Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Yüzyılın Anlaşması' bir işgal projesidir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, " 'yüzyılın anlaşması' diyorlar. Ne anlaşması ya! Bu bir işgal projesidir." dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizin ve milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma içinde olması gereken bir dönemde içindeki kini ve nefreti kusanlar mı var, hemen bunların karanlık yüzlerini faş edip, kendilerini adeta sokağa çıkamaz hale getirmeliyiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu Yayıncılar Derneğince (AYD) JW Marriott Otel'de bu yıl 5'incisi düzenlenen Anadolu Medya Ödülleri törenindeki konuşmasına derneğin yönetimine teşekkür ederek başladı.
İdealistçe ve fedakarca yürüttükleri çalışmalarla halkı bilgilendirme faaliyeti yürüten tüm medya mensuplarına şükranlarını sunan Erdoğan, görevleri başında hayatlarını kaybeden gazetecilere de Allah'tan rahmet diledi.
Bu yılki Anadolu Medya Ödülleri'ne layık görülenleri de tebrik eden Erdoğan, "'Marifet iltifata tabidir' sözü mucibince işleri başarıyla yürüten meslek mensuplarının ödüllendirilmesini gayet yerinde buluyorum." ifadelerini kullandı.
AYD'nin tanıtım filminde yer verilen Nuri Pakdil ve Beril Dedeoğlu'na da rahmet dileyen Erdoğan, dünya değişirken medyanın yerinde saymasının mümkün olmadığına dikkati çekti.
Türkiye'de medya kuruluşlarının tüm mecralarda kendilerini yenileme çabalarını takdirle takip ettiğini dile getiren Erdoğan, "Tabii bu süreçte yeni yeni mecralar ortaya çıkıyor. Mesela 'sosyal medya' dediğimiz ve neredeyse elinde internet bağlantısına sahip cihazı bulunan herkesin içinde olduğu yepyeni bir mecra ile karşı karşıyayız. Ülkemizde eskiden beri basın etiği tartışmaları yapılırken, sosyal medya devasa ve tamamen kontrolsüz bir alan olarak adeta hayatımızın tam ortasına düştü." diye konuştu.
İletişim duayenlerinin "kanal ve kanalizasyon" benzetmesi olduğunu belirten Erdoğan, doğru mecralarda doğru kanaldan yayılan bilgilerin paha biçilmez bir iletişim aracı haline dönüştüğünü söyledi.
Buna karşılık doğruluğu teyit edilemeyen bilgilerin her yere sızdığı bir iletişim atmosferinin "kanalizasyon" haline gelebildiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Dünyanın her yerinde yaşanan bu gerçeğin ülkemizde çok daha belirgin ve çarpıcı örneklerine rastlayabiliyoruz. Ülke ve millet olarak Elazığ ve Malatya depremlerinin acısını yaşarken kimi kendini bilmezlerin, sosyal medya üzerinden yayınladıkları alçakça mesajlar, bunun emsallerinden biridir. 15 Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere pek çok hayati meselede bu ahlaksızlıkla karşılaştık. Yalanın, iftiranın, çarpıtmanın, hakaretin kol gezdiği böyle bir mecrada hakikati aramak için sokaklarda elinde fenerle dolaşan Sinoplu Diyojen'in yönteminden çok daha fazlasına ihtiyacımız vardır."
Erdoğan, emniyet güçleri ve yargının, hukuk çerçevesinde gereken adımları attığını ancak bu konuda en büyük görevin medya mensuplarına düştüğünü vurguladı.
"Esası iyiliği emretmek, kötülüğü men etmek" olan bir inancın mensupları olduklarına işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Siyasetçisiyle, gazetecisiyle, eğitimcisiyle hepimize düşen görev iyilikleri, güzellikleri, hayırlı işleri teşvik etmek, kötülüklerin, yanlışların, çirkinliklerin önüne geçmeye çalışmaktır. İster bireysel ister kurumsal düzeyde olsun güzel ve hayırlı iş yapanları elimizdeki tüm imkanlarla desteklemeliyiz. Buna karşılık ülkemizin ve milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik dayanışma içinde olması gereken bir dönemde içindeki kini ve nefreti kusanlar mı var, hemen bunların karanlık yüzlerini fark edip, kendilerini adeta sokağa çıkamaz hale getirmeliyiz. Şayet bu erdemli duruşu yaygınlaştıramazsak iyilikle kötülüğün kadim savaşında safımızı doğru belirleyemeyiz. Bizlere düşen, gerekirse Habil gibi ölmek ama asla Kabil gibi zalimlerin, kötülerin durumuna düşmemektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milletinin bin yıldır yaşadığı bu coğrafyada her imtihan döneminde safını doğru seçmeyi başardığına işaret ederek, "Tıpkı Çanakkale'de, tıpkı İstiklal Harbinde, tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi gerekirse canını ortaya koymuş ama asla zalimlere boyun eğmemiştir. Medya mensupları olarak sizlerin de aynı anlayışla hareket ettiğinize inanıyorum." diye konuştu.
Arkasında millet olanın sırtının yere gelmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Sizler, halka bu güveni, bu itimadı, bu hissiyatı verirseniz emin olun milletimiz hepinizi de el üstünde tutar, baş tacı eder. Aksi takdirde siyasetçi de olsanız, medya mensubu da olsanız, ticaret erbabı da olsanız bir süre sonra foyanızın ortaya çıkması ve yerle yeksan olmanız mukadderdir. Rabbim hepimizi işini hakkıyla ve hayırlısıyla yapanlardan eylesin diyorum." ifadelerini kullandı.
"Ülkemizi kısır döngüden çıkarmayı başardık"
Erdoğan, Türkiye'nin geçtiğimiz 17 yılda demokraside ve ekonomide kat ettiği büyük mesafenin ardından dünyada çok farklı bir yere geldiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülke olarak artık küresel sistemin birinci liginde mücadele ediyoruz. Dün, bırakınız bölgesini ve dünyayı, kendi içini bile tam manası ile kontrol edemeyen bir Türkiye vardı. Geçmişte yaşadığımız krizlere bir bakın, neredeyse tamamına yakınının küresel gelişmelerle ilgisi olmadığını görürsünüz. 1994 krizini, 2001 krizini hatırlayın, aynı şekilde 1960-1980 darbeleriyle, 28 Şubat dönemini hatırlayın. Hepsinde de krizlerimizi kendimiz ürettik, kendimiz yaşadık, bedelini kendimiz ödedik. Dışarıdan tesirler yok muydu, elbette vardı ama bunların etkisi bizim zayıflığımızdan kaynaklanıyordu. Hamdolsun ülkemizi bu kısır döngüden çıkarmayı, gerçek anlamda dünya ile entegre etmeyi başardık."
Demokraside ve ekonomide ölçeklerin geçmişle kıyaslanamayacak derecede değiştiğini, büyüyüp güçlendiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu sayede 2008 küresel finans krizinin ülkemizi teğet geçmesini sağladık. Bu sayede üzerimize salınan envai çeşit terör örgütü ile başa çıktık. Bu sayede sınırlarımızın karadan ve denizden kuşatılarak ülkemizin tecride maruz kalmasının önüne geçebildik. Bu sayede muhtıra girişimleriyle, darbe girişimleriyle demokrasimize kurulan tuzakları, kur ve faiz oyunlarıyla ekonomimize kurulan tuzakları aşabildik. Her ne kadar birileri halen Suriye'de ne yaptığımızı, Doğu Akdeniz'de neyin peşinde olduğumuzu, Libya'da ne aradığımızı anlamıyor olsa da milletimiz her şeyin farkındadır."