Trabzon'dan Türkiye'yi değerlendirdi
Son zamanlarda yaşanan olaylardan sonra belli sektörlerde daralmaların yaşanabileceğine dikkat çeken Türkiye Işadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rızanur Meral, "Şu an Türkiye’de bir kriz yok. Belli sektörlerde daralmalar var. Türkiye
Son zamanlarda yaşanan olaylardan sonra belli sektörlerde daralmaların yaşanabileceğine dikkat çeken Türkiye Işadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rızanur Meral, "Şu an Türkiye’de bir kriz yok. Belli sektörlerde daralmalar var. Türkiye büyük bir ekonomi, büyük bir ülke. Bir kriz ortamı yok ama faiz artışı ve döviz arzındaki daralmaya karşı da hazırlıklı olmamız lazım."dedi.
Karadeniz Iş Adamları Derneği'nin (KARGID) davetlisi olarak Trabzon’a gelen TUSKON Başkanı Rızanur Meral, Türkiye Ekonomisinin Dünü, Bugünü ve Yarını konulu bir konferans verdi. Türkiye’nin dış ticaret açığı ile ilgili konuşan Rızanur Meral, ülkenin döviz girişine acil ihtiyacı olduğunu söyledi. Meral, "Türkiye’de döviz girmezse, dövizin değeri yükselir. Böyle bir risk var mı, var? Peki insanlar niçin döviz getirmiyorlar? Insanlar, güvenilir yerlere, en önemlisini de hukukun üstünlüğünün olduğu, gelecek vaat eden yerlere ve belirgin, tahmin edilebilir ekonomilere paralarını götürürler. Türkiye’de Gezi olaylarından bu yana ciddi bir gerilim politikası sürdürülüyor.
Çok kolay kapatılabilecek bir olay, maalesef keskin, çok sert, tırmandırıcı söylemlerle Türkiye’ye çok tahribat verir hale geldi. Bakın bu olayları yaşadığımız dönemde Brezilya’da da tam buna benzer olaylar oldu. Bizden toprak ve nüfus olarak çok çok büyük olan bu ülkede aynı anda 120 ilde olaylar oldu. Bunlardı bastırmak zordu. Devlet Başkanı halkının önüne çıktı ve ‘Ben sizlerin 6 maddelik talep listenizi aldım. 3’ünü gerçekleştiriyorum, kalan 3’ünü de zaman içerisinde gerçekleştirmeye çalışacağız.’ dedi. Bizde ise Gezi olayları tam zirveye çıkmış, Başbakan Erdoğan, insanları geren konular karşısında esip, yağıp gürleyip üstüne bir de ‘AKM’yi yıkıp yenisi yapacağım.’ dedi. Başka bir toplantıda da katılımcılardan birisinin ‘Taksim’e cami yapacaktınız?’ demesi üzerine, ‘Taksim’e cami de yapacağız’ dedi. Sonra da bunu yapan ‘paraleller’ dedi." şeklinde konuştu.
Gerilim bir sürü olaylarla devam ettirildiğine dikkat çeken Rızanur Meral, Türkiye bunları yaşarken dünyanın Türkiye’de ortalığı yatıştırmak, halkı kucaklamak isteyen bir iktidar olmadığını gördüğünü, belirterek, "Bu Türkiye’yi sıkıntıya sokar. Iki iş adamı ile konuştum. Ikisi de şirketini yabancılara satmak üzereyken ve satış görüşmelerinin 3 yıl sürdüğü satın alma gerilim yüzünden gerçekleşmedi.
Geçenlerde bir iş adamı, haftasonu Kızılay’dan geçmiş, bana ‘dershaneler olmadan şu Kızılay’ı düşünemiyorum’ dedi. Çünkü dershanelerden dolayı cıvıl cıvıl. Kafeler, minibüsler, simitçiler herkes çalışıyor, hareket var. Dershanelerin kapatılmasıyla Kızılay gibi yerlerdeki dershane ile ilgili ekonomi çarkı duracak. Durunca ne olacak, hepsini otele çeviremezsin, iş merkezine çeviremezsin. Dershanelerin kapatılmasının ekonomiye zararı mı olur denilebilir. Ekonomi domino gibidir. Bir tanesi kımıldadı mı gerisi harekete geçer ve durduramazsınız." dedi.
"ÖZERK OLMASI GEREKEN BDDK, SPK HÜKÜMETIN KONTROLÜNDE SUÇ IŞLEDI"
Bankasya’nın batırılmaya çalışıldığını anlatan Meral, şunları söyledi: "Avrupalı diyor ki ‘nasıl olur?’ bütün dünya bankalarını ayakta tutmaya çalışıyor. Çünkü bir banka batarsa kimse bizim ülkemize ‘kriz başladı’ diye kredi vermez, ekonomi olumsuz etkilenir’ diye düşünürken, bizde tersi yaşanıyor. Bu bankanın yüzde 50’sinden fazlası halka açık, borsada. Bankaya yapılan mesnetsiz iddialar bir anda borsada yüzde 32 değerini düşürdü. Insanlar Türkiye’de hukuk var diye yatırım yapmışlar. Şimdi BDDK ve SPK bu konuda suç işledi. Banka ile ilgili dışarı olumlu veya olumsuz bir haber sızdırmak suçtur. Bu işler tüm dünyada kanun kurallara bağlıdır. Türkiye’de kanunlar çalışmadı. Özerk olması gereken BDDK, SPK gibi kurumlar hükümetin kontrolünde suç işlediler."
Türkiye’de çok büyük bir rüşvet ve yolsuzluk olduğunu belirten Meral, delillerin, iddiadan öte artık havada uçuştuğunu vurguladı. Meral, yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili şöyle konuştu: “Avrupa ve demokratik ülkeler bu durumunun sürdürülebilir olmadığını düşünüyor. Kendilerinde böyle bir olayın gerçekleşmesini bırakın, söylentisinde bile yöneticiler görevini bırakıyor. Aklanana kadar bekliyorlar. Alman Cumhurbaşkanı bir özel bankadan kredi alıyor. Bu krediyi kendi nüfuzunu kullanarak düşük faiz ile aldığı iddiası ile suçlanıyor. Sonunda istifa etti. Rüşvet, bağış vs. de almamış. Bizde yaşananları bugünlerde gittiğimiz ülkelerden takip edildiğini görüyoruz ve sorular soruluyor. Bu yaşananları duyunca herkesin gözü faltaşı gibi açılıyor.”
"EN UFAK BIR ŞEY SÖYLEYEN VATAN HAINI ILAN EDILIYOR"
Rıza Nur Meral, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Demokratik ülkelerdeki kontrol mekanizmalarına ve insanların kendi yaptıkları katkılara sahip çıkma derecesine ve bizdekilere bakın. Durum içler acısı. Bu konuda en ufak bir şey söyleyen vatan haini ilan ediliyor. Tapeler, söylentilerin doğru olmasını hiç arzu etmiyorum. Bunlar bir ülke için yüzkarasıdır. Bunlar yalan ve iftira olsaydı, başbakan evinin güvenlik kameralarını, ismi bu işe karışan ailesinin telefon kayıtlarını hemen açıklar ve temize çıkardı. Yaşanan süreç bu işlerin olduğunu gösteriyor. Sivil toplum kuruluşları, dünyada devletlerin kapsamadığı alanları kapsayan sivil ayaklar olarak adlandırılırlar.
Her işi devletin yapması mümkün değil. Ecdadımızın vakıf müesseseleri ile bu işi yaptığı gibi günümüzde de STK’lar var. Bunlar kendi ilgi alanlarındaki üyelerine hizmet veriyor, bilgilendiriyor, haklarını koruyor. Bu STK’lar demokrasilerin daha şeffaf, hesap verilebilir, denetlenebilir demokrasiler olmasını sağlıyorlar. STK’ların önemli bir denetim gücü vardır. Onun için bizim bu soruları sorma hakkımız var. Devlet kurumlarının harcamalarını denetleyen Sayıştay’ın raporları niçin Meclis’e gelmiyor? Başbakan’ın özel kalem müdürü, parti yöneticine ‘Allah’tan Sayıştay raporları Meclis’e gelmedi, yoksa yanmıştık’ diyebiliyor.
Türkiye’nin bir bakanı müsteşarken, ‘kapıyı kır, gazeteciyi, savcıyı al, biz gerekirse kanunu değiştiririz’ diyebiliyor. Bir özel bankayı hedef gösterebiliyor. 2 milyar dolar haksız kazanç sağladığını söyleyebiliyor. Halbu ki bankanın böyle bir büyüklüğü yok. Devletin asayişini, güvenliğini, polisini emanet ettiği kişinin söylediği yalan ve iftiralara bakın ve biz kimlere evimizi, çoluğumuzu-çocuğumuzu emanet ediyoruz görün."
"ULUSLARARASI ENDEKSLER GÜVEN VERMIYOR"
"Iş adamları yatırım yaparken, gözü kapalı yapmıyor." diyen Meral, Uluslararası yer yıl yayımlanan endekslere dikkat çekerek örnekler verdi: "Yatırıcılar endeksleri referans alıyor. Mesela Iş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde Türkiye 69’uncu, Ekonomik Özgürlük Endeksi’nde 73’üncü, Ülke Notu Sıralaması’nda 64’üncü, Ihtilaf Çözme Endeksi’nde 130’uncu, Küresel rekabet Endeksi’nde 44’üncü, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 58’iyiz sıradayız. Iş adamı böyle bir ülkeye niye gelsin? Yolsuzluk Kontrol Endeksi’nde ise 78’inciyiz. Bu bizim için ağır bir yara. Biz bir Müslüman ülkeyiz. Müslümanlığın en önde gelen kurallarından birisi kul hakkı. Acaba yıl sonunda bu rakamlar nerelere inecek, dünyada ilk 100’e girebilecek miyiz? Avrupa Birliği’nin son yayımladığı raporda, şu ana kadar Türkiye hakkındaki en ağır, en onur kırıcı raporlarından birisi. Dünya, bırakın yapılanlara, telaffuzuna bile şaşırıyor."
Eğitimdeki yeni uygulamalara dikkat çeken Meral, "Dershaneler kapandı. Sadece dershaneler değil. MEB’de müsteşarların dışında okul müdürleri ve yardımcıları 39 bin personel görevden alınıyor. Yeni müdürleri de valiler atayacak. Valilerimiz çok kıymetli ama artık her alanda branşlaşma var. Inşaat alanında bile 10’larca branş var. Bir okulu yönetmek bilgi-beceri ister. Çünkü öğretmen, öğrenci ve velileri yöneteceksin. Insan malzemesini yöneteceksin. Hata kabul etmez. Bizler üretimde problem olunca malı ıskartaya çıkarabiliyoruz. Ama eğitimde böyle bir lüksünüz yok, bir-iki nesil kaybedebilirsiniz. Yeni atanacak yöneticiler, traşı yeniden öğrenecek. Üzülerek söylüyorum, zaten milli bir başarısızlık haline gelen bir Milli Eğitim var Türkiye’de. Üniversitelerimizin seviyesi ortada. En iyilerimiz, ABD ve Avrupa’nın vasat kabul edilebiliyor. Onun için Türkiye, bir türlü kendisinden beklenen hamleleri yapamıyor." ifadelerini kullandı.