Tamer Atasoy
Karadeniz’de turizm: Gelişen cazibe merkezi mi, yoksa kontrolsüz büyümenin kurbanı mı?
Karadeniz, Türkiye’nin kendine özgü doğası, kültürü ve misafirperver insanlarıyla turizmde son yılların yükselen değerlerinden biri.
Özellikle yeşilin ve mavinin büyüleyici uyumuyla bilinen Karadeniz yaylaları, hem yerli hem de yabancı turistler için cazip bir destinasyon haline geldi. Ancak bu cazibe, beraberinde bazı sorunları da getiriyor. Bölgedeki turizm potansiyelini doğru bir şekilde değerlendirmek, kontrolsüz büyümenin olumsuz etkilerini önlemek ve sürdürülebilir bir turizm politikası oluşturmak, Karadeniz’in geleceği için kritik önemde.
Karadeniz turizminin temel sorunlarından biri, plansız yapılaşmadır. Bölgede artan turist talebiyle birlikte, yaylalarda ve kıyı bölgelerinde çarpık kentleşme kendini gösteriyor. Göz alıcı doğasıyla ünlü yaylalarda yükselen betonarme yapılar, bölgenin doğal dokusunu bozar hale geldi. Plansız inşa edilen oteller ve dinlenme tesisleri, doğaya zarar vererek Karadeniz’in cazibesini tehdit ediyor. Bu yapılaşma, bölgede altyapı sorunlarını da beraberinde getiriyor. Özellikle yayla yolları, artan turist sayısını kaldıracak kapasitede değil ve bu durum hem bölge halkı hem de turistler için ulaşımı zorlaştırıyor.
Bir diğer önemli sorun, çevre kirliliğidir. Yoğun turist akını, bölgede ciddi bir çevre sorunu yaratıyor. Turistik faaliyetler sonucu ortaya çıkan atıklar, Karadeniz’in doğal güzelliklerine zarar veriyor. Özellikle yaylalarda piknik ve kamp faaliyetlerinin ardından bırakılan çöpler, çevre kirliliğini artırırken ekosistemin de dengesini bozuyor. Bu durum, yalnızca doğal yaşamı değil, aynı zamanda bölgenin cazibesini ve turistik değerini de düşürüyor.
Karadeniz turizminin sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için çevre dostu ve bölgenin kültürüne uygun projeler geliştirilmesi şart. Örneğin, yaylalarda geleneksel ahşap mimariye uygun küçük ölçekli konaklama tesisleri teşvik edilebilir. Aynı zamanda, turistlerin çevre bilincini artırmaya yönelik eğitimler ve etkinlikler düzenlenerek doğayı koruma farkındalığı yaygınlaştırılabilir. Bölgeye gelen turistlerin doğaya zarar vermeden seyahat etmelerini sağlamak, uzun vadede hem turizmi hem de Karadeniz’in doğal zenginliklerini korumak adına önemli bir adım olacaktır.
Yerel halkın turizmden daha fazla fayda sağlaması da göz önünde bulundurulması gereken bir başka önemli husustur. Karadeniz’de turizm sektöründe büyük yatırımlar genellikle dışarıdan gelen işletmeciler tarafından yapılmakta, bu da yerel ekonomiye katkıyı sınırlamaktadır. Yerel halka yönelik turizm projelerinin desteklenmesi, hem bölge halkının ekonomisini güçlendirecek hem de turistler için otantik deneyimler sunacaktır. Yayla evlerinde konaklama, yöresel lezzetlerin sunulması ve geleneksel el sanatları gibi faaliyetlerle Karadeniz’e gelen ziyaretçilere özgün bir deneyim yaşatılabilir.
Sonuç olarak, Karadeniz’in turizm potansiyeli oldukça büyük, ancak bu potansiyeli sürdürülebilir ve bilinçli bir şekilde yönetmek gerekiyor. Plansız yapılaşma, çevre kirliliği ve bölge halkının ekonomik olarak dışarıda bırakılması, Karadeniz’in geleceğini tehdit eden unsurlar olarak öne çıkıyor. Bu nedenle Karadeniz, gelecekte doğasını ve kültürünü koruyarak kalkınmayı başarabilmek için kapsamlı bir turizm stratejisine ihtiyaç duyuyor. Karadeniz’in büyüleyici güzelliklerinin gelecek nesillere de aynı şekilde ulaşabilmesi için doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir turizm anlayışı, herkesin sorumluluğu olmalı.