Sedat Tunalı'nın kaleminden

Yoğurtçu Şükrü'de Sürmene BıçağıKadıköy'de Bahariye cenahından rıhtıma dik inen sokaklardan birindeyiz.Alışılanın aksine caddeye yaklaştıkça tenhalaşan sokağın sol tarafında duvara asılı bıçaklar görüyorum. Ben dükkan diyorum siz 2 metrekarelik bir merdiv

Sedat Tunalı'nın kaleminden

Yoğurtçu Şükrü'de Sürmene Bıçağı

Kadıköy'de Bahariye cenahından rıhtıma dik inen sokaklardan birindeyiz.

Alışılanın aksine caddeye yaklaştıkça tenhalaşan sokağın sol tarafında duvara asılı bıçaklar görüyorum. Ben dükkan diyorum siz 2 metrekarelik bir merdiven altı anlayın. Son memleket seyahatinden gelirken uçağa alınmayan baba hediyesi "Sürmene bıçağımı" almak için gittiğim THY acentesinden dönüyorum. Adımlarım ezber, neredeyse 20 yıldır bozulmamış bir ezberi viya viya tüketiyorum iskeleye doğru, içimde yanıtını bulamadığım bir soruyla:  "Neredeyse çeyrek asırdır adımladığım bu kentin bu köşesini nasıl olmuş da farkedememişim!?"

İskeleye sayılı adımlar var artık, duvarları rafineleşmiş açık hava bıçak sergisine saplandım kaldım, içime saplanmış bir bir "Tatar Ramazan"

repliğiyle: "Ben adama bıçağı iki defa sallamam!"  Yeri gelmişken, sen çok yaşa Sürmeneli "Deli Mehmet'"in torunu Kadir İnanır . Ve elbette Tatar Ramazan'ın yaratıcısı Kerim Korcan ve yönetmen Melih Gülgen; iyi ki geçmişsiniz hayatımızdan, ne mutlu bize..

 Aklımda babamın hediyesi, kendisi

cebimdedir şu an; bıçakların markasını gözlüyorum heyecanla.Evet arada Bursa işi olanlar fazlasıyla olsa da, aranan im bulunmuştur:

Sürmene Bıçağı.

Kısa bir rasat sonrası başımı mediven altıvari dükkana çeviriyorum, içerde bir karaltı var, devinim içinde..

- "Selamun aleyküm" diyorum, memleket kokan her insanı gördüğümde yaptığım gibi ve her tür tepkinin doğal sayılacağı provokatif bir soruyla, Haydar emicenun dünyasındayız artık;

- " Haburalarda piçak satan bi yer var midur emice?"

- "Ne edecesun piçaği"

- "Vurulmasi lazim gelen biri için, bi seferde bitürmem lazım işi"

-"Hah tam yerine keldun, ya bak bakayım gozüme!"

Erkeksen bakma..

"Ula sen benlan eğleniy misun?"

Yiyorsa "he" de, elinde satır var üstelik, bileyi makinesine tuttuğu..

"Ne eğlenmesi emice, piçağumi biletecek yer araydum, bana dediler ki hau aşşada bir Sürmene piçakçısı var, ona git, ben da geldim işte. Ama bana seni tarif eden senin Rizeli olduğunu söyledi, halbuki hiç benzemiysun sen Rizelilere?"

Bileyi makinesine doğrulttuğu bakışlarını yine bana yöneltiyor, zannedersin mercedes uzun farları yakmış

"Allah etmesun, ben Sürmeneli doğdum öyle da eleceğum, ama bizim ekrabanın bir kismi da Rize'yedur, yalan da dememiş oni diyen"

Bu bilgi yeni.  Belleğimdeki bir fıkra düşüyor orta yere;

Rizeli ölmek üzereymiş, toplamış uşaklarını

"Uşaklar ben gidiyrum rebbimun yanina. Kusura bakmayin size bişe pirakamadum, ama dua edun bağa, size mal pirakamadum ama Tirabzandan da ekraba pirakmadum"

Haliyle sohbetin seyri değişiyor.

Rizeli ölüm döşeğinde böyle böyle demiş diyorum. Yalandır o diyor, "oni dese dese Tirabzanli biri der hoş.."

Anlatıyor sonra tatlı tatlı, dere kenarında köye çıkacak burunlu ford minibüsü bekleyen 19 luk delikanlıyla 60 lık amcayız, fonda Karadere'nin senfonisi..

"Bizumkiler Kipçak Türkleridur. Fatih'ten evvel gelmişler İstanbul civarlarina. 1100 yillarinda. Fatih Tirabzan seferine çıkaykan benim dedelerume demiş ki, "siz da benlan gelursanız gidip alurum orayı, gelmiyecesanuz diyin bağa da boşuna masrafa girip da hazirlamayim ordiyi"

"Sizin dedeler olur demiş tabi"

"He. Zaten canlari sikiliymiş oralarda. İşte gelmişler Fatih'lan baraber, böyük adam idi Fatih Sultan Mehmet ha, ne diydum, işte geliy benum dedelerum aliylar Tirabzanı Rumlardan. Fatih diy dedeme ki, isteyen haburda kalabilir, veriy bize Rize taraflarında bir yer, şimdi oriya Cimili diyler."

Cimilli İbo nam türkümücüzün köyü, evet..

"İşte orda kalmış bizimkiler 200 sene kadar, sonra benim dedem demiş burayı sevmedum ben başka taraflara bakacağum biraz, gelmiş işte şimdiki köyümüzü beğenmiş, yerleşmiş oriya. Aşağı yukarı 3-400 senedur Sürmene'nun civil köyündeyiz"

Tam burada beni sorgulamak geliyor aklına

"Sen kimsun, nerelisun"

Tepkisini ölçmek için bizim köyün komşu köyünü söylüyorum köyüm diye

"At hırsızlarının bol olduğu yerdenum"

"Gugudalisun he mi"

"He"

"Oğlum siz kendunizi at hirsizu sanaysunuz, at hirsizlarunun hepsi İstanbul da , hükümette şimdi"

İki çocuğu var Haydar amcanın. Soyadı, Rize'de de çokça bulunan bir

soyadı: Kumbasar.

"Bağa manken dema sakın, tanimam etmem, zaten o Rizelidir"

Belli ki yorulmuş bu sorudan..

"İşler nasi Haydar emice, para gazanabiliy misiun"

"Oğlum insan sade para gazanmak için çaluşursa pusulayı kaybeder.

Çalışmak insani mutli eder. Ben da bişeler gazaniyrum tabi, ama çalişmasam varya, çok yaşamam ben. Ayaklarum beni ayağa diktiği muddetçe çalışacağum"

Bıçakların arasındaki yabancı markaları, Çin mallarını filan hatırlatıyorum

" O kadar çok çeşit çikti ki, yetişemiyrum. Ama hiç biri benim yaptuğum piçağun yerini tutmaz."

"Niye? Farkı nedir Sürmene piçağunun?"

"Bak" diyor.."Habu diyeceğumi kaydet kafana: Bıçağı piçak yapan çeliğine verilen suyun ölçüsüdür. Ben çeliğe suyu elimle verurum, Sürmene piçağunun çeliğine su elle verilir, makinalan değil. Farki da budur"

Öğrendim işin sırrını, "değerli" bir bilgi daha kaydını düştü belleğime..

"Hiç maça gidiy misun"

Yine uzunlarını yakarak bakıyor bana

"Habu rezillerun nesine gideyim.Hepsi para delisi"

Endüstriyel futbol diye başlasam, ben da senun diyebilir Haydar amca, daha kısa yoldan gidiyorum

"Futbolcuları nda para kazanıp ailelerini bakması lazım ama, para kazanmaları gerekmez mi?

"Ali kemal'in Şenol'un Necati'ni uşaklari çeluğu çocuğu sokaklara mi düştü? Onlar adam değil miydi, şimdikilere fark atardiler, ama onlar adam idi adam"

Çok kızgınmış Haydar amca meğer..Ne de osla Trabzonsporlu, şartlar uygun..

"Bak uşağum" diyor, "nedur adun?"  "Selayittin"

"Selayittin fitboılun içine parayi soktun miydi bizim uşaklardan bişe olmaz. Bunlar sade para için oynay. Boylelerini defedeceksun takımdan.

Ben habu işten zevk almasam yaptuğum biçak bi şeye benzemez. Bi da ne yaparsam yapayım, Sürmene'nun ve Tirabzan'un şanina uygun olsun isterum, yaptuğum piçağı kullanan "helal olsun Sürmeneliye" desun isterum. Bunların işi gücü para.

"Ne yapmalı Trabzon"

 "Futbolu zevk almak için oynayacak has Trabzon ve Karadeniz uşaklarina vermeli formayı. Bi da hau aç yoneticilerden temizlemek lazım takımı.

Hepsi çikar peşinde, sen ben da haboyle gurbet ellerde boyun bükeyruk.

Boyle olmaz"

"Ama bu sene iyi transferler yaptilar"

"Yaptiler he, doğru diysun. Ama paralan alinamayacak bişe var, işte o olmadi mi Maradona gelse bişe olmaz. İnşallah Tirabzan ruhu nedir anlarlar da bu sene biraz güler yuzumuz"

Akşam olmuş, yazılmaması gereken şeyler de konuştuk epey, izin istiyorum..

"Selametle git, ama bi çay bile ismarlayamadum sağa"

"Alacağum olsun, nasilsa gelirim yine"

"Ben da kapatup eve gidiyrum artuk. Ganayakli yalauz evde, bekletmiiyim"

Neredeyse yarım asır olmuş Sürmene'den İstanbul'a geleli. Haydar Kumbasar..70 yaşında..Bakmayın yaşına, taşı sıksa suyunu çıkarır.

Kadıköy'de Sürmene Bıçağı üretip satıyor. Tepeden tırnağa Trabzon ve memleket kokuyor. Bir yanında Karadeniz dansediyor nazlı poyraz, diğerinden Karadere akıyor, deli haylaz.. Bir bakışıyla Kaçkarlara taşır sizi, anında, bir sözüyle geçmişte kalan güzellikler dünyasına..

Çay da ısmarlıyor, daha ne olsun…

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler