Futbol ve Siyaseti Sevmedim

Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafız Özak'ın eşi Verda Özak Kuzey Ekspres Gazetesine verdiği röportajda ilginç açıklamalarda bulundu
Futbol ve Siyaseti Sevmedim

Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafız Özak'ın eşi Verda Özak Kuzey Ekspres Gazetesine verdiği röportajda ilginç açıklamalarda bulundu:

Verda Özak Röportajında, Faruk Özak'ın siyasete girmek istemediğini, fakat artan baskılara daha fazla dayanamayarak siyasete girmeye mecbur kaldığını söyleyerek Faruk beyin bu konuda üzerine çok gelindi. Çünkü eğer meclise girmeseydi ya belediye başkanı ya da Trabzonspor kulüp başkanı olacaktı. Bu üç seçenekten birine karar vermek zorundaydı. Faruk beyin siyasete girme isteği olsaydı AKP'nin Trabzon il teşkilatını kurması ilk ondan istenmişti, o zaman onu yapardı. Siyasete uzak duruyordu ama bir yerden sonra daha fazla direnemedi. Ve milletin iradesine kulak vermek zorunda kaldı. İfadelerini kullandı.

İşte Bayan Özak'ın Kuzey Ekspres Gazetesne verdiği Röportajın Tamamı:

Verda Özak, Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak'ın eşi. Siyaset ve futbola hep çok uzak olduğunu belirten Verda hanım, en büyük tutkusunun tekneyle denize açılıp balık avlamak olduğunu dile getiriyor.
 

 Bir gününüz nasıl geçiyor? 24 saatinizi bize anlatır mısınız?

Sabah kalktığımda elimi yüzümü yıkarım, saçımı tararım ve mutlaka hafif bir makyaj yaparım. Daha sonra kahvaltı masasını hazırlarım, sabah kahvaltımı mutlaka bir arkadaşımla yaparım, tek başıma kahvaltı yapmam. Faruk bey evde ise kahvaltıyı birlikte yaparız. Sabahları mutlaka gazeteleri okurum. Evimle ilgilenirim, çarşıya, pazara giderim alış verişimi kendim yaparım. Evde olmayı, evimi çok seviyorum. Misafirlerimi ağırlarım. Arada sinemaya giderim, Her insanın yaptığı şeyleri yapıyorum.

Eşiniz Bakan olduktan sonra hayatınızda değişen bir şeyler oldu mu?

Hayır, kesinlikle olmadı. Zaten ikimizde aynı şeyi düşünüp birbirimize 'Allah bizi şaşırtmasın' diyoruz. Ben kendimi hep böyle telkin ediyorum. Olur ki böbürlenir ve gururlanırım, Allah korusun.  Hayatımızda değişen hiçbir şey yok. Sadece yoğunluğum arttı. Eşime olabildiğim kadar desteğimi veriyorum. İnsanların bizden istekleri çok fazla arttı. Faruk beye ulaşamayan bana ulaşıyor. Ben de bu istekleri tek tek hiç birini atlamadan not alıyorum. Faruk bey akşam eve gelince moral durumuna ve yorgun olup olmamsına bakıyorum, durumuna göre bu istekleri ona iletiyorum. Bazen bu istekleri iletmeyi ertelemek zorunda kalabiliyorum çünkü Faruk bey çok yoğun bir çalışma içerisinde oluyor. O zaman da bunları ona söylemenin bir anlamı olmuyor.

Gerek babanız gerekse eşinizden dolayı siyaset hayatınızın içinde yer aldı. Bu durum sizin siyasete bir yakınlık duymanıza neden oldu mu?

Evet, babam 1960'lı yıllarda Trabzon Belediye Başkanlığı yaptı, ben henüz okula başlamamıştım. Ama o zamanlar annemlerin toplanıp radyo başına geçip yapılan askeri ihtilali dinlemelerini hatırlıyorum. Çok üzülüyorlardı onların o üzgün hallerini izliyorduk ve o çocuk aklımızla acaba bunlar neye üzülüyor diye kafamızdan geçiriyorduk. Ama zaman içerisinde olayları idrak etmeye başladığımızda her şey gün gibi ortaya çıkıyordu. Babam ve eşim siyasetle çok yakından ilgilenmelerine rağmen ben siyasete hiç ısınamadım. Siyaseti hiç sevmedim. Ben çok ön planda olmak istemeyen, kendi halinde mütevazi yaşamak isteyen biriyim. Annem de kendi halinde bir ev hanımıydı. O da aynı benim gibi işini kendi yapmayı seven, çok fedakar bir insandı. Herhalde ben onu örnek aldım. Biz üç kardeşiz, ben ortancayım. Ağabeyim ve erkek kardeşim var. Annem bizi çok iyi bir şekilde yetiştirdi.

Siyasi gündemi ve Trabzonspor'u takip ediyor musunuz?

Eşim siyasetin içerisinde olduğu için gündemi takip ediyorum. Onun dışında özel bir merakım yok. Biliyorsunuz Faruk bey'in bir futbol geçmişi var. Ben futbola da hiç ilgi duymadım. Benim babam futbol ile değil av ile ilgilenirdi, çocukken beni ava götürürdü. Balık avına giderdik. Ganita'nın alt tarafında babamla balık tutar, yakaladığımız balıkları mahalleye dağıtırdık. İlk yakaladığım balığı hiç unutmuyorum, kaya balığı idi. Ama babam o balığın yenmediğini söyleyip tekrar suya geri atmıştı. Çok üzülmüştüm. Hala ara sıra balık avlamaya giderim.

Siyaset ve futbol değil de ilgi alanınıza giren şey balık avlamak mı?

Benim zevklerim biraz farklı, o yüzden Faruk bey ile zevklerimiz pek uyuşmuyor.

Evimin balkonundan balıkçı teknelerinin ağ atışlarını seyretmek çok hoşuma gidiyor. Bu teknelerin etrafında uçuşan martıları görünce muhteşem bir tablo seyrediyor gibi oluyorum. Benim tabiata bakışım da farklıdır, annem ve babam tabiata çok düşkündü. Babamın av merakını bütün Trabzon bilirdi. Babam her yıl Eylül ayında Kop dağında kamp kurup bir ay boyunca avlanırdı. Trabzon'un o dönem önde gelenleri babama misafir giderlerdi. Rahmetli gazeteci Zeyyat Nemli de orada yaşananları gazeteye yazardı. Bizim evimizde futbol yoktu o yüzden ben futbola da çok uzağım. Ama sevmediğim iki şey olan siyaset ve futbolun içinde buldum kendimi.

Faruk bey daha önce birçok siyasi partiden teklif aldı ama kabul etmedi. AKP'den siyasete girmesi nasıl oldu? Bu konuda sizin etkinleriniz oldu mu?

Faruk bey artık bir kaçış yolu bulamadığı için siyasete girdi. Bana 'siyasete gireyim mi?' diye sorduğunda kesinlikle hayır dedim. Ama Faruk beyin bu konuda üzerine çok gelindi. Çünkü eğer meclise girmeseydi ya belediye başkanı ya da Trabzonspor kulüp başkanı olacaktı. Bu üç seçenekten birine karar vermek zorundaydı. Faruk beyin siyasete girme isteği olsaydı AKP'nin Trabzon il teşkilatını kurması ilk ondan istenmişti, o zaman onu yapardı. Siyasete uzak duruyordu ama bir yerden sonra daha fazla direnemedi. Ve milletin iradesine kulak vermek zorunda kaldı. Faruk bey, eşim olduğu için söylemiyorum ama çok farklı bir insan. İnsanların halini hatırını soran, birkaç işi bir arada yapabilen, çok hızlı karar verebilen, uzağı görebilen özellikleri olan biri, halkla ilişkileri çok iyidir.

Faruk beyin çok geç saatlere kadar çalıştığını biliyoruz, bu  durum evde huzursuzluk yaratıyor mu?

Faruk beyin çok geç saatlere kadar çalıştığı doğru, ama bu bizim için bir sorun yaratmıyor. Ben Faruk beyin bir hayli geç saatte yatıp, sabah erkenden bir saatte kalkmasına hayret ediyorum.  

Sizce kadınlarımız kültür ve eğitim olarak yeterli mi?

Tabii ki değil ama insanlar gün geçtikçe daha çok bilinçleniyor. Bütün aileler özellikle kız evlatlarını okutuyor. Kiminle konuşuyorsam kız evlatlarımızı okutmalıyız diyorlar. Kızlarımızın kendi ayakları üzerine durabilmesi toplumsal olarak çok önemlidir. Trabzon kadını aydınlanıyor, gelecek kadılarımız için çok daha iyi olacaktır.

Çocuklarımızı okutma ve eğitme konusunda ne düşünüyorsunuz?

Aslında aileler çocuklarını yetiştiremiyor, çocuklarımızı içinde bulunduğumuz çevre yetiştiriyor. Çocuğunuzu okula gönderiyorsunuz o andan itibaren onu arkadaş çevresi eğitmeye başlıyor. Eskiden çocuklar evde eğitilirdi. Ama günümüzde bu kalmadı. Siz çocuğunuzu okula gönderirsiniz o da okur ve bir meslek sahibi olur. Ama eğitim başka bir şeydir ve bu ailede başlıyor. Bu yüzden anne ve babaların çok fazla bilinçli ve eğitimli olmaları şarttır. Ben anne olduğumda kendime sürekli 'acaba daha başka ne yapmam lazım, yeterli miyim?' diye çok sormuşumdur. Annelerin her konuda çok daha fazla eğitimli olmaları şart, çok kitap okumak lazım ama maalesef okuma alışkanlığımızı hala oluşturamadık.

Türbana nasıl bakıyorsunuz?

Bence insanlar istedikleri gibi giyinmekte serbesttir. Okuyan bir kişinin türbanlı diye eğitim hakkını elinden alamazsınız. Başı açık cahil biri değil de başı kapalı aydın biri olsun. Olaya ondan sonra bakmak lazım.

Sizce Türban siyasi bir araç olarak kullanılıyor mu?

Belki bunu kullanan vardır ama ben şöyle düşünüyorum, annelerimiz hep başını bağlamıştır ama biz annelerimiz gibi giyinmiyoruz, çağa uygun modern şekilde giyiniyoruz. Türbanın da başı kapatmanın modern şekli olduğunu düşünüyorum, asla siyasi bir simge olarak bakmıyorum. Ama kara, kahverengi, lacivert çarşaf giyenler var ben siyasi simge ve irticai olay olarak bunlara bakarım. Türbana asla bir siyasi simge olarak bakmıyorum. Türbanı baş bağlamanın modernize edilmiş bir şekli olarak görüyorum. Bunu siyasi bir simge olarak kullananlar da vardır mutlaka ama bunu ayrıt etmek çok zor.

Faruk beyle siyasi kararlar hakkında hiç konuşuyor musunuz? Kendisini eleştirdiğiniz oluyor mu?

Faruk bey işini eve taşımaz. Ama geçen akşam Faruk beye, Fatih Devlet Hastanesi Başhekimi görevden alındı insanlar infial içerisinde neden böyle oldu diye sordum. Önemli gördüğüm şeyleri soruyorum. Çok nadir olsa da tartıştığımız oluyor. Ben açık sözlü birisiyim ve bana göre yanlış olan şeyleri söylerim. Mesela yollara mıcır döküyorsunuz, hiçbir uyarı levhası koymuyorsunuz. Bu konularda neden toplantı yapmıyorsunuz, herkesi görevini tam olarak yapmasını sağlamıyorsunuz diyorum. Böyle konularda konuşuruz.

Böyle durumlarda Faruk bey size 'evet haklısın' diyor mu?

Faruk bey 'Hanımlar hep haklıdır' der. Espri yönü çok olan bir insandır.

Size göre Trabzon'da çözülmesi gereken en acil konu nedir?

Ben erkeklerin Trabzon sokaklarında dolaşırken daha terbiyeli konuşmalarını istiyorum. Beni en çok rahatsız eden konu bu. Bir de yere tükürmeleri çok çirkin. Çağdaş ve medeni bir ülkede böyle şeylerin olmaması gerekiyor. İnsanlar araba kullanırken, yolda yürürken bir birlerine daha saygılı olmalarını bekliyorum. Bugüne kadar bunu Trabzon'da göremedim. Bence Trabzon'un hiç değişmeyen en büyük sorunu budur. Zaman geçiyor, çağ değişiyor ama bizim insanımızın bu tür davranışları hiş değişmiyor. Trabzon bir üniversite kenti, çok daha düzgün olması lazım. Beni en çok tedirgin eden konu bu. Bunun dışında Trabzon'da çok çarpık bir yapılaşma söz konusu, yeşil alanlar azalıyor. Sanayi ile yerleşim yeri iç içe geçmiş. Bütün bunlara bir çözüm getirilmesi lazım. Bu yüzden işin başına getireceğimiz insanları seçerken bilgisi ve vizyonu olan insanları tercih etmeliyiz. Hatır, gönül için insanları seçmemeliyiz. Bu Türkiye için zaman kaybına neden oluyor.

Kayın pederiniz (Haydar hafız) dini yönü ağır basan bir insandı. Size kapanmanız yönünde bir telkini oldu mu?

Hayır, öyle bir şey olmadı, kayınpederim sadece beş vakit namaz kılmamı isterdi. Bunu yaparsan bir şey kaybetmezsin derdi. Bu çok doğru bir laftır, her şeyin sonu pişmanlıktır, sadece ibadetin değil. Kayınpederim çok zeki bir insandı. İbadet etmek için yaşamak istiyorum derdi. Dünya malında gözü olmayan bir insandı. Faruk bey de babasına benziyor. Faruk beyin bir evi varken bir tane daha olursa eğer bundan çok sıkılan bir insandır. Rahmetli kayınpederime derlerdi ki bu ev sizin mi? O da hayır ben kiracıyım derdi. Bu çok doğru ve derin bir laf, işte o böyle bir insandı. Türk sanat müziğinin klasik eserlerini dinlemeyi çok severdi. Onun gibi insanlar dünyaya bir daha gelmiyor. O talebelerine sadece kuran öğretmedi, onları meslek sahibi de yaptı.

Sayın Bakan'ımızın mutfak ve yemeklerle arası nasıldır?

Faruk beyin en güzel özelliği hiç yemek seçmemesidir. Ben bazen pişirdiğim yemeği beğenmem VE 'Faruk bu yemeği güzel yapamadım, olmamış' derim. Ama o yemeklerimi hep beğenir ve eline sağlık çok güzel olmuş diyerek  yemeği yer. Çocuklara hep 'annenize dua edin, o olmazsa bizim halimiz ne olur' der. Faruk bey yemek yapmayı hiç beceremez, ama önüne bir tek patates haşlayıp koysanız ondan bile çok memnun kalır, böyle de mütevazidir

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir