiz Özak’ın da dediği gibi “Marka futbolcular yanında, marka yöneticilerimiz”den biri idi.

 Trabzon ekonomisine ve iş hayatına olduğu kadar Trabzonspor’a da büyük katkıları olan Kenan İskender, genel kaptanlık, futbol şubesi sorumluluğu ve asbaşkanlık gibi önemli görevler ifa etti. Trabzonspor Divan Kurulu’nda da görev alan Kenan İskender, Behice Hanım’la evli, Murat, Esra Bozkaya, Haluk ve Emine İskender’in babaları idi.

Kenan İskender bugün İskenderpaşa Camii’nde kılınacak namazdan sonra Bostancı Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedilecek. Ailesinin ve tüm dostlarının başı sağolsun.

 

DEVAMI 11. SAYFADA

ADNAN SUNGUR (sporyorum.com.tr.yazarı)

KOCA ÇINAR  DEVRİLİRKEN!

O; Trabzonspor’un şampiyonluklara ambargo koyduğu günlerde de vardı ancak ben kendisini 1986 yılında tanımıştım. Mehmet Ali Yılmaz başkanlığı dönemiydi. Yine muhalif gazeteciydim. Karadeniz Gazetesi’nin henüz 26 yaşında gencecik spor müdürü olarak, Yılmaz ve ekibini eleştiri yağmuruna tutuyordum. Trabzonspor’u kendine yabancılaştırdıklarından, dış transferle fazla açıldıklarından, kulübün bir kişinin tekeline girmesinden duyduğum endişeleri dile getiriyordum.

Takımı da, oynanan futbolu da kıyasıya eleştiriyordum. Teknik direktör Ahmet Suat Özyazıcıı’ıydı. O ise Genel Kaptan olarak önemli bir görev üstleniyordu. Suat Hoca’ya yakın olarak bilinirdi. Biz ise daha çağdaş gördüğümüz Özkan Sümer’e olumlu bakan cenahtandık. O nedenle de kendisiyle önceleri biraz mesafeli gibiydik. Ancak onca eleştiriye rağmen bir kez olsun, sesini yükselttiğine tanık olmadım.

“1 MİLYAR LİRAYI YAZSANA OĞLUM”

Aradan zaman geçti. Yılmaz’ın tek adam hevesinden dolayı onunla yöneticilik yapılamayacağını düşündü ve kenara çekildi. Sonra Sadri Şener başkanlığında yeniden kolları sıvadı. Yine genel kaptandı. Kulübün her kuruşunun hesabını yapardı. Oyuncularla transfer görüşmelerine girdiğinde ve futbolcular, milyarlardan söz ettiğinde, “Olum, ben ilkokul mezunuyum, bu Hayrettin (Hacisalihoğlu) üniversite bitirdi. Ona bu rakamları söyleyin, belki anlar. Bir de 1 milyar lirayı ben yazmayı bilmiyorum. Siz bir yazın da ben de öğreneyim’  dediğini ancak hiçbir futbolcunun 6 sıfırın bulunduğu dönemde milyarı yazamadığını tatlı bir anı olarak hatırlarım.

Ünal Karaman ile yaptıkları pazarlıkta kılı kırk yarıp, fiyatta anlaşamayınca, işi zamana yaymak isteyince ve gazeteciler de, “Anlaştınız mı, neler konuştunuz?” diye sorduğunda, durumu kurtarmak için, “Konya ova ya, orada Ünal’ların bağı var. Fasulyelerden, salatalıklardan konuştuk. Bu yıl pek verimli olmamış’demesi de belleklerden hiç çıkmamıştır.

İRONİK İĞNELEMELERİYLE VERDİĞİ MESAJLAR

Hele, taraftar grupları futbolcuları dövmek için tesisleri bastığında, kapıya çıkıp, gömleğinin kollarını yukarı kırdıktan sonra, “Futbolcuları dövecek olan, önce beni dövecek” diyerek o yaşında gencecik insanların karşısına çıkması ve onları püskürtmesi de kolay unutulur mu? Ya da, Ünal Karaman’ın burnundan kıl aldırmadığı bir dönemde, “Git kendine bir kulüp bul ama 5 milyar lira getir”dediğini, Ünal’ın, Fenerbahçe ile konuştuktan sonra anlaşamaması ve Trabzon’a döndüğünde, “Oğlum biz seni değil, banka hesabında 5 milyar lirayı bekliyorduk” dediğini de unutmamız mümkün mü?

Ya da Faruk Nafız Özak’ın 1996’nın sonunda kulübü yeniden Mehmet Ali Yılmaz’a teslim etme kararı verdiğinde, “Evet, taraftarın da, gazetecilerin de gözü aydın. Artık Trabzonspor sürekli şampiyon olur’ sözlerindeki ironiyi orada bulunanlardan hatırlamayan var mı? Şenol Güneş’i defalarca istifadan döndürdüğünü unutmadık.

ŞEHMUZ’U OYUNA SOKUP, KUPAYI TRABZON’A GETİREN ADAM

Bursaspor ile oynanan 0-3’lük kupa maçının rövanşında Belçikalı Teknik Direktör Urbain Braenms’in 80. Dakikalarda Ali Nail’i oyuna sürmeye hazırlanırken, “Hocam, bırak Ali Nail’i, Şehmuz’u oynat” diyerek bu oyuncuyu güçlükle oyuna sokturduğunu ve Diyarbakırlı bu delikanlının son dakikalarda attığı golle skoru 5-1’e getiren Trabzonspor’un uzun bir aradan sonra kupa şampiyonu olduğunu da mı unutacağız?

Urbain Braems’in, Altuğ Atalay ile bana, Boztepe’de verdiği röportajda, “Gelecek sezon kalmam zor gibi” demesi ve fiyatını yükseltmek istemesine karşın, yönetimin kafasındaki “Şenol Güneş-Ahmet Suat Özyazıcı-Özkan Sümer üçlüsünü birlikte çalıştırma’ düşüncesini hayata geçirmek için bulunmaz bir fırsat bilerek kendisine, “Gelecek sezon Ubrain Braems’le çalışacak mısınız?” diye sorduğumuzda,  “Hoca çalışmak istemiyor. Yapacak bir şey yok, biz de özümüze döneceğiz” demesi de dün gibi aklımda…  Bu hamleyle birlikte oluşacak tepkileri ortadan kaldırması da belleğimizde tazeliğini koruyor hala daha…

EN SERT YAZILAR KARŞISINDA BİLE SÜKÜNETİNİ KORUYAN ADAM

Gazeteci olarak sürekli muhalefet yapmamıza rağmen hoşgörüsünü unutabilir miyiz? “Bu işlerde küskünlük olmaz olum, yönetici eleştiriye açık olmayacaksa bu işi yapmayacak” dediğini de ve içi kan ağlasa da, her zaman gülen bir yüzle bizleri karşılamaya çalıştığını da hatırlamadan edemeyiz sanırım…

Ve yine en muhalif olduğum ve yanına bile gitmekten ve görüşme yapmaktan çekindiğim bir dönemdi. Doğan Grubu’nda işime son verilmişti. Sonra bu iş aktimin feshedilme olayının bir yanlıştan kaynaklandığı ve işe devam etmem istenmişti. Kabul etmedim, ayrıldım. Evrakları imzalamak için bir gün sonra büroya gittiğimde, “Genel Kaptan seni aradı, mutlaka bana bir uğrasın” dediğini arkadaşlar haber verdi. O zaman cep telefonu yoktu. Bürodan görüşme yapabiliyorduk. Ben gitmemiştim. Bir kez daha aramış, arkadaşlar bana yine haberi ilettiler…

KASASINI EMRİME VERDİĞİ VE GÖZLERİMİN DOLDUĞU O AN!…

Ben de, daha sonra yaşça bizden çok büyük olan bir insanın araması ve görüşmek istemesine kayıtsız kalmanın saygısızlık olacağını düşünerek, bu kez işyerine gittim. Tek başına büroda oturuyordu. Ayağa kalktı, ‘Hoş geldin’ dedi ve işime son verildiği için çok üzüldüğünü söyledi. Ben de, “Niye ağabey, bir muhalif temizlendi işte” diye espri yapmıştım. Bana, “Senin ne kadar dürüst, namuslu ve ilkeli olduğunu biliyoruz Adnan… Kimsenin tetikçisi olarak yazmıyorsun. Öyle inanıyorsun ve yazıyorsun.  Bunlar işin doğasında var”dedi ve sonra da, yanında bulunan çelik kasayı açarak, “İşsiz kaldın, çoluk çocuğun var. Belki ihtiyacın vardır. Belki başka bir iş kurmak istersin. Ne kadar para gerekiyorsa al, bir ağabeyinin yardımı kabul et” dedi.

Kasanın içinde demet demet dolarlar, marklar, Türk Lirası vardı. Duygulanmış, gözlerim dolmuştu. “Teşekkür ederim ağabey… İhtiyacım yok” dedim. Bana, “Bak Adnan sen çok gururlu bir insansın. Yardım kabul etmek istemiyor olabilirsin bari borç al” diye diretti. Yine teşekkür ettim ve kabul edemeyeceğimi dile getirdim. Sohbetimiz uzun süre devam etti, “Sen benim kardeşimsin, ihtiyacın olduğunda her şekilde yanında olduğumu unutma” diyerek sohbeti bağlamıştı.

Ve babam vefat etmişti… İnsan için en duygusal anlar bir yakınının ölüm anıdır her halde… Arsin’in Çubuklu köyüne birçok dostumuz, ağabeyimiz, arkadaşlarımız, sevenlerimiz geldi. O da gelmişti. Hem de kendisine sıkılan 6 hunhar kurşunun felç ettiği bacaklarına ve oturmak zorunda olduğu tekerlekli sandalyeye bakmadan…

O kadar insan, o kadar vefalı, o kadar dosttu!..

BAŞKANLIK HAYALİNİ YIKAN ACI OLAY

Trabzonspor kötü yönetildiği dönemlerde, “Ah Adnan ah, bu kulübü bu halde bırakır mıydım? Başkan adayı olmaz mıydım? Ama kör olası bu bacaklarım, beni çaresiz bıraktı”derken, yaşadığı acıyı gözlerinden okumak mümkündü!

İşte bu dev adam KENAN İSKENDER’den başkası değildi.

Trabzonspor’un bir lirasının hesabını yapan, kimsenin hakkını yememek için elinden geleni yapan ama kimseye de kulübün bir lira fazlasını ödememek için kılı kırk yaran Kenan Abi’miz…

Son yıllarında bacaklarındaki ağrılar nedeniyle yaşadığı acıdan daha büyüğünü Trabzonspor’un kötü yönetilmesi, iç kavgalar ve iflasın eşiğine gelmesi nedeniyle duydu.

Hiç de beklemediğimiz bir zamanda da aramızdan ayrıldı.

En büyük üzüntüm, Kenan Ağabeyin, Trabzonspor’un yeniden emin ellere teslim edildiğini göremeden bu dünyadan göçüp gitmesi oldu!

Diğer birçok çınarımız gibi…

Bizler, gerçek Trabzonsporluların hiçbirini unutmadığımız gibi Kenan Ağabeyimizi de asla unutmayacağız. Bu kulübün tarihini unutturmaya çalışanlar, ismini hiçbir yere vermese de unutmayacağız.

Çünkü o yaptıklarıyla ismini taşlara, duvarlara, kapılara, binalara, yazdırma çabası göstermedi. Sevgisiyle, özverisiyle, insan yanıyla gönüllere kazıdı ismini… Ve yüreğimizde sonsuza dek yaşayacak.

Işıklar içinde uyu Kenan Ağabey

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir