Futbol enterasan bir oyun. Bu enteresan oyunun öyle aktörleri vardır ki, onlar diğerlerinden farklıdır. Sadece oynadıkları futbol değil, yaşantıları, psikolojileri de diğerlerine benzemez. Adrian Mierjiewski, Trabzonspor için böyle bir oyuncu. Siz hoca olarak ona küsemezsiniz. Sizin istediklerinizi yapması konusunda yaptırımlarınız mutlaka olacaktır. Ama zaman Adrian'ı dışlama zamanı değildir. Onun gönlünü alma, gerekirse onunla çocuk olma zamanıdır.
Keşke Trabzonspor takım oyunu oynasa, puan durumu iyi olsa, hoca da elindeki alternatifli kadroda istediklerini yapmayan oyuncusuna "ayar çekse". Şartlar olağan dışı. Bireysel yeteneklere çok daha fazla mecbursunuz. Hem macera aramaya da gerek yok. Elinizde topa şekil veren, arkadaşlarını rahatlatan ve oynatan bir Adrian, bir de yetmişinci dakikadan sonra daha verimli olan Alanzinho var. Bunun doğruluğunu sizden öncekiler yaptı. İnat etmenin anlamı yok.
***
Elli dakikalık periyotta o kadar çok top kaybı oldu ki, sanırsınız her iki takım oyuncuları "papaz kaçtı" oynuyor. Bırakın Süper Lig, 1. Lig'i, 3. ligde bu kadar top kaybı olmaz. Futbolun temel kurallarını unutan oyuncu kadrosu iki yada üç hamleden sonra topu rakibine ikram etti.
Evet, zor maçtı. Kaybın telafisi yoktu. Zor da olsa kazandı Trabzonspor. Tribündeki seyirci atmış dakika sonra tehlikenin farkına vardı ve oturmayı bırakıp takımını ateşledi. Takım da buna karşılık verdi. Son yirmi dakikada verdiği direnci bu sezon hiç görmedik. Gören varsa beri gelsin. Bir diğer isimde Serkan Balcı. Çok büyük bir aksilik olmadığı sürece bu takımın sağ savunmacısı Serkan Balcı'dır. Yeterli midir? Bu kadro içerisinde kötünün iyisidir.
Son sözümüz de kongre üzerine.
Ey Trabzonspor… Rakip camialar kendi takımlarına bir şeyler vermek için sıraya giriyor, siyahı beyaza dönüştürüyor. Bizim camia ise, Trabzonspor beni nereye getirir yarışında. Osmanlı'nın son dönemlerinde ecnebilerin sözüdür. " Dışarıdan biz, içeriden siz hâla deviremedik". Yaşananları gördükten sonra, gülsek mi, ağlasak mı anlayabilmiş değilim.