Anahtar Deliği 12.09.2019
Trabzon kulislerinden yansıyanlar.
HE HE DEYİP GEÇELİM!
Trabzonspor reviye dönmeye başladı!
Bu nasıl olur?
Evet!
Trabzonspor taraftarları dün Ekuban sakatlanmasından sonra böyle demeye başladılar.
Hatta nazar aldık diyenden tutunda kurşun döktürün diyene kadar uzanıyor..
Arkadaşımız Soner Doksanbir de güzel bir hışımla girdi haber merkezine..
Sone sinirliydi.
Belliki konu Trabzonspor!
Soner yoksa sakindir böyle sinirlenmez.
“Ne oldu?” diye sormamıza kalmadı!
Başladı;
“Abdülkadir Ömür’e çok iyi dedik 4 ay yok!
Yusuf Sarı’ya ‘çok hızlı çocuk’ dedik 3 hafta yok!
Ekuban’a, adam adam dedik 1 ay yok!
Allah rızası için futbolcu övmeyelim bir daha.
Bir şey olursa “He He” diyip geçelim.
Trabzonspor’da bi’ haller oluyor lütfen.
Sezon bitmeyecek böyle giderse…”
Soner bu futbol.
Sakin ol.
Mutlaka düzelecek herşey..
MEKANIN SAHİBİ VAR!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın büyükşehir belediye başkanları ile yaptığı toplantı 3,5 saat sürdü. Toplantıda Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu arasında, güldüren bir diyalog yaşandı. İmamoğlu'nun oturduğu sandalyenin bacağı kırılınca, ikinci bir sandalye getirildi. Erdoğan, İmamaoğlu'na "Bu da israfa girer" diye takılınca, İmamoğlu "İkincisinde daha sağlam otururum efendim" yanıtını verdiği öğrenildi. O toplantının ardından başkanlar da kameraların karşısındaydı.
İşte bu sıcak güldüren, diyalogları olan toplantı sonrası AK Parti kurmayları ve İmamoğlu arasında buzları eritir. Katı sert dışlayıcı dil yerini daha olumlu ılıman ortama bırakır die tahmin ediyoruz.
İmamoğlu’nun İstanbul’u yöneten ekibi de önceki döneme atıfta bulunan konuları askıya alırlar diye tahmin ediyoruz.
Bakalım böyle mi olacak?
Adımlar karşılıklı mı?
Bu arada dün önemli olan ama pek sırıtmayan ince bir detayı sizlerle paylaşalım.
Canlı yayına katılan Muharrem İnce'nin, ‘2023'de Cumhurbaşkanı adayıyım’ açıklamasına, İmamoğlu'nun kampanya ekibinde yer alan Necati Özkan bu tweeti atarak yanıt verdi: “Dün dünde kaldı cancağzım. Artık mekanın yeni sahibi var.”
Bu burada dursun!
Önemli.
ŞENOL GÜNEŞ’İ HAZMEDEMİYORLAR
Milli takımımız şu anda göklere çıkarıyor.
Tıpkı 2002 yılındaki gibi..
Milli Takımımız o yıl Şenol Güneş önderliğinde Dünya üçüncüsü oldu.
İşte o günleri Türkiye hiç unutmadı!
Şenol Güneş Milli takımdan ayrıldıktan sonra çöküş başladı.
Kimse Milli takımı yolda sokamadı!
Şimdi bugün tekrar Şenol Güneş diyorki;
“Şenol Güneş Fransa ile final oynayacağız”
Ve bu yolda kararlı ilelerken İstanbul spor medyası ne yapıyor?
Bunu en iyi Kaya Çilingiroğlu özetledi;
“Türkiye’nin Moldova galibiyeti sonrası manşetler!
İspanyol basını;
Marca, Türkler çıldırdı 0-4
As, Türkler için 2020 yakın
Alman basını;
Bild, Türkler geliyor
Der Spiegel, Moldova’da Türk gecesi
Türkiye basını;
Fotomaç, Terim Falcao’ya göz kırptı
Aspor, Falcao ıshal oldu”
Hala hazmedemiyorlar!
Aziz Üstel gibi, “Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan, her söylediğinden sonra milletin gözlerini aça aça yanındakine "ne dedi bu şimdi?" diye sorduğu bir Milli Takım TD'miz var. Yaşasıın!!!” Yorum atıp küstahlaşabiliyorlar.
Ama Şenol Güneş bunları her zaman susturdu!
Susturmaya da devam edecek!
Biz her zaman yanında olacağız.
O KARA GÜN BUGÜN YAŞANDI
Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 39 yıl geçti
Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yer alan kanlı 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 39 yıl geçti.
Sayılarla darbenin yaşattıklarını şöyle derledik;
Araştırmalara göre 12 Eylül Askeri Darbesi'nin toplumsal ve siyasal bilançosu şöyle:
* 1 milyon 683 bin kişi 'fiş'lendi.
*650 bin kişi gözaltına alındı.
* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
*7 bin kişi idam istemiyle yargılandı.
*517 kişiye idam cezası verildi.
*259 kişinin idam dosyası Yargıtayca onandı.
*49 kişi idam edildi.
*71 bin kişi 141, 142 ve 163'den yargılandı.
*98 bin 404 kişi 'örgüt üyesi' olmak suçundan yargılandı.
*388 bin kişiye pasaport verilmedi.
*14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
*30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
*300 kişi 'kuşkulu bir şekilde' öldü.
*171 kişinin 'işkenceden öldüğü belgelerle kanıtlandı.
*14 kişi cezaevindeki uygulamaları protesto etmek için yaptıkları 'açlık grevi' sonucu yaşamını yitirdi.
*30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
*1402 sayılı yasa nedeni ile 3 bin 854 öğretmenin ve 120 öğretim görevlisinin işine son verildi.
*1402 sayılı yasa nedeniyle 9 bin 400 kişi kamu görevinden atıldı ya da sürüldü.
*47 yargıç görevden atıldı.
*7 bin 233 devlet görevlisi bölgeleri dışına sürüldü.
*937 film 'sakıncalı' bulunduğu için yasaklandı.
*23 bin 667 derneğin faaliyeti durduruldu .
* İstanbul'da gazeteler toplam 300 gün yayımlanmadı.
*13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
*31 gazeteci cezaevine konuldu.
*Gazeteciler hakkında toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
* Gazetecilere toplam 3 bin 715 yıl hapis cezası verildi.
*300 gazeteci saldırıya uğradı.
*3 gazeteci öldürüldü.
*49 ton gazete, dergi ve kitap, sakıncalı olduğu için imha edildi.
MERAL AKŞENER’E İFTİRA ATAMAZSINIZ DEDİ
İYİ Parti Ortahisar İlçe Başkanı Muhammet Erkan, geçtiğimiz günlerde ağır bir dille eleştiri yapmıştı.
Bu dilini çok sert bulanlar oldu.
Şimdi daha naif bir dille seslendi.
“Biz İyi Partiliyiz” diye başladığı yazsını şöyle bitirdi;
“Biz bu topraklarda iyi olan her şeyin yanındayız, savunucusuyuz. Diyarbekir’de evlat acısıyla yanan anaların, babaların feryadı bizleri derinden üzmektedir. İnşallah oradaki eli öpülesi analar evlatlarına kavuşur. Asıl üzücü olan konu; bağrı yanan ailelerin ortaya koydukları eylem bahane edilerek toplumu kutuplaştırma siyasetinin bütün hızıyla devam ettirilmesidir. Bir toplumu ayakta tutan temel faktör hiç tereddütsüz “toplumsal güven”dir. Güven yoksa toplumda yoktur. Bu kadar basit bir konuda toplumu bu kadar ajite etmeye, germeye, bölmeye hiç gerek yoktur. Neden birbirimize güvenmiyoruz? Bunun nedeni; ülkemizde hukukun üstünlüğünün olmamasıdır. Bir ülkede hukukun üstünlüğü olmazsa ne ekonomik kalkınma ne de toplumsal güven mümkün olur.Toplumsal güveni artırmanın en önemli adımı ülkede hukukun üstünlüğünü tesis etmektir. Bu gün bizim hava kadar su kadar toplumsal güvene ihtiyacımız vardır. Siyasi Partiler farklı konularda farklı düşündükleri için farklı siyasi çatılar altında organize olmuşlardır. Farklı düşüneni ne kadar kolay hain,ajan, teröre destek veren, illet, zillet, çapulcu olarak anında damgalayabiliyoruz. Ne kadar kolay bir genel başkanı, hele hele Meral Akşener gibi dünyada Asena olarak nam salmış bir kadını anında terörist sevici ilan edebiliyoruz. Hiç düşünüyor muyuz ki ülkenin nüfusunun yarısını illet zillet terörist, Pkk sevici ilan etmek bu devlete ne kazandırır, ne kaybettirir. Terörle mücadelenin temel felsefesi terörü olduğundan daha daha, çok daha küçük göstermektir. Sosyolojik ve coğrafi sınırlarını küçültmektir. Siz kalkıyorsunuz binlerle ifade edilen terörist unsurları milyonlarla, hatta ülkenin yarısıyla ifade etmeye kalkıyorsunuz. İyi Parti’ye ve sayın genel başkanımıza bu şekilde iftira atarak kime hizmet ediyorsunuz? Bunu yapanlar yastığa başını koyduklarında, eğer bu memleketi zerre kadar seviyorsa bir kere daha düşünsünler. Bu ülkede huzur için, ekmek için, kalkınmak için, refah için birbirimize güvenmekten ve bu güvenceyi yasalarla garanti altına almaktan başka çaremiz yoktur. Dedikodularla devlet yönetilmez. Devlet yasalarla yönetilir. Hukukla yönetilir. Hukuk devletinde eğer bir siyasal parti faaliyet gösteriyorsa ona kimse terörle ilişkilidir iftirasını atamaz, atmamalıdır. Hukukun olduğu yerde terörle ilişkili parti veya şahıs olamaz. Hukuk devletinde suç vardır, suçun cezası vardır. Hukuk devletinde dedikodu, iftira, hakaret, aşağılama yoktur. Bizim yönetim anlayışımızda her problemin çözüm yeri ve adresi devlet kapısıdır. Halkın derdine devlet çözüm bulur. Farklı adreslerde çözüm aranması ve üstelik böyle bir girişime kırk yıllık terör sorununu çözecek eylem olarak anlam yüklenilmesi aklımızla alay edilmesi olarak algılarız. İnşallah yanılırız. Elbette insanız yanılırız. Yanlış düşünüyor olabiliriz. Yanlış düşünmemiz bizi dakikalar içerisinde nasıl terörist sever yapabiliyor? Biraz vicdan lütfen. Biraz akıl, azıcık hoşgörü, minnacık sevgi lütfen. Bu memleket bizim. Bu vatan bizim. Hepimiz aynı milletin evlatlarıyız. Bu gelecek bizim. Nasıl bu kadar kırıcı, yıkıcı, ayrıştırıcı olabiliyorsunuz? Unutmayın aynı gemideyiz. Bir ülkenin yarısını terörist ilan ederseniz o ülkede artık hiçbir şey yapamazsınız. Toplumsal güveni bitirdiğiniz anda toplum bitmiş demektir.Böyle bir ülke, tam da terör örgütlerinin aradığı bir ülkedir. Vesselam”
ÇAY-SİMİT MUHABBETİ VE VİCDAN
Trabzon’da Diyarbakır anneleri konusunda yansımalar devam ederken bu konuda Levent Ustabaşı dikkat çekici bir paylaşımda bulundu.
Paylaşımında yaşadığı bir anı anlattı ve şu ifadeleri kullandı;
“Sabah... Trabzon’da... Çay simit sohbetinde... Yaşadığım bir andan kesit...
Ben “HDP önünde isyan eden anneler” diyorum! O “E hükümet daha önce kol kolaydı” diyor!
**
Ben “Analar ağlıyor ilk kez isyan ediyorlar” diyorum! O “E devlet yok mu? Devlet” diyor!
**
Ben “Kahrolsun Kürdistanınız, çocuğumuzu verin! diye haykırıyorlar. Yanlarında olalım” diyorum.. O “Adres belli oraya gitsinler” diyor
**
Ben “bu eyleme siyaset üstü bakalım, herkes o annelerin yanında yer almalı” diyorum! O “Açılım saçılım vardı ya...” diyor!
**
Ben “geçmişte ne olduysa.. Hataları, yanlışları yada siyasi iradenin bilmem ne yaptığını... Bu tartışmanın sırası değil şimdi” diyorum! O “Siyaset yapma! Yandaş olma!” diyor!
**
Ben “Hani aydındık! Ünlü falandık! Toplumsal olaya hassastık, teröre lanet falan filan değil mi bu?!” diyorum! O “Aman sende be! Ne alaka..” diyor!
Ne diyeyim yahu.. Ne diyeyim mübarek.. Ne diyeyim! Be ey vicdan!... Sen söyle…”