2010 yılı bütçesi komisyonda

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2010 yılı bütçesinin, küresel ekonomik krizden çıkış bütçesi olduğunu söyledi.TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2010 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın sunumunu yapan Şimşek, ''B

2010 yılı bütçesi komisyonda

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2010 yılı bütçesinin, küresel ekonomik krizden çıkış bütçesi olduğunu söyledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2010 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın sunumunu yapan Şimşek, ''Bu bütçe Orta Vadeli Programla uyumlu küresel ekonomik krizden çıkış bütçesidir. Ülkemizin ekonomik ve mali istikrarını sürdürmeyi esas alan bir bütçedir'' dedi.

Küresel finansal piyasalarının, son 2 yıldır dünyayı hem mali hem de sosyoekonomik açıdan ağır şekilde etkileyen ciddi bir krizle karşı karşıya kaldığını anlatan Şimşek, küresel ekonomide likidite koşullarının sıkılaştığını, risk algılamalarının bozulduğunu, kredi piyasalarında ciddi bir daralma yaşandığını hatırlattı.

Dünyayı etkisi altına alan krizin, büyüme oranlarını sert bir biçimde düşürdüğünü ve 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük daralmanın yaşanmasına neden olduğunu kaydeden Şimşek, şunları söyledi:
''Toplam talepteki sert daralma ve emtia fiyatlarındaki düşüş, bütün dünyada enflasyon oranlarının hızla gerilemesine yol açtı. Küresel enflasyonda 2008'in ikinci yarısında başlayan düşüş eğilimi, 2009 yılında da devam etti.

Emtia fiyatlarındaki göreceli yükselmeye rağmen, kısa dönemde enflasyonun düşük düzeyde seyretmesi beklenmektedir. Çünkü yüksek çıktı açığı enflasyonist baskıları sınırlayacaktır. Ancak önümüzdeki yıllarda çıktı açığının azalmasıyla birlikte enflasyonun yükselmeye başlayacağı beklenmektedir. Küresel krizde en kötünün geride kaldığına dair algılamaların güçlenmesi, emtia fiyatlarındaki hareketlenmeyi de beraberinde getirdi. 2010 yılından itibaren enerji fiyatlarındaki olası yükseliş, bizim gibi net enerji ithalatçısı ülkeler için bir risk unsuru oluşturmaktadır.''

-''YOKSULLUK ARTTI''-

Küresel krizle birlikte dünyada yoksulluğun arttığına işaret eden Şimşek, dünyada 1,2 milyar kişinin günlük gelirinin 1,25 doların altında olduğunu, bu rakamın, dünya nüfusunun yüzde 21,3'üne karşılık geldiğini söyledi.
Krizin iktisadi faaliyet üzerindeki daraltıcı etkisini sınırlandırmak amacıyla uygulanan dengeleyici mali tedbirlerin, bütçe açıklarındaki artışı hızlandırdığını belirten Şimşek, şöyle konuştu:
''Küresel mali sistemdeki sıkıntılar tam anlamıyla geçmediği açıktır. Özellikle gelişmiş ülkelerin bankacılık sektörünün bilançolarında yaşanan tahribat ve hane halkının servet erimesi nedeniyle, küresel ekonomide kriz öncesine dönüş muhtemelen zaman alacaktır. Yine de küresel ekonomideki mevcut durum, birkaç ay öncesi ile karşılaştırıldığında olumlu bir görünüm arz etmektedir.

Para ve maliye politikalarındaki gevşeme ve diğer politika tedbirleri olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Ancak bu aşamada tedbirin elden bırakılmaması gerektiğinin ve önümüzde katedilecek daha çok mesafe olduğunun altını çizmek istiyorum.''

Yaşanan krizin, küresel ekonominin yeniden yapılanması gerekliliğinin altını çizerek son derece anlamlı mesajlar ortaya koyduğunu ifade eden Şimşek, gelişmiş ülkelerin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin de dünya ekonomisinde söz sahibi olabileceği bir döneme girildiğini, yükselen piyasalar içinde son yıllardaki dinamizmi ve güçlü performansı ile ön plana çıkan Türkiye'nin bu ortamda önemli bir rol üstlendiğini kaydetti.

-TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER-

Hükümetleri döneminde Türkiye'ye olan güvenin arttığını belirten Şimşek, Türkiye ekonomisinin 2002?2008 döneminde ortalama yüzde 5,8 büyüdüğünü, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'nin küresel krize rağmen bu konumunu koruduğunu anlattı.

Dünya GSYH içinde Türkiye'nin payının, 1980 yılında yüzde 0,97'dan, 1990 yılında yüzde 1,1'e, 2000 yılında yüzde 1,2'ye ve 2008 yılında da 1,3 seviyesine yükseldiğine işaret eden Şimşek, ''Kişi başına milli gelir bakımından da önemli iyileşme sağlandı. 2002 yılından bu yana kişi başına milli gelirimiz 3 kat artarak 10 bin doları aştı. Bu, daha önceki hükümetlere nasip olmayan bir başarıdır. Küresel krizle birlikte 2009 yılında yaşanacak geçici düşüşe rağmen, milli gelirimizde muazzam bir artış olduğu ortadadır. Milli gelirimizin, 2010 yılından itibaren yeniden artış trendine girmesini bekliyoruz'' diye konuştu.

Türkiye'nin kamu maliyesi ve borçlanmada da önemli gelişmeler kaydettiğine dikkati çeken Şimşek, enflasyonda tarihi düşüş yaşandığını ve yüzde 70'lerde seyreden enflasyonun tek haneye düşürüldüğünü vurguladı.

-''TÜRKİYE EKONOMİSİ YÜZDE 6 DARALACAK''-

Küresel krizin bütün ülkeleri, şirketleri ve bireyleri etkilediğini belirten Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kendi iç dinamiklerinden kaynaklanmamasına rağmen Türkiye ekonomisi de bu krizden etkilenmiştir. Son yıllarda dünya ekonomisiyle artan oranlarda entegre olan Türkiye ekonomisinin de böyle bir krizden etkilenmesi çok doğaldır. Türkiye'deki bankacılık sektörü bu yaşanan şoka karşı büyük dayanıklılık göstermişken, reel ekonomi krizden etkilenmiştir. Nitekim kriz, finansman imkanlarını, dış talebi ve tüketici beklentilerini olumsuz bir şekilde etkileyerek, Türkiye'de ekonomik faaliyetlerde belirgin bir daralmaya yol açmıştır. Bu daralmada özellikle dış talepteki şok düşüşün etkisi büyüktür. Bu yıl Türkiye ekonomisi yüzde 6 civarında daralacak.''

Türkiye'de 2002 yılından bu yana 27 çeyrek devam eden büyüme döneminin küresel krizle sona erdiğini anlatan Şimşek, ''Ancak en kötü dönem geride kalmıştır. Krizden çıkış emareleri güçlenmektedir. TÜİK ve Merkez Bankası tüketici güven endeksi ve Merkez Bankası'nın reel kesim güven endeksinde önemli bir toparlanma yaşanmaktadır'' dedi.

-İŞSİZLİK-

Krizle birlikte bütün dünyada olduğu gibi işsizlikte de artış yaşandığını kaydeden Şimşek, şöyle devam etti:
''Ancak, kısa dönemli bu artışı bir kenara bırakırsak Türkiye'de işsizlik yapısal bir nitelik taşımaktadır. Türkiye'de tarımın istihdamdaki payı hala yüksektir. Tarım kesiminden diğer sektörlere kayışın önümüzdeki yıllarda da devam etmesi beklenmektedir. Ayrıca ülkemizdeki gençlerin toplam nüfus içerisindeki payı yüksektir. Türkiye'de her yıl ortalama 500 bin kişi işgücüne katılmaktadır. Ama en önemlisi ülkemizde vasıfsız işsizlerin toplam işsizlik içindeki payı oldukça yüksektir.

İşgücü piyasasında kötüleşmenin durması ile birlikte işsizlik sigortasından faydalananların sayısındaki artış durmuş, hatta son aylarda azalmaya başlamıştır. Hükümetimiz işsizliğe karşı 3 aşamalı bir çözüm ortaya koymuştur. Nitelikli işgücü ihtiyacı için uzun vadede çözüm eğitimdir ve eğitimin kalitesinin yükseltilmesidir. Hükümetimiz eğitime büyük kaynak aktarmaya devam etmektedir. Orta vadede bölgesel kalkınma projelerinin işsizliği azaltmada önemli katkısının olacağına inanıyorum.''

-DIŞ TİCARET VE BANKACILIK-

Konuşmasında diğer ekonomik konularla ilgili değerlendirmeler de yapan Şimşek, bu yıl dış talepteki daralmaya bağlı azalan ihracatın, küresel ekonomideki toparlanmayla birlikte kademeli olarak tekrar artmasının beklendiğini söyledi. Yapısal reformlar sayesinde uluslararası rekabet gücü sıralamasında, Türkiye ekonomisinin rekabet gücü artan ülkeler arasında olduğunu belirten Şimşek, ihraç pazarlarının çeşitlendirilmesine yönelik çalışmalarda önemli mesafe sağlandığını vurguladı.

Emtia fiyatlarındaki düşüş ve ekonomik faaliyetlerdeki daralma ile birlikte cari açığın belirgin şekilde azaldığınına da dikkat çeken Şimşek, şöyle konuştu:
''Geçmiş dönemlere oranla Türkiye'nin dış şoklara karşı direnci artmıştır. Türkiye önceki dönemlere oranla daha az kırılgandır. İş ortamının iyileştirilmesine yönelik attığımız adımlar ve ortaya konulan ekonomik performans sayesinde Türkiye, en çok yatırım çeken ülkeler sıralamasında 20'inci sıraya yükselmiştir.

Krizde Türkiye'nin risk primi, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkeye oranla çok daha az artmıştır. Bu da Türkiye'ye olan güveni yansıtmaktadır. Önceki krizlerin aksine Türkiye'de faizler ciddi bir şekilde düşmüştür. Bu, Türkiye'nin gelecekteki borç yükü üzerinde olumlu etkide bulunacaktır.''

Küresel krizde Türkiye'deki bankacılık sektörünün de güçlü kaldığını kaydeden Şimşek, ''Türkiye, bu dönemde bankacılık sektörüne kaynak aktarmayan nadir ülkelerden biridir. Bu dönemde, vatandaşlarımıza yeni bir yük yaratılmaması da ayrıca bir başarıdır'' dedi.
Şimşek, Türkiye'de bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkeye göre son derece iyi durumda bulunduğunu söyledi.

Mehmet Şimşek, bankacılık sektörünün güçlü sermaye yapısının, sistemi şoklara karşı dayanıklı kıldığını, bankacılık sektörünün aktif kalitesinin yüksek olduğunu ve bu dönemde sorunlu kredilerdeki artışın minimal düzeyde kaldığını ifade etti.

Güçlü bankacılık sektörünün, küresel krizin Türkiye'ye yansımasını başlangıçta bertaraf edemediğini ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:
''Ancak, krizden çıkışta bankacılık sektörü Türkiye'nin en büyük artı değeridir. Türkiye'de bankacılık sektörünün önümüzdeki dönemde büyümeyi güçlü bir şekilde destekleyeceğini tahmin ediyoruz. Türkiye'yi farklı kılan diğer faktörlerden bir tanesi de hane halkının bankalara ve finans kuruluşlarına olan borçlarının milli gelire oranının başka ülkelere kıyasla düşük olmasıdır.

Faizlerdeki düşüş dikkate alındığında büyümenin özel tüketim ayağı da önümüzdeki dönemde güçlenecektir. Ayrıca, krizde vatandaşlarımızın servetlerindeki erime başka ülkelere oranla daha düşük olmuştur. Önümüzdeki süreçte faiz oranlarındaki muazzam düşüş ve güvenin tesisiyle birlikte hane halkı tüketiminin artmasını bekliyoruz. Özel tüketim ekonomiyi destekleyecek bir unsur olacak. Türkiye'nin krizden güçlü bir şekilde çıkacağına inanıyoruz.''

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler