Haber61
Sosyal Patlama Olur mu?
Sosyal patlamalar, toplum içindeki gelir dağılımının ve buna paralel olarak seyreden yaşam kalitesi ve sosyoekonomik düzeyle gelen refahlık eşitsizliğinin toplumda uyandırdığı infial sonucu gerçekleşen toplumsal bir harekettir.
Tabii ki bu harekete toplumun bütün üyeleri dahil değildir. Refah bir yaşam süremeyen bireylerin kaba bir tabirle imrenme sonucu yarattığı bir vakadır. Vuku bulan şey ise eşitliğin sağlanması için gereken hamlelerdir. Bu, yeri gelince siyaset ile yeri gelince zorbalık ile oluşur. Fransız Devrimi de sosyal patlama ya da başka bir deyişle sosyal başkaldırıdır. Toplum içindeki eşitsizlik ve refah farkını gözler önüne koyan ve bu adaletsiz dağılımın üzerine giden bir toplumsal harekettir. Her ne kadar Bastille Hapishanesi"ndeki mahkûmlar bu devrimi gerçekleştirmiş gibi görünse de olayın farklı boyutları da yok değildir.
Sosyal devrimin gerçekleşmesinin ana kaynağı bilgidir. Günümüzde en kolay bulunan her zaman elimizin altında olan şey tabii ki bilgidir. Televizyon, radyo, gazete, derginin yanı sıra internet denilen dünyanın en büyük kütüphanesi bugün herkesin hizmetindedir. Peki bu kütüphaneden yeterince yararlanabilinmekte midir?
1960"lardan 1980"lere kadar bütün Türkiye tarihine bakacak olursak o dönemde yapılan siyasetin daha çok bilgi üzerine kurulu olduğu görülmektedir. Sağ sol diye ayrılan grupların istisnasız her alanda yeterli bilgi donanımı olduğu su götürmez bir gerçektir. Sağcısı veya solcusu (ne kadar böyle ayırmak istemesem de ayrılmıştır.) herkesin yeterince bilgi donanımı olduğu için o dönemlerde iki tarafında kendi çapında devrimci düşünceleri vardı. Bu siyasi rejim üzerine değil tamamen toplumsal refah ve daha yaşanabilir bir ülke adınadır. Her ne kadar daha sonra bu iki grup aslında olmadıkları ancak soğuk savaş sebebiyle öyle gösterildikleri Amerikancı ve Rus olarak hak etmedikleri şekilde iki kutba ayrılacaksa da toplum adına farklı yollardan aynı sonuca yani toplumsal refaha ulaşmak hedefleri vardır. O günkü düşünceler ne Amerika ne de Rusya ile ilgili değil tamamen Türk toplumunun refahı ile ilgilidir.
Bugüne gelince toplumumuz sosyal patlama denilen hamleyi yapmak için gereken adaletsiz pay dağılımını ve eşitlikten uzak yaşam tarzını sorgulayacak bilgi birikimine sahip değildir. Ne yazık ki toplumumuz bugün itibariyle boş insan maketleri haline gelmiştir. Robotik görünüm alan toplumumuz sorgulama, hataların nerelerde olduğunu araştırma ve açıklama gibi insanın asıl işi olan yönelimlere değil emredileni uygulama şeklinde olan basit yaşam tarzına bürünmüştür. Aslında verilen emri sorgulama kapasitesi olan ancak bunu hiçbir zaman kullanmayan toplumumuz yaşadığı adil olmayan hayatı da düzeltebilecek hiçbir şey yapmayacaktır.
Toplumumuz 1923"ten bu yana Cumhuriyet Tarihi"nde en çok sahip çıkıp benimsediği şey ne cumhuriyet ne milliyet ne laiklik ne de başka bir kavramdır. Her zaman sığındığı ve bunu bir sığınak gördüğü için koruyup kollanması gerektiğini düşündüğü devletçilik ilkesidir.
Toplumuz her zaman devletinin arkasındadır çünkü her zaman onun arkasına sığınır. Devleti ne ederse güzel eder. Onun için iç borç ne kadardı, dış borç neydi önemli değildir. Devleti okulunu yıktırır, evet devleti haklıdır. Devleti yolunu yapmaz onda da muhakkak bir bildiği vardır. Bunun sonucunda devlet yüceltildikçe kendisi bir o kadar küçülür. Bunun örneği de iş verdiği milletvekillerinin önünde el pençe divan durması değil midir?
Bugün bölücü terör örgütünün de ortaya çıkması bundan kaynaklanmaktadır. Eşitsizlikler deryasında fırtınalar koparken kuvvetsizler elbette yok olacaktır. Yok, olanlar örgüte katılanlardır. GAP projesinin öyle ya da böyle tamamlanması Türkiye coğrafyasında doğu ile batı arasındaki yaşam standartları uçurumunun biraz olsun kapanıp bölücü terör örgütüne katılımın azalmasını sağlayacaktır.
Düşünmeyi unutan, sorgulamayı yıllar önce bırakan, aslında akıllı olup bunu hiç kullanmayan toplumum bir gün umarım büyük acılar çekmez.