Sosyal medya olarak nitelendirilen sosyal paylaşım siteleri hayatımızın her yerinde... Evlerimizde, iş yerlerimizde, sokakta, parkta, kütüphanede hatta tuvalette bile... Toplum ile büyüyen, toplumdan ve bireylerden beslenen, bireylerin düşünce, kültür ve hayat yapıları ile biçimlenen sosyal medya ile toplumsal olaylar arasında benzersiz bir bağın olduğunu söylemek hiçte yanlış olmayacaktır. Sosyal medyanın toplumsal olaylar üzerinde iyi ve kötü pek çok etkisi var elbette... Sosyal medya sayesinde tek tıkla dünyadan ve toplumsal olaylardan haberdar olabildiğiniz gibi, yeryüzündeki gelişmeler konusunda ufak da olsa yorumlarınızı da geniş kitlelere ulaştırmanız mümkün olmakta. Ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşmiş olan darbe girişiminde Türk milletinin birbirinden haberdar olmasını, bir arada ve birlik içerisinde tek bir duruş sergilemesinde de elbette ki sosyal medyanın payı çok büyük.... Ülkemizde her gün kaybolan yüzlerde insanın, ailesinin haber alamadığı yüzlerce çocuğun kayıp ilanını sosyal medya aracılığı ile çok geniş ve kapsamlı kitlelere ulaştırmakta mümkün fakat aynı sosyal medya aracılığı ile çocuklarımızı bir bir kaybediyor olmamızda çok büyük bir gerçek... Sosyal medyayı uzmanlar artık toplumların örgütlenmesinde bir güç olarak nitelendirmektedirler. Toplumsal olaylar karşısında aynı fikirde ve duruşta olan insanlar sosyal medya aracılığı ile çok kısa bir süre içerisinde birlik olabilir, örgütlenebiliyor. Pek çok örgüt ise kendi düşüncesinden pek çok insanı sosyal medya aracılığı ile tek bir çatı altında toplayabilir. Bu durumun bazı toplumsal hareketlerde çok riskli bir durum olarak nitelendiriliyor olsa da sağlamakta olduğu hızlı ve kitlesel haberleşme imkanısayesinde sosyal medyayı çağımızın gizli silahı olarak nitelendirmek çok doğru olacaktır.
Toplumsal olaylar üzerinde sosyal medyanın sağlamış olduğu en büyük destek kesinlikle toplumsal farkındalık oluşturmaya ve toplumu bazı konularda bilinçlendirmeye sevk etmesi. Tam olarak doğru ve nitelikli bir bilinçlenme olduğu söylenemese de etkisini görmezden gelmek kesinlikle yanlış olacaktır.Uzmanların yorumlarına göre gününüz büyük bir kısmını sosyal medyada geçirmekte olan bireyler toplumsal olayların pek çoğundan da sosyal medya aracılığı ile haberdar oluyor. Durum böyle olunca bireylerin bilinçlenmeleri ve eğitilmeleri de sosyal medyanın kollarına bırakılıyor. Başka bir bakış açısı ile okullarda ve ailede verilmesi gereken eğitim ve bireyse bakış açısı sosyal medya aracılığı ile tamamlanıyor. Sosyal medyanın hayatımızı kolaylaştırdığı yadsınamaz bir gerçek fakat şöyle de bir durum var ki aynı sosyal medya bireylerin toplumsal olaylar ve sorunlar karşısında duyarsızlaşmasına da sebep olmaktadır.
Hemen hemen hepimiz sosyal medya üzerinden küçük yaştaki çocukları taciz eden, çocuklara sosyal medya üzerinden ulaşarak çocuklara cinsel istismarda bulunan kişilerin yazışmaları ile karşılaşmışızdır. Pek çoğumuz bu haberleri iğrençlik olarak nitelendirmekteyiz. Fakat tablonun asıl yüzü incelediğinde bu haberlerden almamız gereken çok büyük bir ders olduğunu da fark etmekteyiz. Kayıp çocukları bulmamıza yarayan bu sosyal medya çocuklarımızı kaybetmemize de sebep oluyor. Tabi ki bu sözlerim kimse sosyal medya kullanmasın şeklinde yorumlanmalı. Çocuğa karşı taciz ve cinsel istismar suçları araştırdığında çocukların çoğunlukla üçüncü dereceye kadar yakın akrabaları tarafından cinsel istismara maruz kaldığı sonucuna varılmıştır. Bu demek olmaktadır ki çocuklarımız en çok yakınları tarafından zarara uğruyor. Fakat günümüzde artık 8-9 yaşlarındaki çocuklarında sosyal medya kullanmaya başlamaları birlikte çocuklara uygulanan cinsel istismar ve taciz suçunun failleri arasına çocuklarımızın asla tanımadığı hatta onlar ile aynı şehirde dahi olmayan insanlar dahil olmaya başladı. Bu demek oluyor ki çocuklarımızı korumamız zorlaştı... Yazımın başında da belirttiğim gibi sosyal medya çağımızın gizli silahı ama unutulmamalıdır ki bu silahın namlusu bir gün bize ve çocuklarımıza doğrultulabilir..
