Anahtar Deliği 12.03.2019
Anahtar Deliğinden Bakmaya devam edeceğiz.
SİZ BİZİM İÇİN GELMEDİNİZ ONUN İÇİN GELDİNİZ!
Yomra Belediye Başkanı İbrahim Sağıroğlu kızı Hilal ile Fikret Ataoğlu’nun oğlu Bekir, muhteşem bir törenle dünya evine girmek için ilk adımı attılar.
İbrahim Sağıroğlu eşi ile dans ederken kızına baktı ve gözlerinden bir damla yaş süsüldü. Kızına çok düşkündür.. Trabzon’un sevilen iş insanı Fikret Ataoğlu da, inanılmaz gururla salonda yerini aldı. Oğluna büyük bir sevgi ve içtenlikle bakıp iç çekti. O da gerçekten onurlu ve gururluydu.
Her iki aile ve yakınları, bu mutlu anlarında onları yalnız bırakmadılar.
400 kişilik salon bir anda 1000 kişiye yükseldi.
Salona ekstra masa sandalye getirildi.
Trabzon’da özellikle AK Parti kanadı bu nişana ilgi gösterdi.
Milletvekilleri geldi. En ilgi çekici ilgi ise aynı massada oturdukları Volkan Canalioğlu’na oldu.
AK Partili Milletvekilleri Muhammet Balta, Salih Cora, Bahar Ayvazoğlu, Adnan Günnar, Canalioğlu ile sohbet ettiler.
Muhammet Balta ile Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç arasında Salih Cora oturdu.
Bir ara Cora dışarı çıktı.
Ayaküstü Hasan Kurtla sohbet etti.
Levent Ustabaşı yanına geldi.
Aralarında Trabzon medyası üzerine bir değerlendirme geçti.
Salih Cora siyasi kimliği kadar medyada da etkili isimlerden biri.
Aralarında ne geçti henüz bilgi alamadık ama yakında çıkar ortaya..
Nişan töreni de Trabzonspor tayfası da vardı.
Mesela Yöneticilerden Yusuf Hayırlıoğlu, Emin Kahraman, Ömer Sağıroğlu, iş insanı Zeki Mazlum, Divan Başkanı Ali Sürmen..
Yusuf Hayırlıoğlu, masayı çekmeye çalışan gazetecilere, Ali Sürmen’i işaret edip, “Siz bizim için gelmediniz onun için geldiniz “diyerek takıldı.
Nişanda her şey vardı, siyasi spor magazin, her sey..
TRABZON’DA İCRALIK OTELLER ARTAR MI?
Turizmin geliştiği yerlerde…
Yatırımlar Trabzon’daki gibi uçuk olmaz!
Oranın yöneticileri planlı programlı davranır.
Mesela bir adam pansiyonlu açtı, hemen yıkıp krediyle borçlanıp yıldızlı otel açmaya çalışmaz.
Pansiyon yetmezse bir dahaki sene kazancına göre bir kat daha atar.
Bu böyle kazandıkça her sene devam eder.
Trabzon’da şu anda ciddi bir patlama var.
Mesela bu sene turizm sezonu kötü giderse en az 20 otel icradan satılığa çıkar.
Çünkü ağır külfetlere yapıldılar.
Serbest piyasa kaliteyi, ve kaliteli insanları ortaya çıkarır, çürükleri ayıklar derseniz o başka..
Şu anda 10 tane yıldızlı otel satılık.
Kimileri de satmak için yapıyor tabi.
Bir tanesi de icraya düştü.
Bakın haber aynen şöyleydi;
Yomra ilçesi Yalı mevkiinde deniz manzaralı, 10 katlı, 135 odası bulunan 4 yıldızlı otel icradan satılığa çıkarıldı. Trabzon Havalimanı'na 6 kilometre, şehir merkezine ise arabayla 20 dakika uzaklıkta olan otel, Karadeniz'e 850 metre mesafede yer alıyor. Otelde sauna, hamam, spor salonu ve masaj olanaklarının yanı sıra kapalı yüzme havuzu da bulunuyor. 3 yıl önce inşa edilen 10 katlı otel iki finans kurumuna olan borcu sebebiyle 9 milyon 125 bin TL bedel ile 19.03.2019 tarihinde ihaleye çıkacak. Toplam 13 bin 439 metrekare alana sahip olan otelin bir adet cadde cepheli kafeteryası bulunuyor. Konuyla ilgili bilgi veren icraburada.com sahibi Caner Çakı, ihalenin 19 Mart tarihinde gerçekleşeceğini belirterek, "İcradan birçok fırsat değişik şekillerde karşınıza çıkabiliyor. Bu tarz fırsatları değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Turizm de bölgenin yükselen değeri olan Trabzon'da böyle lüks bir otelin yarı fiyatına satışa çıkması yatırımcıların ilgisini çekecektir’’ dedi.
MERAL AKŞENER TRABZON’A GELDİ İLK KİMİ GÖRMEK İSTEDİ
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener dün gece Tokat’ta miting düzenledikten sonra kara yolu ile Trabzon'a geldi. Trabzon’a gelmeden ama bir ricası vardı.
Bu rica şuydu;
Dün Çarşıbaşı bir Asiye nenenin sosyal medyaya düşen görüntülerini izledi
Bu görüntülerde Asiye nene iktidarı eleştiriyor, dert yanıyordu.
Meral Akşener görüntüleri yolda izlemiş ve demişki; Ben Trabzon’a girer girmez beni Asiye neneme götürün elini öpeceğim.
Hemen Asiye neneye ulaşıldı.
İYİ Parti Trabzon İl Yöneticileri ile Çarşıbaşı İlçe yöneticileri seferber oldu.
Tam hersey yolundayken karayolu ile gelen Akşener’in trafik nedeniyle Trabzon’a gelmesi geceye kaldı.
Bugün saat 14.30’da meydan parkında halka seslenecek olan Meral Akşener, büyük ihtimalle, Asiye neneyi yanına çağıracak ve konuşacak.
Sürpriz olacaktı ama dayanamadık şuraya yazalım dedik..
UNUTULMAYACAK ÇAYKARALI BİR KAHRAMAN
KTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Öksüz, Kıbrıs çıkarmasının kahramanı Pilot Cengiz Topel ile ilgili bazı tarihi sırları paylaştı.
Yazı, “Unutulmayacak Çaykaralı Bir Kahraman:” diye başlıyor.
Bakın neler diyor;
CENGİZ TOPEL
Cengiz…
“Güçlü, yılmaz, gözü pek” anlamına geliyor. Tarihte büyük bir imparatorluk kurmuş olan Cengiz Han’dan mülhem Türk soylu halklar tarafından erkek çocuklara verilen bir isim.
Bu isim, 2 Eylül 1934’te İzmit’te doğan bir çocuğa verildi. Dört çocuklu ailenin üçüncüsü olan bu çocuğun abisinin adı Turgut, ablasının adı Mürüvet ve kardeşinin de Oğuz idi. Hakkı Bey ve MebuseHanım’ın evlatlarının isimleri böyle. 1930’lu yıllarda çocuklarına böyle isimler vermek ciddi bir tarih şuuruna sahip olmayı gerektiriyor. İstiklal Harbi’nden çıkan Türkiye’nin yeni ve milli kültür politikalarına yönelmesinin, Türk tarihinin derinliklerine inme çabasının toplumda karşılık bulmasıdır bu adlandırmalar.
Ailenin çocuklarına ad seçerken yansıttığı tarih şuuru İstiklâl Harbi’ne katkı vermenin haklı gururuyla da bütünleşiyor. Çünkü ailede bir İstiklâl Harbi gazisi var. Adı Akif Özgül. Bu kahramanın dayısı Hakkı Topel. Hakkı Topel’in üçüncü çocuğu ise milli davamız Kıbrıs için şehit düşen ilk havacımız, Yüzbaşı Cengiz Topel.
1930’lu yıllarda Marmara Bölgesi’ne göç eden Balıkesir, İzmit ve İstanbul’da yaşamını sürdüren; 1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla birbirinden habersiz Topel, Özgül ve Aydın soyadlarını alan bu ailenin kökleri Trabzon’a dayanır. Biraz daha derine indiğinizde Çaykara’ya ulaşırsınız. Oradan daDerindere (Asofoliza) Köyü’ne.
Uzun lafın kısası adı Kıbrıs davasıyla özdeşleşen Cengiz Topel, Çaykaralı bir ailenin çocuğudur.
Yakın dönem Türk tarihinin en önemli konularından birisi şüphesiz ki, Kıbrıs Meselesidir. Akdeniz’in en doğusunda bulunan bu stratejik adayı bir yıla yakın kuşatmanın sonucunda 1571’de fethettik. 1878’de ise dönemin askerî ve siyasî şartları gereği geçici olmak kaydıyla İngiltere’ye bıraktık. 1878’den 1923’e kadar geçen zaman içerisinde ada fiilen ve hukuken elimizden çıktı.
Bu ada üzerinde Türk inisiyatifinin tekrar başlaması 1950’lerin ikinci yarısında olmuştur. İngilizlerin adadan çekilme kararı almasından sonra Kıbrıs Rumları adayı “Enosis” diyerek Yunanistan’a bağlamaya uğraşırken; Türkler “Kıbrıs Türk’tür” diye haykırarak hür dünyanın vicdanına dokunmaya çalıştı.
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun büyük gayretleriyle, yürütülen diplomatik mücadeleler sonucunda Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında Şubat 1959’da imzalanan Zürih ve Londra Antlaşmalarıyla mutabakat sağlandı. Bu üç devletin garantörlüğünde ve ortaklık esasına dayalı olarak 16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi.
Cumhurbaşkanlığını Makarios ve yardımcılığını da Dr. Fazıl Küçük’ün yaptığı bu devlet, göreceli olarak 1963 yılına kadar uyumlu çalıştı. Bu tarihten itibaren Rumların Türkleri adadan atmak ya da azınlık statüsüne indirme çabaları çerçevesinde yürüttükleri tedhiş stratejisi, ortaklık Cumhuriyetini temellerinden sarstı. Türkiye, garantörlük hakkından yararlanarak Kıbrıs Türklerine yönelik tedhiş hareketlerini durdurmaya çalıştı. Bu süreç, 20 Temmuz 1974 “Barış Harekatı”nakadar böyle sürdü.
1974 sonrasını ise diplomatik zeminlerde halen izlemekteyiz.
1954’den 1974’e kadar geçen sürede Kıbrıs davasında Türk toplumunun hafızasına kazınan siyasî ve askerî kişiliklerden ilk akla gelenleri: Fatin Rüştü Zorlu, Dr. Fazıl Küçük, Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel, Orgeneral Cevdet Sunay, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Rauf Denktaş, Turan Güneş, Orgeneral Semih Sancar ve Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu’dur.
Bunlar içerisinde Kıbrıs Türklerinin yaşaması ve Türkiye’nin ulusal menfaatlerinin korunması için emir veren ve almış olduğu emri gözünü kırpmadan yerine getiren iki Çaykaralı vardır. Biri, yani emir vermiş olanı, 1960-1966 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan Orgeneral Cevdet Sunay, diğeri ise almış olduğu emri yerine getirmek üzere Eskişehir’den Kıbrıs’a havalanan uçak filosunun komutanı Yüzbaşı Cengiz Topel’dir.
Yani emri veren de, onu yerine getiren de Çaykaralıdır.
Cengiz Topel, 8 Ağustos 1964’te Türk Hava Kuvvetleri’nin Kıbrıs’a gerçekleştirdiği uyarı uçuşu sırasında uçağı Rum uçaksavarları tarafından vurulunca paraşütle atladı ve esir düştü. Rumlar tarafından hastanede tedavi edilirken öldüğü belirtilen Topel’in naaşı 12 Ağustos’ta Birleşmiş Milletler temsilcilerinin nezaretinde Türk tarafına teslim edildi. Yapılan incelemeler sonucunda Cengiz Topel’in vücudunda işkence izlerine rastlanıldı. Uluslararası Savaş Hukuku’nun esirleri kapsayan maddelerine aykırı olarak yapılan bu işkenceler ve bunlara bağlı olarak gerçekleşen ölüm hadisesi Türk kamuoyunda büyük bir infiale sebep oldu. Cengiz Topel’in naaşı önce helikopterle Adana’ya, oradan Ankara’ya ve İstanbul’a götürüldü. Üç ilde de törenler yapıldıktan sonra 14 Ağustos’ta Edirnekapı Hava Şehitliği’nde toprağa verildi.
Cengiz Topel’in Rumlar tarafından işkenceyle öldürülmesi Türkiye’de büyük bir tepkiye yol açtı. Yapılan törenlere çok büyük katılım gerçekleşti.
Bu süreçte Kıbrıs’taki ilk hava şehidimize yönelik olarak Türk toplumunda büyük bir sevgi ve bağlılık oluştu. Türk Milletinin büyük vefası bir kez daha tecelli etti. 1964 sonrasında, doğan erkek çocukların önemli bir kısmına ona izafeten Cengiz adı verildi. Yine ona olan saygının bir karşılığı olarak, manevi hatırasını yaşatmak üzere Türkiye’de ve Kıbrıs’ta pek çok okul, hastane, park, mahalle, cadde, sokak ve havaalanına adı verildi.
Cengiz Topel, adı bu şekilde yaşatılan Türk kahramanları arasında ön saflarda yer almaktadır. Yapılan bir araştırmada yurdun dört bir tarafında adının tam 607 tabelada yaşatıldığı tespit edilmiştir.
Bu yazımızda büyüklerimizin hatırladığı, ancak yeni nesillerin özellikleriyle bilmediği, adını tabelalarda gördükleri halde hemşerileri olduğunu fark etmedikleri bu Çaykaralı kahramanı ölümünün 55. yılında dikkatlere sunmak istedik.
Adının Trabzon’da yaşatıldığını biliyorum. Ancak Çaykara’da olup olmadığından emin değilim. Eğeryoksa hep birlikte sorumluluk alalım. Gelin, hemşeriliğimize yakışır şekilde, köyüne yakın bir yer olan Uzungöl’de Türkçe, Arapça ve İngilizce dillerinde hayat hikâyesinin yer aldığı bir abideyi dikelim.
Rumların ve Yunanistan’ın 19 Mayıs 1919’un 100. yılında asılsız “Pontus Soykırımı” iddialarına dayalı olarak hazırlanmakta olduğu propaganda kampanyasına, Enosis’ekarşı canını ortaya koyan bu kahramanımıza bir kez daha sahip çıkarak en anlamlı cevabı verelim.
Ne dersiniz?
Ruhu şad, mekânı cennet olsun…