Musa Malik Yıldırım: “Babacan’ın sözleri asla kabul edilemez”
DEVA Partisi Genel Kurucular Kurulu Üyesi Musa Malik Yıldırım Trabzon'da basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Kurucular Kurulu Üyesi Musa Malik Yıldırım, “Sayın Genel Başkan’ın HDP heyeti ile görüşmesi ve bir televizyon programında Anayasa’nın ilk dört maddesiyle ilgili sözleri asla kabul edilemez…” dedi.
Trabzon’da basın mensupları ile bir araya gelen Musa Malik Yıldırım, Ülkeye demokrasi getirme iddiasındaki bir parti ve genel başkanının, daha yolun başında parti içi demokrasiyi yok saymasının, ciddiyeti ve samimiyeti ortadan kaldırdığını vurguladı.
Yıldırım şu ifadelere yer verdi;
"Partinin kuruluş ilkelerinden hızla uzaklaştığını gören ve bunu kabul etmeyeceğini açık açık haykıran birisi olarak bugün karşınızdayım… Yola çıkarken, ortak akla, istişareye şeffaflığa, dürüstlüğe ve demokrasiye vurgu yapan partimiz, bu ilkelerinden hızla uzaklaşmıştır… Genel Başkan ve dar bir kadronun adeta kurucu iradeyi yok saymaları artık bardağı taşırmıştır… Ülkeye demokrasi getirme iddiasındaki bir parti ve genel başkanının, daha yolun başında parti içi demokrasiyi yok sayması, ciddiyeti ve samimiyeti ortadan kaldırmıştır… Demokrasi deyince, evrensel ilkeler akla getirilirken, daha çok ülkemizin birlik ve beraberliğinin hedef alan HDP ve türevlerinin taleplerini esas alan bir yaklaşım söz konusudur… Özünde demokrasi olmayan, demokrasiyi kendi kötü emellerine paravan etmek isteyen bu ihanet şebekelerine kapı aralamak, şahsımın onaylayabileceği bir durum değildir…‘Millete hizmet’le ‘bölücülere taşeronluk’ arasında dağlar kadar fark vardır ve hiçbir demokrasi kılıfı bu farkı göz boyama yöntemiyle bizlere yediremez Sayın Genel Başkan’ın HDP heyeti ile görüşmesi ve bir televizyon programında Anayasa’nın ilk dört maddesiyle ilgili sözleri asla kabul edilemez… Bugün HDP’nin bile hatta terör örgütü PKK’nın bile dile getirmediği Anayasa’nın ilk dört maddesi zemin ve şartlar oluşursa tartışılabileceğini söylemek. İleride nasıl bir projenin hayata geçirilmek istendiğinin kanıtıdır. Buradan sesleniyorum: İlk dört maddenin neyinden rahatsızsınız veya tartışılmasından memnun olacaksınız.
Türkiye Cumhuriyeti’nin adından mı?
Cumhuriyet’in niteliklerinden mi?
Bölünmez bütünlüğünden mi?
Dilinden mi?
Bayrağından mı?
İstiklal Marşı’ndan mı?
Başkentin Ankara oluşundan mı?
Anayasanın ilk dört maddesi bunları garanti altına aldığına göre, Sayın Babacan hangisinin veya hangilerinin tartışılmasını ya da değiştirilmesini öngörmektedir?
Bu talepler milletimizden gelmediğine göre, hangi kapalı kapılar ardında oluşan talepler veya işbirliği çalışmaları sonucunda bunları konuşulur hale gelmiştir?
Buradan açıkça ifade ediyorum. Sayın Babacan, ben buraya HDP ve benzeri yapıların taleplerine meşruiyet kazandırmak için gelmedim… ‘Demokrasi ve insan hakları’ kılıfı geçirilmiş politikaların milletimize yedirilmesine asla ve asla aracılık etmeyeceğim. Ülkenin birliği ve beraberliği için bugüne kadar verdiğim mücadeleyi vermeye devam edeceğim… Devlet-ebet-millet ülküsü yolunda üzerime düşen görevi sürdüreceğim ve milletime kurulmak istenen tuzaklara karşı tabii ki tavırlı olacağım…
Sayın Babacan, Anayasa’nın ilk dört maddesi, bizlerin vazgeçebileceği, konuşurken sesinin titreyeceği, yutkunacağı, tartışmaya açacağı maddeler değildir… O maddeler, günlük tutar gibi, şarkı sözü yazar gibi ya da emperyal bir güç dikte ettirir gibi yazılmadı… O maddeler, topraklarımıza ve bağımsızlığımıza göz dikmiş emperyalizme karşı, geçen yüzyılın başında kanla, canla, alın teriyle yazıldı… Bu gerçeği unutanlar, bu gerçeği asla unutturmayacağımızı ve kıyamete kadar koruyacağımızı bilecekler… Bu vatan, bu bayrak, bu bağımsızlık yolda bulunmamıştır… Her türlü düşmanlığa ve ihanete rağmen, büyük bir fedakârlık ve tarifsiz bir bedelle kurulmuştur… Koruyacak olan da Türk milletinin iradesidir…
Bu millete ve vatana sadakatimizin bilinmesi için bu açıklamayı yapmak, şahsım adına bir zaruret oluşturmuştur… Ne siyaset, ne de parti hatırı, ülke hatırının üzerinde olamaz… Asla taviz veremeyeceğimiz gerçek varsa, budur…"