Uzmanından acı tespit “Çocuklara bırak elinden telefonu denilirken şimdi karşısında yoklama alınıyor”
Psikolojik Danışman ve rehber öğretmen Zeynep Eyüpoğlu pandemi döneminde çocukların ve velilerin yaşadıkları zorlukları değerlendirip çözüm önerilerinde bulundu.
Haber61 Özel Haber - Okan Çıtlak / Psikolojik Danışman ve rehber öğretmen Zeynep Eyüpoğlu, pandemi döneminde eve kapanmak zorunda kalan ve eğitimini evlerinden sürdüren öğrenciler ile velilerinin yaşadıkları zorlukları değerlendirip, çeşitli tavsiyelerde bulundu.
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de de belirgin bir şekilde hissedilen koronavirüs pandemisi sonrası insanların hayatları tamamen değişti. “Yeni normal” olarak adlandırılan bu durumda insan hayatına maske, mesafe ve hijyen kurallarının yanı sıra belirli zamanlarda sokağa çıkma yasakları, toplu taşıma kuralları, sosyal ortamların kapatılması veya sınırlandırılması gibi bir çok kural girdi. Özellikle 20 yaş altı ve 65 yaş üstü kesime getirilen sokağa çıkma yasağı uygulaması bunların en belirgin olanlarıydı.
Toplu şekilde bulunulan ortamlarda daha fazla yayıldığı belirtilen virüsten çocukları korumak adına da okullarda eğitim öğretime ara verildi. Çocuklar zamanlarının büyük kısmını evlerinde geçirmek zorunda kalırken, bir müddet sonra eğitimlerini de bilgisayar başında almak zorunda kaldılar.
Peki yaşanan süreç çocukları ve ailelerini nasıl etkiledi? Çocuklar ile veliler, okullara dönüş sürecinde ne gibi sorunlar yaşayabilir ve tedirginlikleri nasıl giderilir? Pisikolojik danışman ve rehber öğretmen Zeynep Eyüpoğlu Haber61 editörü Okan Çıtlak’ın sorularını cevaplayıp çeşitli önerilerde bulundu.
“ÇOCUKLAR İÇİN BİR BELİRSİZLİKTİ”
Eyüpoğlu, Koronavirüsün ilk başlarda çocuklar için bir belirsizlik olduğunu söyleyerek “Çocuklar Koronavirüs ile ilgili bilgileri ilk olarak televizyondan, haber kanallarından duyup öğrenmeye ve ilk sorularını sormaya başladıklarında kaygı düzeyleri yüksek değildi. Çocukların çözmekte zorlandığı, baş etmekte sorun yaşadıkları en büyük problemlerden birisi ‘’belirsizlik’’tir. Koronavirüs salgınının başlamasıyla birlikte belirsizlik hat safhaya ulaştığı için, çocuklar sorularına cevap alamamakla birlikte kaygılanmaya ve stres yaşamaya başladılar. İlk başta tatil gibi gözüken bu durum onlar için tehlikeli gözükmese de bir süre sonra okulların tamamen kapanması, evden dışarıya çıkmanın mümkün olmaması, sınıf arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle aynı ortamda buluşamaması, oyunlar oynayamaması, salgının ciddi boyutlara ulaşması sebebiyle stres yaşamaya başladılar.” İfadelerini kullandı.
“KAYGILI UZUN BİR DÖNEM”
Çocukların bu dönemde içlerine kapandığını ve bazı çocukların daha önce sergilemedikleri davranışlarda bulunduğunu belirten Eyüpoğlu “ İçine kapanma, izole olma isteği, duygularını ifade edememe, alt ıslatma, öfke nöbetleri, ağlama krizleri ise kaygı düzeyinin artmasıyla ortaya çıkan problemlerdendi. Bazı çocuklar ise daha önceden sergilemedikleri davranışlarda bulunmaya başladılar. Anne – babaya karşı gelme, argo sözcük kullanımını bunlara örnek verebiliriz. Düşünsenize çocuksunuz, bir anda okulunuz tatil oluyor, anne-babanız evde sürekli endişeli gözlerle dolaşıyor, sorularınız sürekli geçiştiriliyor, kimse evden çıkamıyor, haberlerde sürekli ‘’ölüm’’ kelimesi geçiyor, ekranda her gün birileri salgının sayılarını veriyor, zor olacak diyor. Tüm bunların ise ne zaman biteceğini, normal hayatınıza ne zaman geri dönebileceğinizi bilmiyorsunuz, koskoca bir belirsizlik. İşte çocuklar bu belirsizlik içerisinde kaygılı uzun bir dönem geçirdiler. Geçiriyorlar.” Şeklinde konuştu.
“OLUMSUZ DUYGULARINIZI PAYLAŞIN”
Yaşanılan süreçte çocukların duygularını anne-baba veya arkadaşlarına anlatmaktan çekinmemeleri gerektiğini belirten Psikolojik danışman ve Rehber Öğretmen Zeynep Eyüpoğlu, yaşanılan süreci çocukların atlatabilmeleri adına bir takım önerilerde bulundu.
Eyüpoğlu “Burada üzerinde durmamız gereken çok önemli bir kavram var. Psikolojik Sağlamlık. Milli Eğitim Bakanlığımızın Okul Rehberlik Servisi için çocuklara anlatmasını belirttiğini de eklemek de fayda var. Psikolojik Sağlamlığı, güç durumlarda olumlu sonuca ulaşabilme, fiziksel ve ruhsal gelişimini devam ettirebilme ve zorluklara pozitif bir şekilde uyum sağlayabilme olarak tanımlayabiliriz. Bu hiçbir sorun yaşamamak değil, yaşanılan problemle ne kadar iyi baş edebildiğimizin göstergesidir. Çocuklar bu süreçte özellikle duygularını ifade etmeye çalışmalıdırlar. Hissedilen olumsuz duygular, anne-babaya, arkadaşlarına anlatılırsa rahatladıklarını ve kaygılarının azaldığını hissedeceklerdir. Koronavirüsle ilgili merak ettikleri ne varsa sormaları, cevaplarını bulmaları sağlıklı olacaktır. Arkadaşlarıyla ve akrabalarıyla görüntülü konuşmalar yapabilir ve onlar için hazırladıkları bir resim, öykü şiir, hikayeyi okuyabilirler. Salgın süreci devam etse de tüm dünyanın ve sağlık çalışanlarının tedavi için çalıştığını ve bu zor dönemin geçeceğini bilmeleri psikolojik sağlamlıklarını koruma açısından faydalı olacaktır. Günlük yapacakları bir rutin belirlemek inanılmaz eğlenceli olacaktır. Belirli bir saatte satranç oynamak, taş boyamak, oyuncak yapmak gibi etkinlikler yapabilirler. Duygu yoğunluğu yaşayıp ağlamak istediklerinde ise ağlamaları ve asla kendilerini bastırmamaları gerekmektedir. Duygularını ifade edebilecekleri bir günlük defter oluşturup oraya her gün hissettiklerini, geleceğe yönelik düşüncelerini yazabilirler. Öğretmenleri ve sınıf arkadaşlarıyla online da olsa ders harici görüntülü sohbet edebilirler. Ve en önemlisi, oyun. Oyun oynamak çocuklar için bir tedavi yöntemidir. Oyun oynadıkça ferahlamış hissedeceksiniz. Bilgisayar oyunları değil kastettiğimiz çocuklar Hareket edebileceğiniz, eğlenebileceğiniz çok daha güzel oyunlar var Ayrıca çocuklar için hazırlanan Özel Eğitim Çocuk, Bilim Çocuk, Bilge Çocuk gibi dergiler okuyabilirsiniz. Bu dergilerden bir kolaj hazırlayıp sınıf arkadaşlarınıza görüntülü olarak sunabilirsiniz” şeklinde konuştu.
“OLUMLU HABER KAVANOZU”
Ebeveynlere de önerilerde bulunan Eyüpoğlu, anne ve babaların ne yaşarsa çocuğuna da yaşatacaklarını söyleyip, çocuklara Salgına karşı nasıl önlemler alabileceklerini, temizlik ve hijyene nasıl dikkat edeceklerini, sosyal ortamlarda nasıl davranılmasını gerektiğini çocuğun yaş seviyesine uygun olarak söylenmesi gerektiğini belirterek “Ebeveynlerimizin öncelikle olarak psikolojik sağlamlıklarını korumaları gerekmektedir. Sakin olmaları, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu üyelerinin ve yetkililerin yaptıkları tüm uyarılara ve tedbirlere uymaları ruh ve beden sağlığı açısından faydalı olacaktır. Anne- Baba ne yaşarsa çocuğa bunu yansıtacağı için çocuklar da onların yaşadığını birebir yaşamak ve hissetmek zorunda kalacaklardır. Anne- Baba çocuklar eğer Koronavirüs konusunda hiç konuşmak istemiyorsa, konuşmak için zorlanmamalıdır. Ancak konuşmakta çekiniyor ise konuşmaya yönelik teşvik edilebilir. Çocukların merak ettiği her soru geçiştirilmeden, kaygı yaratmayacak şekilde, sakin bir ses tonuyla, yalana başvurmadan durum açıklanmalıdır. Çocuklara yaşadıkları kaygının çok normal bir durum olduğu, hatta beynimizin bizi korumak için bunu oluşturup tedbir almamızı kolaylaştırdığını söylersek kendisini anladığımızı hissedecektir. Salgına karşı nasıl önlemler alabileceklerini, temizlik ve hijyene nasıl dikkat edeceklerini, sosyal ortamlarda nasıl davranılmasını gerektiğini çocuğun yaş seviyesine uygun olarak söylenmesi gerekmektedir. Çocuğun kafasını karıştırabilecek, stres yaratabilecek gereksiz detaylardan kaçınılmalı ve evde sürekli salgına dair haberler, görseller, videolar izlenilmemelidir. Çocukların yanında korkup endişe edebilecekleri konuşmalar yapılmamalıdır. Biz fark etmesek de çocuklar anne-babaların konuşmalarını ve davranışlarını sürekli kayıt tutarlar. Tüm dünyada bilim insanlarının sürekli tedaviyi bulma için çalıştıklarını ve zor günlerin geride kalacağını söyleyebiliriz. Ayrıca çocuklara virüs bulaşsa da çocukların çok daha az etkilendiklerini de ekleyebiliriz. Evde çocuklarla birlikte oyunlar oynamak en iyi tedavi yöntemlerinden biridir. Örneğin, ev içinde ‘’Olumlu Haber Kavanozu’’ oluşturabilirsiniz. Bu kavanozun içine tüm aile üyeleri gün içinde yaşadığı mutlu hissettiği olayı yazar ve atar. Akşam da hep birlikte okunabilir. Bu psikolojik sağlamlığı korumada faydalı bir rutin olacaktır. Son olarak da çocuklar oyuncaklarla oynarken, oyuncak konuşturma, rol yapma, yöntemiyle sorular sorulabilir, sohbet edilebilir. Bu da duyguların ifade edilmesi açısından etkili olacaktır. Bilgisayar ve internet kullanımı ise ders dışında mutlaka belli sürelerle yaş seviyesine uygun olarak kısıtlanmalıdır.“ dedi.
“ÖNCEDEN “BIRAK ELİNDEN TELEFONU” DERKEN ŞİMDİ BİLGİSAYAR BASINDA YOKLAMA”
Sürecin çocukları ruhsal olarak yorduğunu belirten Eyüpoğlu, çocuklara ellerindeki bilgisayarı ve telefonu bırakmalarını söylerken bilgisayar başında yoklama alınmaya başlandığını belirterek “ Çocuklar tatili sever. Hepimiz tatilleri severiz. İlk başlarda tehlikenin fazla olmadığını düşündükleri için bu durum hoşlarına gitmiş olabilir. Ancak sonrasında uzaktan eğitime devam edilmesi, sürekli bilgisayar başında ders dinlemek, arkadaşlarından ve öğretmenlerinden uzak kalmak, okula gidememek onları ruhsal olarak çok yordu. Eğitimin temel unsurlarından biri, etkileşimdir ve çocuklar sadece sanal bir ortam olduğu için uzaktan eğitimde eksiklik hissettiler. Koşup oynayamadılar. Teneffüs zilleri çalmadı. Bakanlığımız bunun en verimli bir şekilde olması için her şeyi yapsa da hepimiz biliyoruz ki eğitim yüz yüze olmazsa eksik kalır. İnternet, bilgisayar ve tablet problemleri yaşayan çocuklarımız oldu. Bir taraftan da şaşırdılar tabi. Daha bir yıl öncesine kadar ‘’bırak elindeki telefonu, bilgisayarı’’ derken, bir anda bilgisayar başında yoklama alan, nöbet tutan anne- babalar geldi. Tüm bu süreç çocuklarımızın derslerden geri kalmaması adına , öğretmenlerin ve ailelerin yaptığı ortak çalışmaların sonucuydu. Uzaktan eğitimde akademik olarak verim çok olmasa da, ilk önceliklerimizden birisi çocuklarımızın ruh ve beden sağlığını korumaktı. Uzaktan da olsa eğitim bağımızı koparmamak hem çocuklar hem aileler hem de öğretmenler için çok önemliydi. Çocuklar da Mart 2020 dönemlerine göre şu an uzaktan eğitime uyum sağlama açısından iyi durumdalar. Ders saatlerine, verilen uyarılara dikkat ediyorlar. “ifadelerini kullandı.
“ÇOCUKLARA ANLATILMALI”
Salgının kontrol edilmesinin ardından başlayacak yüz yüze eğitim okula dönüş süreci ile alakalı tavsiyelerde bulunan Eyüpoğlu “ Yüz yüze eğitime dönüş öncesinde hem Sağlık Bakanlığının hem de Milli Eğitim Bakanlığının tedbir ve önerilerine uymak gerekiyor. Okullar açılmasından sonraki sürece dair, nasıl olacağı, nasıl bir sürecin oluşabileceği, eğitim durumu hakkında konuşmalar yapılmalıdır. Bu ön görüşme, çocukların gelecekte neler olabileceğini öngörme ve davranışlarına yön verme açısından faydalı olacaktır. Çocuklara sağlığın her şeyden önemli olduğu ve eğitimde eksik hissetse dahi bunların telafisini öğretmenleriyle birlikte yapabileceği söylenip endişelenmemesi sağlanabilir. Velilerimizin öncelikle bu konuda, eğitimde geride kalındığı gibi olumsuz düşünceler içine girmemesi, telafi programlarıyla bu eksikliklerin tamamlanacağını düşünmesi sağlıklı olacaktır. Bir eksiklik veya geç kalınmışlık duygusu ile hareket edilirse endişeler artacak, acele edilmeye çalışılacak ve bu da hem anne-babaya hem de çocuğa olumsuz yansıyacaktır. Çocuklar yüz yüze eğitime dönüş öncesinde okul ile ilgili rutinlerini çoğaltabilirler. Uyum sürecini kolaylaştıracaktır. Örneğin, günlük yapacağı defterine okul başlayınca hangi etkinlikleri ve kiminle yapmak istediğini isim isim olarak yazması hazırlık sürecini daha aktif tutacaktır. Sınıf arkadaşlarına veya öğretmenine resimler, yazılar hazırlayıp okul günü sunması yönünde teşvik edilebilir.” Dedi.
Velilere de okula dönüş öncesi ve sonrası için tavsiyelerde bulunan Eyüpoğlu “ Yüz yüze eğitim başladığında ise velilerimizin çocuklar açısından çok yüksek bir beklenti içerisine girmemeleri gerekmektedir. Çocuklar da yetişkinler kadar bu süreçten etkilendiler ve uyum sürecinde, ailenin başarı odaklı değil ruh sağlığını korumaya devam etme odaklı yaklaşmaları faydalı olacaktır. Öğretmenler ve Okul İdaresiyle iletişim halinde olmaya gayret edilmeli, herhangi bir olumsuz durum gözlemlediklerinde bilgi vermelidirler. Çocukların güvende hissedebilecek, duygularını rahatça ifade etmelerine olanak sağlayacak bir ev ortamı sağlamak aile açısından etkili olacaktır. Yetkililerin uyarıları da çocuklara gerçeğe sadık kalarak ancak korkutmadan ve yaş seviyesine uygun olarak anlatılmalıdır. Tatillerde ve fırsat bulduklarında neler yapabilecekleri konusunda planlar yapılmalı ve planlar çocuğa da anlatılmalıdır. Bu gelecek güzel günlere olan inanç açısından sağlıklı olacaktır.” İfadelerini kullandı.
“FİZİKSEL TEMAZSIZ OYUNLAR”
Çocuklar içinde önerilerde bulunan Psikoloji danışman ve rehberlik öğretmeni Zeynep Eyüpoğlu “Sevgili çocuklar, yüz yüze eğitim tekrar başladığında yetkililerimizin uyarı ve tedbirlerine uyarak, okulunuza ve sınıfınıza kavuşmanın tadını çıkarmanız sizi mutlu edecektir. Temizlik ve hijyene daima dikkat etmeli, hem beden sağlığınızı hem de ruh sağlığınızı korumaya gayret etmelisiniz. Derslerin telafi programları olacağı için yavaş yavaş acele etmeden eksik konuları da tamamlayabilirsiniz. Okul içinde fiziksel temassız oyunlar oynayabilirsiniz. Bakanlığımızın sizler için hazırladığı Temassız Oyunlar kılavuzunu incelemenizi öneririm.” Şeklinde konuştu.
“DAHA GÜZEL GÜNLERE ULAŞACAĞIZ”
Öğrencilerin ve velilerin yüz yüze eğitime dönüş sürecinde yaşayacakları tedirginlikleri nasıl aşacakları konusunda da bilgiler veren Eyüpoğlu şunları söyledi. “Anne- Baba ve çocuk arasında okula başlama durumu, yetkililerin neler önerdiği, hangi kurallara uyulması gerektiği gerçeklere sadık kalarak, endişe oluşturmadan güvenli bir ortamda konuşulmalıdır. Anne- baba çocuklarla kaliteli zaman geçirmeye çalışmalıdır. Anne- baba çocuğa, onun sağlığını korumak için ellerinden geleni yapacaklarını ve onunda temizlik ve hijyene, önerilere dikkat etmesi gerektiğini söylemelidir. Eğer çocuklar sürekli koronavirüs hakkında konuşuyorsa dikkatlerini başka noktalara çekebilmek için etkinlikler yapılabilir. Ailenin belli saatlerde yaptıkları rutinler endişeyi azaltmada faydalı olacaktır. Hobi saatleri yapılabilir. Örneğin her akşam seçenekler sunularak oyunlar belirlenir. Oyunların duygusal sağaltımı sağlayan yönleri vardır. Hem eğlenmek hem de gülümsemek, kaygı düzeyini azaltacak dikkatleri sürekli konuşulan konudan uzak tutacaktır. Kaygı düzeyini azaltmadaki en etkili yöntemlerden birisi de korkulan nesnenin komik şekillerde çizilmesidir. Bu Oyun Terapisi uzmanlarının da kullandığı bir yöntemdir. Örneğin koronavirüs önce normal haliyle çizilip, sonrasında dikenlerinden balon çıkan bir şekle dönüştürülebilir. Bu konuya korkuyu komikleştirme ve olumlama yöntemi de diyebiliriz.
Televizyon ve haber kanallarında Koronavirüs haberleri sürekli izlenmemeli, neşeli eğlendiren, gülümseten programlar da izlenmelidir. Ayrıca izleyeceğiniz bir dram filmi de ağlamanızı sağlayacak ve ağlama ile birlikte stres seviyeniz de azalmış olacaktır.
Çocuklara bir hikâye okuyabilir ve yarım bırakabilirsiniz, karakterler hakkında sorular sorabilirsiniz, sonunu çocuğun belirlemesini isteyebilirsiniz. Bu da çocuğun duygularını ifade etmesini sağlayacaktır.
Ve şunu daima kendimize söylememiz gerekiyor ki, zor bir süreç olsa da geçecek ve daha güzel günlere ulaşacağız.