O reddedildiği için mi el koydu!
Osmanoğlu, 1921’de annesi Sabiha Sultan’ın Nişantaşı’ndaki konağında dünyaya geldi ama bu konağın kaderi bir hayli maceralı oldu: Hanedanın hiçbir mensubunun malına elkoymayan hükümet, nedense sadece bu konağı devletleştirdi. Elkoymanın sebebi acaba Nesli
Osmanoğlu, 1921’de annesi Sabiha Sultan’ın Nişantaşı’ndaki konağında dünyaya geldi ama bu konağın kaderi bir hayli maceralı oldu: Hanedanın hiçbir mensubunun malına elkoymayan hükümet, nedense sadece bu konağı devletleştirdi. Elkoymanın sebebi acaba Neslişah Osmanoğlu’nun annesi Sabiha Sultan’ın Mustafa Kemal Paşa’dan gelen evlenme teklifini reddetmesi mi idi?
Osmanlı Hanedanı’nın imparatorluk devrinde doğan ve hafta başında vefat eden son mensubu olan Neslişah Osmanoğlu, bir sırrı da beraberinde götürdü: Nişantaşı’nda şimdi City’s alışveriş merkezinin olduğu yerde bulunan ve Neslişah Sultan’ın annesine ait konağa 1926’da birdenbire el konmasının ve bu işin ardında umutsuz bir gönülmacerasına bulunup bulunmadığının esrarını...
Bu elkoyma hadisesinin geçmişi, 1924 senesine uzanır...
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1924’ün 3 Mart’ında hilâfeti kaldırıp Halife Abdülmecid Efendi ile Osmanlı Hanedanı’nın bütün mensuplarını sürgüne gönderen 431 sayılı kanunu kabul etmişti. Kanunun sekizinci maddesi ile saraylar, köşkler ve kasırlar millete intikal ediyor ama yedinci madde gereği hanedan mensuplarının özel mülklerine el konmuyor, bu mülklerin avukatlar tarafından satılarak bedellerinin sahiplerine gönderilmesi öngörülüyordu.
Kanun uygulandı ve hem o heyecanlı devrim günlerinde, hem de sonraki senelerde hanedan mensuplarının hiçbirinin malına ve mülküne dokunulmadı. Sürgündeki aile, avukatlarına gayrımenkulleri satma talimatı verdiler, satışlar yapıldı ve bedelleri sahiplerine gönderildi.
CİTY’S’DE DOĞDU
Bu satışlar sırasında gerçi birkaç avukatın bazı malların üzerine oturduğu, bedellerini sahiplerine ödemediği de oldu ama kanun uygulandı, herhangi bir el koyma hadisesi yaşanmadı. Hattâ o zaman tasfiye edilmemiş olan bir-iki gayrımenkulün satışı bile sürgünün üzerinden 80 küsur sene geçmiş olmasına rağmen geçtiğimiz yıllarda yapıldı.
Ama bu arada tek bir istisna yaşandı ve bir hanedan mensubunun konağına mahkeme kararı ile elkondu: Sultan Vahideddin’in kızı ve Neslişah Sultan’ın annesi olan Sabiha Sultan’ın şimdi yerinde City’s alışveriş merkezinin yükseldiği Nişantaşı’ndaki konağına...
Sultan Vahideddin çok düşkün olduğu iki kızına, Ulviye ve Sabiha Sultanlar’a, evlenmelerinden hemen sonra, 1920 Ekim’inde, Nişantaşı’nda 35 biner liraya iki konak satın almıştı. “Çifte Saraylar” denen ve vaktiyle İkinci Bayezid Vakfı’na ait olan konakların mülkiyeti sonradan “tâcın ve tahtınmalları”nı idare eden Hazine-i Hassa’ya geçmiş ve bedelleri Hazine-i Hassa’ya ödenmişti. Hükümdar, konaklardan birini büyük kızı Ulviye’ye, diğerini de Sabiha’ya verdi ve tapularını da onların üzerine yaptırdı.
MAHKEME KARARIYLA ELKONDU
Sabiha Sultan ile Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu olan eşi Şehzade Ömer Faruk Efendi kışları Nişantaşı’ndaki konakta, yazları da Rumelihisarı’ndaki yalılarında yaşıyorlardı... İlk kızları Neslişah da 4 Şubat 1921’de Nişantaşı’ndaki konakta dünyaya geldi. Ama, Sabiha Sultan aradan sadece üç buçuk sene geçtikten sonra mecburî gurbet yolculuğuna çıktı, yani ailesi ile beraber sürgüne gönderildi. Hanedan mensuplarınınmallarına elkonmamasına rağmen Nişantaşı’ndaki konağın âkıbeti bambaşka oldu: İstanbul Birinci Hukuk Mahkemesi, 1 Şubat 1926 tarihinde verdiği 23 numaralı kararla konağın Sabiha Sultan’ın üzerine olan tapu senedini iptal etti ve konak ile arazisi önce Millî Emlâk’e verildi, sonra Emlâk ve Eytam Bankası’na verildi, oradan da Terakki Vakfı’na tahsis edildi, yıktırılan konağın yerine inşa ettirilen bina uzun yıllar Şişli Terakki Lisesi tarafından kullanıldı, derken bu bina da yıktırıldı ve yerine birkaç sene önce City’s alışverişmerkezi yapıldı...
Hanedanın hiçbir mensubunun malına elkonmamışken acaba neden sadece Sabiha Sultan’ın konağı konusunda bir istisna yapıldı?
Konuyu bilenler, türlü türlü tahminde bulunurlar. İlk tahmin, o günlerin Türkiye’sinde yönetici kesimin Sultan Vahideddin’e karşı duyduğu nefret ve “Memleketi terkedip gitti ama malı-mülkü olmadığına göre kızının malına el koymamız bile Vahideddin’e verilmiş bir ceza olur” düşüncesidir.
Ama, aile arasında bir başka söylenti daha vardır ki, bu ilk tahmine göre daha daha hüzünlü ve daha acıdır: Mustafa Kemal Paşa, bir zamanlar Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan’a talip olmuştur. Padişah, ardında Çanakkale galibiyeti gibi parlak bir sicil bulunan zamanınmeşhur paşasının bu talebinden kızını da haberdar eder. “Bu hususta kararımı tek başıma veremem, sen nasıl istersen öyle yapacağım” der.
Sabiha Sultan ise kuzenine, Son Halife Abdülmecid Efendi’nin Almanya’da askerî okullarda okumuş ve Fenerbahçe Klübü’nün başkanlığına getirilmiş olan yakışıklı oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi’ye âşıktır veMustafa Kemal Paşa’nın evlilik talebini reddeder.
‘EVET’ DEMİŞ OLSAYDI...
Sultan ile şehzadenin nikâhları 1919’un 5 Aralık’ında Topkapı Sarayı’nın Hırka-i Saadet Dairesi’nde kıyılır, düğünleri de 29 Nisan 1920’de Yıldız Sarayı’nda yapılır. Mustafa Kemal Paşa ise o sırada Anadolu’ya geçmiştir, Sivas’tadır ve evlilik haberini işittiğinde neler hissettiğini kimselere anlatmamıştır...
Bütün bu hadiseler başka türlü cereyan etse, Sultan Vahideddin veya Sabiha Sultan, Mustafa Kemal Paşa’nın teklifine “Evet!..” demiş olsa idiler tarih nasıl yazılırdı, kimbilir? Ailenin bazı mensuplarına göre, devletin Sabiha Sultan’a ait bu konağa elkoymasının ardında böyle bir çeşit “hesaplaşma” vardı, yani evlilik talebi kabul edilemeyen erkek, kendisini reddetmiş olan kadının mallarına elkoydurmuştu!
NESLİŞAH SULTAN HİÇ GİTMEDİ
1926’daki elkoyma kararını kimin verdiği bilinmiyor... Talimatı büyük ihtimalle Ankara’da o günlerin önde gelenlerinden biri vermiş ve herşey tamamlandıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’ya giderek “İşte Paşam! Vahideddin gitti ama kızının malına elkoyduk!” demiş, geçmişi hatırlayan Paşa herhalde hüzünlenmiş ama siyasî sebepler dolayısı ile ses çıkarmamış olabilir... Bugün hayatta bu işin aslını bilen hiçkimse kalmadı, Neslişah Sultan da bu konuda pek konuşmadı, üstelik şimdi annesinin konağının arazisinde yükselen City’s’e de bir defa olsun adımını atmadı...
MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN EVLİLİK TALEBİYLE İLGİLİ TEK BELGE BUDUR
Sultan Vahideddin’in büyük kızı Sabiha Sultan sonraki senelerde yakın dostlarına Mustafa Kemal Paşa’nın bir zamanlar kendisine talip olduğu iddialarını doğrulayacak, hattâ “Paşa’yı bir defa görmüş ve hoşlanmıştım. Gayet yakışıklıydı. Ateş gibi gözleri vardı ve alev alev yanıyorlardı. Ama evlenemezdim, zira Enver Paşa’nın neler yapabildiğine yakından şahit olmuştum. Mustafa Kemal Paşa daha fazlasını yapar diye korktum, âlet olmak istemedim. Üstelik, başkasını seviyordum” diyecekti.
Bu hadiseden, geriye tek bir belge kaldı: Sabiha Sultan’ın o günlerden 40 küsur sene sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nde başbakanlık yapan Suat Hayri Ürgüplü’ye yazdırdığı kısa hâtıratının birkaç satırı... Mülâkat şeklinde kaleme alınan hâtıratta, Suat Hayri Ürgüplü, Sabiha Sultan’a “Duyduğumuza göre, Mustafa Kemal Paşa sizi istemiş, pederiniz razı olmamış. Doğru mudur?” diye soruyor ve Sabiha Sultan şu cevabı veriyor: “Evet, istemiş. Benimle konuşmuş değildir ama ben çekindim ve istemedim. Zira, önümde hiç de iyi örnek olmayan Enver Paşa ile Naciye Sultan’ın hayatı vardı. Sonra, tanınmış .....bir kumandanla aile hayatı kurabileceğime inancım yoktu”. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz belge, bu konuda elde bulunan birinci dereceden tek kaynaktır ve Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün elyazısı iledir.
İŞTE HANEDAN DEFTERİ'NE DÜŞÜLEN 'SON SULTAN' KAYDI
Neslişah Osmanoğlu’nun vefatı ile ilgili haberlerde, onun “Hanedan Defteri’ne kayıtlı son sultan” olduğu ısrarla vurgulanıyordu. Bilginin kaynağı, benim Neslişah Sultan’ın geçen sene yayınladığım biyografisi idi...
Kayıt, şimdi İstanbul’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde muhafaza edilen Hanedan Defteri’nin 51. sayfasında 31 sıra numarası ile yeralıyor. Üç eski sadrazam, Salih Hulûsi, Ahmed İzzet ve Ali Rıza Paşalar tarafından imzalanmış olan doğum zabtının ekinde Sultan Vahideddin’in “serkâtib” i yani sarayın özel kalemmüdürü olan Rıfat Bey’in zamanın başbakanlığına gönderdiği bir başka yazı yeralıyor. Rıfat Bey, hükümeti Neslişah Sultan’ın doğumundan haberdar ediyor ve padişahın gereken muamelenin yapılarak doğumun kaydedilmesini emrettiğini söylüyor.
İşte, hafta başında vefat eden Neslişah Sultan’ın Hanedan Defteri’ndeki doğumkaydı...
Deftere bu tarihten sonra hiçbir kayıt yapılmayacak, zaten saltanat da kısa bir müddet sonra sona erecek ve Neslişah Osmanoğlu tarihe Osmanlı Hanedanı’nın “kayıtlı son resmî sultanı” olarak geçecektir...