Bedelli askerlik açıklaması: "Ciddi bir engel"
Başbakan Binali Yıldırımdan önemli açıklamalar.
Başbakan Binali Yıldırım, "(Eurovision) Bu sene şarkı yarışması çok ideolojik şekle dönüştü. Bu yıl ilk defa İsrail'de yapılması için İsrail'e kazandırdılar. Puan alamadığı halde kazandırdılar, kazanan ülkede yapılıyor ya. En son Lizbon'da yapıldı. Oylama değişikliğine gittiler, planlamışlar, seneye İsrail'de Kudüs'te yapılsın... İnadına gidiyorlar, dinler arası çatışmayı körüklemek için. İsrail'in şarkıcısı iyi şarkıcı değil. İsrail sadece öldürmeyi bilir, şarkı söylemeyi bilmez." dedi.
Başbakan Yıldırım, Youtube kanalında programa katıldı. Programda, Ezhel ismini kullanan rap şarkıcısı Sercan İpekçioğlu'nun, "şarkılarında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımını özendirme" suçundan tutuklandığı belirten Uğur, Başbakan Yıldırım'a, "Seda Sayan, herkesin izlediği bir programda 'Vururam Seni' diye bir şarkı okuyor, bu insanları cinayete teşvik etmiyor da o çocuk şarkısının bazı yerlerinde belirli cümleler kullanınca uyuşturucuya mı teşvik ediyor? Sizce bunda özgür bırakılmamalı mı insanlar, bu konudaki fikrinizi alalım." şeklinde soru yöneltti.
Söz konusu olayla ilgili dosyanın içeriğini bilmediğini belirten Yıldırım, "Söylediklerinizi veri kabul ederek konuşacak olursak ve yaptığınız karşılaştırmayı da dikkate alırsak Ezhel'e yapılan Seda Sayan'a da yapılması gerekir. Orada bir işlem yapılmıyor burada yapılıyorsa bu da bir çifte standarttır. İnsanlar suç işlemedikten sonra ceza almamalı, cezalandırılmamalı. Uyuşturucuyla mücadele hepimizin hassasiyeti, büyük bir tehdit. Maalesef bu da dış kaynaklı bir tehdit. Sistematik şekilde Avrupa, içine düştüğü bu belaya Türk gençlerinin de düşmesini istiyor. Bunun için çalışan özel kuruluşlar var. Türkiye'de uyuşturucunun yaygınlaşması için büyük bütçeler ayırıyorlar ve çok çok ucuza, maliyetinin onda birine sentetik uyuşturucuları bir şekilde iletiyorlar ülkeye, gençlerimizi zehirlemek için. Bağımlılıkla ilgili hassasiyetimiz hat safhada." diye konuştu.
"KANAL İSTANBUL PROJESİ, 10 MİLYAR DOLARA MAL OLACAK"
Soru üzerine Kanal İstanbul projesinin içeriğine açıklık getiren Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
"Kanal İstanbul projesi bir eğlence projesi değil. Öyle anlatıyorlar ki 'bu kadar parayı buraya harcamaya ne lüzum var.' Bir kere rakamları tam bilmiyorlar. Proje 10 milyar dolar, onlar 65 milyar dolar diyor. Projeyi yapan benim. Diyorum ki bu 10 milyar dolar, ısrarla diyorlar ki '65 milyar doları niye bu işe harcıyorsunuz?' İkinci yanlış, biz bunu devletin bütçesinden yapmayacağız. Bu projeyi yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştireceğiz. Mesela diyeceğiz ki 30 sene işlet kardeşim. Sonra da süre bitince teslim edecek. Bir de Montrö'ye aykırı bir durum yok. Biz bu projeyi şunun için yapıyoruz. Independenta (1979 yılında) diye bir tanker patladı, tam Haydarpaşa'nın önünde. Bir hafta boyunca yandı, Boğaz kapandı. İstanbul'da Bostancı'dan, Beyoğlu, Kasımpaşa, Hasköy'e kadar evlerin camları aşağı indi. Büyük bir felaket yaşandı. Geçen gün de biliyorsunuz bir gemi yalıya girdi. 50 bin gemi geçiyor, bunun 12 bini tanker. Bomba bomba, nükleer bomba. Dünyanın en güzel şehrini bu tehlike altında daha ne kadar yöneteceğiz. Dolayısıyla bu bir mecburiyet. Kanalı açacağız, Boğaz'ın bütün tehlikeli yükler geçişini engelleyeceğiz. Şimdi engelleyemiyoruz, çünkü alternatif göstermemiz lazım. Montrö'ye göre engelleyemezsin, her türlü gemi geçer. Buna masum geçiş diyorlar. Dolayısıyla Kanal İstanbul devreye girince diyeceğiz ki, 'kardeşim kusura bakma, oradan geçme buradan geç'. Böylece İstanbul'u büyük bir felaketten, çevre kirliliğinden kurtarmış olacağız."
YUNANİSTAN İLE ADALAR MESELESİ
Yıldırım, "Yunanistan ile ilgili bize ait adaların işgal edilmiş olma sorunu var. Uluslararası hukuk kapsamında bu oldu bitti karşısında ne yapacağız?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"Orada da bir kafa karışıklığı var. Adalar, biliyorsunuz Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında, 1911'de Trablusgarp mücadelesini kaybettikten sonra biz adaları İtalya'ya emanet verdik. Bu adaları İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra istedik, alamadık, 12 adayı. Bu adalar dışında ismi cismi belli olmayan kayalıklar var, bu anlaşmalara yazılmamış. Yüzlerce var bunlardan, Kardak'ta bunlardan biri. Yani kime ait olduğu antlaşmalarda belli olmayan adalar için bizim duruşumuzda bir farlılık yok. Bunların herhangi bir şekilde Yunanistan tarafından kullanılması, bayrak takılması, buraya çıkılması, asla kabul etmiyoruz ve anında müdahale ediyoruz. Yani herhangi bir şey Yunanistan'a bırakılmış değil, bu konuda düzeltme yapmak isterim."
Başbakan Yıldırım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) kuvvetli bir Türk askeri varlığının bulunduğuna dikkati çekerken, "Kardeşlerimiz, soydaşlarımız için ne gerekiyorsa onu yaparız. Çünkü orada biz bedel ödedik, şehitlerimiz var. Asla oldu bittiye getirmeyiz." şeklinde konuştu.
"İSRAİL SADECE ÖLDÜRMEYİ BİLİR, ŞARKI SÖYLEMEYİ BİLMEZ"
Türkiye'nin Eurovision şarkı yarışmasına katılmaması ilişkin ise söz konusu yarışmanın ideolojik şekle dönüştüğünü dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bu sene şarkı yarışması çok ideolojik şekle dönüştü. Bu yıl ilk defa İsrail'de yapılması için İsrail'e kazandırdılar. Puan alamadığı halde kazandırdılar, kazanan ülkede yapılıyor ya. En son Lizbon'da yapıldı. Oylama değişikliğine gittiler, planlamışlar, seneye İsrail'de Kudüs'te yapılsın... İnadına gidiyorlar, dinler arası çatışmayı körüklemek için. İsrail'in şarkıcısı iyi şarkıcı değil. İsrail sadece öldürmeyi bilir, şarkı söylemeyi bilmez. Kudüs'e Amerika büyükelçilik açarken 8 yaşındaki bir çocuk onlara ne zarar verebilirdi? Gözünü kırpmadan öldürdü. Bu mu insanlık?"
Doğu Türkistan'a konusuna da değinen Yıldırım, bunun çok hassas bir konu olduğuna işaret etti. Bu konuda düşüncelerinin çok açık ve net olduğunu aktaran Yıldırım, "Çin'in egemenliği, toprak bütünlüğü bizim için çok önemli. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, soydaşlarımız var ama teröre bulaşırlarsa, toprak bütünlüğü, egemenlik haklarına açıkça karşı çıkarlarsa biz onlara olumlu bakmayız." diye konuştu.
Yıldırım, öğretmen atamalarına ilişkin de bu yıl ağustos ayında 25 bin öğretmen alımı yapılacağını kaydetti.
BEDELLE ASKERLİK KONUSU
Yıldırım, bedelli askerlik hakkında ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bunun gençlerin önünde ciddi engel olduğunu biliyoruz. 5 milyondan fazla askerlik çağına gelmiş gencimiz var. Biz her sene 350 bin civarında alabiliyoruz. 5 milyonu 350'ye böl, 14-15 sene içerisinde eritemezsiniz. Bir yandan da geliyor. Dolayısıyla bu çok büyük bir sorun. Biz bu konuyu seçimden sonra kapsamlı şekilde ele alacağız. Bu iş bedelli askerliğin ötesinde büyük bir reform gerektiriyor. Bu reformu da inşallah yeni dönemde yapacağız." dedi.
"SANKİ BİZ HER ZAMAN SAMAN İTHAL EDİYORMUŞUZ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULUYOR"
Saman ithal edilmesi konusunda yapılan eleştirilere değinen Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Saman neden ithal ediyoruz? Piyasada arz talep dengesi var. Diyelim kuraklık oldu, fazla yağış olmadı, hasat oldu, yem-saman kıt oldu. Bu sefer ne oluyor? Kıt olan şey pahalı oluyor. 10 liraya alacağınız şey çıkıyor 100 liraya. Ne yapıyoruz? Biz müdahale yapıyoruz. Geçici müdahaleleri, sanki biz her zaman saman ithal ediyormuşuz gibi bir algı oluşturuluyor. Aynı durumu ette uyguluyoruz."
Yıldırım, "Et açığımız fazla. Besilik hayvan yetiştiremediğimizden değil, ihtiyaçlarımız artıyor. Kişi başı tüketim 5 kilogramdı yıllık, şimdi 15 kilograma çıktı. Dolayısıyla ihtiyaç fazla. İhtiyaç fazla aynı hızda kendi yerli kaynaklarınızı oluşturamadığınız için piyasadaki aşırı şişmeyi, fiyat artışını kontrol etmek için mecburen dengeleme yoluna gidiyorsunuz, geçici ithalat yapıyorsunuz. Bunu sadece biz uygulamıyoruz, dünyada her ülke uyguluyor. En fazla buğday üreten ülke bile yerine göre buğday ithal ediyor." şeklinde konuştu.
"(SURİYELİLER) ŞARTLAR OLUŞUNCA DÖNECEKLER"
Başbakan Binali Yıldırım, ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin geleceğine dair şu açıklamalarda bulundu:
"Ülkelerinde henüz çözüm oluşmadı ama kısmen dönmeye başladılar. Zaten 150-160 bin kişi Fırat Kalkanı bölgesine, 50-60 bin kişi de Afrin bölgesine gitti, yerleşti. Ülkelerinde savaş sona erdikçe mutlaka gidecekler. Boşuna dememişler, bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş. Bir mecburiyetten buradalar. Kucak açtık, ekmeğimizi paylaştık. Şartlar oluşunca dönecekler. Vatandaşlık konusunda da, çok sınırlı sayıda, mesala Arapça öğretmeni, mühendis gibi ülkemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda burada görev yapanlara veriliyor. Sayı olarak çok az ama tamamına vatandaşlık durumu yok."