Çarşıbaşı’nda “balık-hamsi kokusu” nedeniyle tam bir aydır yüzlerce şikayet aldım.
“Sende mi satıldın yazsana...“ diye saldıranı bile gördüm. 
Yazınca;
“Şuna iki fiske çakayım, bir iş de ben koparayım” diye sallananları içtenlikle, özenle, acı acı izledim. 
Her hamsi sezonu bunu yaşarım.
Alıştım! 
Hemşerilerim çok ama çok(!) açık sözlüdürler. 
*
Tabi bunun yanında belediyeye ve kaymakamlığa şikayet dilekçesini gönderenlerin çoğu aynı dilekçeleri bana da gönderdiler.
Ekte fotoğraflar falan...
Çarşıbaşılıların bu şikayetlerini ve iddiaları firma adı vermeden kimseyi hedef göstermeden elimden geldiğince gündemde sıcak tutmaya çalıştım.
Bu arada abuk sabuk şeylerle karşılaştım.
Normaldir.. 
Kırılan felan oldu..
Kırılacak bir durum yok aslında!...
Ben diyorumki;
Sayın Valim
Sayın Kaymakamım
Sayın Başkanım
Sayın ilçenin siyasi insanları, yöneticileri, saygı değer aydınları...
“Ben Çarşıbaşılılara izah edemiyorum, siz edin ben aradan çekileyim yahu...” 
Bilmem anlatabildim mi?
*
Hiç Lafı evirip çevirmeden..
Şunu diyebilirsiniz;
“Burada insanlar ekmek yiyorlar. Her sene 40 gün bu kokuyu çekeceksiniz.”
Nokta...
*
Ha!
Şunu bilesiniz;
Artık siz demezseniz bile beni arayanlara bunu söylüyorum.
Ve hatta... 
Şunları yanına ekliyorum;
Kardeşim benlik durum yok!
Çaresi yok!
40 gün misss gibi diyerek uyanacaksın.
Ohhhh şükür ya rab diyeceksin..
Yanına bir baş soğan kırayım diye içinden geçireceksin..
“Ah şöyle dere boyu koşsam, içim içime sığmıyor ulan” neşesiyle havalara uçacaksın...
“Yatma yeşil çimene uyur uyanamazsın” türküsünü bağıra bağıra söyleyeceksin..
*
“Ohhh missss” diye iç çektiğinizi duyar gibiyim...
Maşallah..