Gürgen Öz kimdir?
Sosyal medya paylaşımları ile dikkatleri üzerine çeken Gürgen Öz'ün kim olduğu merak edildi. Peki Gürgen Öz kimdir, nerelidir, kaç yaşındadır? İşte hakkındaki detaylar...
Canlandırdığı karakterler ile birçok kişinin beğenisini kazanan Gürgen Öz oyunculuk kariyerinde gün geçtikçe zirveye tırmanmak için hızla ilerliyor. Tiplemeleri ile dikkatleri üzerine çeken Gürgen Öz kimdir, kaç yaşındadır, nerelidir? Hakkında tüm detaylar haberimizde yer alıyor.
GÜRGEN ÖZ KİMDİR?
10 Mayıs 1978 yılında Zonguldak'ta dünyaya gelen Gürgen Öz, Ted Koleji'nin ardından kazandığı İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden bir yıl okuduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünden mezun olmuştur.
Yurtiçi ve yurtdışı birçok oyunda yer alan Gürgen Öz, Avrupa Yakası'nda 'Cesur' karakter ile izleyenlerin hafızasında yer etmiştir.
Aşkım Aşkım, Sırlar Dünyası / Sır Kapısı, Melek, Avrupa Yakası, Aşk Oyunu, Aşka Sürgün, Selena, Çinliler Geliyor, Kısmetim Otel, Sıcak, Sakarya Fırat, İstanbul'un Altınları, Böyle Bitmesin dizilerinde rol alan oyuncu son olarak N’olur Ayrılalım dizisinde 'Turgay' karakterine hayat vermiştir.
Turgay Atalay karakteri hakkında: "Televizyon dünyasının altın çocuğu. Truman Show'dan apardığı Tru-guy Show isimli show programları yapıyor ve rating rekorları kırıyor. Çok başarılı, çok zeki, çok enerjik! Günün birinde Ulaş Vardar'ın kısmet açıcı efsunundan haberdar oluyor ve bunu gizli kameralarla izlenen büyük bir show programına dönüştürüyor! Bu programı yapmak için de kendisine deli gibi aşık Azize'nin duygularını kullanmaktan çekinmiyor."
Oyuncu aynı zamanda öykü de yazmaktadır. Bozcaada Öyküleri, Olimpos Öyküleri, 80’lerde Çocuk Olmak adlı öykülerinde sahibidir. Ayrıca çekmiş olduğu esprili videolar ile tanınmaktadır.
Rol aldığı filmler: Şarkıcı, Hokkabaz, Kilit, Havva Durumu, Plajda, Görünmeyen, Romantik Komedi, Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda, Zaman Makinesi 1973, Müthiş Bir Film, Hareket Sekiz
Gürgen Öz'ün verdiği bir röportajı sizler için derledik:
- Hazır cevaplığınız, spontane esprileriniz… "Televizyon Makinası"ndaki skeçlerin en dikkat çekici ismiydiniz. Program bittikten sonra pek çok teklif almış olmalısınız…
+ Evet. Çok teklif aldım. Diziler, programlar… Ama benim istediğim gibi bir şey yoktu aralarında. İçimden "Keşke ‘Avrupa Yakası’ndan teklif alsam" diye geçirdiğim günlerde telefonum çaldı. Arayan dizinin yönetmeni Jale Atabey’di. Onunla daha önce bir dizide birlikte çalışmıştık. Jale "Gülse Birsel’le yeni bir karakter için seni düşünüyoruz" dedi. Seve seve kabul ettim. Ertesi gün Gülse hanım aradı, karakteri anlattı. Karakter analizini verdi, senaryoyu gönderdi.
- Gülse Birsel’in sizden rolle ilgili istekleri oldu mu? Fiziksel bir değişiklik ya da şiveli konuşma gibi?
+ Hayır. Tipim aynı kalacak, yerel bir şivem yok. Birsel sadece oyuncuların senaryonun dışına çıkmasını istemediğini söyledi. Bu prensibine saygı duyuyorum. Zaten senaryo yeterince komik. Oyuncunun repliğine kendi kafasından ek yapmasına, doğaçlamaya gerek yok.
İlk bölümdeki karakterle 10 bölüm sonraki karakter aynı değildir. Karakter yavaş yavaş oturur. Diğer oyuncularla paslaşılır. Gelen tepkilere göre senaryo ilerleyebilir. Oyuncu karaktere yavaş yavaş hayat verir. Karakter ilk başlarda mekaniktir, zamanla yaşamaya başlar. Benim oynayacağım rol de böyle gelişecek, büyüyecek.
- Siz dizinin sıkı takipçilerinden biri miydiniz?
+ Sürekli izlerdim. İki kez konuk oyuncu da olmuştum diziye. Türkiye’de, neredeyse 90 dakika süren bir sitcom’un tutmasını sağlamak büyük başarı. Bir komedyenin içinde yer almayı isteyeceği, çok eğlenceli bir iş "Avrupa Yakası". Oyuncuların eğlendiği bir projenin seyirciye yansımaması mümkün değil zaten. Dizi şunu da ispatladı. Bu bir star işinden çok, ekip ve hikaye işi. Oyuncular çıktı, oyuncular gitti ama hâlâ seyirciyi yakalamayı başarıyor.
- Kapıcı dairesinin yeni misafiri sizsiniz. Oynayacağınız karakter nasıl biri?
+ Kapıcının karısı Hediye hanımın kardeşini oynayacağım. Apartmanın kapıcı dairesine misafir geliyorum.
- Yani Gaffur’un dayısısınız. Gaffur dayıya mı çekmiş? Siz de onun gibi zaman zaman psikopat yanı ortaya çıkan bir karakter mi olacaksınız?
+ Karakterle ilgili sürpriz bozulmasın istiyorum. Özet geçeyim rolü. Karakterin adı Cesur. Cesur taşralı olmasına rağmen, kompleksleri yüzünden bunu kabullenmeyip tam aksi yönde davranan biri. Özenti bir tip. "Ben Nişantaşılıyım" havalarında.
- Dizideki roller oyuncuların üzerine yapışıyor. Mesela Peker Açıkalın ve Engin Günaydın. Selin’i oynayan Evrim Akın da bu yüzden ayrılmıştı diziden. Karakterinizin ömrü bittiğinde başınıza dert açar mı bu durum?
+ Benim şu aşamada rol üzerime yapışır gibi bir korkum yok. Oyunculukta karakterin üzerinize yapışması her zaman bir risktir. O durumu ancak kendinizi yenilediğiniz zaman kırabiliyorsunuz. Seyircinin sizi bir başka karakterle benimsemesi zaman alıyor. Beni "Televizyon Makinası"ndan tanıyanların yeni tiplememe alışması zaman alacak. Keza benim de öyle.İyi reyting alan bir dizide oynamanın bir bedeli var. Yolda yürürken rahat bırakılmayacak, senaryo hakkında tüyolar istenilecek sizden. Bir yandan insanları kırmamanız bir yandan ağzınızı sıkı tutmanız gerek. Sokakta ilgi görünce, tanınınca motive oluyorum. Tersi de oluyor tabii. Markette diş fırçası bakarken benimle fotoğraf çektirmek isteyen bir hayranımla karşılaşmak hoşuma gitmiyor. Bazen de arka arkaya çok soru soruyorlar. "Avrupa Yakası"nda oynamaya başladıktan sonra sorularla beni daha da sıkıştıracaklar. Kaçmanın bir yolunu bulacağım artık.
- Gürgen Öz nasıl kadınlardan hoşlanıyor?
+ Ciddi, asık suratlı kadınlardan hoşlanmam. Esprili, samimi, akıllı, dişli kadınlardan hoşlanırım. Doğallığı ve sadeliği severim. Kokoş ve çok süslü kadınlar itici gelir bana. Kendi giyim tarzı olan kadınlardan etkilenirim.
- Siz kimlere gülüyorsunuz?
+ "Avrupa Yakası"ndan başlayalım. Gazanfer Özcan’ın konuşmadan rol yapmasını seviyorum. Bakışları, şaşırmaları… Hümeyra’yı ve Erol Günaydın’ı izlemek de keyifli. Okan Bayülgen’in absürt espri anlaşıyışı çok komik. Cem Yılmaz büyük bir komedyen. Bir de Şahan Gökbakar’ın ilk çıktığı dönemdeki skeçlerine gülüyordum.
- Oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz?
+ Çok hayal kuran bir çocuktum. Yalnız kaldığımda hayaller kurar, tek başıma oyunlar oynardım. Oyunculuğa ilk kez o zamanlarda yakınlık duydum. Oyun oynama duygusunun verdiği hazzı sevdim. Ortaokul ve lisedeyken farklı meslekler geçti aklımdan. Lisede okulun tiyatrosuna girdim. Çok sevdim. Ailemden gizlice Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvarı’nın sınavına hazırlandım ve kazandım. Hâlâ çocuklukta olduğu gibi bir senaryonun içinde oyun oynuyor gibiyim. Yolda yürürken takip ettiğimi veya takip edildiğimi düşünür, bir katili oynarım. Yolda oyunculuk egzersizi yaparım.
- Yeni karakteriniz için de yaptınız mı bu egzersizi?
+ "Avrupa Yakası"ndaki karaktere Bebek’te koşu yaparken çalıştım geçenlerde. Kendi kendime o karakter gibi konuşarak koşuyordum. Bir adam gördü halimi ve bu deli ne yapıyor diye şaşırdı tabii.
- Konservatuvara niye gizlice hazırlandınız? Ailenizin hoşuna gitmedi mi oyunculuğu seçmeniz?
+ Annem beni çok destekledi. Yeteneğim olduğunu biliyordu. Babam mühendis. Daha matematiksel düşünüyordu. Onun gibi mühendis olmamı istiyordu. Torpil dönmeden konservatuvara girilemeyeceğine inanıyordu. Ama kazanınca sevindi. Beni destekledi. Şimdi alıştılar duruma. Ünlendikten sonra nasihatleri değişti biraz. "Paranı çarçur etme. Magazine bulaşma" diyorlar.
- Hazır konu anne ve babanızdan açılmışken… Adınızı neden Gürgen koymuşlar?
+ Babam doğaya çok meraklı. Evde oturup saatlerce doğa ve hayvan belgeseli izler. Küçükken bana da izlettirirdi. Bir belgeselde gördüğü gürgen ağacının ismini vermek istemiş bana. 1978 doğumluyum. O dönemlerde pek tercih edilen bir isim değildi. Adımla alay edildiği de oldu. Babam sağolsun, radikal bir isim seçmiş. Ablamın ismi de Yaprak.
- Televizyon izleyicisi sizi komedi rolleriyle tanıdı. Bir dramda oynamak ister miydiniz?
+ Tabii ki. Mesela "Yaprak Dökümü" bu konuda çok başarılı. Ben seyirciyi çok şaşırtmamak gerektiğine inanıyorum. Her şeyin bir zamanı var. Komediden drama geçerken doğru zamanı yakalamak lazım. Kendimi hazır hissettiğimde, doğru bir proje geldiğinde dram oynamamı seyirci de yadırgamayacaktır.