Trabzonspor'un eski futbolcusu ve teknik direktörü Tolunay Kafkas, Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen söyleşide açıklamalarda bulundu.
Hamamizade İhsan Bey Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen söyleşiye katılan Kafkas, Trabzonspor'daki futbolculuk ve teknik adamlık dönemine dair çarpıcı ifadeler kullandı.
Kafkas, Trabzonspor'da teknik adam olarak görev yaptığı dönemde görevine son verilme sürecinin yanlış olduğunu belirterek, "Yüzde 99 değil, yüzde 100 haklıydık. Ben şunu söylüyorum: Bir daha Trabzonspor’un hiçbir yerinde olmayacağım. Bu süreç bizi çok yaraladı. Ailem Trabzonlu. İşte eşim burada oturuyor. Ailem bu olay yüzünden şehri terk etti. Bu durumu uzun süre hazmedemedik. Hiçbir şey söylemeden kovulduk. Bu iş bizi çok yaraladı" dedi.
Kafkas'ın açıklamaları şu şekilde:
"Trabzonsporlu Tolunay olmak bize onur ve gurur verdi"
31 Mart 1968 yılında Ankara'da doğdum. Çocukluğum orada geçti. 1987-88 sezonunda 2. Lig'de profesyonel futbolcu olduk. Sonra birçok takımda oynadık. En önemli durak ise Trabzon oldu. Trabzonsporlu Tolunay olmak bize onur ve gurur verdi. Ailem ve eşimin buralı olması benim için büyük mutluluk.
Annem ve babam memurdu. Kendimi bildim bileli cadde ve sokaklarda futbol oynadım. Sabah 9, akşam 9 futbol oynadık. Böyle doğaçlama futbolcu olduk. Teknik adam olarak da farklı takımlarda görev aldık. Gereğini yapmaya çalıştık. Trabzonsporlu Tolunay olmak, hayatımda yaşayabileceğim en güzel duyguydu.
"Ünal Karaman Trabzonspor’a gelmemde çok büyük rol oynadı"
Yıl 1992. Konyaspor'da oynuyordum. Küme düştük. 10'dan fazla takım beni istiyordu. Ünal Hoca’yı çok severim, değer verdiğim bir ağabeyimdir. Konyaspor yönetiminde arkadaşları ve tanıdıkları vardı. Trabzonspor’a gelmemde çok büyük rol oynadı. İyi ki de Trabzonspor’a geldik. Onun önderliğinde Trabzonsporlu Tolunay olduk.
"Okyanusun içinde bir damla olmanın verdiği mutlulukla hayatımıza devam ettik"
Trabzon’a geldiğin zaman sudan çıkmış balığa dönüyorsun. Tesisler, saha ve Trabzonluluk... Çok şaşırmıştım. O zaman Leekens vardı, yeni bir takım oluşmuştu. 90’lı yıllara damga vuran isimler vardı kadroda. Adaptasyon sürecim kısa sürdü. Gelir gelmez oynamaya başladım. Bir ara dönem oldu, sonra düzenli oynayan ve ayrılana kadar da sürekli forma giyen futbolcuydum. Her geçen gün kulübün büyüklüğünü görünce hayranlık duyduk. Okyanusun içinde bir damla olmanın verdiği mutlulukla hayatımıza devam ettik.
"1995-96 sezonu bizim beceriksizliğimizdi"
1995-96 sezonundaki kadro için “Trabzonspor tarihinin en iyi kadrosu” diyenler var. Ben bu yorumu yapamam ama çok özel bir kadro vardı. Ünal Ağabey ve Hami, takımın lokomotifleriydi. O takım çok dramatik şekilde şampiyon olamadı. Olağanüstü bir kadroydu. O kadronun, daha öncesi ve sonrasında da şampiyon olabilmesi gerekirdi. Bu bizim beceriksizliğimizdi. Bunu başkalarının üzerine yıkmak doğru değil. Şampiyon olamadık, bu da bizim hatamız. Gerçek bu.
Van maçının 10-1 bitmesi gerekirdi. 7 oyuncu milli takıma gidiyordu. Son 5 maçta 5 puan öndeydik. O takımın 5 değil, daha fazla puan farkı atabilmesi gerekirdi. Bunlar bir yana, Fenerbahçe maçını burada en kötü beraberlikle bitirebilmeliydik. Fakat öyle bir takım vardı ki, arabanın geri vitesi yoktu. Oyuncuları durdurmak mümkün değildi. Öz güveni yüksek, bireysel özellikleri çok iyi bir takımdı. Devamlı öne oynamaya çalıştık. Sonuçta 2 mağlubiyet aldık, ikisi de Fenerbahçe’ye karşı. Maalesef bunun bedelini ödedik.
"O zaman Trabzonsporluyduk da şimdi mi değiliz yani?"
1995-96 sezonunda şampiyon olamayınca “kadroyu dağıtalım” düşüncesi olmuş olabilir. Aramızda rahmetli olanlar var. Bizden yana haklarımız helal olsun. Belki bize çok zorluk çektiren isimler de vardı. Allah rahmet eylesin. Onlara burada bir şey söylemek doğru olmaz. Hayatta olsalar, bunlar daha önce konuşulabilirdi. O dönem ayrılmamız gerekiyordu. Kendi durumuma gelince, 90’lı yıllarda 5 yıllık mukavele istedik, ayrılmak istemedik. “Taş yerinde ağırdır” sözünü erken yaşta idrak ettim. Çok da ayrılma taraftarı değildik. Fakat şartlar ayrılmamızı gerektirdi. Bizi takımdan ayırdılar ancak camiadan, istemediğimiz müddetçe ayırmaları mümkün değildi. Israrla gitmek isteyen taraf biz değildik. O dönem bir genel kaptanımız vardı, rahmetli Kenan İskender. Bizi takımda tutuyordu. Kolumuza girer, “İmza at oğlum” derdi. Yarı paralara oynayıp kaldık. Giderken de 5 milyon dolar kazandırıp gittim. Bedava gitmedim. Ünal, Hami, Ogün, Abdullah... Ben şahidim. Hepsi büyük fedakârlık yaptı. O zaman Trabzonsporluyduk da şimdi mi değiliz yani? Biz severek ve isteyerek oynadık. Bu kulüpte bankadan parasını çekip kulübe verenler vardı, Lemi gibi. Biz bunları isteyerek yaptık. “Bunlar oynamak istemedi, gittiler” gibi söylemleri kabul etmek mümkün değil. Hayatta ilkler önemlidir. Burada âşık oldum, burada milli takıma gittim. Ve ben, bu kulüpten ayrılırken büyük paralar da kazandırdım. Önemli olan Trabzonsporlu kalmaktır. Kulüp, kurumsal hafızasıyla büyük olur. Oyuncusuna düşman olmaz. Taraftar kızar ama kulübün yöneticisinin kurumsal hafızası olmaz mı? Her eski futbolcu görev alacak diye bir kaide yok ama değerleri de korumak gerek. Mesela, Barcelona kutlama yaparken herkesi çağırıyor; biz şampiyon olunca “Onu çağıralım, bunu çağırmayalım” konuşuluyor. Bu kulübü yönetenler değerleri bilmeli.
Trabzonspor’da hiç kötü günler yaşamadım. Ben çıkar ve menfaat gözetmeden konuşuyorum. Hiçbir beklentim de yok. Taraftardan ben hiç olumsuz bir şey görmedim. Olsa da önemli değil. Önemli olan bu sevgiyi kaybetmemek. Galatasaray’daki ortam beni çok gerdi. O ortam, Tolunay Kafkas’ın hayat görüşüne uygun değildi.
"Mesleki onurumuzla oynandı"
Sadri Şener ve Ertuğrul Doğan, kulübün çok önemli isimleridir. Bunlar almadı, verdiler. Kulüp için çok önemliler. O dönem teknik adam olarak 3.5 yıllık sözleşme imzaladık. Şimdiki TFF Başkanı geldi, beni internetten gönderdi. Mesleki onurumuzla oynandı. Kabul edilebilir bir süreç değildi. Bizim de bir onurumuz var, onu çiğnetmem. Yine de, Trabzonlu oluşundan dolayı dışarıda ona laf söyletmem. Ayrılık süreci şık değildi. “Ben Trabzonluyum, istediğimi yaparım” gibi bir şey olmaz. Biz kimsenin adamı değiliz. Sadri Ağabey söylese yine koşarak gelirim. Şimdi Ertuğrul Doğan çok şey yapıyor. Biz olsak olsak camianın adamı oluruz.
"Hiçbir şey söylemeden kovulduk"
Tazminat olayıyla ilgili çok az konuştum. Taraftar şunu bilsin: Mesleki onurumuzla oynandı. 6 yıllık bir süreç var. Kimse bizi arayıp sormadı. Bir tek Muharrem Usta aradı. Orada da çok çirkin bir konuşma geçti. Ben bunları anlatmıyorum. Söyleyeceğim şeyler polemik konusu olur. Yüzde 99 değil, yüzde 100 haklıydık. Ben küçük bir hata yaptıysam, Mahmut Aksu ve Mehmet Yiğit Alp’e olmuştur. Ben şunu söylüyorum: Bir daha Trabzonspor’un hiçbir yerinde olmayacağım. Alınıp alınmama meselesi değil. Bu süreç bizi çok yaraladı. Ailem Trabzonlu. İşte eşim burada oturuyor. Ailem bu olay yüzünden şehri terk etti. Bu durumu uzun süre hazmedemedik. Hiçbir şey söylemeden kovulduk. Bu iş bizi çok yaraladı.
"Cham kötü oyuncu demedim, başka yerde büyük işler yapabilir"
Cham’ın beklentileri karşılayacak bir oyuncu olmamasıyla ilgili olarak, ana problem şu: Beklentilerin altında kaldığını ifade ettim. Kötü oyuncu demedim, başka yerde büyük işler yapabilir. Kendisi bana cevap verdi. Verebilir.
"Fatih Tekke'nin adamlığına ve hocalığına çok güveniyorum"
Kulüplerin inişleri çıkışları olur. Bu dönemi böyle kabul edip, Trabzonlu ve Trabzonsporlu olarak takımı desteklemek çok önemli. Oyun anlayışı da ilerleyen dönemlerde yerine gelecektir.
Fatih Hoca, genç jenerasyonun en iyisi. Kendisiyle çok sık görüşüyoruz. Bir süreç lazım. Büyük kulüplerin sık teknik adam değiştirmesinin taraftarı değilim. Şu an bir dalgalanma süreci var. Ortada bir kupa var. Teknik adama sahip çıkmak gerek. En önemli şey, tekrar Trabzonspor’un anlayışına uygun bir takım oluşturmaktır. Fatih Tekke'nin adamlığına ve hocalığına çok güveniyorum. O bu işi halleder. O halledemezse de kimse halledemez.
Kaynak:

Tolunay söylediklerinin hepsinde haklıdır. Nasıl kovulduğunu dün gibi hatırlıyorum. Medyada nasıl anlatıldığını da . İnsan olan hiç kimse öyle bir tavrı kabul edemez. Tazminatını Hacıosmanoğlunun ödemesi gerek . ben tolunayın yerinde olsam manevi tazminat davası da açarım. Sokak yönetir gibi kulüp yönetilmez. Senin hocan senin tarihin senin trabzonlu bizim adam dediğin şenol hoca neyini bıraktı bu zamana kadar...
Yanıtla (0) (0)Peki ağaoglu ile ne alıp veremediğin vardı ki adamı çiğnedin? TS’un en zor zamanında paranı hocalık yapmadığın 2-2.5 yıllık maaşını tazminatını faiziyle aldın, taksit bile yapmadın, kulübe icra geldi diye hatırlıyorum. Hatırlayanlar düzeltsin lütfen eğer yanlışımız varsa
Yanıtla (1) (1)Çok net cümleler. Biz Tolunay'ın delikanlılığını da futbolculuğunu da takdir ediyoruz. Onu gönderen başkanın bugünkü durumu da ortada. Onun için çok da birşey yazmaya gerek yok... Tolunay Hoca'nın dediği gibi; değerlerimize sahip çıkacağız ve Fatih Tekke'nin arkasında duracağız. Harcamak kolay, kazanmak zor.
Yanıtla (3) (1)Her iki taraf için de "Pireye kızıp yorganı yakmak" yanlış Türkiye de maalesef bu tarz işlere çok duygusal bakılıyor.
Yanıtla (0) (0)