Turgay Beşyıldız
Giyotin Monaco’ya indi!
Bende kendisine: ‘Trabzonspor’da oyun anlamında dikkatinizi çeken bir oyuncu oldu mu?’ diye sorduğum maç sonrası magazin kısmında‘’ Beni Trabzonspor ilgilendirmiyor’’ diye cevaplarken de, suratını ekranda görmüşsünüzdür belki! Aslında Clement, vücut olarak Akyazı’daki basın odasındaydı ama aslında ruhen Giyotin Sehpasında idi. Hem Fransız hem de Türk gazetecilerden, ringde sağlı sollu yumruk yiyen bir boksör gibiydi adeta.
Peki; maçtan önce bu karşılaşma ile ilgili sorular sorulduğunda, kimsenin aklına böyle farklı bir galibiyet gelmezdi değil mi? Banko beraberlik demiştim. Ama çoğumuz yanıldık. En çok sevindiğim taraf şu oldu: Çıkışı ve öz güvenini yakalamak üzere olan bu takımın, bu maçta alacağı kötü bir sonuç ile avuçlarını ovuşturarak bekleyenleri! hüsrana uğratması oldu. Sanki Trabzonspor dünyanın en iyi takımı ve tüm takımları yenecek. Futbolda yok böyle bir dünya…
*
Hüseyin Türkmen’in ilk 11’de sağ bekte başlaması hoşuma gitti. İyiydi de ama sakatlığın kendini hissettirmesi nedeniyle, üzerine gidilmedi ve devre arası Hugo ile yer değiştirdi. Hani derler ya; Bir kötü haberin hayırlı bir yanı da vardır. Sanırım o buydu. Hugo’nun da neredeyse hatasız oynaması ve attığı şık kafa golü, çayda çıra ekibinin folklorik gösterisi gibi oldu!
Yalnız, ilk 15 dakikada izlediğim Monaco, bana ‘Eyvah’ dedirtti. Trabzonspor’a top göstermediler. O, dakikalarda beraberliğe dua edenlerdendim. Ona rağmen bordo mavililerin kendilerine olan öz güvenini, sezon başından beri ilk kez bu kadar emin gördüm. Özellikle Uğurcan’ın ve Hüseyin’in, oyunun ilk bölümünde rakibin net gol pozisyonlarına son anda el ve ayak koymasalardı, Avcı’nın oyuncularını demoralize edebilirdi. Çok önemli son kurtarışları yaptılar. Ama beraberlikte iyi bir sonuç diye bekledik ya bir defa, önemli olan da oydu sanki!
Çoğu ayrı ülke kökenli Fransızlardan oluşan! Monaco’nun peş peşe attıkları kornerlerle nefes alınamayan dakikalarda, Trabzon’un defansı harika işler çıkardı. Bu perdeden sonra; Kasımpaşa maçında bir iki cılız şuttan sonra, bu 90 dakikada Fransız kalesini ‘Navaro’nun Topları’’na çeviren bordo mavili askerlerde, şut yüzdesinde öne geçti. Devrenin golsüz berabere biteceğine emin olunan dakikalarda, Alman kaleci Nübel’in, Yavuz Selim Sahası’nda olmayacak hatası, Senegalli M.Sarr’ın ayaklarına çarpıp kendi kalesinin iç fileleriyle kavuşması; ‘’Love Story’’ filminde Ali Mc Graw ile Ryan O’Neal’in aşk içinde, sarmaş dolaş olması gibiydi. Ne güzel bir kucaklaşmaydı öyle; futbol topu ile Monaco iç filelerinin!
*
İlk yarının sonunda gelen bu sürpriz gole kadar, neredeyse çoğu ikili mücadeleyi kazanan Fransa kıyılarının çocukları, ikinci 45 dakika başladığında Hugo’nun kafa golüyle teslim bayrağını çekmiş gibi oldu. Monaco’dan gelen 6 kişilik taraftarı, konuk tribünde 6 sessiz hüzünlü adamı oynarken, özellikle 90 dakika susmayan kuzey kale arkası tribününü alkışlamadan geçemeyeceğim. Takımın öz güvenini ve inancını gördükçe onlara katılan Güney, Doğu ve Batı tribünleri, yapması ve olması gerektiği gibi olunca, maçtan önce yazdığım toplu defans toplu hücum senfonisi başladı.
Jean Gbamin’in iyi işler yaparak, yorulan mevzi arkadaşı Hamsik’e omuz vermesi, Seyit Onbaşı’nın Çanakkale Cephesi’nin, Mecidiye Tabyasında 215 kg’lık mermiyi topun ağzına sürmesi ve ‘Ocean’ adlı gemiyi can evinden vurması gibiydi.
Ayrıca; Hugo’nun yanı sıra Bardhi’nin ve Trezeguet’in golleri, gecenin gökyüzünde kayan kuyruklu yıldızlarıydı! Monaco, Fransa’da 10 kişilik Trabzonspor’u yenerken, bordo mavililerin 11 kişilik Monaco takımını, Trabzon’dan 4-0 ile uğurlaması, Avrupa Kupaları’nda aldığı en farklı galibiyetlerden biri oldu. Bana 4-1’lik Olimpik Lyon maçını da hatırlatmadı desem, yalan olur!
İlerleyen dakikalarda Siopis, A. Ömür, Trezeguet’ ve Yusuf Erdoğan’ın oyuna katılmaları ve katkı vermelerini ‘es’ geçersek ayıp olur. Daha önceki yıllarda, Trabzonspor’un 2-1 galip geldiği Sparta Prag maçını da yöneten, Danimarkalı orta hakem Jakob Kehlet’in bu maçı adeta dört dörtlük yönetmesi, bence TFF’nin Merkez Hakem Komitesi tarafından seminerler de hakemlerimize izlettirilmeli!
*
Trabzonsporlu taraftarların maç öncesi tribünlere İngilizce yazıyla astığı ‘Gücün size hizmet etmesine izin verin’ ve ‘ Kuzeyin Soğuğunu bilir misiniz?’ anlamını taşıyan pankartlarını, UEFA’nın çok bilmiş gözlemcisi Gerard Lawlor tarafından kaldırılması, bana göre anlamsızdı. Çünkü bir suç içermiyordu. İş olsun torba dolsun işte!
Avrupa Kupaları’nda mücadele eden 4 Türk takımının da, aynı geceyi hep beraber galip kapatması, yıllardır yaşanmamıştı sanırım. Hatırlamıyorum! Yani; bu karanlık ama bol yıldızlı gece! Türklerin gecesiydi.
Fransızların yıllar önce kendi icat ettikleri ve artık kullanmadıkları idam sehpasındaki ‘Giyotin’ bu sefer Monaco’nun başına indi.