Karadeniz TeknikÜniversitesi’nde  şimdi Prof.Dr. Süleyman  Baykal dönemi yaşanıyor. Çok fazla öne çıkmayı ve açıklama yapmayı  sevmeyen, sadece çalışmak ve çalışmak üzerine dünyasını kuran Rektör Baykal,  birbirinden önemli  açıklamalar yaptı... 

 

 

KTÜ tarihinde her zaman en yüksek oyu alan rektör olmuştur. Bu dönem için de öyle olacağı açıktı. Bu nedenle her hangi bir endişem yoktu. Önemli olan 1. sırada oy almaktı. Rektörlük birden verilecek bir karar değil. Belli bir olgunluk dönemine ulaştıktan sonra verilecek bir karar. Tabi ki tek başıma vermedim bu kararı. Arkadaşlarımın da teşvikleriyle beraber oldu. 2002’den beri dekan yardımcılığı, dekanlık görevlerini yürütüyordum.1996 yılından beri de anabilim dalı başkanlığı yaptım. Dolayısıyla idarenin içinde olmanın verdiği bir avantaj durumu da oldu. 

 

 

KTÜ yeni kurulmadı. Gelenekleri olan belli oranda kurumsallaşmış bir üniversite. Alt yapısı ve öğretim üyesi kadrosuyla tartışmasız büyük üniversite. Doğal olarak sıfırdan başlamıyorsunuz. Sadece kendi yönetim tarzınızı yansıtıyorsunuz. Her şeyi sıfırdan değiştireceğim, her şey bambaşka olacak gibi bir şey yok. Sosyolojik olarak da mümkün değil.Bir farkımız varsa bu zaten zamanla belli olacaktır. 

 

 

 

Doğru bildiğim şeyden şaşmam ama doğruluğum konusunda çok inatçı da değilimdir. Eğer düşündüğüm ya da teklif ettiğim şey başkaları tarafından doğru olmadığı yönünde bana inandırılırsa hiç gocunmadan geriye dönerim ama inandığım doğrular varsa onarlardan da vazgeçmem. Benim yönetim anlayışım paylaşımcıdır. Ama bu paylaşımcılık teslimiyetçilik anlamına gelmez. Hafta içi her sabah saat 07: 30’da üniversitenin ve tıp fakültesinin üst düzey yöneticileri ve rektör yardımcılarımla toplantılar yaparız. Toplantılarda arkadaşlardan gelen bütün bilgiler bir arada toplanır ve kararlar orada netleşir. Yoksa  her şeyi ben bilirim gibi bir iddiam asla olmaz. Herşeyi bilirim demek çok fazla birşey bilmemek anlamına gelir. Önemli olan karşılıklı sentez yapıp doğruyu ortaya çıkarmak .. 

 

 

 

Trabzon’un çıkış bulacağı alanlar eğitim sağlık ve turizmdir. Eğitime yapılan desteğin önemi büyük olur. Ben Sayın Bakanımızla da bunu paylaştım. 2.üniversitenin ben de yanında olurum. Sadece endişem şudur. 2.üniversiteyi KTÜ’nün bölünmesi tarzında yapmamak lazım. Bölmek olarak bunu yaparsak arzu ettiğimiz noktaya gelemeyiz. KTÜ’ye bir misyon yükleriz yeni kurulana da başka bir misyon. Birbirlerinin içine girmeden 2 güçlü üniversite tarzına dönüştürebiliriz. Dolayısıyla 2 güçlü üniversite olur. Bu şekilde ben de 2. üniversitenin yanında olurum 

 

 

 

 

 

Öğretim üyelerimizi proje faaliyetlerine daha fazla sokmak için atama kriterlerini değiştirdik. Dolayısıyla proje temelli atama kriterlerine geçtik. Bu da öğretim üyelerimizi motive edecek, bu alana doğru yönlendirecektir. Belli olmazsa olmazlar koyduk. Onlar gerçekleşmek zorundalar. Biz mümkün olduğunca iç kaynak kullanımını değil, dıştan kaynak getiren öğretim üyeleri istiyoruz. Bu sanıyorum bir kaç sene içinde gelişecektir. Bizim kriterlerimizi sağlayan doçentte olur profesör de. Hak eden her zaman hakkını alır. Ondan şüpheleri olmasın. Yeter ki hak etsin. 

 

 

 

Bizim seçim sürecinde de sorunumuz yoktu aslında. Adaylar içinde en baş başa yarıştığımız Orhan Aydındır. Onun rektör yardımcısı olmasını isteyen de bendim. Kendisi kabul etmedi. Orhan Beyle o süreçte de defalarca 

konuştuk. KTÜ adına geleneklerin oturması lazım. Ben şunu dedim eğer bu oylamada 1.çıkmazsam bana rektörlüğü verseler bile asla almam. Öğretim üyesi bir şey söylemişse ben onun karşısında tavır almam, bunun KTÜ’nün geleneği olması lazım dedim. Bu konuda yanımda olan arkadaşlar bile beni eleştirdi. Bir tane bile oy aşağıda alsam bu işin devamında olmazdım. Önemli olan KTÜ’dür. Benim çabam her zaman 1.olanın rektör olması geleneğinin gelişmesidir. 

 

 

 

 

Tıp fakültesi yükünden daha fazla yüklenmeye maruz kaldı. 800 yatağımız var, doluluk oranı yüzde yüz. Döner sermaye son dönemde hastaneyi taşır olmaktan çıktı. Dolayısıyla döner sermaye üzerinden yapmanız gereken şeyleri yapamıyorsunuz. Döner sermaye sıkıntıya girerse bütün sistem etkileniyor. Ben bir devlet hastanesinin sahip olduğu imkanlara sahip değilim. Onlar Sağlık Bakanlığına bağlı oldukları için daha çok imkana sahipler. Bizimki YÖK üzerinden yürüyor. Hacettepe Tıp iki kez battı. Şu an kayyumda. Ankara Tıp ve birçok fakülte aynı şekilde...Bu duruma en fazla direnen, döner sermayesi en dengeli gidenlerin başında geliyoruz. Şu an Hacettepe’nin durumuna düşme gibi bir riskimiz görünmüyor. Ama gelecekte ne olur bilemem. Devlet verdiği parayı azaltırsa biz de zor duruma düşeriz. 

 

 

 

Haftada bir gün ameliyat yapıyorum. O benim mesleğim. Yöneticilik meslek değildir.Ben beyin cerrahıyım. Bizdeki yaşam tarzı bundan farklı değildi.  Değişen pek bir şey olmadı. Sorumluluk hasta tarafından personel tarafına kaydı. Normalde gündelik yaşamımız benzer yoğunluktaydı.

 

Kaynak : Karadeniz'de Sonnokta