Tjikuzu'nun Hayat Hikayesi

Henüz 16 yaşında Namibya Ulusal Takımı'nın Almanya'da Almanya karması ile oynayacağı müsabakada Werder Bremen yetkilileri tarafından keşfedildi.  1998 yılında Namibya'dan ayrıldı ve Werder Bremen'de oynamak üzere Almanya'ya gitti. Buradaki ilk yılında iki

Tjikuzu'nun Hayat Hikayesi

Henüz 16 yaşında Namibya Ulusal Takımı'nın Almanya'da Almanya karması ile oynayacağı müsabakada Werder Bremen yetkilileri tarafından keşfedildi.

 

1998 yılında Namibya'dan ayrıldı ve Werder Bremen'de oynamak üzere Almanya'ya gitti. Buradaki ilk yılında ikinci takımda mücadele etti. İkinci yıl ise birinci takıma yükseldi. A takıma yükseldiği bu ilk sezonda 25 maçta görev aldı. Bremen'den ayrılmak zorunda kaldı ve 2003 yılında, bir diğer Bundesliga temsilcisi Hansa Rostock'a transfer oldu. İki sene boyunca burada oynayan Tjikuzu, burada 49 maçta forma şansı buldu. Bu maçlarda 5 de gol attı. Hansa Rostock ile yollarının ayrılmasıyla bir diğer Alman kulübü MSV Duisburg ile sözleşme imzaladı. Bir yıl MSV Duisburg'ta kalan Tjikuzu, Türk kulübü Çaykur Rizespor'un teklifine olumlu cevap verdi ve Avrupa kariyerinin ikinci durağı olan Türkiye'ye adım attı. Almanya'da 140 maçta forma giyen Tijikuzu'nun Türkiye'deki ikinci durağı İstanbul Büyükşehir Belediyespor oldu. Bu takımda 2007–2009 yılları arasında top koşturdu ve 54 maçta oynadı. Belediyespor'da teknik direktör Abdullah Avcı'nın en çok forma verdiği oyunculardan oldu.

 

Avcı: "Hem mücadele gücü yüksek hem de pas yüzdesi. Oyunu dikine oynayabilen bir yapısı var." diyerek Tjikuzu'nun oyun stilini açıkladı. Şimdi Trabzonspor'un formasını giyen Tijikuzu şampiyonluk şansı en yüksek kulübün Trabzonspor olduğunu söyledi.

 

Futbola sokakta başladı

 

Öncelikle futbola nasıl başladığından başlayalım röportajımıza...

Afrikadaki her küçük çocuk gibi ben de sokaklarda başladım futbol oynamaya. Afrika'da bu durum bir başlangıç hikayesi olarak sayılamaz çünkü her futbolcu böyle başlıyor ve sonra yetenekli olanlar iyi yerlere gelebiliyorlar.

 

Namibya'dan Almanya'ya gidiş serüvenini anlatır mısın? İnternette bazı kaynaklarda seni Werder Bremen'li izci bir grubun keşfettiği yazıyor.

 

Beni izciler keşfetmedi. Henüz 15 yaşlarındaydım ve ülke milli takımıyla birlikte Almanya'da bir turnuva maçı oynadık. Werder Bremen ve Alman karmasından oluşan bir takımla maç yapmıştık. O maçtan sonra da beni istediklerini söylediler. Ben de özellikle Almanca eğitim almak istediğimden dolayı bu teklifi düşünmeden kabul ettim. Başlangıçta bir yıllık deneme süresi verdiler. Sonra profesyonel sözleşme imzalattılar ve orada kaldım.

 

“Eğlenceli ve sessizim”

Kişiliğinden bahsedebilir misin?

Sessiz biriyim. Eğlenceli, arkadaş canlısı ve sempatik biri olduğumu düşünüyorum.

 

Türkiye'de ilk olarak Rizespor'a geldin. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve şimdi de Trabzonspor'a transfer oldun. Geldiğin günden bu yana edindiğin izlenimleri aktarır mısın?

 

Trabzonspor, Rizespor veya İstanbul Büyükşehir Belediyespor'la kıyaslanabilecek bir kulüp değil. Çok daha üst düzeyde olan bir kulüp. Buraya geldiğinizde kulübe olan ilgiyi ve insanların kulüplerine olan sevgilerini en baştan görebiliyor ve hissedebiliyorsunuz. İstanbul Büyükşehir Beledispor'da idman yapmak bile çok zordu. Çünkü kendinizi motive edemiyorsunuz. Maç oynamak ondan da zordu. Kimse gelmiyor, maçı takip etmiyor, ilgi göstermiyor. Orada kalmak başlı başına bir meseleydi. Bu nedenlerden ötürü orada sıkıntı yaşadım. Burada ise insanların sevgisi sizi motive ediyor. Çok eğlenceliler. İlgi ve şefkat gösteriyorlar.

 

“İlgi sorumluluk yüklüyor”

 

Hollanda'da sanırım bu ilgi ve alakayı yakından hissettin. Orada oynadığınız hazırlık müsabakalarında Trabzonspor taraftarıyla dolu tribünleri görmek nasıl bir duygu?

 

Bu kulübün büyüklüğünün bir kanıtı. Bu büyüklük oyuncular üzerine sorumluluk yüklüyor. Sezon öncesi hazırlık kampında dolu tribünlere maç oynadığınızda bu size olumlu yansıyor. Yani insanı başarılı olması gerektiğine şartlandırıyor. Bu sorumlulukla yaşamayı ve bu sorumluluğu yönetmeyi becerebiliyoruz.

 

“Rakiplerden avantajlıyız”

 

Sezon başlarında hep havada kalabilecek mesajlar verilir. Klasik cümleler kurulur. Yeni sezona yönelik gerçekçi bir değerlendirme yapabilir misin? Rakipler bir sürü transferler yaptılar, güçlendiler. Neler söyleyebilirsin yeni sezona yönelik?

 

Ülkeyi ve ligi çok iyi tanıyan biri olarak size gerçekçi fikrimi söyleyeyim. Çok transfer yaptılar belki rakipler ancak bu transferlerin çok büyük farklar oluşturmayacağını lig başlayınca hepimiz göreceğiz. Fenerbahçe neredeyse ona yakın transfer yaptı. Beşiktaş da öyle. Galatasaray iyi takviyeler yaptı. Yeni oyuncular kadroya katmak bir anda değişim yaşayacağınız anlamına gelmez. Oyuncunun alışması bazen 3-4 ay, bazen de bir sezon sürüyor. Dolayısıyla çok transfer yapan takımların geçen sezondan pek farkı olmayacak. Biz onlarla kıyasla bir adım öndeyiz. Burada oturmuş bir takım ve birbirini tanıyan oyuncular var. Galatasaray diğer ikisine göre daha güçlü durumda bence. Fenerbahçe Bilica'yı aldı. Geçen sezondan farkı bu olacak. Beşiktaş ise Nihat Kahveci'yi aldı. Beşiktaş'ın geçen sezondan farkı da Nihat olacak. Ferrari de biraz fark yaratabilir. Bu oyuncuların haricinde kalanların takımlarına uyum sağlamaları zaman alacak. Ben samimiyetle söylüyorum ki onlara kıyasla bizim şampiyonluk şansımız çok daha yüksek. Bu takım geçen sezon şampiyon olmaya çok yaklaşmıştı. Ancak bu sene geçen sezondan daha da yakın olacağımıza inanıyorum.

 

“Şans çok önemli”

 

Geldiğinde "İsimler değil takım oyunu önemli" dedin. Geçen sezon takım oyununu en iyi şekilde ortaya koyan ekip kimdi sana göre?

 

Buna dair bir şey söylemem zor. Türkiye ligi ayarı kaçmış bir lig bana göre. Çünkü sürekli aynı standartta futbol oynayabilen bir takım yok. Belirli takımlar belirli süre işi çok iyi götürüyor, sonra düşüş başlıyor. Düşüşten kurtulup çıkışa geçiyorlar. Bu karmaşadan en iyi kim faydalanabilirse o şampiyon oluyor. Geçen sezon bu karmaşadan en iyi Beşiktaş yararlandı. Şans çok önemliydi. Trabzonspor şampiyon olabilseydi herkes 'Trabzonspor şampiyon olmayı hak etti' diyecekti. Şimdi Beşiktaş şampiyon oldu, herkes diyor ki 'Beşiktaş şampiyon olmayı hak etti.' Bu nedenle takımlar arasında bir ayrım gözetemiyorum. Hiçbir takım ritmi tutturamıyor. Rakipler puan kaybederken kim kazanırsa o öne geçiyor ve şampiyon oluyor. Bu nedenle az önce bizim şampiyonluk şansımızın yüksek olduğunu söyledim. Biz onların düşüş dönemlerinden faydalanabilirsek bir çok kişinin sandığından daha kolay sonuca ulaşabiliriz.

 

Namibya ulusal takımı için "cesur savaşçılar" lakabı kullanılıyor. Bu tabir senin futbol yapına uyuyor mu?

 

Kesinlikle uyuyor. Benim ruhumda da cesur bir savaşçı var. Sonuna kadar savaşırım.

 

Sen de rekabetten hoşlandığını söyledin her futbolcu gibi. Ancak hiçbir futbolcu kendi mevkisine transfer yapılmasını istemez ya da bundan hoşnut olmaz. Sen takım içerisinde kimi kendine rakip olarak görüyorsun?

 

Bunu oyun sistemi oturmadan söylemem çok zor. Şuanda Ceyhun ve Selçuk gibi görünüyor. Görünen o ki tek bir defansif orta saha ile oynayacağız. Ama doğrudan söyleyebileceğim isim Ceyhun. Selçuk'un pozisyonu biraz daha farklı. Hoca ikili oynatırsa Selçuk'la oynayabiliriz ancak tek oynatırsa ya Ceyhun'u ya da beni seçecek.

 

“Oldukça olgunlaştım”

 

Werder Bremen'den ayrılış sebebin disiplinsiz davranışların olarak gösterildi. Daha sonraki söylemlerinde geçmişte yaşadıklarından fazlaca ders aldığını belirttin. Şimdiki yaşantın nasıl?

 

Bremen'deyken çok gençtim. 20'li yaşlara gelmemiştim bile. Orada bir yıl daha sözleşmem vardı. Orada yaşadığım sorunlardan dolayı iş öyle bir hale gelmişti ki, özellikle basın sanki beni kollar gibiydim. Ne yapsam olay haber oluyordu. Yaptığım en küçük birşey medyaya yansıyordu. Kulüp yetkilileri de bunu kullanarak benim üzerimde baskı kurmaya çalışıyorlardı. Ayrılmak istediğimi söylediğimde kabul ettiler. Kendime çeki düzen vermek için Hansa Rostock'a gitmeye karar verdi. Yine belirtmek istiyorum ki o zamanlar çok gençtim. Etrafımda beni yönlendirebilecek kimse yoktu. O günden bugüne oldukça büyüdüm. Ailemdeki kişiler hayatımla ilgili ağırlıklarını hissettirdiler. Şimdi 29 yaşındayım. Ogünle kıyaslanamayacak bir olgunluğa eriştim. O zamanlar yaşadıklarımı özellikle basın çok suistimal etti.

 

Teknik Direktörümüz Hugo Broos hakkındaki görüşlerin neler?

 

Tanışalı çok uzun bir süre olmadı. O da çok yeni, ben de bu kulüpte çok yeniyim. Ama şuna inanıyorum ki O'nunla başarıya ulaşabiliriz. Herşeyin başındayız. Buna rağmen olumlu bir izlenim veriyor bize.

 

Oyun sistemi için neler söyleyebilirsin?

 

Çok iyi bir takımız. Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarda şöyle bir alışkanlık edindik. İki sistemle oynuyoruz. Gerektiğinde birinden diğerine geçerken sıkıntı yaşamıyoruz. Çünkü takım içerisindeki oyuncuların nitelikleri gerçekten çok iyi. Bunları söylemeye gerek bile duymuyorum.

 

Kulüp hakkındaki izlenimlerin neler?

 

Buradaki profesyonellik çok üst düzeyde. Oyuncular için burada olması gereken tüm imkanlar sağlanmış. Hem kulüp içinde hem de şehirde bizim ihtiyacımız olan herşey düşünülmüş.

 

Şehir hakkında ne düşünüyorsun?

 

Rize'de oynarken buraya geldiğimiz deplasmanlardan şehri biraz tanıyordum. Ancak sadece otel ve maç arasında gidip geldiğimizden çok fazla dolaşma şansım olmadı. Şimdi henüz yeni yeni tanıyorum. Bundan sonra yeteri kadar zamanımın olacağını düşünüyorum şehri tanımak için.

 

“Kötü günde destek gerek”

 

Sana Trabzonspor'un büyük bir kulüp olduğu izlenimini veren taraftarlara ne söylemek istersin?

 

İlginç bir sezon geçireceğiz. Kötü zamanlarda da taraftarlarımızın desteğine ihtiyaç duyabileceğimiz bir sezon geçireceğiz. Herkes işin bir ucundan tutarsa sonunda başarıyı elde edebiliriz ve onlar da bu başarıya dahil olurlar.

 

Kaynak: Trabzonspor Dergisi

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler