IMF Türkiye'den çok memnun!

Türkiye'deki 2013 yılı 4. madde görüşmelerini tamamlayan Uluslararası Para Fonu (IMF) yetkilileri, hükümetin 2012 yılında uyguladığı politikaları memnuniyetle karşıladı. IMF heyetine göre, bu politikalar, dış dengesizlikleri azalttı ve işsizliği düşürdü.H

IMF Türkiye'den çok memnun!

Türkiye'deki 2013 yılı 4. madde görüşmelerini tamamlayan Uluslararası Para Fonu (IMF) yetkilileri, hükümetin 2012 yılında uyguladığı politikaları memnuniyetle karşıladı. IMF heyetine göre, bu politikalar, dış dengesizlikleri azalttı ve işsizliği düşürdü.

Hazine Müsteşarlığı'nın internet sitesinden yapılan duyuruya göre, IMF heyeti, Türkiye'deki 2013 yılı 4. madde mutat (alışılagelmiş) görüşmelerini tamamladı ve görüşlerini açıkladı.

IMF heyetine göre, Türkiye'de bu yılki cari açıkta altın ithalatının da önemli rolü olacak. Türkiye bu yıl bütçe dengesi hedeflerini tutturacak ve borcunu azaltmaya devam edecek. Türk finans sisteminin sağlamlığına dikkati çeken IMF heyeti, değerlendirmesinde, Türkiye’nin orta vadede yüksek büyüme performansını sürdürebilmesi için yapısal reformların önemli olduğuna yer verdi. Onuncu Kalkınma Planı'nı da övgüye değer bulan heyet, önümüzdeki yıllarda zorlu dış konjonktürden kaynaklanan risklere karşı daha dayanıklı bir görünüm sergilenebilmesi için Türkiye’nin ekonomi politikasında dış dengenin odağa konulmasının önemine işaret etti.

Değerlendirmesini 15 ana başlık altında toplayan IMF heyetine göre, Türkiye 2012 yılında pozitif büyüme oranını sürdürdü, 2013 yılında, hızlanan büyüme tekrar yurt içi talep kaynaklı olmaya başladı.

IMF heyetinin değerlendirmesinde, dengesizliklerin hala yüksek seviyelerde olması ve küresel finansal ortamın daha az hoşgörülü bir nitelik arz etmesi nedeniyle, bu kırılganlıkların azaltılmasının kısa ve orta vadeli politikaların en temel odağı olması gerektiği belirtildi.

Kısa vadede, enflasyon hedefinin tutturulması ve yeterli bir nominal çıpa ortaya konulması için para politikasının daha sıkılaştırılmasına ihtiyaç bulunduğu ifade edilen değerlendirmede, maliye politikasının da sıkılaştırılarak, 2014 yılında yapısal faiz dışı fazlanın artırılması gerektiği aktarıldı. Orta vadede, Türkiye ekonomisi için temel zorlukların, yurt içi tasarrufların artırılması ve yapısal reformların kararlı bir biçimde uygulanması olduğunun belirtildiği değerlendirmede, "Her iki politika da ekonominin uzun vadeli büyüme potansiyelinin artmasına hizmet ederken, sürdürülebilir bir dış dengenin devamını sağlayacaktır" denildi.

Heyetin değerlendirmesi kapsamında, 2012 yılında Türkiye'de uygulanan politikalar, ekonominin yeniden dengelenmesinde memnuniyet verici sonuçlara ulaşılmasını sağlarken, işsizliğin de düşük seviyede tutulmasına imkan verdi. Bu durum, 2013 yılında ekonomik aktivitenin hızlanması için gerekli zemini oluşturdu. Ekonomik canlanma, 2012 yılının ikinci yarısından itibaren uygulanan canlandırıcı politika sayesinde özel tüketim ve kamu yatırımlarının öncülüğünde gerçekleşti. İşsizlik düşük seviyelerde kalırke, hane halkı bilançoları ise borçluluk oranlarının düşük bir bazdan yükseliyor olmasından dolayı, göreli olarak sağlıklı kaldı.

IMF’nin TÜRKİYE İÇİN YIL SONU BÜYÜME TAHMİNİ 3,8

IMF'ye göre, yurt içi talebin güç kazanması ile 2013 yılı büyümesinin yüzde 3,8 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Mevcut makroekonomik politikalara devam edilmesi halinde ise önümüzdeki yıla ilişkin büyüme tahmini yüzde 3,5.

Yurt içi talep öncülüğündeki büyüme, cari işlemler açığı ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskılar oluşturuyor. Cari işlemler açığının, kısmen altın ithalatındaki artışın da etkisiyle, bu yılın sonunda GSYH’nin yüzde 7’sinin üzerine yükselmesi, önümüzdeki yıl da bu seviyeye yakın bir oranda gerçekleşmesi öngörülüyor. Enflasyon eğilimleri ve TL’deki değer kaybı, enflasyon oranının hem bu yıl hem de önümüzdeki yıl için yüzde 5’lik hedefin üzerinde gerçekleşmesine neden olabilecek.

Gelişmiş ülkelerin para politikalarına ilişkin piyasalar tarafından yapılan yeniden değerlendirme, Türkiye’nin temel kırılganlığı olan dış dengesizliği açığa çıkardı. Küresel faiz oranlarının normalleşmesi sürecinde zamanlama ve miktar belirsiz olmakla birlikte; portföy yatırımlarında son dönemdeki yeniden dengelenme, Türk varlıklarının yeniden fiyatlanmasına ve TL’de değer kaybına sebep oldu. Bu bağlamda ve brüt dış finansman gereğinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca yüksek kalacağı varsayımı altında, sermaye akımlarının zayıflaması ya da tersine dönmesi ihtimali Türkiye ekonomisi için temel bir zorluk olarak ortaya çıkıyor.. Dolayısıyla, politikaların bu risklerin azaltılmasına odaklanması gerekiyor.

MAKROEKONOMİ POLİTİKA ÇIPALARININ YENİDEN TESİSİ

IMF heyetinin değerlendirmesinde, "Yetkililerin ilk önceliği dengesizliklerin azaltılması olmalı. Kısa vadede; para politikası duruşu ve politika çerçevesi, nominal bir çıpa temin etmek amacıyla, doğrudan enflasyon hedefine odaklanmalıdır. Maliye politikası, harcamaların kısılması yoluyla sıkılaştırılmalıdır. Bu politikaların birlikte uygulanması, hem dış finansman ihtiyacının hem de enflasyonun azaltılmasına hizmet edecektir. Böylece, küresel portföy akımlarının yeniden dengelenmesiyle tetiklenebilecek sermaye akımlarının tersine dönmesi ihtimali önemli ölçüde azalacaktır" görüşüne yer verildi.

PARA POLİTİKASI

Enflasyon hedefi ile uyumlu olacak şekilde, para politikasında ilave sıkılaştırmaya ihtiyaç duyulduğund değinilen değerlendirmede,  şunlar kaydedildi:

"Yüksek kredi büyümesi, enflasyonun (hem manşet hem de çekirdek enflasyonun) yıl sonu hedefi olan yüzde 5’in oldukça üzerinde seyretmesi, yüksek ve artan cari işlemler açığı; başta bir haftalık repo faiz oranlarında olmak üzere, pozitif reel politika faiz oranını gerektirmektedir. Bu olmaksızın, enflasyonu ve beklentileri yetkililerin hedefi ile aynı paralele çekmek zor olacaktır. 

Merkez Bankası para politikası çerçevesini tekrar gözden geçirmelidir. Nihai tahlilde, para politikası çerçevesinin başarısı enflasyon hedefine ulaştırabilmesine ve beklentileri bu hedefe odaklayabilmesine bağlıdır. Mevcut para politikası çerçevesi, yetkililerin enflasyon hedefini tutturmasına yardımcı olmayabilmekte ve parasal aktarım mekanizmasını zayıflatabilmektedir. Mevcut çerçeve karmaşıktır ve çok fazla hedefi bulunmaktadır. Dış ortamın daha hoşgörüsüz hale gelmesi ile para politikası çerçevesi artan bir şekilde piyasalar tarafından sorgulanmakta ve politikaların piyasalarla iletişimini daha karmaşık bir hale getirmektedir. Para politikası çerçevesinin normalleştirilmesi, politika güvenilirliğini arttıracak ve piyasalarla iletişimi basitleştirecektir.

Yetkililer, döviz rezervlerinden yapılan satışlara sadece aşırı dalgalanmaları gidermek amacıyla başvurmalıdır, zira döviz piyasasına yapılan müdahaleler doğru para politikalarının ikamesi olamazlar. Bu yaklaşım, sınırlı net döviz rezervlerinin korunmasını sağlayacaktır. Sermaye girişlerinin tekrar başlaması halinde, net döviz rezervleri sterilize edilmiş müdahaleler yoluyla artırılmalıdır." 

MALİYE POLİTİKASI

IMF'ye göre, Türkiye, 2013 yılı kamu maliyesi hedeflerinin yakalanması doğrultusunda ilerliyor ancak halihazırdaki maliye politikası, duruşu genişletici ve kontrol altına alınması gerekiyor. Bu yılın başından günümüze kadar olan dönemde gelir performansı, bir defaya mahsus gelirlerin de bir miktar katkısıyla, güçlü seyrediyor. Değerlendirmede, "Bu sayede, yetkililer, zaten ılımlı seviyelerde olan kamu borç stokunu daha da azaltacak olan 2013 yılı bütçe açığı hedefinin yakalanması doğrultusunda ilerlemektedir. Bununla birlikte, yüksek kamu gelirleri, nominal harcamalarda ciddi artışlara neden olmaktadır. Böylelikle, hükümet, özellikle yatırım harcamalarından ötürü, 2013 yılı için onaylanan bütçe tavanını aşacaktır" ifadesi kullanıldı.

Maliye politikasının, dış kırılganlıkların azaltılmasında önemli bir role sahip olduğuna işaret edilen değerlendirmede, dış dengesizlikle mücadele etmek için daha yüksek kamu tasarruflarına ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Buradan hareketle, 2014 yılı bütçesinde, mevcut 2013-2015 dönemi orta vadeli mali planda hükümet tarafından belirlenen faiz dışı harcama seviyelerinin hedef olarak alınması ve beklenenin üzerinde elde edilen kamu gelirlerinin tasarruf edilmesi gerektiği vurgulanan değerlendirmede, "Yapısal bütçe açığında GSYH’nin  yüzde 0,7’si oranında bir iyileşmeye işaret eden söz konusu politika hedeflemesi, Türkiye’nin makroekonomik dengesizliklerinin öngörüldüğü şekilde tedricen azaltılmasına ve mali disiplinin korunduğuna dair piyasalara güven telkin edilmesine önemli bir katkıda bulunacaktır" görüşü aktarıldı.

Gittikçe katılaşan bütçenin yapısının gözden geçirilmesinin de önemli olduğunun altı çizilen değerlendirmede, ihtiyari olmayan faiz dışı kamu harcamalarının toplam harcamalar içerisindeki payının kısmen faiz harcamalarındaki azalmanın da imkan vermesiyle neredeyse yüzde 60 düzeyine ulaştığı ifade edildi. Cari harcamaların azaltılmasının, kamu yatırımları için yer açacağı belirtilen IMF değerlendirmesinde, aynı zamanda, bu durumun bütçenin esnekliğini ve bütçe tamponlarını artırarak, beklenmeyen ters bir şokun oluşması halinde maliye politikasının daha iyi bir karşılık vermesine imkan tanıyacağı bildirildi. Değerlendirmede, vergi tabanının genişletilmesi ve vergi idaresinin iyileştirilmesi yönünde halihazırda devam eden memnuniyet verici çalışmaların, bütçenin yapısını ve dayanıklılığını daha da geliştireceği görüşüne yer verildi.

FİNANSAL İSTİKRARIN KORUNMASI

Türk finans sisteminin iyi bir performans sergilemeye devam ettiği ancak risklerin de varlığını sürdürdüğü belirtilen IMF değerlendirmesinde, şunlar kaydedildi:

"Bankaların kaldıraç oranları ve takibe düşen kredilerinin seviyesi emsal ülkelere göre düşük seyretmekte, sermaye yeterlilik oranları yüksek seyrini korumakta; krediler çoğunlukla mevduatlarla finanse edilmekte ve bankaların büyük ölçekli açık döviz pozisyonları bulunmamaktadır. Yine de mevcut yüksek kredi genişlemesi ortamının getirdiği riskler nedeniyle, gözetimin dikkatli bir biçimde sürdürülmesi gerekmektedir. Özellikle, şirketler kesiminde döviz kaynaklı likidite veya ödeme kabiliyeti sorunları takibe düşen kredilerde hızlı artışa neden olabileceğinden, şirketlere verilen döviz cinsinden kredilere daha fazla önem atfedilmelidir. Bankaların bilançolarının diğer tarafında ise mevcut dış ortam göz önüne alındığında, bankacılık kesiminin döviz finansmanının miktar ve yapısının izlenmesi önemini muhafaza etmektedir.

İhtiyati politikalar, hane halkı kredileri ve şirketlerin döviz cinsinden borçlanmalarına yönelik olmalıdır. Finansal olmayan şirketler kesiminin döviz borçlanmasına ilişkin veri eksikliklerinin tüm boyutlarıyla giderilmesi gerekmektedir. Bu krediler için risk ağırlıklarının veya zorunlu karşılıkların artırılması değerlendirilebilir. Hızla büyüyen hane halkı kredileri kısmında ise yetkililerin, kredi kartı limitlerinin gelirle bağlantılı hale getirilmesine yönelik planları memnuniyetle karşılanmakta ve bu plana ihtiyaç kredilerinin de dahil edilebileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda, mikroekonomik çarpıklıkların olmadığı durumlarda, ihtiyati politikaların bazı sektörlere verilen kredileri teşvik etme amacıyla kullanılmasına gerek bulunmamaktadır."

TASARRUFLAR ARTTIRILARAK DIŞ DENGESİZLİKLER KALICI OLARAK AZALTILMALI

Orta vadede zorluğun, dengesizlikleri artırmadan büyümede bir canlanmanın yakalanması olduğunun belirtildiği değerlendirmede, Türkiye’nin nüfus yapısı, stratejik coğrafi konumu ve dinamik ekonomisinin birçok fırsat sunduğu ancak ülkenin, her yıl büyük miktarlarda dış yükümlülük biriktirirken, yıllık ortalama yüzde 4 ila 5 oranında bir ortalama büyüme eğilimini sürdürmesinin zor olacağı ifade edildi. Yurt içi tasarrufların mevcut düşük seviyesinin, yatırımların oldukça dalgalı bir yapı sergileyen dış akımlar tarafından belirlenmesi anlamına geleceği vurgulanan değerlendirmede, "Yapısal reformların uygulanmaması halinde, dış dengesizlikleri ve devamında oluşabilecek istikrarsızlıkları engellemek için, büyüme oranı tarihsel eğiliminin altında kalacaktır" denildi.

Türk yetkililerin, yurt içi tasarrufların artması gerektiğini doğru bir şekilde tespit ettiği, geçen yıl uygulamaya konulan bireysel emeklilik reformundan bazı sonuçların alınmaya başlandığı ve bunun olumlu bir ilk adım olduğu görüşüne yer verilen değerlendirmede, şöyle denildi:

"Ancak, kamu kesimi de tasarrufların artırılmasında önemli katkıda bulunarak öncü bir rol oynamalıdır. Bu bağlamda, 10. Kalkınma Planı’nda kamu tasarruflarında GSYH’nin yüzde 1,25’i oranında bir artış öngörülmesi övgüye değerdir. Bununla birlikte yetkililer, orta vadede, küresel krizin başlangıcından önce gözlenen seviyelerle mütenasip daha iddialı bir faiz dışı fazla hedefini ortaya koymalıdır.

Yapısal reformlar, rekabetçiliği ve büyümeyi daha fazla desteklemelidir. Türk özel sektörü, şoklara uyum gösterme konusundaki yeteneğini göstermiştir. İş ortamının daha da iyileştirilmesi, bu dayanıklılığın artmasını sağlayacak ve istikrarlı bir dış finansman kaynağı olan doğrudan yabancı yatırımların daha fazla çekilmesine katkı sağlayacaktır. Eğitim alanında mesafe kaydedilerek, verimliliğin artırılması da temel önceliklerden biri olmalıdır. Hükümet politikaları ve son reformlarla paralel bir biçimde, enerji bağımlılığının daha da azaltılması, Türkiye’nin dış ticaret açığının önemli bir kısmını temsil eden enerji ithalat faturasının azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Büyük kayıt dışı sektörle mücadele konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmekle birlikte, bu alandaki çabalar sürdürülmelidir. Son olarak, işgücü piyasasının işleyişini iyileştirmek için uygulanan reformlar, verimlilik ve istihdamı artırıcı etkide bulunacaktır."

IMF heyeti, değerlendirmesinde, Türk yetkililerine ve özel sektördeki muhataplarına, sergiledikleri misafirperverlik ile açık ve yapıcı geçen tartışmalar için de teşekkür etti.

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler