Turgay Beşyıldız
AKREP FAİK...
Trabzon futbolunun gelmiş geçmiş, en kısa boylu kalecisiydi.
Boyu 1.61 cm. idi ama futbol aşkını ölçmeye metreler yetmedi.
"Top hep beklediğim köşeden geldi. Ancak 90 tabir edilen, çatala doğru filelere gidenlerin arkasından hep hüzünle bakmışımdır."
-----------------------
Trabzon’un eski adıyla Tekfur Çayırı (Erdoğdu) Mahallesi’nde 1937’de doğan Akrep Faik, Mustafa ve Emine Akçay çiftinin 6 erkek çocuğundan biriydi. İsmetpaşa İlkokulu’nu bitirdiğinde, takvimler 1950 yılını gösteriyordu.
Endüstri Erkek Meslek Lisesi, yani Trabzon Sanat Okulu’ndan mezun olduğunda 1960 ihtilali henüz gerçekleşmemişti. Yedek subay adayı bir öğretmen olarak, Kütahya’nın Altıntaş ilçesine atandı ve iki yıl boyunca stabilize yol olan, kenarları çakır dikenleri olan bu küçük Anadolu kasabasında öğretmenlik yaptı. Trabzon’un Akçaabat, Yomra ilçelerinden sonra, çocuk yaşlarda kendi eğitim aldığı merkez deki İsmetpaşa İlkokulu’nda sınıf öğretmenliğinin ardından, idareci olarak emekli olmuştu.
Buraya bir nokta koyup geriye doğru bir dönelim. Faik Akçay’ın da o dönem her evde çoğu erkek çocuk gibi tek oyuncağı, yamalardan yapılmış top benzerleriydi. Kısacık boyuna rağmen kaleye geçecek kadar yürekliydi. ‘’ 9-10 yaşlarında ufak-tefek bir çocuktum. Mahallem de aramızda arkadaşlarla iki takım yapıp adlarını İdmanocağı ve İdmangücü takıp, maçlar yapardık.’’ diyen Akçay ‘’ Ben hep sözde İdmanocağı’nın kalesine geçerdim. Üstü olmayan, yanları olan kale direklerimiz taştandı tabi. Kaleye bir geçtik, iki geçtik derken, bir de baktık ki kalede çakılı kalmışız. Mahalle de büyüklerimizin gözüne girmek için, yağmur çamur demeden bir o köşeye, bir bu köşeye elbiselerimle atlardım. Akşam eve gidince de o berbat üstümle annen, babam beni kapıda oklava çubuğuyla karşılardı. Hem laf, hem dayak yerdik tabi. O zamanlar öyleydi.
*****
Faik Akçay’ı o kısa boyuna rağmen ne rahmetli annesi, ne de rahmetli babası durdurabilmiş. Her gün mahalle içinde ve arasındaki * 5’te haftayım 1o’da biter * maçların da kaleye geçiyor ama akşam olunca evde dayağı yiyordu. O zamanlar çamaşır makinesi yok. Kerimhan anasının bu çocuğun üstünü başını yıkamaktan, kolları pazu yapmış neredeyse! Her geçen gün kısa boyuna rağmen kale içerisin de durmuyor, top rakip kalede iken bile kendi alanında hep hareket halinde olmaya devam ediyordu. İnanır mısınız bu röportajı yaparken bile olduğu yerde ne oturuyor, ne de duruyordu. Belli hiper aktif idi. Ateşten ileri geri kaçan akrep gibi, bir o direğin, bir bu direğin dibine…
Her tarafı yara bere içerisinde kalmasın rağmen, etraftan övgü dolu sözler gelirmiş ’ Ne güzel kalecilik yapıyorsun bu kısa boyuna rağmen, kalede akrep gibisin aferin ‘ denilmeye başlanınca lakabı kalmış Akrep Faik.’
Onlu yaşların başında İdmanocağı tutkusuyla futbola merak salan Akrep Faik, Trabzon’un efsane futbolcularının şutlarına meydan okurdu kalesinde ‘’ akşam üstleri kavak meydanı’nda sırımlı, sıpap ucu dışarıda olan toplarla bana şut çekerlerdi. Bakın kimler; Çolak Sebahattin, Jemse Hayrettin, Harun Kılman, Kara Necati, hey gidi hepsi de rahmetli oldu. Allah mekanlarını cennet eylesin’’
Atay Aktuğ, Haydar Tuncer, Mehmet İpek, Kemal Serdar, Şenol Güneş gibi Trabzonspor’da forma giymiş isimleri çıkaran Erdoğduspor, 1.61 boyundaki Faik ağabeyimizi de ‘Trabzon futbolunun en kısa boylu kalecisi’ olarak yetiştirmişti.
Trabzonspor’da oynamamıştı ama kısa boy rekoru o gün, bugün Trabzon amatör ve profesyonel futbolda hiç kırılamamıştı. Bu kentin en kısa boylu kalecisi olarak hafızalarda kalmıştı.
*****
Gençliğinde Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer ile karşılıklı olarak oynayan Akrep Faik ile, bunları Trabzon’un Erdoğdu Cami yanındaki kendisine ait eski bir kıraathane de karşılıklı söyleşirken, tam 77 yaşındaydı ve değim yerindeyse pire gibiydi. İnanın gözlerinin içi gülüyor, çabuk konuşuyor, heyecanla o anı yaşar gibi anlatıyordu. Enerji doluydu adeta.
Resmi olarak futbola İdmanocağı’nın alt yapısında başlamış, 17 yaşında iken dönemin ünlü futbolcusu Akrep Celal’ın ( Öztürkmen) tavsiyesiyle Yolspor’a gitmiş ve ilk resmi maşında Sebat Gençlik önünde kaleye geçmiş ve karşılaşma 2-2 sona ermişti.
Kısa boyuna rağmen neredeyse her kalecinin düşündüğü, onun hiç aklından geçmiş miydi acaba? Farklı bir mevkide oynama arzusu yüreğine düşmüş müdür? Bilinmez ama o artık 1 numaralı siyah kaleci kazağıyla en gerideki adamdı ve kalede yalnızdı. Yolspor’dan ayrıldıktan sonra mahallesinin takımına 1955 yılında transfer oldu, Erdoğsuspor’a. Tam 8 yıl siyah beyazlıların kalesini o boyuyla korudu. 1964 yılında Trabzonspor’un kuruluşunda yer alan takımlardan biri olan Martıspor’a transfer oldu. Bu takımın kalesini de bir yıl korudu.
Trabzon futbolunun gelmiş, geçmiş en kısa boylu kalecisi Faik Akçay, Trabzonspor’un kuruluş yıllarından söz açılınca, önemli bir noktaya temas ediyor. Konunun bu kısmını anlatmadan çay ocağında bulunan arkadaşa dönüyor ‘’ Bize 2 çay gönder de kendimize gelelim, ağzımız kurudu uşağım’’ diye seslendikten sonra ‘’ O dönem Trabzonspor’un milli ligde olmasını, zamanın Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Açak ısrarla istemişti.‘’ Anlatmaya devam etti, biz de not almaya…
Arada bir demli çaylar gelip gitmeye devam etti masaya, dışarda inceden çise atıyordu.
Yetişkin Asiye, Leyla, Emina ve Ayla olmak üzere 4’ü kız, bir de Engin, 5 evlat babasıydı. Toplam da 7 torun sahibi idi. Akrep Faik’in eşi Kerimhan hanım da 2011 yılında 73 yaşında rahmetli olmuştu. 2000’li yılların sonlarında eğitim camiasından emekliye ayrılan eski kaleci, günlerini doğup büyüdüğü aynı semtteki kendi baba evinde oğlu, gelini ve torunuyla birlikte geçirmişti. Sohbetimizin sonlarına doğru Faik abi oturduğu sandalyede arkaya doğru yaslanarak ‘’ Karşıdan sert bir şut geldiğinde bıraksam auta gider mi acaba? diye hiç düşünmedim. Ne olur ne olmaz diye onlara da atlıyor, uçuyordum’’ diyerek devam etti.
Faik ağabeyimize son bir soru olarak şunu sormuştum; Eski ünlü kalecilerden Albert Camus, der ki; Ahlaka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim. Çünkü; top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi…
Peki sen ne diyorsun Faik abi? deyince o da gülerek ‘’ Top gerçi benim beklediğim köşelerden geldi ama 90 tabir edilen tam çatala giden topların arkasından ancak, hep hüzünle bakmışımdır.’’ Boyu kısaydı ama futbol aşkı kocamandı Akrep Faik’in.
*****
"Yıl 1963, İdmanocağı’nın ünlü santraforu rahmetli Akrep Celal( Öztürkmen) Doğanspor’a transfer olmuş ve Avni Aker’in toprak zemininde Doğanspor ile maçımız var. Ben de Erdoğduspor’un kalesini koruyorum. Lakin ikimizde kısa boyluyuz. Yanlış hatırlamıyorsam bir kış günüydü. Puslu bir hava çökmüştü tek katlı eski kapalı ve açık tribünü olan, 5 bin kişilik o zamanki adıyla Trabzon şehir stadyumun üstüne. Kale arkalarında tribün yoktu boş alandı. Bizim maçı yaklaşık 2 bin kişi izliyordu. Antrenörümüz rahmetli Dayı Mustafa, günlerden Pazar idi.
Orta hakem bizim mahallenin sakinlerinden Kadir Gören idi. İlk yarı skoru 0-0 iken, lehimize bir penaltı verdi, kızdım. Gittim yan direğe yaslandım, kollarımı göğsümde çapraz bağladım. Hakem bana bağırarak ‘geç kaleye’ dedi. Geçmedim, bu sefer dolandım kalenin arkasına, yani kale ağlarının tam arkasına geçtim. Ellerimi belime koydum astım suratımı beklemeye başladım. Kalenin içi bomboş duruyordu. Topun arkasında ellerini belinde Akrep Celal benim kaleye geçmemi bekliyordu. İki Akrep karşı karşıya. Seyirciler başladı gülmeye, böyle bir ortam anlayacağınız . Neyse ısrarlar sonucunda kaleye geçtim. Hakem atış için düdüğü çaldı. Çalar çalmaz ben kaleden fırladım, depar atarak koştum, penaltı noktası üzerinde duran topu aut çeker gibi ileriye doğru sertçe vurdum. Tribünler yıkılıyor gülmekten, saha içindekiler şaşırdı, her iki yedek kulübesindekiler kızgın ve şaşkın.
Orha hakemin kafası karıştı, ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyor. Bu vaziyette ne diyeceğini bilemiyor, baktı bana ‘’ Ne yaptın sen ya Faik ‘’ diyince, Akrep celal araya girdi hakeme ben ne yaptım hocam ya dedi ‘ Orta hakem Kadir hoca; la sana demiyorum öbür Akrep’e diyorum’ derken bizde başladık gülmeye. Bu sefer ben girdim araya ‘’ Sen düdük çaldın ya, bende çalar çalmaz ondan önce ben koştum vurdum onun kalesine’’ diyince, o da ’ öyle şey mi olur ya, geç kaleye atış tekrarlanacak’ bende kendisine ‘‘ o zaman sizde böyle bir atışı talimata koydurun dedim, kim önce vurabilirse topa o vursun’’ tabi bir anda gergin ortam yerini şamataya bıraktı. Sonra atış tekrarlandı tabi, Celal geldi golü attı. Daha sonra biz bir gol attık ve karşılaşma 1-1 bitti. Bu maç yaşanılanlar günler boyunca Trabzon da konuşuldu, böyle yeni bir kural olabilir mi? hatta diye, tartışmalar bile oldu ve haliyle gülüşmeler de’’
Tabi bizde bunları not alırken gülmeye başlamıştık.
Futbol dan sonra yaz mevsimlerinde Erdoğdu’da, çocuklar için futbol turnuvaları düzenlerdi. Şimdi şöyle yaslanıp geriye doğru bakıyorum da, şimdi bir hiç için maçta kavga eden amatör futbolcular ve bu eski oyuncular. Sanıyorum onlar alacaklı, şimdikilerden… Bundan 3 yıl önce, hafiften bir yağmur atan bir eylül günü Akrep Faik, Erdoğdu Cami yanındaki, yeni cami inşaatındaki bir tadilata yardım etmek için kürekle hafriyat attı, bilmeden kendini çok yordu ki 10 metre karşıdaki kıraathanesine sanırım su içmek için girdiğinde, ocağın yanında yığıldı kaldı. Geçirdiği kalp krizi sonucu 79 yaşında aramızdan ayrıldı. Sizin anlayacağınız, yazar Yaşar Kemal üstadımızın dediği gibi ‘ O güzel insanlar, O güzel doru atlara binip, çekip gittiler."